Amac: Eskisehir’deki pediatrik hastalarin deri hastaliklari prevalansini ortaya koymak. Yontemler: Bu arastirma kesitsel bir calismadir. Eskisehir Devlet Hastanesi Dermatoloji Poliklinigi’ne basvuran hastalarin kayitlari otomasyon dosya sisteminden retrospektif olarak analiz edildi. Ocak 2017 ile Aralik 2017 tarihleri arasinde dermatoloji poliklinigine basvuran cocuk hastalar (0-18 yas arasindaki) calismaya dahil edildi. Bulgular: Calismamiza 4.204 (%46,41)‘u erkek, toplam 9.057 hasta dahil edildi. En sik rastlanan on hastalik ve prevalansi su sekildeydi: akne (%27,7), viral sigiller (%13,6), kontakt dermatit (%13,2), kserosis kutis (%8,1), seboreik dermatit (%6,4), urtiker (%6,2), bakteriyel enfeksiyonlar (%4,3), dermatofitozlar (%3,7), nevus (%2,5) ve atopic dermatit (%2,5). Sonuc: Eskisehirde akne, viral sigiller ve kontakt dermatitin en sik karsilasilan uc pediyatrik dermatolojik hastalik oldugu tespit edildi. Pediatrik deri hastaliklari prevalansini ortaya koymak icin daha fazla epidemiyolojik calismalara ihtiyac vardir.
{"title":"Prevalence of dermatoses among pediatric patients in a secondary hospital in Eskisehir, Turkey: A cross-sectional study","authors":"H. Yıldız","doi":"10.25000/ACEM.438360","DOIUrl":"https://doi.org/10.25000/ACEM.438360","url":null,"abstract":"Amac: Eskisehir’deki pediatrik hastalarin deri hastaliklari prevalansini ortaya koymak. Yontemler: Bu arastirma kesitsel bir calismadir. Eskisehir Devlet Hastanesi Dermatoloji Poliklinigi’ne basvuran hastalarin kayitlari otomasyon dosya sisteminden retrospektif olarak analiz edildi. Ocak 2017 ile Aralik 2017 tarihleri arasinde dermatoloji poliklinigine basvuran cocuk hastalar (0-18 yas arasindaki) calismaya dahil edildi. Bulgular: Calismamiza 4.204 (%46,41)‘u erkek, toplam 9.057 hasta dahil edildi. En sik rastlanan on hastalik ve prevalansi su sekildeydi: akne (%27,7), viral sigiller (%13,6), kontakt dermatit (%13,2), kserosis kutis (%8,1), seboreik dermatit (%6,4), urtiker (%6,2), bakteriyel enfeksiyonlar (%4,3), dermatofitozlar (%3,7), nevus (%2,5) ve atopic dermatit (%2,5). Sonuc: Eskisehirde akne, viral sigiller ve kontakt dermatitin en sik karsilasilan uc pediyatrik dermatolojik hastalik oldugu tespit edildi. Pediatrik deri hastaliklari prevalansini ortaya koymak icin daha fazla epidemiyolojik calismalara ihtiyac vardir.","PeriodicalId":8220,"journal":{"name":"ARCHIVES OF CLINICAL AND EXPERIMENTAL MEDICINE","volume":"135 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"77809226","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amac: Asherman sendromu(AS) uterin kaviteye travma sonucu kavitenin adezyonlarla kismi ya da tam tikanmasi durumudur. Klinik oncesi calismalarla yeni tedavi yontemlerinin etkinligini gosterebilmek icin oncelikle AS modelinin hayvanda olusturulmasina ihtiyac vardir. Bu calismanin amaci, AS ve intrauterin adezyon modellemesinde kullanilmak uzere cerrahi uygulanmaksizin yeni ve etkili bir yontem gelistirmek, bu sekilde arastirmacilara guvenlik ve uygulanabilirlik acisindan daha etkin bir metot onerebilmektir. Yontem: On iki disi Wistar Albino sican rastgele 2 gruba ayrildi. Daha onceden hazirlanmis olan pembe renk (20 gauge) kateterle trans vajinal yoldan hayvanlarin sol uterin hornularina ulasildi. Grup I ’deki hayvanlara 0,2 ml serum fizyolojik uygulandi, Grup II’dekilere ise 0,2 ml Triklorasetik asit (TCA) uygulandi. Uc menstruel siklus beklendikten sonra hayvanlarin uteruslari cikarilip Hematoksilen-Eozin ve Masson Trikrom boyamalar yapilarak histopatolojik olarak degerlendirildi. Yapilan Hematoksilen-Eozin boyali kesitlerde inflamasyon dereceleri degerlendirilirken, Masson Trikrom boyali kesitlerde fibrozis dereceleri degerlendirildi. Bulgular: Grup 1’e ait uterus kesitleri normal histolojik gorunume sahipken, Grup 2’ye ait sol uterus kesitlerinde inflamasyon ve fibrozis olustugu gozlendi. Bu sonuclar istatistiksel olarak anlamliydi (p=0,002). Sonuc: Sonuc olarak, onerdigimiz cerrahi mudahalesiz AS modelleme yontemi, literaturde onerilen yontemler ile benzer sekilde hastalik olusturmus ve bu etki, yapilan histopatolojik incelemelerle de ortaya konmustur. Bu sekilde, AS icin dogru bir hastalik modellemesi gerceklestiren cerrahisiz yeni bir yontem onerilmistir.
