Pub Date : 2024-03-12DOI: 10.51592/kulliyat.1408327
Kazım Yoldaş
Edebiyatımızın 16. yüzyıl şair ve yazarlarından, Cinânî mahlasıyla eserler veren Bursalı Mustafa bin Muhammed (öl. H. 1004 / M. 1595) her şeyden önce divan sahibi bir şairdir. Kaynakların belirttiğine göre üç dilde şiir yazma yeteneğine sahiptir. Elimizde bir Türkçe Divanı, Riyâzu’l-cinân ve Cilâ’u’l-kulûb adlı iki mesnevisi, bir de çalışmamıza konu olan mensur hikâye kitabı Bedâyi’ü’l-Âsâr’ı bulunmaktadır. Bazı kaynaklarda hamse sahibi olduğu belirtilirse de şu ana kadar ele geçen başka bir mesnevisi bulunmamaktadır. Bedâyi’ü’l-Âsâr, kaynaklarda adından Letâif-i Cinânî olarak da söz edilen klâsik hikâye külliyatlarımızdan biridir. Külliyatta 76 hikâye ile acîbe ve garîbe başlıkları altında 18 latîfe bulunmaktadır. Hikâyelerin birçoğu, günümüze kadar hiç duymadığımız çok zevkli anlatımlardır. Eserde, olağanüstü masal unsurları taşıyan hikâyeler bulunmakla beraber, çağdaş hikâyeleri aratmayacak, günlük hayat sahneleri içinde insanın en zayıf yönlerini ince ayrıntılarıyla tasvir eden realist hikâyeler de azımsanmayacak kadar çoktur. Bedâyi'ü'l-âsâr'daki hikâyelerin çoğu yerli unsurları işleyen özgün hikâyelerdir. Bunun yanında eserde, Kırk Vezir Hikâyeleri, Binbir Gece Masalları, Şeh-nâme gibi şark kaynaklı külliyatlardan seçilip alınmış ya da yeni bir biçime sokulmuş hikâyelerle, halk arasından derlenen anonim anlatılar da vardır. Bazı hikâyelerin başında yazar: " mahrûsa-i Burûsa’da vâki’ olan Câmi’-i Kebîr’de zamânla mü’ezzin olan Karakaş-nâm kimesne… böyle rivâyet ider" gibi ifadelerle hikâyelerin kimden derlendiğini isim vererek belirtmektedir. Cinânî, hikâyelerin anlatımında gayet sade, açık, Arapça, Farsça terkiplerden oldukça arınmış, sanat endişesinden uzak, külfetsiz bir dil kullanır. Yer yer atasözleri ve deyimlerle, manzum parçalarla süslenen hikâyeler sürükleyici, yapmacıktan uzak, ahenkli bir ifadeyle kaleme alınmıştır. Bunun yanında halkın konuşma dilinden alınan kelime ve deyimlerin bolluğu gözden kaçmamaktadır. "Bu kitaptaki hikâyeler, mevzu bakımından muhteliftir. Kara ve deniz cenklerine, kadın fitnelerine, cadılara, cinlere tılsımlara ait küçük küçük hikâyeler... Eserin asıl ehemmiyeti yazılı Arap ve Acem eski kaynaklarından alınmış hikâyelerin pek az olmasına karşılık Anadolu ve Rumeli hayatını gösteren orijinal hikâyelerin çokluğu ve 16. asrın halk hayatını bütün samimiyeti, bütün kostümleri ve dekorları ile yaşatabilmesi dolayısıyladır. Meyhane ve gezinti âlemleri, baskın sahneleri, kervan hayatı, gemi yolculuğu hülâsâ o asır hayatının her köşesi bu hikâyelerde canlı bir surette göze çarpar" diyen Köprülü eserin genel konusunu kısaca özetlemiştir. (Fuad Köprülü, Edebiyat Araştırmaları, Ankara, 1966, s. 391) Şimdiye kadar Bedayi'ü'l-âsâr'ın yurt içi ve yurt dışı yazma eser ihtiva eden kütüphanelerde sekiz yazma nüshası tespit edilmiş olup, İstanbul Yapı Kredi Sermed Çifter Kütüphanesi No: 842’de Kitâb-ı Letâif adıyla kayıtlı nüshanın çeviri yazılı metni yayımlanmıştır. Külliyatta hikâyelerin vak’a kuruluşları arasında yer yer
布尔萨勒-穆斯塔法-本-穆罕默德(卒于回历 1004 年/明万历 1595 年)是我国 16 世纪的诗人和作家之一,曾用笔名 Cinânî 写作,他首先是一位神曲诗人。根据资料,他能用三种语言写诗。我们有一本土耳其语的 Divan,两本名为 Riyâzu'l-cinân 和 Cilâ'u'l-kulûb 的 masnavis,以及一本散文故事书 Bedâyi'ü'l-Âsâr,这是我们研究的主题。虽然有些资料称他有一部《哈姆塞》,但迄今为止还没有发现其他的《玛斯纳维》。Bedâyi'ü'l-Âsâr 是我们的经典故事集之一,在资料中也被称为 Letâif-i Cinânî。该故事集包含 76 个故事和 18 个以 acîbe 和 garîbe 命名的 latîfe。许多故事都是我们至今从未听过的非常有趣的叙事。虽然作品中有些故事带有非同寻常的童话元素,但也有相当数量的现实主义故事,细腻地描绘了日常生活场景中人类最脆弱的一面。贝达伊'ü'l-âsâr》中的大部分故事都是原创故事,涉及当地元素。除此之外,还有从民间收集的匿名叙事,以及从《四十维齐尔故事集》、《一千零一夜故事集》和《Shah-nâme》等东方故事集中摘录或改编的故事。在一些故事的开头,作者写道"Karakaş-nâm kimesne......who was a mu'ezzin at the Câmi'-i Kebîr in Mahrûsa-i Burûsa......这样叙述",他用人名来表示故事的编撰者。在讲述故事的过程中,Cinānī 使用了一种非常简单、清晰、轻松的语言,这种语言没有阿拉伯语和波斯语的成分,也没有艺术上的考虑。故事中点缀着谚语、成语和诗歌片段,表达扣人心弦,绝非矫揉造作,而是和谐统一。此外,书中也不乏大量取自民间口语的词语和成语。"本书中的故事题材多样。小故事、海陆战争、妇女的恶作剧、巫婆、神仙和符咒......"。这部作品的真正重要性在于,书中很少有取自古代阿拉伯语和波斯语的故事,但却有许多描写安纳托利亚和鲁梅利生活的原创故事,而且能够将 16 世纪的民间生活栩栩如生地展现在读者面前,其真诚、服饰和装饰栩栩如生。酒馆和长廊、袭击场面、商队生活、船只航行,总之,那个世纪生活的每一个角落在这些故事中都历历在目"(Fuad Köprülü,《Edebiyat Araştırmaları》,安卡拉,1966 年,第 391 页)。391) 到目前为止,已在国内外藏有手稿的图书馆中找到 8 份《贝达伊'ü'l-âsâr》的手稿副本,伊斯坦布尔 Yapı Kredi Sermed Çifter 图书馆第 842 号登记为 Kitâb-ı Letâif 的副本的翻译文本已经出版。在该语料库中,故事中包含了对布尔萨各地理位置的描述,并试图向读者介绍布尔萨的地理位置和不同的人文因素。在本研究中,作品中关于布尔萨不同地区的叙述被转换成了今天的土耳其语。
