Amaç: Çalışmamızın amacı Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum kliniğinde son 1 yılda yatan ve doğum yapan gebelerde Maternal Aneminin Perinatal Sonuçlara etkisinin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 1 Ocak 2021 – 31 Aralık 2021 arasında Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum kliniğine yatan ve doğum yapan gebeler dahil edildi. Bu gebelerin bilgileri retrospektif olarak değerlendirildi. Çalışma grubu, doğum için başvuru esnasında hemog¬lobin düzeyi ile 3. trimesterda bakılmış hemoglobin düzeyi <11 g/dl olan gebelerden oluşturuldu. Kontrol grubu ise aynı tarih aralığında doğum yapan, doğumda ve 3. trimesterda hemoglobin düzeyi 11 g/dl ve üzerinde olan ve sistemik hastalığı olmayan gebeler tarafından oluşturuldu. Hastalar randomize seçildi. Gruplar obstetrik ve perinatal sonuçlar açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Bu araştırmaya 50 gebe çalışma grubu olarak ve 50 gebe de kontrol grubu olmak üzere toplam 100 gebe dahil edildi. Gruplar arasında düşük doğum ağırlığı, normal doğum ağırlığı, intrauterin gelişme kısıtlılığı oranları, bebeklerin 1. ve 5. dakika apgar skorları, yenidoğan servisine yatış oranları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı (p>0,05). Anemik grupta preterm doğum, oranı istatistiksel olarak kontrol grubuyla anlamlı derecede yüksek bulundu. (%34 vs %14, p=0,020), Sonuç: Çalışmamızda elde edilen verilere göre gebelerde Anemik grupta preterm doğum, oranı istatistiksel olarak kontrol grubundan anlamlı yüksek bulundu.
{"title":"Maternal Aneminin Perinatal Sonuçlara Etkisinin Değerlendirilmesi","authors":"M. Barut, İ. Adak, Sibel Sak","doi":"10.35440/hutfd.1393767","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1393767","url":null,"abstract":"Amaç: Çalışmamızın amacı Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum kliniğinde son 1 yılda yatan ve doğum yapan gebelerde Maternal Aneminin Perinatal Sonuçlara etkisinin değerlendirilmesidir.\u0000\u0000Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 1 Ocak 2021 – 31 Aralık 2021 arasında Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum kliniğine yatan ve doğum yapan gebeler dahil edildi. Bu gebelerin bilgileri retrospektif olarak değerlendirildi. Çalışma grubu, doğum için başvuru esnasında hemog¬lobin düzeyi ile 3. trimesterda bakılmış hemoglobin düzeyi <11 g/dl olan gebelerden oluşturuldu. Kontrol grubu ise aynı tarih aralığında doğum yapan, doğumda ve 3. trimesterda hemoglobin düzeyi 11 g/dl ve üzerinde olan ve sistemik hastalığı olmayan gebeler tarafından oluşturuldu. Hastalar randomize seçildi. Gruplar obstetrik ve perinatal sonuçlar açısından karşılaştırıldı. \u0000Bulgular: Bu araştırmaya 50 gebe çalışma grubu olarak ve 50 gebe de kontrol grubu olmak üzere toplam 100 gebe dahil edildi. Gruplar arasında düşük doğum ağırlığı, normal doğum ağırlığı, intrauterin gelişme kısıtlılığı oranları, bebeklerin 1. ve 5. dakika apgar skorları, yenidoğan servisine yatış oranları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı (p>0,05). Anemik grupta preterm doğum, oranı istatistiksel olarak kontrol grubuyla anlamlı derecede yüksek bulundu. (%34 vs %14, p=0,020), \u0000\u0000Sonuç: Çalışmamızda elde edilen verilere göre gebelerde Anemik grupta preterm doğum, oranı istatistiksel olarak kontrol grubundan anlamlı yüksek bulundu.