{"title":"A new nonsurgical experimental model for Asherman syndrome created in rats","authors":"Başak Büyük","doi":"10.25000/acem.434883","DOIUrl":"https://doi.org/10.25000/acem.434883","url":null,"abstract":"Amac: Asherman sendromu(AS) uterin kaviteye travma sonucu kavitenin adezyonlarla kismi ya da tam tikanmasi durumudur. Klinik oncesi calismalarla yeni tedavi yontemlerinin etkinligini gosterebilmek icin oncelikle AS modelinin hayvanda olusturulmasina ihtiyac vardir. Bu calismanin amaci, AS ve intrauterin adezyon modellemesinde kullanilmak uzere cerrahi uygulanmaksizin yeni ve etkili bir yontem gelistirmek, bu sekilde arastirmacilara guvenlik ve uygulanabilirlik acisindan daha etkin bir metot onerebilmektir. Yontem: On iki disi Wistar Albino sican rastgele 2 gruba ayrildi. Daha onceden hazirlanmis olan pembe renk (20 gauge) kateterle trans vajinal yoldan hayvanlarin sol uterin hornularina ulasildi. Grup I ’deki hayvanlara 0,2 ml serum fizyolojik uygulandi, Grup II’dekilere ise 0,2 ml Triklorasetik asit (TCA) uygulandi. Uc menstruel siklus beklendikten sonra hayvanlarin uteruslari cikarilip Hematoksilen-Eozin ve Masson Trikrom boyamalar yapilarak histopatolojik olarak degerlendirildi. Yapilan Hematoksilen-Eozin boyali kesitlerde inflamasyon dereceleri degerlendirilirken, Masson Trikrom boyali kesitlerde fibrozis dereceleri degerlendirildi. Bulgular: Grup 1’e ait uterus kesitleri normal histolojik gorunume sahipken, Grup 2’ye ait sol uterus kesitlerinde inflamasyon ve fibrozis olustugu gozlendi. Bu sonuclar istatistiksel olarak anlamliydi (p=0,002). Sonuc: Sonuc olarak, onerdigimiz cerrahi mudahalesiz AS modelleme yontemi, literaturde onerilen yontemler ile benzer sekilde hastalik olusturmus ve bu etki, yapilan histopatolojik incelemelerle de ortaya konmustur. Bu sekilde, AS icin dogru bir hastalik modellemesi gerceklestiren cerrahisiz yeni bir yontem onerilmistir.","PeriodicalId":8220,"journal":{"name":"ARCHIVES OF CLINICAL AND EXPERIMENTAL MEDICINE","volume":"8 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"76050737","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
M. Y. Salman, A. Fazlıoğlu, F. Kurtuluş, S. Unluer
Mesane divertikulleri onemli bir sorun olup, idrarin tam bosalmamasi nedeniyle uriner sistem islev bozukluklarina ve tekrar eden uriner enfeksiyonlara neden olabilir. Divertikullere cogu zaman mesane cikim obstruksiyonlari eslik etmekte olup, prostat kanseri ile birlikte gorulme ihtimali daha dusuktur. Nadir olan bu durum onemli bir cerrahi planlama gerektirir. Sundugumuz bu vakada, divertikulektomi ile birlikte radikal prostatektominin basarili bir sekilde uygulanabilecegini gostermek istedik.