{"title":"16. YÜZYIL ŞAİR VE YAZARI BURSALI CİNÂNÎ’NİN BEDÂYİ’Ü’L-ÂSÂR ADLI ESERİNDEKİ BURSA TASVİRLERİ","authors":"Kazım Yoldaş","doi":"10.51592/kulliyat.1408327","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1408327","url":null,"abstract":"Edebiyatımızın 16. yüzyıl şair ve yazarlarından, Cinânî mahlasıyla eserler veren Bursalı Mustafa bin Muhammed (öl. H. 1004 / M. 1595) her şeyden önce divan sahibi bir şairdir. Kaynakların belirttiğine göre üç dilde şiir yazma yeteneğine sahiptir. Elimizde bir Türkçe Divanı, Riyâzu’l-cinân ve Cilâ’u’l-kulûb adlı iki mesnevisi, bir de çalışmamıza konu olan mensur hikâye kitabı Bedâyi’ü’l-Âsâr’ı bulunmaktadır. Bazı kaynaklarda hamse sahibi olduğu belirtilirse de şu ana kadar ele geçen başka bir mesnevisi bulunmamaktadır. Bedâyi’ü’l-Âsâr, kaynaklarda adından Letâif-i Cinânî olarak da söz edilen klâsik hikâye külliyatlarımızdan biridir. Külliyatta 76 hikâye ile acîbe ve garîbe başlıkları altında 18 latîfe bulunmaktadır. Hikâyelerin birçoğu, günümüze kadar hiç duymadığımız çok zevkli anlatımlardır. Eserde, olağanüstü masal unsurları taşıyan hikâyeler bulunmakla beraber, çağdaş hikâyeleri aratmayacak, günlük hayat sahneleri içinde insanın en zayıf yönlerini ince ayrıntılarıyla tasvir eden realist hikâyeler de azımsanmayacak kadar çoktur. Bedâyi'ü'l-âsâr'daki hikâyelerin çoğu yerli unsurları işleyen özgün hikâyelerdir. Bunun yanında eserde, Kırk Vezir Hikâyeleri, Binbir Gece Masalları, Şeh-nâme gibi şark kaynaklı külliyatlardan seçilip alınmış ya da yeni bir biçime sokulmuş hikâyelerle, halk arasından derlenen anonim anlatılar da vardır. Bazı hikâyelerin başında yazar: \" mahrûsa-i Burûsa’da vâki’ olan Câmi’-i Kebîr’de zamânla mü’ezzin olan Karakaş-nâm kimesne… böyle rivâyet ider\" gibi ifadelerle hikâyelerin kimden derlendiğini isim vererek belirtmektedir. Cinânî, hikâyelerin anlatımında gayet sade, açık, Arapça, Farsça terkiplerden oldukça arınmış, sanat endişesinden uzak, külfetsiz bir dil kullanır. Yer yer atasözleri ve deyimlerle, manzum parçalarla süslenen hikâyeler sürükleyici, yapmacıktan uzak, ahenkli bir ifadeyle kaleme alınmıştır. Bunun yanında halkın konuşma dilinden alınan kelime ve deyimlerin bolluğu gözden kaçmamaktadır. \"Bu kitaptaki hikâyeler, mevzu bakımından muhteliftir. Kara ve deniz cenklerine, kadın fitnelerine, cadılara, cinlere tılsımlara ait küçük küçük hikâyeler... Eserin asıl ehemmiyeti yazılı Arap ve Acem eski kaynaklarından alınmış hikâyelerin pek az olmasına karşılık Anadolu ve Rumeli hayatını gösteren orijinal hikâyelerin çokluğu ve 16. asrın halk hayatını bütün samimiyeti, bütün kostümleri ve dekorları ile yaşatabilmesi dolayısıyladır. Meyhane ve gezinti âlemleri, baskın sahneleri, kervan hayatı, gemi yolculuğu hülâsâ o asır hayatının her köşesi bu hikâyelerde canlı bir surette göze çarpar\" diyen Köprülü eserin genel konusunu kısaca özetlemiştir. (Fuad Köprülü, Edebiyat Araştırmaları, Ankara, 1966, s. 391) \u0000Şimdiye kadar Bedayi'ü'l-âsâr'ın yurt içi ve yurt dışı yazma eser ihtiva eden kütüphanelerde sekiz yazma nüshası tespit edilmiş olup, İstanbul Yapı Kredi Sermed Çifter Kütüphanesi No: 842’de Kitâb-ı Letâif adıyla kayıtlı nüshanın çeviri yazılı metni yayımlanmıştır. Külliyatta hikâyelerin vak’a kuruluşları arasında yer yer","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"57 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140394455","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-10DOI: 10.51592/kulliyat.1412637
Fatih Solmaz, Gülay Mi̇rzaoğlu
Âşık edebiyatı nazım biçimleri arasında yer alan destanlar, tarihi ve sosyal gerçekliklere kaynaklık eden sözlü edebi ürünlerdir. Destanlar genel olarak kıtlık, yoksulluk, adaletsizlik gibi bireysel ve toplumsal konuları şiire dönüştürür. Sivaslı Serdarî’nin de 1887 yılında yaşanan ve bütün Anadolu’yu etkileyen kuraklığın getirdiği kıtlığı ele aldığı “Canım Efendim” destanı; yoksulluğu, adaletsiz yönetimi, haksız paylaşımı anlatmaktadır. Bu destan, aynı zamanda toplumsal kaygıları, korkuları ve nefreti dile getiren bir şikâyetname/hiciv yankısı uyandırmaktadır. Bu çalışmada, Serdarî’nin kendi dönemi içerisindeki sosyoekonomik ve politik durumu “Canım Efendim” adlı kıtlık destanında, toplumsal bir olgu olarak nasıl ele aldığı incelenmiştir. Destanda yer alan ifadelerden, deyimlerden, tutumlardan hareketle kıtlık ve yoksulluk, yöneten ve yönetilen, adil emek ve tembellik kavramları irdelenmiş, ayrıca sosyal adaletsizliğin yarattığı toplumsal travmanın arka planı gün yüzüne çıkartılmaya çalışılmıştır.