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"64 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140252406","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Onur Doyurgan, A. İrdem, Yiğit Kiliç, Fatih Özdemi̇r, Hasan Balik, O. Akdeni̇z
Öz Amaç: Ciddi aortopulmoner çap uyumsuzluğu arteryel switch operasyonu sırasında karşılaşılan bir problemdir. Sinotubuler bileşke geometrisini bozarak postoperatif neoaortik kapak yetmezliğine neden olabilir. Bu çalışmada aortopulmoner çap uyumsuzluğunu gidermek için uyguladığımız cerrahi teknikleri ve bu prosedürün sonuçlarını inceledik. Materyal ve metod: Hastanemizde Aralık 2017-Mayıs 2023 tarihleri arasında büyük arter transpozisyonu (BAT) tanısı ile opere edilen hastalar arasından pulmoner arter / aort çap uyuşmazlığını gidermeye yönelik cerrahi prosedür uygulanan hastalar çalışmaya alındı. Hastalar nonkoroner sinüs plikasyonu yapılanlar ve diğer teknikler uygulananlar olarak iki gruba ayrıldı. Pulmoner arter / aort çap uyuşmazlığı sinotubuler bileşkede pulmoner arter çapının aorta çapının iki katından fazla olması olarak tanımlandı. Bulgular: Arteryel switch operasyonu yapılan 127 hastadan 23’ünde (%18,1) aortopulmoner çap uyumsuzluğu mevcuttu. Aortopulmoner çap uyumsuzluğu olan hastaların 15’ine (%65,2) nonkoroner sinüs plikasyonu, 5’ine (%21,7) aort anterior duvarına longitudinal insizyon ile genişletme, 2’sine (%8,7) pulmoner arterden doku rezeksiyonu ve 1’ine (%4,4) aort anterior duvarda otolog perikard yama ile genişletme yapıldı. Hastaların 15’i erkek, ortanca yaşı 14 gün ve ortanca ağırlığı 3,3 kg olarak saptandı. Hastaların 9’u basit BAT iken 10 hastada büyük arter transpozisyonuna ventriküler septal defekt, 4 hastada Taussig-Bing anomalisi, 4 hastada aortik ark patolojisi eşlik ediyordu. İki hasta sol ventrikül disfonksiyonu nedeniyle ve bir hasta sepsis nedeniyle yaşamını yitirdi. Gruplar arasında perioperatif veriler açısından anlamlı farklılık bulunmadı. Takipte hafif neoaortik kapak yetmezliği oranı nonkoroner sinüs plikasyonu yapılan hastalarda %33,3 (n=5), diğer tekniklerin uygulandığı hastalarda %37,5 (n=3) bulundu. Hiçbir hastada neoaortik kapak darlığı veya orta/ciddi neoaortik kapak yetmezliği saptanmadı. Sonuç: Nonkoroner sinüs plikasyonu arteryel switch operasyonlarında aortopulmoner çap uyumsuzluğunu gidermeye yönelik basit, düşük riskli ve uygulaması kolay bir prosedürdür. Bu teknik kullanılarak aort ve pulmoner arter arasındaki asimetri ortadan kaldırılabilir ve daha doğal bir anatomi oluşturulması sağlanabilir.