{"title":"Surgical treatment of bladder diverticulum with radical prostatectomy. A case report and literature review","authors":"M. Y. Salman, A. Fazlıoğlu, F. Kurtuluş, S. Unluer","doi":"10.25000/acem.455144","DOIUrl":"https://doi.org/10.25000/acem.455144","url":null,"abstract":"Mesane divertikulleri onemli bir sorun olup, idrarin tam bosalmamasi nedeniyle uriner sistem islev bozukluklarina ve tekrar eden uriner enfeksiyonlara neden olabilir. Divertikullere cogu zaman mesane cikim obstruksiyonlari eslik etmekte olup, prostat kanseri ile birlikte gorulme ihtimali daha dusuktur. Nadir olan bu durum onemli bir cerrahi planlama gerektirir. Sundugumuz bu vakada, divertikulektomi ile birlikte radikal prostatektominin basarili bir sekilde uygulanabilecegini gostermek istedik.","PeriodicalId":8220,"journal":{"name":"ARCHIVES OF CLINICAL AND EXPERIMENTAL MEDICINE","volume":"41 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"74005523","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amac: Down sendromlu (DS) cocuklarda colyak hastaliginin (CH) sikligini ve gastrointestinal semptomlar ve eslik eden diger hastaliklarla birlikteligini saptamak. Yontemler: Calismaya klinigimizde takip edilen reguler trizomi 21 olan hastalar alindi. Yas, cinsiyet, gastrointestinal semptomlar (karin agrisi, kabizlik, diyare, abdominal distansiyon, kusma, siskinlik ve kilo alimi / kilo kaybi) ve eslik eden ek hastaliklar kaydedildi. Tum olgularda anti-doku transglutaminaz (anti-tTG) immunoglobulin A (IgA) duzeyleri analiz edildi. Serolojik olarak pozitif hastalar, bagirsak biyopsisi cocuk gastroenterolojisi tarafindan yapildi. Bulgular: Calismaya yas ortalamasi 3,2 ± 2,81 yil (2-13 yil) olan 98 cocuk alindi. Hastalarin 46 (% 46,9) kizdi. Hastalarin 3'unde (% 3,1) anti-tTG IgA pozitifligi vardi ve endoskopik biyopsilerin hepsinde Marsh tip 3b CH tanisi saptandi. CH saptanan DS'lu cocuklarda, korelasyon analizinde, hipotiroidizm (p=0,03) ve diyare (p=0,04) gorulmesi anlamliydi. DS'lu hastalarda, ishal gorulme riski 1,5 kat (0,67-3,34) artarken hipotiroidizm gorulme riski 2.75 kat (0.55-13.67) arttirdigi saptandi. Sonuc: Klinisyenler, DS'li cocuklarda ozellikle diyare ve / veya hipotiroidili varliginda Colyak hastaligi akilda tutulmalidir.
{"title":"Gastrointestinal findings in children with Down syndrome: Is there an early sign for celiac disease?","authors":"H. Kocamaz, S. Işıkay","doi":"10.25000/ACEM.457551","DOIUrl":"https://doi.org/10.25000/ACEM.457551","url":null,"abstract":"Amac: Down sendromlu (DS) cocuklarda colyak hastaliginin (CH) sikligini ve gastrointestinal semptomlar ve eslik eden diger hastaliklarla birlikteligini saptamak. Yontemler: Calismaya klinigimizde takip edilen reguler trizomi 21 olan hastalar alindi. Yas, cinsiyet, gastrointestinal semptomlar (karin agrisi, kabizlik, diyare, abdominal distansiyon, kusma, siskinlik ve kilo alimi / kilo kaybi) ve eslik eden ek hastaliklar kaydedildi. Tum olgularda anti-doku transglutaminaz (anti-tTG) immunoglobulin A (IgA) duzeyleri analiz edildi. Serolojik olarak pozitif hastalar, bagirsak biyopsisi cocuk gastroenterolojisi tarafindan yapildi. Bulgular: Calismaya yas ortalamasi 3,2 ± 2,81 yil (2-13 yil) olan 98 cocuk alindi. Hastalarin 46 (% 46,9) kizdi. Hastalarin 3'unde (% 3,1) anti-tTG IgA pozitifligi vardi ve endoskopik biyopsilerin hepsinde Marsh