{"title":"ÂŞIK SERDARÎ’NİN “CANIM EFENDİM” DESTANININ SOSYOEKONOMİK VE POLİTİK AÇIDAN TAHLİLİ","authors":"Fatih Solmaz, Gülay Mi̇rzaoğlu","doi":"10.51592/kulliyat.1412637","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1412637","url":null,"abstract":"Âşık edebiyatı nazım biçimleri arasında yer alan destanlar, tarihi ve sosyal gerçekliklere kaynaklık eden sözlü edebi ürünlerdir. Destanlar genel olarak kıtlık, yoksulluk, adaletsizlik gibi bireysel ve toplumsal konuları şiire dönüştürür. Sivaslı Serdarî’nin de 1887 yılında yaşanan ve bütün Anadolu’yu etkileyen kuraklığın getirdiği kıtlığı ele aldığı “Canım Efendim” destanı; yoksulluğu, adaletsiz yönetimi, haksız paylaşımı anlatmaktadır. Bu destan, aynı zamanda toplumsal kaygıları, korkuları ve nefreti dile getiren bir şikâyetname/hiciv yankısı uyandırmaktadır. \u0000Bu çalışmada, Serdarî’nin kendi dönemi içerisindeki sosyoekonomik ve politik durumu “Canım Efendim” adlı kıtlık destanında, toplumsal bir olgu olarak nasıl ele aldığı incelenmiştir. Destanda yer alan ifadelerden, deyimlerden, tutumlardan hareketle kıtlık ve yoksulluk, yöneten ve yönetilen, adil emek ve tembellik kavramları irdelenmiş, ayrıca sosyal adaletsizliğin yarattığı toplumsal travmanın arka planı gün yüzüne çıkartılmaya çalışılmıştır.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"18 10","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140396447","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-10DOI: 10.51592/kulliyat.1411561
Ayşenur Sağlam
İnsan idrakini zorlayan birtakım hakikatlerin anlaşılmasının güçlüğü ve bu hakikatlerin ifade edilmesinde günlük dilin çoğu zaman yetersiz kalması şairleri sembolik dilin imkanlarından faydalanmaya yöneltir. Sembolik dil, soyut manaların somut göstergeler şeklinde okuyucunun idrakine sunulmasına imkân tanır. Soyut olan bu gerçekliklerin bilinen ve görülen somut unsurlarla anlatılması, anlaşılması hedeflenen manaların kavranmasına yardımcı olur. Çoğunlukla şairin kendi ruhsal yaşantılarını anlatmak için kullandığı işaret ve remizler şairi yanlış anlaşılma korkusundan da kurtarır. Şair, manevi sır hükmündeki ruhsal tecrübelerini bu dil vasıtasıyla hem açıklama hem de gizleme imkânı bulur. Simkeşzâde Feyzî’nin Gamze vü Dil mesnevisi sembolik dilin hâkim olduğu bir anlatıdır. Tasavvufi sembollerle örülü bir eser olan mesneviyi doğru anlamlandırabilmek için eserin sembolik yapısını göz önünde bulundurmak, sembollerin ardında gizlenen manaları çözümlemek gerekir. Metnin fikirsel boyutunun göz ardı edildiği diğer türlü bir okuma, âşığın sevgiliye kavuşmak için verdiği mücadelelerin konu edildiği bir kurgular dizisinden öteye gitmez. Bu çalışmada Simkeşzâde Feyzî’nin Gamze vü Dil mesnevisindeki şahısların sembolik analizi yapılacaktır.
