Pub Date : 2022-12-02DOI: 10.51592/kulliyat.1171496
Derya Kılıçkaya
Hüseyin Sadettin Arel’in sahibi ve müdürü olduğu, ayda bir çıkan milliyetçi kültür mecmuası Türklük tarafından “aşkının şehidi” olarak nitelendirilen Ahmed Vefâ Bey, yine aynı dergice “Eğer yaşasaydı belki bir nevi Fuzuli olacaktı.” cümlesiyle yüceltilmiştir. Ahmed Vefâ, bunalımlı bir hâlinde bütün fotoğraflarını ve eserlerini yakarak imha etmiştir. Buna rağmen, kendisinin iki yapıtı vardır. Biri ağabeyi İsmail Safa Bey ile Fransızcadan tercüme ettiği Vehâmetli Sevdalar adlı roman, diğeri de kardeşi Ali Kâmi Bey tarafından mecmualarda yayımlanan şiirlerin bir araya getirilmesiyle oluşturulan Eş’âr-ı Vefâ adlı küçük eserdir. Bu iki eserin dışında Ahmed Vefâ’nın dönemin çeşitli mecmualarında yayımlanmış nesirleri de bulunur. Bu yazının amacı, Ahmed Vefâ Bey’in Mirsad mecmuasında 1891 senesinde yayımlanmış iki yazısını tanıtmak ve değerlendirmektir. Bu yazılardan ilki “Bend-i Mahsus” adını taşır ve dönemin imla meseleleri ile ilgili özgün bir nesirdir. Diğeri ise “İstiğrak” başlığını taşır ve aşka dair hissî cümleler barındırır. Biri ilmî diğer hissî bu iki nesri inceleyip ele almak ise bu yazının amaçlarındandır.
{"title":"“AŞKININ ŞEHİDİ” OLAN BİR “MECNUN”: AHMED VEFÂ BEY VE MİRSAD’DAKİ İKİ YAZISI","authors":"Derya Kılıçkaya","doi":"10.51592/kulliyat.1171496","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1171496","url":null,"abstract":"Hüseyin Sadettin Arel’in sahibi ve müdürü olduğu, ayda bir çıkan milliyetçi kültür mecmuası Türklük tarafından “aşkının şehidi” olarak nitelendirilen Ahmed Vefâ Bey, yine aynı dergice “Eğer yaşasaydı belki bir nevi Fuzuli olacaktı.” cümlesiyle yüceltilmiştir. Ahmed Vefâ, bunalımlı bir hâlinde bütün fotoğraflarını ve eserlerini yakarak imha etmiştir. Buna rağmen, kendisinin iki yapıtı vardır. Biri ağabeyi İsmail Safa Bey ile Fransızcadan tercüme ettiği Vehâmetli Sevdalar adlı roman, diğeri de kardeşi Ali Kâmi Bey tarafından mecmualarda yayımlanan şiirlerin bir araya getirilmesiyle oluşturulan Eş’âr-ı Vefâ adlı küçük eserdir. Bu iki eserin dışında Ahmed Vefâ’nın dönemin çeşitli mecmualarında yayımlanmış nesirleri de bulunur. Bu yazının amacı, Ahmed Vefâ Bey’in Mirsad mecmuasında 1891 senesinde yayımlanmış iki yazısını tanıtmak ve değerlendirmektir. Bu yazılardan ilki “Bend-i Mahsus” adını taşır ve dönemin imla meseleleri ile ilgili özgün bir nesirdir. Diğeri ise “İstiğrak” başlığını taşır ve aşka dair hissî cümleler barındırır. Biri ilmî diğer hissî bu iki nesri inceleyip ele almak ise bu yazının amaçlarındandır.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":" 18","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"113952133","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-29DOI: 10.51592/kulliyat.1196831
Filiz Kalyon, Abuzer Kalyon
Hangi millete ait olursa olsun, klasik şark edebiyatının ayırt edici özelliklerinden birisi de tabiat unsurlarından bazılarının edebiyat metinlerinde değerlendirilmiş olmalarıdır. Tabiat varlıklarının klasik edebiyatta değerlendirilen unsurlarının en önemlilerinden birisi de hayvanlardır. Bu durumu örneklemek açısından Hindistan’dan dünya edebiyatlarına yayılan Kelile ve Dimne örneğini vermek yeterli olacaktır. Şark edebiyatlarında değerlendirilen kuş sembolü ile alakalı olarak da Mantıku’t-Tayr’daki başkahraman olarak yansıtılan Simurg gelmektedir. İslam öncesi ve İslam kültürü tesirinde gelişmekte olan klasik dönem Arap, Fars ve Türk edebiyatlarında kuşların da bitkiler ve ağaçlar kadar dikkate değer bir şekilde yer tuttukları bir gerçektir. İslam kültürü etkisinde verilen eserlerden dünya çapında bir şöhrete sahip olan Mevlana Celaleddin-i Rumî’nin Mesnevisi’nde de pek çok hayvan mevzubahis edilmiştir. Klasik edebiyatta özellikle şiirlerde sembol olarak yansıtılan kuşların en fazla dikkat çekenlerini şu şekilde sıralamamız mümkün olabilir: Bülbül, tuti, tavus kuşu, hüma kuşu, kaz, şahbaz, kaklik, baykuş vb. isimlerin sıralanması mümkündür. Burada sıralanan kuşlardan özellikle bülbül, keklik ve hüma kuşlarının aynı zamanda halk şiirinde de ele alındıkları bir gerçektir. Bu çalışmada klasik edebiyatın kilometre taşlarından olan Mantıku’t-Tayr’da yer alan kuşların özellikleriyle alakalı bir değerlendirmede bulunulmaktadır.