tip 3b CH tanisi saptandi. CH saptanan DS'lu cocuklarda, korelasyon analizinde, hipotiroidizm (p=0,03) ve diyare (p=0,04) gorulmesi anlamliydi. DS'lu hastalarda, ishal gorulme riski 1,5 kat (0,67-3,34) artarken hipotiroidizm gorulme riski 2.75 kat (0.55-13.67) arttirdigi saptandi. Sonuc: Klinisyenler, DS'li cocuklarda ozellikle diyare ve / veya hipotiroidili varliginda Colyak hastaligi akilda tutulmalidir.","PeriodicalId":8220,"journal":{"name":"ARCHIVES OF CLINICAL AND EXPERIMENTAL MEDICINE","volume":"111 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"87036516","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Şarbon, Bacillus anthracis 'in etken oldugu zoonotik bir hastaliktir. Ulkemizde hastaligin insidansi genel olarak azalmakla birlikte belirli bolgelerde halen endemik olarak gorulmektedir. Hastaligin en sik gorulen klinik formu deri sarbonu olup, genellikle selim seyreder, bakteriyemi ve sepsis tablosu nadirdir. Bu calismada, yara ve kan kulturlerinden etkenin izole edildigi sepsis ile seyreden bir deri sarbonu olgusu sunulmustur. Turkiye’nin Dogu Anadolu bolgesinde yer alan Kars’ta yasayan 39 yasindaki bir erkek hasta ates, usume, titreme, sag kolda yara ve kizariklik sikayetleriyle basvurdu. Oykusunde, 3 gun once sag kolunu bir bocek (sinek) isirdigi ve bu isirik sonrasi bir yara gelistigini bildirdi. Ayrica hasta bundan 10 gun once de bir kuzu kestigini ifade etti. Hastanin basvuru aninda sag on kolda 2-3 cm buyuklukte, ortasi nekrotik ve odemli bir lezyon saptandi. Bunun yaninda hastanin sag kolunda ellerden baslayip omuz seviyesine kadar cikan isi artisi, kizariklik ve odem mevcuttu. Deri sarbonu on tanisiyla yatirilan hastaya ampisilin-sulbaktam tedavisi baslandi ancak lezyonlarda kotulesme ve yayilma olmasi uzerine tedavisi piperasilin-tazobaktam ve klindamisin olarak degistirildi. Hastanin lezyonundan gonderilen suruntu orneklerinin Gram boyasinda Gram pozitif sporlu basiller goruldu ve takibinde kan kulturlerinde ureme saptandi. Kan kulturlerinden ve yara suruntulerinden yapilan Gram boyalarla etken patojen olarak B. anthracis tanimlandi ve yapilan antibiyogramda penisiline duyarli bulundu. Genotipleme icin 25 lokuslu MLVA metodu kullanildi ve bizim olgumuzdaki genotipin ana kume A ve alt kume 3'te yer alan GK43 oldugu belirlendi. Hospitalizasyonun onuncu gununde kolundaki genis ve nekrotik lezyonlar nedeniyle hastada kompartman sendromu gelisti; tedavisi amaciyla eskarotomi uygulandi. Uc hafta suren antibiyoterapi ardindan hasta sifa ile hastaneden taburcu edildi. Sonuc olarak, deri sarbonu genel olarak antibiyotik tedavisi ile iyilesen bir hastalik olmasina ragmen nadir de olsa sepsisle karakterize mortal bir tabloya donusebilecegi goz onunde bulundurulmalidir.
{"title":"A rare presentation of anthrax with sepsis: A case report","authors":"M. Dülger, Kenan Murat","doi":"10.25000/acem.457035","DOIUrl":"https://doi.org/10.25000/acem.457035","url":null,"abstract":"Şarbon, Bacillus anthracis 'in etken oldugu zoonotik bir hastaliktir. Ulkemizde hastaligin insidansi genel olarak azalmakla birlikte belirli bolgelerde halen endemik olarak gorulmektedir. Hastaligin en sik gorulen klinik formu deri sarbonu olup, genellikle selim seyreder, bakteriyemi ve sepsis tablosu nadirdir. Bu calismada, yara ve kan kulturlerinden etkenin izole edildigi sepsis ile seyreden bir