{"title":"SİMKEŞZÂDE FEYZÎ’NİN GAMZE VÜ DİL MESNEVİSİNDE ŞAHISLARIN SEMBOLİK ANALİZİ","authors":"Ayşenur Sağlam","doi":"10.51592/kulliyat.1411561","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1411561","url":null,"abstract":"İnsan idrakini zorlayan birtakım hakikatlerin anlaşılmasının güçlüğü ve bu hakikatlerin ifade edilmesinde günlük dilin çoğu zaman yetersiz kalması şairleri sembolik dilin imkanlarından faydalanmaya yöneltir. Sembolik dil, soyut manaların somut göstergeler şeklinde okuyucunun idrakine sunulmasına imkân tanır. Soyut olan bu gerçekliklerin bilinen ve görülen somut unsurlarla anlatılması, anlaşılması hedeflenen manaların kavranmasına yardımcı olur. Çoğunlukla şairin kendi ruhsal yaşantılarını anlatmak için kullandığı işaret ve remizler şairi yanlış anlaşılma korkusundan da kurtarır. Şair, manevi sır hükmündeki ruhsal tecrübelerini bu dil vasıtasıyla hem açıklama hem de gizleme imkânı bulur. \u0000Simkeşzâde Feyzî’nin Gamze vü Dil mesnevisi sembolik dilin hâkim olduğu bir anlatıdır. Tasavvufi sembollerle örülü bir eser olan mesneviyi doğru anlamlandırabilmek için eserin sembolik yapısını göz önünde bulundurmak, sembollerin ardında gizlenen manaları çözümlemek gerekir. Metnin fikirsel boyutunun göz ardı edildiği diğer türlü bir okuma, âşığın sevgiliye kavuşmak için verdiği mücadelelerin konu edildiği bir kurgular dizisinden öteye gitmez. Bu çalışmada Simkeşzâde Feyzî’nin Gamze vü Dil mesnevisindeki şahısların sembolik analizi yapılacaktır.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"21 9","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140396672","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-07DOI: 10.51592/kulliyat.1412710
Mehmet Yanardağ, Ferhat Altun
Edebiyat ve edebiyatta çok önemli bir yer tutan şiir, insan ve insanın vücuda getirdiği toplumla sürekli ve tabii bir etkileşim içerisinde olmuştur. Şiir, insanın her türlü ferdî duygusuna temas ettiği gibi toplumun sesi olmuş, toplumu bir arada tutan maddi ve manevi unsurları işlemiştir. Buna binaen toplumun aksaklıklarını görüp dile getirdiği gibi bir de bu toplumsal aksaklıklara çözüm aramaya çalışmıştır. Nitekim her millet ve medeniyet içerisinde edebiyat ve edebiyatın mihenk taşı olan şairler, içerisine doğdukları toplumun yükünü omuzlamaya çalışmış ve bunu yaparken de çeşitli fikrî hareketleri ortaya çıkarmış ya da hâlihazırda bulunan fikrî cereyanlardan etkilenerek kendilerine görev bildikleri işi ifa etmeye çalışmışlardır. Öyle ki edebiyatımızın çeşitli dönemlerinde bunun gibi durumlara tesadüf etmek gayet doğaldır. Muhtelif inanç ve geleneklere bağlı olan Türk şairleri, değişen ve değişirken birçok sorunun ortaya çıktığı insan ve toplum meselesine kayıtsız kalmamıştır. Bu meseleler için çeşitli fikirler ortaya koymuşlardır. Bu fikirlerden bir tanesi de topluma örnek olabilecek bir şahıs merkezinden hareketle ideal bir nesil tasavvurudur. Bu çalışmada Mehmet Akif Ersoy’un Köse İmam’ın oğlu Asım üzerinden idealize ettiği bir nesilden Sezai Karakoç’un Taha üzerinden idealize ettiği nesle değin bir inceleme yapılacaktır.
{"title":"ASIM'DAN TAHA'YA TÜRK ŞİİRİNDE NESİL TASAVVURU","authors":"Mehmet Yanardağ, Ferhat Altun","doi":"10.51592/kulliyat.1412710","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1412710","url":null,"abstract":"Edebiyat ve edebiyatta çok önemli bir yer tutan şiir, insan ve insanın vücuda getirdiği toplumla sürekli ve tabii bir etkileşim içerisinde olmuştur. Şiir, insanın her türlü ferdî duygusuna temas ettiği gibi toplumun sesi olmuş, toplumu bir arada tutan maddi ve manevi unsurları işlemiştir. Buna binaen toplumun aksaklıklarını görüp dile getirdiği gibi bir de bu toplumsal aksaklıklara çözüm aramaya çalışmıştır. Nitekim her millet ve medeniyet içerisinde edebiyat ve edebiyatın mihenk taşı olan şairler, içerisine doğdukları toplumun yükünü omuzlamaya çalışmış ve bunu yaparken de çeşitli fikrî hareketleri ortaya çıkarmış ya da hâlihazırda bulunan fikrî cereyanlardan etkilenerek kendilerine görev bildikleri işi ifa etmeye çalışmışlardır. Öyle ki edebiyatımızın çeşitli dönemlerinde bunun gibi durumlara tesadüf etmek gayet doğaldır. Muhtelif inanç ve geleneklere bağlı olan Türk şairleri, değişen ve değişirken birçok sorunun ortaya çıktığı insan ve toplum meselesine kayıtsız kalmamıştır. Bu meseleler için çeşitli fikirler ortaya koymuşlardır. Bu fikirlerden bir tanesi de topluma örnek olabilecek bir şahıs merkezinden hareketle ideal bir nesil tasavvurudur. Bu çalışmada Mehmet Akif Ersoy’un Köse İmam’ın oğlu Asım üzerinden idealize ettiği bir nesilden Sezai Karakoç’un Taha üzerinden idealize ettiği nesle değin bir inceleme yapılacaktır.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"26 33","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140396972","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-03DOI: 10.51592/kulliyat.1412200
İ. Kadioğlu, Evin Tünle
Bu çalışmanın temel amacı, aşk konusunda önemli malzemeler içeren Mesnevî’nin mensur şerhlerinden birini incelemektir. Bu bağlamda Şeyh Gâlib’in Şerh-i Cezîre-i Mesnevî’sinin Der-Beyân-ı Aşk u Mestî bölümü incelenmiştir. İçine doğduğu kültür ve aldığı eğitimin de etkisiyle konusunu genellikle ilahi aşktan alan eserler yazan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin ünlü eseri “Mesnevî”ye birçok şerh yapılmıştır. Bunlardan biri de Yûsuf Sîneçâk’ın yazmış olduğu “Cezîre-i Mesnevî” dir. Üç yüz altmış altı beyitten oluşan eser farklı kişilerce şerh edilmiştir. Şârihlerden biri de Şeyh Gâlib’tir. Bu çalışmada Şerh-i Cezîre-i Mesnevî adlı eserin manzum mensur karışık yazılan Der-Beyân-ı Aşk u Mestî bölümündeki Mesnevî’den seçilmiş olan otuz dört beyit ve bir manzum hikâye incelenmiştir. Burada âşıklarda bulunması gereken haller, aşkın verdiği hüzün, sürûr ve aşkın saflığı gibi konular üzerinde durulmuştur. Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan el yazması nüsha ile daha önce eser üzerinde yapılmış bir çalışmadan istifade edilerek metin oluşturulmuştur. Bu bölümle alâkalı okumalar ve dil içi çevirileri yapılmıştır. Çalışma bir giriş ve temelde iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde Şeyh Gâlib’in eseri Şerh-i Cezîre-i Mesnevî üzerinde durulmuş, bu esere yazılan şerhler hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Mesnevî’den seçilen ve bu eserde yar alan toplam Farsça 34 beyitin tercümesi yapılmıştır. Birinci bölümde eser şekil yönünden incelenmiş, yazarın istifade ettiği kaynaklar tespit edilerek yazılmıştır. İkinci bölümde eser muhteva yönünden incelenmiştir. Yazarın şerh yöntemi hakkında bilgiler sunulmuş, eserden seçilen beyitler üzerinde durulmuştur. Şairin “gül ve bülbül” konulu çift kahramanlı aşk destanı ayrıca incelenmiş ve yorumlanmıştır. Son olarak metinle ilgili bulgular üzerinde değerlendirmeler yapılmış, sonuç ve kaynakça yazılarak çalışma tamamlanmıştır.