{"title":"MANTIKU’T-TAYR’DA YER ALAN KUŞLARIN SIFATLANDIRILMALARINA DAİR BİR DEĞERLENDİRME","authors":"Filiz Kalyon, Abuzer Kalyon","doi":"10.51592/kulliyat.1196831","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1196831","url":null,"abstract":"Hangi millete ait olursa olsun, klasik şark edebiyatının ayırt edici özelliklerinden birisi de tabiat unsurlarından bazılarının edebiyat metinlerinde değerlendirilmiş olmalarıdır. Tabiat varlıklarının klasik edebiyatta değerlendirilen unsurlarının en önemlilerinden birisi de hayvanlardır. Bu durumu örneklemek açısından Hindistan’dan dünya edebiyatlarına yayılan Kelile ve Dimne örneğini vermek yeterli olacaktır. Şark edebiyatlarında değerlendirilen kuş sembolü ile alakalı olarak da Mantıku’t-Tayr’daki başkahraman olarak yansıtılan Simurg gelmektedir. İslam öncesi ve İslam kültürü tesirinde gelişmekte olan klasik dönem Arap, Fars ve Türk edebiyatlarında kuşların da bitkiler ve ağaçlar kadar dikkate değer bir şekilde yer tuttukları bir gerçektir. İslam kültürü etkisinde verilen eserlerden dünya çapında bir şöhrete sahip olan Mevlana Celaleddin-i Rumî’nin Mesnevisi’nde de pek çok hayvan mevzubahis edilmiştir. Klasik edebiyatta özellikle şiirlerde sembol olarak yansıtılan kuşların en fazla dikkat çekenlerini şu şekilde sıralamamız mümkün olabilir: Bülbül, tuti, tavus kuşu, hüma kuşu, kaz, şahbaz, kaklik, baykuş vb. isimlerin sıralanması mümkündür. Burada sıralanan kuşlardan özellikle bülbül, keklik ve hüma kuşlarının aynı zamanda halk şiirinde de ele alındıkları bir gerçektir. Bu çalışmada klasik edebiyatın kilometre taşlarından olan Mantıku’t-Tayr’da yer alan kuşların özellikleriyle alakalı bir değerlendirmede bulunulmaktadır.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"63 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125883256","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-28DOI: 10.51592/kulliyat.1196841
Filiz Kalyon
İslam kültür ve medeniyeti günümüzde de araştırmacıların alakasını bekleyen mühim bir hazinedir. Bu hazinenin gün yüzüne çıkması ve gelecek nesillere aktarılması hususunda en önemli vazife ilim adamlarına ve akademisyenlere düşmektedir. Akademisyen araştırma konusunu çeşitli verilere dayanarak şekillendirir. İlim adamı ise bunun çok daha fazlasını yapar. Çalıştığı alanla bütünleşir, tüm hayatını o ilmin ilerlemesi ve diğer ilim-lere fayda sağlaması meşguliyetiyle geçirir. İlmi hayatının bir parçası haline getirmiş olan âlimler sadece yaşadığı dönemi değil, kendisinden önceki ve sonraki dönemleri de aydınlatabilme hususiyetine sahiptirler. Bu ilim adam-larından biri de Ekmeleddin İhsanoğlu’dur.