{"title":"Arteryel Switch Operasyonlarında Aortopulmoner Çap Uyumsuzluğunu Gidermek İçin Nonkoroner Sinüs Plikasyonu","authors":"Onur Doyurgan, A. İrdem, Yiğit Kiliç, Fatih Özdemi̇r, Hasan Balik, O. Akdeni̇z","doi":"10.35440/hutfd.1330996","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1330996","url":null,"abstract":"Öz\u0000Amaç: Ciddi aortopulmoner çap uyumsuzluğu arteryel switch operasyonu sırasında karşılaşılan bir problemdir. Sinotubuler bileşke geometrisini bozarak postoperatif neoaortik kapak yetmezliğine neden olabilir. Bu çalışmada aortopulmoner çap uyumsuzluğunu gidermek için uyguladığımız cerrahi teknikleri ve bu prosedürün sonuçlarını inceledik. Materyal ve metod: Hastanemizde Aralık 2017-Mayıs 2023 tarihleri arasında büyük arter transpozisyonu (BAT) tanısı ile opere edilen hastalar arasından pulmoner arter / aort çap uyuşmazlığını gidermeye yönelik cerrahi prosedür uygulanan hastalar çalışmaya alındı. Hastalar nonkoroner sinüs plikasyonu yapılanlar ve diğer teknikler uygulananlar olarak iki gruba ayrıldı. Pulmoner arter / aort çap uyuşmazlığı sinotubuler bileşkede pulmoner arter çapının aorta çapının iki katından fazla olması olarak tanımlandı. Bulgular: Arteryel switch operasyonu yapılan 127 hastadan 23’ünde (%18,1) aortopulmoner çap uyumsuzluğu mevcuttu. Aortopulmoner çap uyumsuzluğu olan hastaların 15’ine (%65,2) nonkoroner sinüs plikasyonu, 5’ine (%21,7) aort anterior duvarına longitudinal insizyon ile genişletme, 2’sine (%8,7) pulmoner arterden doku rezeksiyonu ve 1’ine (%4,4) aort anterior duvarda otolog perikard yama ile genişletme yapıldı. Hastaların 15’i erkek, ortanca yaşı 14 gün ve ortanca ağırlığı 3,3 kg olarak saptandı. Hastaların 9’u basit BAT iken 10 hastada büyük arter transpozisyonuna ventriküler septal defekt, 4 hastada Taussig-Bing anomalisi, 4 hastada aortik ark patolojisi eşlik ediyordu. İki hasta sol ventrikül disfonksiyonu nedeniyle ve bir hasta sepsis nedeniyle yaşamını yitirdi. Gruplar arasında perioperatif veriler açısından anlamlı farklılık bulunmadı. Takipte hafif neoaortik kapak yetmezliği oranı nonkoroner sinüs plikasyonu yapılan hastalarda %33,3 (n=5), diğer tekniklerin uygulandığı hastalarda %37,5 (n=3) bulundu. Hiçbir hastada neoaortik kapak darlığı veya orta/ciddi neoaortik kapak yetmezliği saptanmadı. Sonuç: Nonkoroner sinüs plikasyonu arteryel switch operasyonlarında aortopulmoner çap uyumsuzluğunu gidermeye yönelik basit, düşük riskli ve uygulaması kolay bir prosedürdür. Bu teknik kullanılarak aort ve pulmoner arter arasındaki asimetri ortadan kaldırılabilir ve daha doğal bir anatomi oluşturulması sağlanabilir.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"195 S557","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140256410","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Akut apandisit, gebelerde en sık görülen nonobstetrik akut batın sebebidir. Bu çalışmada geniş bir gebe volümüne sahip olan merkezimizde akut apandisit sebebiyle opere edilen gebe hastaları literatür eşliğinde değerlendirmeyi amaçladık. Materyal Ve Metod: Kasım 2015-ağustos 2022 tarihleri arasında akut apandisit nedeniyle opere edilen hastaların verileri retrospektif olarak incelenerek elektronik ortamda kayıt altına alındı. Hastaların geliş şikayetleri, fizik muayene bulguları, radyolojik tahlilleri, operasyon tipi, patolojik verileri kaydedilerek literatür eşliğinde incelendi. Bulgular: Opere edilen 37 hastanın yaş ortalaması 27,7 (20-42) idi. En sık 2. trimesterde (%48,6) akut apandisit tanısı konuldu. Hastaların en sık başvuru şikayeti karın ağrısı iken en sık fizik muayene bulgusu karında hassasiyet idi. 24 saatten fazla gecikme perforasyon riskini arttırıyor. Histopatolojik en sık görülen bulgu akut apandisit oldu. Bir hastada malignite, bir hastada ise enterobius vermicularis tespit edildi. Sonuç: Gebe iken karın ağrısı olan hastalarda akut apandisit akılda tutulmalıdır. Zira tanının dolayısıyla ameliyatın gecikmesi hem fetal hem maternal ciddi morbidite ve mortaliteye sebep olmaktadır.