本研究的主要目的是分析梅斯涅维的一部散文评论,其中包含有关爱情的重要材料。在此背景下,本研究分析了谢赫-加里卜的《谢赫-伊-塞兹尔-伊-梅斯涅维》中的 Der-Beyân-ı Aşk u Mestî 部分。受其出生文化和所受教育的影响,梅夫拉纳-塞拉莱迪尼-伊-鲁米(Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî)以神圣之爱为主题的著名作品《我的爱》(Mesnevî)曾多次受到评论。尤素福-西内恰克(Yûsuf Sîneçâk)撰写的 "Cezîre-i Mesnevî "就是其中之一。这部由三百六十六幅对联组成的作品曾被不同的人评论过。谢赫-加里卜就是注释者之一。在本研究中,我们分析了《Şerh-i Cezîre-i Mesnevî》中《Der-Beyân-ı Aşk u Mestî》部分的《Mesnevi》中选取的 34 幅对联和一个诗歌故事。其中强调了恋人应具备的状态、爱情的悲伤、喜悦和纯洁等主题。文本以托普卡帕宫博物馆收藏的手稿副本和之前对该作品的研究为基础。与本章相关的阅读和语言翻译已经完成。研究报告由导言和基本两个部分组成。在导言部分,重点介绍了谢赫-加里卜关于《Şerh-i Cezîre-i Mesnevî》的作品,并提供了有关该作品注释的信息。此外,还翻译了选自《玛斯纳维》并收录在这部作品中的 34 幅波斯文对联。在第一章中,从形式上对该作品进行了分析,并对作者使用的资料来源进行了确认和撰写。第二章从内容方面对作品进行分析。介绍了作者评论方法的相关信息,并强调了从作品中选取的对联。此外,还对诗人关于 "玫瑰与夜莺 "的双雄爱情史诗进行了分析和解读。最后,对与文本相关的研究结果进行了评价,并通过撰写结论和参考文献完成了本研究。
{"title":"ŞEYH GÂLİB’İN ŞERH-İ CEZÎRE-İ MESNEVÎ’SİNDEKİ DER-BEYÂN-I AŞK U MESTÎ BÖLÜMÜNÜN İNCELENMESİ","authors":"İ. Kadioğlu, Evin Tünle","doi":"10.51592/kulliyat.1412200","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1412200","url":null,"abstract":"Bu çalışmanın temel amacı, aşk konusunda önemli malzemeler içeren Mesnevî’nin mensur şerhlerinden birini incelemektir. Bu bağlamda Şeyh Gâlib’in Şerh-i Cezîre-i Mesnevî’sinin Der-Beyân-ı Aşk u Mestî bölümü incelenmiştir. İçine doğduğu kültür ve aldığı eğitimin de etkisiyle konusunu genellikle ilahi aşktan alan eserler yazan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin ünlü eseri “Mesnevî”ye birçok şerh yapılmıştır. Bunlardan biri de Yûsuf Sîneçâk’ın yazmış olduğu “Cezîre-i Mesnevî” dir. Üç yüz altmış altı beyitten oluşan eser farklı kişilerce şerh edilmiştir. Şârihlerden biri de Şeyh Gâlib’tir. Bu çalışmada Şerh-i Cezîre-i Mesnevî adlı eserin manzum mensur karışık yazılan Der-Beyân-ı Aşk u Mestî bölümündeki Mesnevî’den seçilmiş olan otuz dört beyit ve bir manzum hikâye incelenmiştir. Burada âşıklarda bulunması gereken haller, aşkın verdiği hüzün, sürûr ve aşkın saflığı gibi konular üzerinde durulmuştur. Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan el yazması nüsha ile daha önce eser üzerinde yapılmış bir çalışmadan istifade edilerek metin oluşturulmuştur. Bu bölümle alâkalı okumalar ve dil içi çevirileri yapılmıştır. Çalışma bir giriş ve temelde iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde Şeyh Gâlib’in eseri Şerh-i Cezîre-i Mesnevî üzerinde durulmuş, bu esere yazılan şerhler hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Mesnevî’den seçilen ve bu eserde yar alan toplam Farsça 34 beyitin tercümesi yapılmıştır. Birinci bölümde eser şekil yönünden incelenmiş, yazarın istifade ettiği kaynaklar tespit edilerek yazılmıştır. İkinci bölümde eser muhteva yönünden incelenmiştir. Yazarın şerh yöntemi hakkında bilgiler sunulmuş, eserden seçilen beyitler üzerinde durulmuştur. Şairin “gül ve bülbül” konulu çift kahramanlı aşk destanı ayrıca incelenmiş ve yorumlanmıştır. Son olarak metinle ilgili bulgular üzerinde değerlendirmeler yapılmış, sonuç ve kaynakça yazılarak çalışma tamamlanmıştır.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"103 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140267026","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-02DOI: 10.51592/kulliyat.1406478
H. İ. Haksever
Divan şiiri edebiyat tarihimizde İslâm dini etkisinin en çok görüldüğü dönemin ürünüdür. Bu dönemin şairleri Kur’an ayetlerinden, Hz. Peygamber’in hadislerinden ve bunlardan neşet eden dinî ilimlerden öğrenip anladıklarını şiirlerinde yansıtmaya çalışmışlardır. Edebî metinlerde görülen dinî bilgiler öğretici amaçla da sanat amacıyla da ele alınmış, şairin ihtiyacı kadar kullanılmıştır. Klasik Türk şiiri dikkatle incelenirse, ayet ve hadislerden alınıp yorumlanarak sanatın diline aktarılan bilgilere, dinî konu ve meselelere işarette bulunan ifadelere sıkça rastlanır. İslâm’a ait çeşitli bilgi, düşünce ve duygular şairlerin zihin ve anlayış süzgecinden geçtiği şekliyle metinlere yansımıştır. Şairler öğrendikleri dinî bilgileri içinde yaşadıkları kültürün geleneğine uygun olarak anlamışlar, ilim-sanat erbabının ve halk kitlelerinin kabulüne mazhar olacak şekilde yansıtmışlardır. Daha çok tasavvufî düşünceyle yoğrulan halkın din idraki, aynı düşünceyle yetişen divan şairinin sunduğu dinî anlayışa uzak değildir. Divan şiirinde tasvir edilen kâmil insan tipi ve benimsenen hayat tarzı, onların dinî kaynaklardan öğrendikleri bilgilerle uyumludur. Unutulmamalıdır ki, şairler kendi anlayış ve yorumlarını edebiyatın dil ve estetik kaidelerine bağlı kalarak ve çeşitli edebî sanatları kullanarak dile getirmişlerdir. Makalede din-sanat ilişkisinden hareketle klasik şiirimizin Kur’an ile irtibatı, şiir metinlerinde ayetlere nasıl telmihlerde bulunulduğu, ayetlerin gazel ağırlıklı şiire nasıl bir yorumla yansıdığı gibi hususlar üzerinde durulacak; hakikati düz ve yalın bir ifade şekliyle değil, şiir dili öyle gerektirdiği için “farklı söyleme” örnekleri sunulacaktır.