{"title":"İLİM VE İRFAN YOLUNDA BİR HEZARFEN EKMELEDDİN İHSANOĞLU’NA ARMAĞAN KİTABI","authors":"Filiz Kalyon","doi":"10.51592/kulliyat.1196841","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1196841","url":null,"abstract":"İslam kültür ve medeniyeti günümüzde de araştırmacıların alakasını bekleyen mühim bir hazinedir. Bu hazinenin gün yüzüne çıkması ve gelecek nesillere aktarılması hususunda en önemli vazife ilim adamlarına ve akademisyenlere düşmektedir. Akademisyen araştırma konusunu çeşitli verilere dayanarak şekillendirir. İlim adamı ise bunun çok daha fazlasını yapar. Çalıştığı alanla bütünleşir, tüm hayatını o ilmin ilerlemesi ve diğer ilim-lere fayda sağlaması meşguliyetiyle geçirir. İlmi hayatının bir parçası haline getirmiş olan âlimler sadece yaşadığı dönemi değil, kendisinden önceki ve sonraki dönemleri de aydınlatabilme hususiyetine sahiptirler. Bu ilim adam-larından biri de Ekmeleddin İhsanoğlu’dur.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"27 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127154624","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-26DOI: 10.51592/kulliyat.1190392
B. Özdemir
Arapça ‘tabiatlar, huylar’ anlamnda çoğul bir kelime olan şemail kelimesi bir terim olarak ‘Hz. Peygamber’i tasvir eden, ruhî ve fizikî yönünü anlatan eserler için kullanılır. Muhaddis Tirmizî Hz. Peygamber’in özelliklerini daha geniş bir şekilde eş-Şemâʾilü’n-nebeviyye adıyla müstakil bir eserde ele almıştır. Tirmizî’nin bu eseri Türkçe’ye birçok kez tercüme edilmiştir. Bu tercümelerden bir tanesi de ‘Ayn-ı Ekber Mehmed Efendi’nin (ö. 1722) Tercüme-i Şemâil-i Şerif’idir. Eser hakkında yapılan çalışmalarda eserin yalnızca bir nüshasının (Michigan Üniversitesi nüshası) varlığından bahsedilmiştir. Bu çalışmada ‘Ayn-ı Ekber’in Tercüme-i Şemâil-i Şerîf adlı eserinin bilinmeyen bir nüshası olan Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu’nda 06 Mil Yaz A 3084/2 numarada Manzûme-i Şemâil-i Şerîf adıyla kayıtlı bulunan nüsha tanıtılacaktır. Eser, yazmalar.gov.tr’de yanlış olarak Zârî Mustafa Efendi Öziçeli adına kayıtlanmıştır. Makalede öncelikle Şemaîl türü hakkında kısa bir bilgi verilecek, Türk Edebiyatında Şemâʾilü’n-Nebeviyye tercümelerinden bahsedilecektir. Eserin müellifi ‘Ayn-ı Ekber Mehmed Efendi hakkında bir tanıtımdan sonra Şemâil-i Şerîf Tercümesi’nin Michigan Üniversitesi nüshası ve çalışmaya konu olan Milli Kütüphane nüshası üzerinde durulacaktır. Sonrasında iki nüsha arasındaki benzerlikler ve farklılıklar ortaya konacaktır. Çalışma sırasında yapılan araştırmalar neticesinde ayrıca ‘Ayn-ı Ekber Mehmed Efendi’nin Fevâidü’l-Zümrüdiyye adlı başka bir eserinin varlığı tespit edilmiştir. Bu eser, Niyazî-i Mısrî’nin Kaside-i Bür’esine yazılmış Arapça bir şerhtir. Bu eserin müellif nüshası Veliyyüddin Efendi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.