deri sarbonu olgusu sunulmustur. Turkiye’nin Dogu Anadolu bolgesinde yer alan Kars’ta yasayan 39 yasindaki bir erkek hasta ates, usume, titreme, sag kolda yara ve kizariklik sikayetleriyle basvurdu. Oykusunde, 3 gun once sag kolunu bir bocek (sinek) isirdigi ve bu isirik sonrasi bir yara gelistigini bildirdi. Ayrica hasta bundan 10 gun once de bir kuzu kestigini ifade etti. Hastanin basvuru aninda sag on kolda 2-3 cm buyuklukte, ortasi nekrotik ve odemli bir lezyon saptandi. Bunun yaninda hastanin sag kolunda ellerden baslayip omuz seviyesine kadar cikan isi artisi, kizariklik ve odem mevcuttu. Deri sarbonu on tanisiyla yatirilan hastaya ampisilin-sulbaktam tedavisi baslandi ancak lezyonlarda kotulesme ve yayilma olmasi uzerine tedavisi piperasilin-tazobaktam ve klindamisin olarak degistirildi. Hastanin lezyonundan gonderilen suruntu orneklerinin Gram boyasinda Gram pozitif sporlu basiller goruldu ve takibinde kan kulturlerinde ureme saptandi. Kan kulturlerinden ve yara suruntulerinden yapilan Gram boyalarla etken patojen olarak B. anthracis tanimlandi ve yapilan antibiyogramda penisiline duyarli bulundu. Genotipleme icin 25 lokuslu MLVA metodu kullanildi ve bizim olgumuzdaki genotipin ana kume A ve alt kume 3'te yer alan GK43 oldugu belirlendi. Hospitalizasyonun onuncu gununde kolundaki genis ve nekrotik lezyonlar nedeniyle hastada kompartman sendromu gelisti; tedavisi amaciyla eskarotomi uygulandi. Uc hafta suren antibiyoterapi ardindan hasta sifa ile hastaneden taburcu edildi. Sonuc olarak, deri sarbonu genel olarak antibiyotik tedavisi ile iyilesen bir hastalik olmasina ragmen nadir de olsa sepsisle karakterize mortal bir tabloya donusebilecegi goz onunde bulundurulmalidir.","PeriodicalId":8220,"journal":{"name":"ARCHIVES OF CLINICAL AND EXPERIMENTAL MEDICINE","volume":"78 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"86614255","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amac: Meme kanseri iliskili lenfodem (MKIL) etkilenen el ve kolda sisme, agirlik hissi, katilik, agri, uyusukluk ve hareket kisitliligina neden olur. MKIL bu olgularda fibrozis, selulut, lenfadenit ve sepsise yatkinlik yapar. Bu calismanin amaci biseps kasinda “makaslama dalgasi elastografi” (SWE) ile olculen sertlik ve lenfodem siddeti arasindaki korelasyonu degerlendirmektir. Yontemler: Ust ekstremitede MKIL olan 20 olgu ( ortalama yas; 54,6±5,4 yil) prospektif olarak calismaya dâhil edilmistir. Biseps kasi sertligi SWE ile degerlendirilmistir. Her bir olguda etkilenen taraftaki biseps kasinda “makaslama dalgasi” hiz degerleri olculmustur. Lenfodem siddetine lenfodemden etkilenen tarafla etkilenmeyen taraf arasindaki hacim ve cap farki hesaplanilarak karar verilmistir. Her olguda biseps kasinda “Shear Wave” hiz degeri (SWH) olculmustur. SWE ile olculen biseps kasi sertligi ve etkilenen tarafla etkilenmeyen taraf arasindaki hacim ve cap farklari arasindaki korelasyon degerlendirilmistir. Bulgular: Etkilenen kolda biseps kasinda olculen SWH degerleri ile etkilenen ve etkilenmeyen ekstremiteler arasindaki hacim ve cap farki arasinda orta derecede bir korelasyon saptanmistir (0,70≥ r≥ 0,51). Sonuc: Calismamizda lenfodem siddeti arttikca biseps kasi sertliginde artis oldugunu gosterdik. SWE ile olculen biseps kasi sertligi MKIL tanili olgularda takipte kullanilabilecek kantitatif bir metot olabilir.