{"title":"KUR'ÂN-I KERİM'DEN DİVAN ŞİİRİNE YANSIYAN YORUMLAR","authors":"H. İ. Haksever","doi":"10.51592/kulliyat.1406478","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1406478","url":null,"abstract":"Divan şiiri edebiyat tarihimizde İslâm dini etkisinin en çok görüldüğü dönemin ürünüdür. Bu dönemin şairleri Kur’an ayetlerinden, Hz. Peygamber’in hadislerinden ve bunlardan neşet eden dinî ilimlerden öğrenip anladıklarını şiirlerinde yansıtmaya çalışmışlardır. Edebî metinlerde görülen dinî bilgiler öğretici amaçla da sanat amacıyla da ele alınmış, şairin ihtiyacı kadar kullanılmıştır. Klasik Türk şiiri dikkatle incelenirse, ayet ve hadislerden alınıp yorumlanarak sanatın diline aktarılan bilgilere, dinî konu ve meselelere işarette bulunan ifadelere sıkça rastlanır. İslâm’a ait çeşitli bilgi, düşünce ve duygular şairlerin zihin ve anlayış süzgecinden geçtiği şekliyle metinlere yansımıştır. Şairler öğrendikleri dinî bilgileri içinde yaşadıkları kültürün geleneğine uygun olarak anlamışlar, ilim-sanat erbabının ve halk kitlelerinin kabulüne mazhar olacak şekilde yansıtmışlardır. Daha çok tasavvufî düşünceyle yoğrulan halkın din idraki, aynı düşünceyle yetişen divan şairinin sunduğu dinî anlayışa uzak değildir. Divan şiirinde tasvir edilen kâmil insan tipi ve benimsenen hayat tarzı, onların dinî kaynaklardan öğrendikleri bilgilerle uyumludur. Unutulmamalıdır ki, şairler kendi anlayış ve yorumlarını edebiyatın dil ve estetik kaidelerine bağlı kalarak ve çeşitli edebî sanatları kullanarak dile getirmişlerdir. \u0000Makalede din-sanat ilişkisinden hareketle klasik şiirimizin Kur’an ile irtibatı, şiir metinlerinde ayetlere nasıl telmihlerde bulunulduğu, ayetlerin gazel ağırlıklı şiire nasıl bir yorumla yansıdığı gibi hususlar üzerinde durulacak; hakikati düz ve yalın bir ifade şekliyle değil, şiir dili öyle gerektirdiği için “farklı söyleme” örnekleri sunulacaktır.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"43 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140267679","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-19DOI: 10.51592/kulliyat.1407367
Lütfi Alici
XVIII. asır Osmanlı Devleti’nde siyasi, sosyal, iktisadi ve askerî sıkıntıların yaşandığı bir devirdir. Bu sıkıntılardan asrın sanat ve edebiyat hayatı fazla etkilenmemiş, az da olsa bu sahalarda ilerleme devam etmiştir. XVIII. asrın başında klasik Türk şiiri, Lale Devri şairi Nedîm’i, sonunda da sebk-i Hindî şairi Şeyh Gâlib’i yetiştirmiştir. Aynı asırda Râsih, Koca Râgıb Paşa, Sünbülzâde Vehbî, Esrâr Dede ve Nahîfî gibi büyük şairler yetişmiştir. XVIII. asırda klasik Türk şiirinde klasik üslubun yanı sıra mahallileşme, hikemî ve sebk-i Hindî üslubu etkili olmuştur. Asrın üstat şairi Şeyh Gâlib’in rağbet ettiği Nâşid İbrahim Bey de bu yüzyılda yaşamıştır. Nâşid İbrahim Bey’in önemli bir kısmı sarayda olmak üzere bütün sanat hayatı İstanbul’da geçmiştir. Nâşid’in edebî şahsiyetinin teşekkülünde babası Ahmed Râtib Paşa, Nâbî, Nedîm ve Şeyh Gâlib ile Sa’ib ve Şevket’in tesirleri olmuştur. Bu etki ile şair, daha çok mahallileşme, hikemî ve sebk-i Hindî üsluplarıyla şiirler yazmıştır. Bütün şiirleri bir divanda toplanan Nâşid’in divanı III. Selim’e sunulmuştur. Nâşid İbrahim Bey, muasırları arasında güzel gazellerinin yanı sıra hattat ve musikişinaş bir Enderun şairi olmasıyla temayüz etmiştir. Şiirlerinde kendine has bir söyleyişe sahip olan Nâşid, sanat ve edebî şahsiyetini daha çok gazellerinde göstermiştir. Bu makalede Nâşid’in şairlik kudretini yansıtan “bak” redifli yek-âvâz gazelinin şerhi yapılmıştır. Şairin bak redifli gazeli az söz ile yazılmış, yer yer sade ve ahenktar, aynı zamanda veciz ve derin manalar ihtiva eden klasik bir gazeldir. Bu hususiyetlerinin yanı sıra Nâşid’in “bak” redifli gazeli şairin kabuller dünyasını, edebî şahsiyetini ve sanat kudretini göstermesi bakımından da önemlidir.