{"title":"‘Ayn-ı Ekber Mehmed Efendi’nin Tercüme-i Şemâil-i Şerîf Adlı Eserinin Bilinmeyen Bir Nüshası","authors":"B. Özdemir","doi":"10.51592/kulliyat.1190392","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1190392","url":null,"abstract":"Arapça ‘tabiatlar, huylar’ anlamnda çoğul bir kelime olan şemail kelimesi bir terim olarak ‘Hz. Peygamber’i tasvir eden, ruhî ve fizikî yönünü anlatan eserler için kullanılır. Muhaddis Tirmizî Hz. Peygamber’in özelliklerini daha geniş bir şekilde eş-Şemâʾilü’n-nebeviyye adıyla müstakil bir eserde ele almıştır. Tirmizî’nin bu eseri Türkçe’ye birçok kez tercüme edilmiştir. Bu tercümelerden bir tanesi de ‘Ayn-ı Ekber Mehmed Efendi’nin (ö. 1722) Tercüme-i Şemâil-i Şerif’idir. Eser hakkında yapılan çalışmalarda eserin yalnızca bir nüshasının (Michigan Üniversitesi nüshası) varlığından bahsedilmiştir. Bu çalışmada ‘Ayn-ı Ekber’in Tercüme-i Şemâil-i Şerîf adlı eserinin bilinmeyen bir nüshası olan Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu’nda 06 Mil Yaz A 3084/2 numarada Manzûme-i Şemâil-i Şerîf adıyla kayıtlı bulunan nüsha tanıtılacaktır. Eser, yazmalar.gov.tr’de yanlış olarak Zârî Mustafa Efendi Öziçeli adına kayıtlanmıştır. Makalede öncelikle Şemaîl türü hakkında kısa bir bilgi verilecek, Türk Edebiyatında Şemâʾilü’n-Nebeviyye tercümelerinden bahsedilecektir. Eserin müellifi ‘Ayn-ı Ekber Mehmed Efendi hakkında bir tanıtımdan sonra Şemâil-i Şerîf Tercümesi’nin Michigan Üniversitesi nüshası ve çalışmaya konu olan Milli Kütüphane nüshası üzerinde durulacaktır. Sonrasında iki nüsha arasındaki benzerlikler ve farklılıklar ortaya konacaktır. Çalışma sırasında yapılan araştırmalar neticesinde ayrıca ‘Ayn-ı Ekber Mehmed Efendi’nin Fevâidü’l-Zümrüdiyye adlı başka bir eserinin varlığı tespit edilmiştir. Bu eser, Niyazî-i Mısrî’nin Kaside-i Bür’esine yazılmış Arapça bir şerhtir. Bu eserin müellif nüshası Veliyyüddin Efendi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"30 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115480987","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-16DOI: 10.51592/kulliyat.1197371
M. Aydin
Hasan Hilmi, 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk yılları arasında ömür süren velûd bir Osmanlı muharriridir. Yazar, hem divanları hem de nesren kaleme aldığı eserler itibarıyla edebi çalışmalara konu olmuştur. Eserlerinden biri de Hasan Ekici ve Bünyamin Taş’ın hazırlamış olduğu Münzevi Risâlesi'dir.
{"title":"HASAN HİLMİ VE MÜNZEVÎ RİSÂLESİ, HASAN EKİCİ, BÜNYAMİN TAŞ, ANKARA, 2022, 276, ISBN 978-625-8321-27-2.","authors":"M. Aydin","doi":"10.51592/kulliyat.1197371","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1197371","url":null,"abstract":"Hasan Hilmi, 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk yılları arasında ömür süren velûd bir Osmanlı muharriridir. Yazar, hem divanları hem de nesren kaleme aldığı eserler itibarıyla edebi çalışmalara konu olmuştur. Eserlerinden biri de Hasan Ekici ve Bünyamin Taş’ın hazırlamış olduğu Münzevi Risâlesi'dir.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"212 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122545435","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-11DOI: 10.51592/kulliyat.1179548
A. Ekici
İnsan varoluşundan itibaren sevdiklerini kaybetmenin derin acısını hissetmiş ve bu duygunun başta yas tutma gibi birtakım ritüelleri kaçınılmaz olmuştur. Bununla beraber büyük kitleleri etki altında bırakan acılar vardır ki bunların yankıları da çok daha büyük boyutta olup asırlar boyunca devam eder. Toplumu derinden etkileyen bu tür vakalardan bir tanesi de Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin’in ve diğer masumların 10 Muharrem H 61 / 10 Ekim 680 tarihinde Kerbela çöllerinde vahim bir şekilde öldürülmesidir. Tarihe Kerbela Hadisesi olarak geçen bu vakanın başta edebiyat, tiyatro ve mimarî olmak üzere pek çok sanat eserine yansımaları görülmüştür. Türk edebiyatında bu konuda maktel-i Hüseyin, muharremiye ve Kerbela mersiyeleri gibi manzum ve mensur türler hem yazılmış hem de okunmuştur. Mersiye türünde yüzyıllara göre artış olmazken Kerbelâ mersiyeleri olayın gerçekleştiği zamandan itibaren söylenmeye başlayıp daha sonraki yüzyıllarda da artarak devam etmiş ve XIX. yüzyılda en üst düzeye ulaşmıştır. Bu yüzyılda sadece belli bir zümre şairlerinin değil her kesimden şairin Kerbelâ mersiyesi yazdığı âdetâ bu türde şiir yazmanın moda haline geldiği tespit edilmiştir. Kerbelâ Mersiyesi yazan şairlerden bir tanesi de Hz. Peygamber’in soyundan gelen ve ehl-i beyte derin bir sevgi duyan Nihânî’dir. Dîvân’ında bu türde yazılmış yedi mersiyesi bulunmaktadır. Çalışmamızda şair tanıtılıp Dîvân’ındaki Kerbela mersiyelerinin şekil ve muhteva bakımından incelenmesi amaçlanmıştır.