{"title":": Is there a correlation between the biceps brachii muscle stiffness measured by elastography and severity of lymphedema in patients with breast cancer-related lymphedema?","authors":"H. Aslan, P. D. Analan, Emine Kaya","doi":"10.25000/acem.432532","DOIUrl":"https://doi.org/10.25000/acem.432532","url":null,"abstract":"Amac: Meme kanseri iliskili lenfodem (MKIL) etkilenen el ve kolda sisme, agirlik hissi, katilik, agri, uyusukluk ve hareket kisitliligina neden olur. MKIL bu olgularda fibrozis, selulut, lenfadenit ve sepsise yatkinlik yapar. Bu calismanin amaci biseps kasinda “makaslama dalgasi elastografi” (SWE) ile olculen sertlik ve lenfodem siddeti arasindaki korelasyonu degerlendirmektir. Yontemler: Ust ekstremitede MKIL olan 20 olgu ( ortalama yas; 54,6±5,4 yil) prospektif olarak calismaya dâhil edilmistir. Biseps kasi sertligi SWE ile degerlendirilmistir. Her bir olguda etkilenen taraftaki biseps kasinda “makaslama dalgasi” hiz degerleri olculmustur. Lenfodem siddetine lenfodemden etkilenen tarafla etkilenmeyen taraf arasindaki hacim ve cap farki hesaplanilarak karar verilmistir. Her olguda biseps kasinda “Shear Wave” hiz degeri (SWH) olculmustur. SWE ile olculen biseps kasi sertligi ve etkilenen tarafla etkilenmeyen taraf arasindaki hacim ve cap farklari arasindaki korelasyon degerlendirilmistir. Bulgular: Etkilenen kolda biseps kasinda olculen SWH degerleri ile etkilenen ve etkilenmeyen ekstremiteler arasindaki hacim ve cap farki arasinda orta derecede bir korelasyon saptanmistir (0,70≥ r≥ 0,51). Sonuc: Calismamizda lenfodem siddeti arttikca biseps kasi sertliginde artis oldugunu gosterdik. SWE ile olculen biseps kasi sertligi MKIL tanili olgularda takipte kullanilabilecek kantitatif bir metot olabilir.","PeriodicalId":8220,"journal":{"name":"ARCHIVES OF CLINICAL AND EXPERIMENTAL MEDICINE","volume":"141 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"77232682","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Koanal polipler siklikla sinus orjinlidir ve bunlarin da buyuk kismi antrakoanal polip seklindedir. Bunun disinda superior konka, septum, kribriform plak gibi atipik lokalizasyonlar nadiren raporlanmistir. Orta konka kaynakli koanal polipler cok nadirdir. Bu yazida endoskopik cerrahi teknik ile eksize edilen orta konkadan koken alan konka-koanal polip olgusu klinik ve radyolojik bulgular esliginde sunuldu.
{"title":"Choanal polyp originating from the middle turbinate: A case report","authors":"S. Ertugrul","doi":"10.25000/ACEM.447353","DOIUrl":"https://doi.org/10.25000/ACEM.447353","url":null,"abstract":"Koanal polipler siklikla sinus orjinlidir ve bunlarin da buyuk kismi antrakoanal polip seklindedir. Bunun disinda superior konka, septum, kribriform plak gibi atipik lokalizasyonlar nadiren raporlanmistir. Orta konka kaynakli koanal polipler cok nadirdir. Bu yazida endoskopik cerrahi teknik ile eksize edilen orta konkadan koken alan konka-koanal polip olgusu klinik ve radyolojik bulgular esliginde sunuldu.","PeriodicalId":8220,"journal":{"name":"ARCHIVES OF CLINICAL AND EXPERIMENTAL MEDICINE","volume":"6 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"88871630","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amac: Serum kalsiyum ve albumin seviyeleri ile akut koroner sendromlar ve koroner arter hastaligi arasindaki iliski bircok calismada gosterilmistir. Sunulan calismada, serum albumin, kalsiyum, albumin-duzeltilmis kalsiyum seviyeleri ve kalsiyum/albumin orani (KAO) ile aterosklerozun yayginlik ve ciddiyetinin iliskisi arastirilmistir. Yontemler: Bu prospektif calismaya non-ST elevasyonlu miyokard infarktusu olan hastalar (NSTEMI, n=120) ve kontrol grubu (n=109) dahil edildi. KAO ile koroner arter hastaligi yayginlik ve ciddiyetinin iliskisini degerlendirmek icin SYNTAX skoru kullanildi. Bulgular: NSTEMI hastalarinda istatistiksel anlamli olmadan daha yuksek kalsiyum seviyeleri vardi (p=0.058). Buna ragmen serum albumin-duzeltilmis kalsiyum seviyeleri istatistiksel anlamli olarak NSTEMI grubunda daha yuksekti (p=0.001). Albumin seviyeleri ise gruplar arasinda farklilik gostermedi (p=0.093). KAO ve duzeltilmis kalsiyum/albumin orani (dKAO), NSTEMI grubunda anlamli olarak daha yuksekti (p=0.001). KAO (r=0.235, p=0.010) ve dKAO (r=0.259, p=0.004) ile SYNTAX skoru arasinda pozitif korelasyon mevcut iken, albumin ile SYNTAX skoru (r=−0.259, p=0.004) arasinda negatif korelasyon goruldu. Sonuc: Kalsiyum/albumin orani, SYNTAX skoru ile hesaplanan artmis koroner aterosklerotik yuk ile iliskili bulunmustur. Bulgularimizi dogrulamak icin daha genis capli calismalar gereklidir.