{"title":"NÂŞİD İBRAHİM BEY’İN “BAK” REDİFLİ GAZELİNİN ŞERHİ","authors":"Lütfi Alici","doi":"10.51592/kulliyat.1407367","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1407367","url":null,"abstract":"XVIII. asır Osmanlı Devleti’nde siyasi, sosyal, iktisadi ve askerî sıkıntıların yaşandığı bir devirdir. Bu sıkıntılardan asrın sanat ve edebiyat hayatı fazla etkilenmemiş, az da olsa bu sahalarda ilerleme devam etmiştir. XVIII. asrın başında klasik Türk şiiri, Lale Devri şairi Nedîm’i, sonunda da sebk-i Hindî şairi Şeyh Gâlib’i yetiştirmiştir. Aynı asırda Râsih, Koca Râgıb Paşa, Sünbülzâde Vehbî, Esrâr Dede ve Nahîfî gibi büyük şairler yetişmiştir. XVIII. asırda klasik Türk şiirinde klasik üslubun yanı sıra mahallileşme, hikemî ve sebk-i Hindî üslubu etkili olmuştur. Asrın üstat şairi Şeyh Gâlib’in rağbet ettiği Nâşid İbrahim Bey de bu yüzyılda yaşamıştır. Nâşid İbrahim Bey’in önemli bir kısmı sarayda olmak üzere bütün sanat hayatı İstanbul’da geçmiştir. Nâşid’in edebî şahsiyetinin teşekkülünde babası Ahmed Râtib Paşa, Nâbî, Nedîm ve Şeyh Gâlib ile Sa’ib ve Şevket’in tesirleri olmuştur. Bu etki ile şair, daha çok mahallileşme, hikemî ve sebk-i Hindî üsluplarıyla şiirler yazmıştır. Bütün şiirleri bir divanda toplanan Nâşid’in divanı III. Selim’e sunulmuştur. Nâşid İbrahim Bey, muasırları arasında güzel gazellerinin yanı sıra hattat ve musikişinaş bir Enderun şairi olmasıyla temayüz etmiştir. Şiirlerinde kendine has bir söyleyişe sahip olan Nâşid, sanat ve edebî şahsiyetini daha çok gazellerinde göstermiştir. Bu makalede Nâşid’in şairlik kudretini yansıtan “bak” redifli yek-âvâz gazelinin şerhi yapılmıştır. Şairin bak redifli gazeli az söz ile yazılmış, yer yer sade ve ahenktar, aynı zamanda veciz ve derin manalar ihtiva eden klasik bir gazeldir. Bu hususiyetlerinin yanı sıra Nâşid’in “bak” redifli gazeli şairin kabuller dünyasını, edebî şahsiyetini ve sanat kudretini göstermesi bakımından da önemlidir.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"24 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140449699","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-19DOI: 10.51592/kulliyat.1402146
Mustafa Karabulut
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, sadece Türk dünyasında değil, aynı zamanda bütün dünyada tanınan bir kişidir. O, mistik bir şair ve tasavvuf ehli bir şahıstır. Rumi, Şems-i Tebrizi ile tanıştıktan sonra hayatında büyük değişimler geçirir. Yapıtlarını ağırlıklı olarak Farsça yazmıştır. Onun Mesnevi adlı eseri bütün dünya tarafından bilinmektedir. Mesnevi’de dini, ahlaki, sosyal vb. birçok anlatı yer alır. Şair, bu hikayeleri Kur’an-ı Kerim’de ayetlerle ve Peygamber hadisleriyle destekler. Mesnevi’de bulunan “Kurtla Tilkinin Aslanın Maiyetinde Ava Gitmeleri” adlı anlatıda şair, bir aslanın kurt ve tilkiyle birlikte ava gitmelerini ve avlarını paylaştırmaları sırasında gelişen olayları anlatır. Mevlana bu anlatıda “adaletli olma, ibret alma, bencil olmama, nefse yenik düşmeme, haddini bilme, aza kanaat getirme, açgözlü olmama, vesvese etmeme, ihsan, dünya nimetlerin aldatıcılığı, mizaç, kâmil insan olma, kendini Allah’a adama, Allah’ta yok olma, mutlak hakikatin Allah oluşu, fenafillah, Allah’ın kudretinin sonsuz oluşu, mülkün sahibinin Allah olması, doğru olma” vb. temalara ağırlık verir. Şair, bu şekilde okuyucuya nasihatler verir ve kişinin başkalarının başından geçen olaylardan ibret almasını ister. Bu makalede amaç, Mevlânâ’nın Mesnevi adlı eserinde yer alan “Kurtla Tilkinin Aslanın Maiyetinde Ava Gitmeleri” adlı anlatısını tematik bakımdan incelemektir.