{"title":"XIX. YÜZYIL ŞAİRLERİNDEN NİHANİ VE KERBELA MERSİYELERİ","authors":"A. Ekici","doi":"10.51592/kulliyat.1179548","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1179548","url":null,"abstract":"İnsan varoluşundan itibaren sevdiklerini kaybetmenin derin acısını hissetmiş ve bu duygunun başta yas tutma gibi birtakım ritüelleri kaçınılmaz olmuştur. Bununla beraber büyük kitleleri etki altında bırakan acılar vardır ki bunların yankıları da çok daha büyük boyutta olup asırlar boyunca devam eder. Toplumu derinden etkileyen bu tür vakalardan bir tanesi de Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin’in ve diğer masumların 10 Muharrem H 61 / 10 Ekim 680 tarihinde Kerbela çöllerinde vahim bir şekilde öldürülmesidir. Tarihe Kerbela Hadisesi olarak geçen bu vakanın başta edebiyat, tiyatro ve mimarî olmak üzere pek çok sanat eserine yansımaları görülmüştür. Türk edebiyatında bu konuda maktel-i Hüseyin, muharremiye ve Kerbela mersiyeleri gibi manzum ve mensur türler hem yazılmış hem de okunmuştur. Mersiye türünde yüzyıllara göre artış olmazken Kerbelâ mersiyeleri olayın gerçekleştiği zamandan itibaren söylenmeye başlayıp daha sonraki yüzyıllarda da artarak devam etmiş ve XIX. yüzyılda en üst düzeye ulaşmıştır. Bu yüzyılda sadece belli bir zümre şairlerinin değil her kesimden şairin Kerbelâ mersiyesi yazdığı âdetâ bu türde şiir yazmanın moda haline geldiği tespit edilmiştir. Kerbelâ Mersiyesi yazan şairlerden bir tanesi de Hz. Peygamber’in soyundan gelen ve ehl-i beyte derin bir sevgi duyan Nihânî’dir. Dîvân’ında bu türde yazılmış yedi mersiyesi bulunmaktadır. Çalışmamızda şair tanıtılıp Dîvân’ındaki Kerbela mersiyelerinin şekil ve muhteva bakımından incelenmesi amaçlanmıştır.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"118 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127224929","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-06DOI: 10.51592/kulliyat.1153043
Mustafa Hayırlıdağ
İbn Nefis XIII. yüzyılda yaşamış olan değerli bir bilim insanıdır. Sorgulayan ve araştıran kimliğiyle ön plana çıkan İbn Nefis özellikle tıp ilminde İkinci “İbn Sina” olarak da kabul görmüştür. İbn Nefis’in esas tanınırlığı ise pulmoner dolaşımla ilgili literatüre yapmış olduğu katkılardır. Harvey’den çok daha önce küçük kan dolaşımını keşfetmiştir. İbn Nefis uzun yıllar ders kitabı olarak okutulan pek çok eser de bırakmıştır. Bu eserlerden bir tanesi de El-Mucez adlı genel tıp eseridir. Bu esere Osmanlı zamanında pek çok şerhler yapılmış değeri korunmaya çalışılmıştır. Bununla ilgili olarak Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaşamış olan Muslihiddin Mustafa b. Şaban es Sururi’de eseri ayrıntılı şekilde ele almış, Osmanlıca’ya kazandırmış ve üzerine şerhler düşmüştür. Bu çalışmada İbn Nefis’in El-Mucez adlı eserinin genel incelemesi yapılmıştır.