{"title":"Role of calcium–albumin ratio in severity of coronary artery disease assessed by angiographic SYNTAX score","authors":"Y. Alsancak, Serkan Sivri, S. Baştuğ, E. Bozkurt","doi":"10.25000/ACEM.450950","DOIUrl":"https://doi.org/10.25000/ACEM.450950","url":null,"abstract":"Amac: Serum kalsiyum ve albumin seviyeleri ile akut koroner sendromlar ve koroner arter hastaligi arasindaki iliski bircok calismada gosterilmistir. Sunulan calismada, serum albumin, kalsiyum, albumin-duzeltilmis kalsiyum seviyeleri ve kalsiyum/albumin orani (KAO) ile aterosklerozun yayginlik ve ciddiyetinin iliskisi arastirilmistir. Yontemler: Bu prospektif calismaya non-ST elevasyonlu miyokard infarktusu olan hastalar (NSTEMI, n=120) ve kontrol grubu (n=109) dahil edildi. KAO ile koroner arter hastaligi yayginlik ve ciddiyetinin iliskisini degerlendirmek icin SYNTAX skoru kullanildi. Bulgular: NSTEMI hastalarinda istatistiksel anlamli olmadan daha yuksek kalsiyum seviyeleri vardi (p=0.058). Buna ragmen serum albumin-duzeltilmis kalsiyum seviyeleri istatistiksel anlamli olarak NSTEMI grubunda daha yuksekti (p=0.001). Albumin seviyeleri ise gruplar arasinda farklilik gostermedi (p=0.093). KAO ve duzeltilmis kalsiyum/albumin orani (dKAO), NSTEMI grubunda anlamli olarak daha yuksekti (p=0.001). KAO (r=0.235, p=0.010) ve dKAO (r=0.259, p=0.004) ile SYNTAX skoru arasinda pozitif korelasyon mevcut iken, albumin ile SYNTAX skoru (r=−0.259, p=0.004) arasinda negatif korelasyon goruldu. Sonuc: Kalsiyum/albumin orani, SYNTAX skoru ile hesaplanan artmis koroner aterosklerotik yuk ile iliskili bulunmustur. Bulgularimizi dogrulamak icin daha genis capli calismalar gereklidir.","PeriodicalId":8220,"journal":{"name":"ARCHIVES OF CLINICAL AND EXPERIMENTAL MEDICINE","volume":"29 10","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"72554097","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Adile Merve Baki, A. F. Aydın, P. Vural, M. Soluk-Tekkeşin, S. Doǧru-Abbasoǧlu, M. Uysal
Amac: Deneysel hipertiroidizmde α-lipoik asid (ALA)’ in karaciger dokusunda prooksidan-antioksidan denge uzerine etkileri ile karaciger fonksiyon testlerinin incelenmesi. Yontem: Prooksidan-antioksidan dengenin degerlendirilmesi icin, reaktif oksijen urunleri (ROS), malondialdehit (MDA), protein karbonil (PC), total antioksidan kapasite (FRAP) ve glutatyon (GSH) duzeyleri ile superoksit dismutaz, katalaz ve glutatyon peroksidaz aktiviteleri incelendi. Ayrica, histopatolojik incelemeler yapildi. Hipertiroidi tablosu olusturmak icin T4 (12 mg/L) 10 hafta boyunca icme suyunda uygulandi. ALA [100 mg/kg/gun; % 0.2 [w/w]; diyette] deney suresinin son 5 haftasinda uygulandi. Bulgular: Karacigerde oksidatif stresin arttigi goruldu. Hipertiroidili sicanlarda ROS, MDA, PK duzeylerinde anlamli artis bulundu. Ayrica FRAP duzeylerinde artis ve GSH duzeylerinde azalma goruldu. ALA tedavisi, artan serum serbest T3 ve T4 duzeylerini dusurdu ve karacigerde ROS, MDA ve PK duzeylerini anlamli olarak azalmasina neden oldu. ALA uygulamasi oncesi ve sonrasinda serum karaciger fonksiyon testlerinde bir degisiklik gorulmedi. Sonuc: Sonuclarimiz, ALA tedavisinin prooksidan-antioksidan dengedeki degisikliklerin duzelmesinde etkili oldugunu ve hipertiroidi tedavisinde destekleyici ajan olarak yararli olabilecegini gostermektedir.