{"title":"MEVLÂNÂ CELÂLEDDÎN-İ RÛMÎ’NİN MESNEVİ’SİNDEKİ “KURTLA TİLKİNİN ASLANIN MAİYETİNDE AVA GİTMELERİ” HİKÂYESİ ÜZERİNE TEMATİK BİR ANALİZ","authors":"Mustafa Karabulut","doi":"10.51592/kulliyat.1402146","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1402146","url":null,"abstract":"Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, sadece Türk dünyasında değil, aynı zamanda bütün dünyada tanınan bir kişidir. O, mistik bir şair ve tasavvuf ehli bir şahıstır. Rumi, Şems-i Tebrizi ile tanıştıktan sonra hayatında büyük değişimler geçirir. Yapıtlarını ağırlıklı olarak Farsça yazmıştır. Onun Mesnevi adlı eseri bütün dünya tarafından bilinmektedir. Mesnevi’de dini, ahlaki, sosyal vb. birçok anlatı yer alır. Şair, bu hikayeleri Kur’an-ı Kerim’de ayetlerle ve Peygamber hadisleriyle destekler. \u0000Mesnevi’de bulunan “Kurtla Tilkinin Aslanın Maiyetinde Ava Gitmeleri” adlı anlatıda şair, bir aslanın kurt ve tilkiyle birlikte ava gitmelerini ve avlarını paylaştırmaları sırasında gelişen olayları anlatır. Mevlana bu anlatıda “adaletli olma, ibret alma, bencil olmama, nefse yenik düşmeme, haddini bilme, aza kanaat getirme, açgözlü olmama, vesvese etmeme, ihsan, dünya nimetlerin aldatıcılığı, mizaç, kâmil insan olma, kendini Allah’a adama, Allah’ta yok olma, mutlak hakikatin Allah oluşu, fenafillah, Allah’ın kudretinin sonsuz oluşu, mülkün sahibinin Allah olması, doğru olma” vb. temalara ağırlık verir. Şair, bu şekilde okuyucuya nasihatler verir ve kişinin başkalarının başından geçen olaylardan ibret almasını ister. Bu makalede amaç, Mevlânâ’nın Mesnevi adlı eserinde yer alan “Kurtla Tilkinin Aslanın Maiyetinde Ava Gitmeleri” adlı anlatısını tematik bakımdan incelemektir.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"12 12","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140452314","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-14DOI: 10.51592/kulliyat.1392157
Özlem Çayildak
Klasik Türk şiirini anlamak, okuyucuların şiir ve şair hakkında anlaşılır ve doğru bilgiye ulaşmasını sağlamak, şiirin anlam dünyasını ortaya çıkaran çalışmaların yapılması ile mümkün olmaktadır. Klasik Türk şiirini daha anlaşılır kılmak için günümüzde birçok metodolojik çalışma yapılmaktadır. Bunlardan biri de bağlamlı dizin ve işlevsel sözlük çalışmalarıdır. Bağlamlı dizin, metindeki sözcükleri ve geçtikleri yeri, sözcüklerin kullanım sıklığını gösterecek biçimde, alfabetik olarak dizmektir. Bu tarz bir çalışma, sözcüğün metinde hangi bağlamlarda kullanıldığına açıklık getirir. Bir şiirin anlamına ulaşmak, edebî değerini ortaya koyabilmek için şiiri amacına uygun ve doğru bir şekilde incelemek gerekir. Eseri oluşturan her dil unsurunun bağlama göre değişen anlamlarının tespit edilmesiyle elde edilen anlam-bağlam ilişkisine dayanan metin sözlükleri, klasik Türk şiiri için son derece önemlidir. Klasik Türk şiirinin anlam zenginliği göz önünde bulundurulduğunda bağlam, şüphesiz büyük önem taşımaktadır. Kavramlar, hayaller, mazmunlar kendilerinden önce veya sonra gelen unsurlarla ilintili olarak yüzlerce farklı anlam taşıyabilmektedir. Bu çalışmada klasik Türk şiirinde sözcüklerin “bağlam”a göre nasıl farklı anlamlar kazandığı, Fakîrî Saki-namesi esas alınarak hazırlanmıştır. Böylelikle anlamların bağlama göre nasıl değişkenlik ve işlevsellik kazandığı gösterilmeye çalışılmıştır. Saki-namede yer alan farklı kelime kullanımları ve bağdaştırmalar tespit edilip anlamsal farklılık arz eden kelimelere, şiirin bağlamından hareketle mana verilmiş, kelime ve kelime gruplarının bağlamsal açıdan farklı görülen örnekleri bu çalışmada ele alınmıştır.
{"title":"KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE ANLAM-BAĞLAM İLİŞKİSİ: FAKÎRÎ SAKİ-NAMESİNDE TESPİT EDİLEN ÖZGÜN KELİME KULLANIMLARI","authors":"Özlem Çayildak","doi":"10.51592/kulliyat.1392157","DOIUrl":"https://doi.org/10.51592/kulliyat.1392157","url":null,"abstract":"Klasik Türk şiirini anlamak, okuyucuların şiir ve şair hakkında anlaşılır ve doğru bilgiye ulaşmasını sağlamak, şiirin anlam dünyasını ortaya çıkaran çalışmaların yapılması ile mümkün olmaktadır. Klasik Türk şiirini daha anlaşılır kılmak için günümüzde birçok metodolojik çalışma yapılmaktadır. Bunlardan biri de bağlamlı dizin ve işlevsel sözlük çalışmalarıdır. Bağlamlı dizin, metindeki sözcükleri ve geçtikleri yeri, sözcüklerin kullanım sıklığını gösterecek biçimde, alfabetik olarak dizmektir. Bu tarz bir çalışma, sözcüğün metinde hangi bağlamlarda kullanıldığına açıklık getirir. Bir şiirin anlamına ulaşmak, edebî değerini ortaya koyabilmek için şiiri amacına uygun ve doğru bir şekilde incelemek gerekir. Eseri oluşturan her dil unsurunun bağlama göre değişen anlamlarının tespit edilmesiyle elde edilen anlam-bağlam ilişkisine dayanan metin sözlükleri, klasik Türk şiiri için son derece önemlidir. \u0000Klasik Türk şiirinin anlam zenginliği göz önünde bulundurulduğunda bağlam, şüphesiz büyük önem taşımaktadır. Kavramlar, hayaller, mazmunlar kendilerinden önce veya sonra gelen unsurlarla ilintili olarak yüzlerce farklı anlam taşıyabilmektedir. Bu çalışmada klasik Türk şiirinde sözcüklerin “bağlam”a göre nasıl farklı anlamlar kazandığı, Fakîrî Saki-namesi esas alınarak hazırlanmıştır. Böylelikle anlamların bağlama göre nasıl değişkenlik ve işlevsellik kazandığı gösterilmeye çalışılmıştır. Saki-namede yer alan farklı kelime kullanımları ve bağdaştırmalar tespit edilip anlamsal farklılık arz eden kelimelere, şiirin bağlamından hareketle mana verilmiş, kelime ve kelime gruplarının bağlamsal açıdan farklı görülen örnekleri bu çalışmada ele alınmıştır.","PeriodicalId":432234,"journal":{"name":"KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi","volume":"181 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140456780","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}