{"title":"İBN NEFİS’İN EL-MUCEZ ADLI ESERİNİN GENEL İNCELEMESİ","authors":"Mustafa Hayırlıdağ","doi":"10.51592/kulliyat.1153043","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1153043","url":null,"abstract":"İbn Nefis XIII. yüzyılda yaşamış olan değerli bir bilim insanıdır. Sorgulayan ve araştıran kimliğiyle ön plana çıkan İbn Nefis özellikle tıp ilminde İkinci “İbn Sina” olarak da kabul görmüştür. İbn Nefis’in esas tanınırlığı ise pulmoner dolaşımla ilgili literatüre yapmış olduğu katkılardır. Harvey’den çok daha önce küçük kan dolaşımını keşfetmiştir. İbn Nefis uzun yıllar ders kitabı olarak okutulan pek çok eser de bırakmıştır. Bu eserlerden bir tanesi de El-Mucez adlı genel tıp eseridir. Bu esere Osmanlı zamanında pek çok şerhler yapılmış değeri korunmaya çalışılmıştır. Bununla ilgili olarak Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaşamış olan Muslihiddin Mustafa b. Şaban es Sururi’de eseri ayrıntılı şekilde ele almış, Osmanlıca’ya kazandırmış ve üzerine şerhler düşmüştür. Bu çalışmada İbn Nefis’in El-Mucez adlı eserinin genel incelemesi yapılmıştır.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"6 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126719915","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-05DOI: 10.51592/kulliyat.1186132
Mehmet Yanardağ, Sadi Gedik
Aristo’dan itibaren pek çok düşünür, estetikçi, edebiyatçı ve sanatkâr yüzlerce kez şiiri tarif etmiştir. Dolayısıyla şiirin yüzlerce farklı tarifinin yapılmış olması, insanların şiir için aynı tarif üzerinde birleşemediklerini göstermektedir. Şiirin ne olduğu ve ne olmadığı, nasıl üretildiği ve hatta nasıl inceleneceği üzerinde fikir yürüten yazılara ve eserlere poetika denir. Kadim zamanlardan beri üzerinde en fazla fikir geliştirilmiş kavramlardan birisinin “şiir” olduğu malumdur. Ahmed Kuddûsî (ö.1849) XIX. yüzyıl Osmanlı mutasavvıf şairlerindendir. Kuddûsî, hem genel tasavvuf camiası hem de Anadolu tasavvuf düşüncesinin ve tarihinin en parlak şahsiyetlerinden birisidir. XIX. yüzyıla damgasını vuran Kuddûsî, tasavvufi şiirin poetikasını şiirlerinde güzel bir şekilde ortaya koyan tasavvuf ehli bir şairdir. Kuddûsî’nin şiir anlayışının temelinde yıllarca süren tasavvuf yolculuğunun birikimi mevcuttur. Şair, manzum poetik özellik gösteren beyitlerinde şiirinin felsefesini ortaya koyar: İnsanın işittiği ve şairlerin ifade ettiği öyle şiirler vardır ki dinleyenin başını döndürür, susuzları suya kandırır. Şairler, eserleriyle toplumlara ve insanlara bir tavır koyarlar. Kuddûsî’ye göre, hâl dili ile ifade edilemeyen sözler Allah’tan başka unsurların sevgisiyle süslenmiştir. Bu sözlerde insanların gönüllerine tesir edecek güçte değildir. Bu çalışmada, kısaca poetika hakkında bilgi verildikten sonra Türk edebiyatında poetikanın tarihi seyri ile ilgili bilgiler paylaşılacak ve Ahmet Kuddûsî’nin beyitlerinden hareketle poetik söylemleri tespit edilerek, poetikası hakkında değerlendirme yapılacaktır.