{"title":"Effects of α-lipoic acid on oxidative stress parameters in experimental hyperthyroidism","authors":"Adile Merve Baki, A. F. Aydın, P. Vural, M. Soluk-Tekkeşin, S. Doǧru-Abbasoǧlu, M. Uysal","doi":"10.25000/acem.455516","DOIUrl":"https://doi.org/10.25000/acem.455516","url":null,"abstract":"Amac: Deneysel hipertiroidizmde α-lipoik asid (ALA)’ in karaciger dokusunda prooksidan-antioksidan denge uzerine etkileri ile karaciger fonksiyon testlerinin incelenmesi. Yontem: Prooksidan-antioksidan dengenin degerlendirilmesi icin, reaktif oksijen urunleri (ROS), malondialdehit (MDA), protein karbonil (PC), total antioksidan kapasite (FRAP) ve glutatyon (GSH) duzeyleri ile superoksit dismutaz, katalaz ve glutatyon peroksidaz aktiviteleri incelendi. Ayrica, histopatolojik incelemeler yapildi. Hipertiroidi tablosu olusturmak icin T4 (12 mg/L) 10 hafta boyunca icme suyunda uygulandi. ALA [100 mg/kg/gun; % 0.2 [w/w]; diyette] deney suresinin son 5 haftasinda uygulandi. Bulgular: Karacigerde oksidatif stresin arttigi goruldu. Hipertiroidili sicanlarda ROS, MDA, PK duzeylerinde anlamli artis bulundu. Ayrica FRAP duzeylerinde artis ve GSH duzeylerinde azalma goruldu. ALA tedavisi, artan serum serbest T3 ve T4 duzeylerini dusurdu ve karacigerde ROS, MDA ve PK duzeylerini anlamli olarak azalmasina neden oldu. ALA uygulamasi oncesi ve sonrasinda serum karaciger fonksiyon testlerinde bir degisiklik gorulmedi. Sonuc: Sonuclarimiz, ALA tedavisinin prooksidan-antioksidan dengedeki degisikliklerin duzelmesinde etkili oldugunu ve hipertiroidi tedavisinde destekleyici ajan olarak yararli olabilecegini gostermektedir.","PeriodicalId":8220,"journal":{"name":"ARCHIVES OF CLINICAL AND EXPERIMENTAL MEDICINE","volume":"72 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"86142049","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Renal hucreli karsinomun kardiyak tutulumu nadir ancak iyi bilinen bir olgudur ve literaturde bir cok vaka bildirilmistir. Tumor cogu durumda, sag kalp bosluklarina vena kava inferiyor icinde neoplastik trombus yoluyla ulasir. Bu mekanizma disinda, kardiyak tutulum, hematojen yolla olabilecegi gibi, mediyastinal veya akciger lezyonlarinin pulmoner venler yoluyla direk yayilimi ile de ortaya cikabilir. Ancak vena kava inferiyor tutulumu olmaksizin tumorun sol kalbe ulasmasi son derece nadirdir. Renal hucreli karsinomun akciger metastazlarinin, p ulmoner venler yoluyla sol atriyuma direk uzanimi daha da nadirdir. Bu makalede, cok sayida metastatik lezyonu olan ve sol serebellar ve sag talamik akut iskemik lezyonlara bagli belirtileri ortaya cikan, pulmoner ven yoluyla sol atriyuma direk uzanimi olan metastatik renal hucreli karsinom olgusunu sunuyoruz.
{"title":"Left atrial extension of metastatic renal cell carcinoma via pulmonary vein: A case report","authors":"M. Şeker, C. Erol","doi":"10.25000/ACEM.450495","DOIUrl":"https://doi.org/10.25000/ACEM.450495","url":null,"abstract":"Renal hucreli karsinomun kardiyak tutulumu nadir ancak iyi bilinen bir olgudur ve literaturde bir cok vaka bildirilmistir. Tumor cogu durumda, sag kalp bosluklarina vena kava inferiyor icinde neoplastik trombus yoluyla ulasir. Bu mekanizma disinda, kardiyak tutulum, hematojen yolla olabilecegi gibi, mediyastinal veya akciger lezyonlarinin pulmoner venler yoluyla direk yayilimi ile de ortaya cikabilir. Ancak vena kava inferiyor tutulumu olmaksizin tumorun sol kalbe ulasmasi son derece nadirdir. Renal hucreli karsinomun akciger metastazlarinin, p ulmoner venler yoluyla sol atriyuma direk uzanimi daha da nadirdir. Bu makalede, cok sayida metastatik lezyonu olan ve sol serebellar ve sag talamik akut iskemik lezyonlara bagli belirtileri ortaya cikan, pulmoner ven yoluyla sol atriyuma direk uzanimi olan metastatik renal hucreli karsinom olgusunu sunuyoruz.","PeriodicalId":8220,"journal":{"name":"ARCHIVES OF CLINICAL AND EXPERIMENTAL MEDICINE","volume":"194 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"73239956","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}