{"title":"Mar'âşîzâde Ahmed Kuddûsî’nin Poetikası Hakkında Bazı Tespitler","authors":"Mehmet Yanardağ, Sadi Gedik","doi":"10.51592/kulliyat.1186132","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1186132","url":null,"abstract":"Aristo’dan itibaren pek çok düşünür, estetikçi, edebiyatçı ve sanatkâr yüzlerce kez şiiri tarif etmiştir. Dolayısıyla şiirin yüzlerce farklı tarifinin yapılmış olması, insanların şiir için aynı tarif üzerinde birleşemediklerini göstermektedir. Şiirin ne olduğu ve ne olmadığı, nasıl üretildiği ve hatta nasıl inceleneceği üzerinde fikir yürüten yazılara ve eserlere poetika denir. Kadim zamanlardan beri üzerinde en fazla fikir geliştirilmiş kavramlardan birisinin “şiir” olduğu malumdur. Ahmed Kuddûsî (ö.1849) XIX. yüzyıl Osmanlı mutasavvıf şairlerindendir. Kuddûsî, hem genel tasavvuf camiası hem de Anadolu tasavvuf düşüncesinin ve tarihinin en parlak şahsiyetlerinden birisidir. XIX. yüzyıla damgasını vuran Kuddûsî, tasavvufi şiirin poetikasını şiirlerinde güzel bir şekilde ortaya koyan tasavvuf ehli bir şairdir. Kuddûsî’nin şiir anlayışının temelinde yıllarca süren tasavvuf yolculuğunun birikimi mevcuttur. Şair, manzum poetik özellik gösteren beyitlerinde şiirinin felsefesini ortaya koyar: İnsanın işittiği ve şairlerin ifade ettiği öyle şiirler vardır ki dinleyenin başını döndürür, susuzları suya kandırır. Şairler, eserleriyle toplumlara ve insanlara bir tavır koyarlar. Kuddûsî’ye göre, hâl dili ile ifade edilemeyen sözler Allah’tan başka unsurların sevgisiyle süslenmiştir. Bu sözlerde insanların gönüllerine tesir edecek güçte değildir. Bu çalışmada, kısaca poetika hakkında bilgi verildikten sonra Türk edebiyatında poetikanın tarihi seyri ile ilgili bilgiler paylaşılacak ve Ahmet Kuddûsî’nin beyitlerinden hareketle poetik söylemleri tespit edilerek, poetikası hakkında değerlendirme yapılacaktır.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"63 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129654781","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-05DOI: 10.51592/kulliyat.1184525
Sedat Akay
Mantık terim olarak; zihni hata yapmaktan koruyan, doğru düşünmenin kurallarını, ölçülerini ve metotlarını gösteren ilim veya sanatın adıdır. Miladi 7. y.y.’dan itibaren İslam dünyasına giren mantık bilimi, ilerleyen zamanlarda İslami ilimler arasına giren bir disiplin haline gelmiştir. Geleneksel eğitim sisteminde mantık ile ilgili okutulan eserler genellikle Arapça kaleme alınmış ve bu eserlerin bir kısmının ezberlenmesi gerektiği için de birçoğu manzum olarak telif edilmiştir. Osmanlı Medreselerinde yüzyıllarca okutulan mantık kitapları arasında yer alan “Îsâgûcî” adlı eserle ilgili; şerh, talikat, haşiye ve tercüme türünde birçok çalışma yapılmıştır. Fakat nazmen tertip edilmesi açısından az sayıda bulunan örneklerden birisi de Halil Hulki Efendi’nin “Sirâcî fî Nazmi’l- Îsâgûcî” adlı eseridir. Halil Hulki Efendi, bu eserinde, “Îsâgûcî” deki konuları manzum olarak 152 beyitte toplayarak basit ve anlaşılır bir dil kullanmaya çalışmıştır. Çalışmamızın konusunu, Halil Hulki Efendi ve Sirâcî fî Nazmi’l Îsâgûcî adlı eseri oluşturmaktadır. Beş bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde; yazarın hayatı ve eserleri, ilmî ve edebî şahsiyeti hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde; Îsâgûcî ve Îsâgûcî üzerine yapılmış çalışmalar hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde; Sirâcî fî Nazmi’l Îsâgûcî’nin özellikleri hakkında genel bilgiler verilmiştir. Dördüncü bölümde; Sirâcî fî Nazmi’l Îsâgûcî’nin biçim ve içerik yönünden tahlili yapılarak mantık bilimi ile Arap dili ve belagatindeki yeri tespit edilmeye çalışılmıştır. Beşinci bölümde ise eserin bilgisayarda yazılmış Arapça tam metni verilmiştir.
{"title":"HALİL HULKİ EFENDİ VE SİRÂCÎ FÎ NAZMİ’L-ÎSÂGÛCÎ İSİMLİ ESERİ","authors":"Sedat Akay","doi":"10.51592/kulliyat.1184525","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1184525","url":null,"abstract":"Mantık terim olarak; zihni hata yapmaktan koruyan, doğru düşünmenin kurallarını, ölçülerini ve metotlarını gösteren ilim veya sanatın adıdır. Miladi 7. y.y.’dan itibaren İslam dünyasına giren mantık bilimi, ilerleyen zamanlarda İslami ilimler arasına giren bir disiplin haline gelmiştir. Geleneksel eğitim sisteminde mantık ile ilgili okutulan eserler genellikle Arapça kaleme alınmış ve bu eserlerin bir kısmının ezberlenmesi gerektiği için de birçoğu manzum olarak telif edilmiştir. Osmanlı Medreselerinde yüzyıllarca okutulan mantık kitapları arasında yer alan “Îsâgûcî” adlı eserle ilgili; şerh, talikat, haşiye ve tercüme türünde birçok çalışma yapılmıştır. Fakat nazmen tertip edilmesi açısından az sayıda bulunan örneklerden birisi de Halil Hulki Efendi’nin “Sirâcî fî Nazmi’l- Îsâgûcî” adlı eseridir. Halil Hulki Efendi, bu eserinde, “Îsâgûcî” deki konuları manzum olarak 152 beyitte toplayarak basit ve anlaşılır bir dil kullanmaya çalışmıştır. Çalışmamızın konusunu, Halil Hulki Efendi ve Sirâcî fî Nazmi’l Îsâgûcî adlı eseri oluşturmaktadır. Beş bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde; yazarın hayatı ve eserleri, ilmî ve edebî şahsiyeti hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde; Îsâgûcî ve Îsâgûcî üzerine yapılmış çalışmalar hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde; Sirâcî fî Nazmi’l Îsâgûcî’nin özellikleri hakkında genel bilgiler verilmiştir. Dördüncü bölümde; Sirâcî fî Nazmi’l Îsâgûcî’nin biçim ve içerik yönünden tahlili yapılarak mantık bilimi ile Arap dili ve belagatindeki yeri tespit edilmeye çalışılmıştır. Beşinci bölümde ise eserin bilgisayarda yazılmış Arapça tam metni verilmiştir.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"50 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122575935","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-08-28DOI: 10.51592/kulliyat.1144055
M. Akin
Rusçuklu Mehmet Hayri Bey, Osmanlının son dönemlerinde (1855-1909) yaşamış bir şair, yazar ve devlet adamıdır. Düzenli bir eğitim alan ve Osmanlının çeşitli vilayet ve sancaklarında memur olarak görev yapan yazar, İstanbul’da çıkardığı Süha dergisiyle yayın faaliyetlerine başlamıştır. İzmir ve Aydın’da basın-yayın faaliyetlerini sürdürmüştür. Özellikle eserlerinin önemli bir kısmını bu dönemde yazmıştır. Birkaç dil bilen Hayri Bey’in dokuz eseri bulunmaktadır. Belagat adlı eseri de lise ders kitabı olarak hazırlanmış seksen altı sayfalık bir ders kitabıdır. Mehmet Hayri Bey’in İzmir İdadisindeki ders notlarından oluşan eser 1890’da yayımlanmıştır. Kitapta konular fazla derine inilmeden otuz beş derse ayrılarak ele alınmıştır. Eserde belagatle ilgili konular meânî, beyân ve bedî ana bölümlerine ayrılarak anlatılmaktadır. Meânî bölümü diğer bölümlere göre uzundur. Eser, belagat konularını kısa, anlaşılır bir şekilde izah etmektedir. Klasik belagat anlayışının hâkim olduğu eser için Hayri Bey, ehil kişiler tarafından okutulduğunda belagati hakkıyla öğreteceğini söylemiştir. Eserin sonunda noktalama işaretleriyle ilgili bir bölüm bulunması önem arz etmektedir.
{"title":"RUSÇUKLU MEHMET HAYRİ BEY VE BELAGAT İSİMLİ ESERİ","authors":"M. Akin","doi":"10.51592/kulliyat.1144055","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1144055","url":null,"abstract":"Rusçuklu Mehmet Hayri Bey, Osmanlının son dönemlerinde (1855-1909) yaşamış bir şair, yazar ve devlet adamıdır. Düzenli bir eğitim alan ve Osmanlının çeşitli vilayet ve sancaklarında memur olarak görev yapan yazar, İstanbul’da çıkardığı Süha dergisiyle yayın faaliyetlerine başlamıştır. İzmir ve Aydın’da basın-yayın faaliyetlerini sürdürmüştür. Özellikle eserlerinin önemli bir kısmını bu dönemde yazmıştır. Birkaç dil bilen Hayri Bey’in dokuz eseri bulunmaktadır. Belagat adlı eseri de lise ders kitabı olarak hazırlanmış seksen altı sayfalık bir ders kitabıdır. Mehmet Hayri Bey’in İzmir İdadisindeki ders notlarından oluşan eser 1890’da yayımlanmıştır. Kitapta konular fazla derine inilmeden otuz beş derse ayrılarak ele alınmıştır. Eserde belagatle ilgili konular meânî, beyân ve bedî ana bölümlerine ayrılarak anlatılmaktadır. Meânî bölümü diğer bölümlere göre uzundur. Eser, belagat konularını kısa, anlaşılır bir şekilde izah etmektedir. Klasik belagat anlayışının hâkim olduğu eser için Hayri Bey, ehil kişiler tarafından okutulduğunda belagati hakkıyla öğreteceğini söylemiştir. Eserin sonunda noktalama işaretleriyle ilgili bir bölüm bulunması önem arz etmektedir.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"32 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116324920","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}