{"title":"Results of Pregnant Patients Operated Due to Acute Appendicitis: Single-Center Experience of 37 Case Series","authors":"Felat Çi̇ftçi̇, Mazlum Yavaş","doi":"10.35440/hutfd.1411520","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1411520","url":null,"abstract":"Amaç: Akut apandisit, gebelerde en sık görülen nonobstetrik akut batın sebebidir. Bu çalışmada geniş bir gebe volümüne sahip olan merkezimizde akut apandisit sebebiyle opere edilen gebe hastaları literatür eşliğinde değerlendirmeyi amaçladık.\u0000Materyal Ve Metod: Kasım 2015-ağustos 2022 tarihleri arasında akut apandisit nedeniyle opere edilen hastaların verileri retrospektif olarak incelenerek elektronik ortamda kayıt altına alındı. Hastaların geliş şikayetleri, fizik muayene bulguları, radyolojik tahlilleri, operasyon tipi, patolojik verileri kaydedilerek literatür eşliğinde incelendi.\u0000Bulgular: Opere edilen 37 hastanın yaş ortalaması 27,7 (20-42) idi. En sık 2. trimesterde (%48,6) akut apandisit tanısı konuldu. Hastaların en sık başvuru şikayeti karın ağrısı iken en sık fizik muayene bulgusu karında hassasiyet idi. 24 saatten fazla gecikme perforasyon riskini arttırıyor. Histopatolojik en sık görülen bulgu akut apandisit oldu. Bir hastada malignite, bir hastada ise enterobius vermicularis tespit edildi.\u0000Sonuç: Gebe iken karın ağrısı olan hastalarda akut apandisit akılda tutulmalıdır. Zira tanının dolayısıyla ameliyatın gecikmesi hem fetal hem maternal ciddi morbidite ve mortaliteye sebep olmaktadır.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"9 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140265217","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Burcu Beyazgül, U. Acar, Abdurrahman Şahi̇n, I. Koruk
Amaç: Öz bakım, bireylerin sağlığını geliştirme, hastalıklarını önleme, sağlıklarını koruma ve hastalık ve sakatlıkla başa çıkma yeteneğidir. Öz bakım üç boyuttan oluşur; sağlığı geliştirme ve tedaviye uyum (öz bakımı sürdürme), vücudu anlama ve semptom tanıma (öz bakım izleme) ve semptomları kontrol altına almak için harekete geçme (öz bakım yönetimi). Bu çalışmada genel yetişkin popülasyonunda öz bakımı ölçmek için Michela Luciani ve arkadaşları tarafından geliştirilen Öz Bakım Envanteri’nin Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışmasını yapmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma metodolojik tiptedir. Araştırma verileri Şanlıurfa’daki Zeliha Öncel Aile Sağlığı Merkezi’nde Eylül-Ekim 2022 tarihleri arasında toplandı. Çalışma 18 yaş ve üzeri 311 kişiyle tamamlandı. Veriler SPSS 26.0 ve AMOS programı kullanılarak analiz edildi. Faktör yapısı incelenirken; Bartlett ve Kaiser-Meyer-Olkin testi yapıldı. Maddelerin faktör yapılarına uygunluğunu ve bu faktörler ile yapının yeterince temsil gücünü test etmek için ise, Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yapıldı. Envanterin güvenirliği için; madde toplam puan analizi, iç tutarlılığını belirlemek için Cronbach Alfa katsayısı, toplanabilir özelliği olup olmadığını değerlendirmede Tukey Toplanabilirlik Analizi, tepki yanlılığını belirlemede Hotelling T Kare testi kullanıldı. Bulgular: Cronbach alfa iç tutarlık katsayısı 0.86 olarak bulundu. Split half testi sonucunda envanterin ilk yarısının cronbach alfa değeri 0.75, ikinci yarısının cronbach alfa değeri 0.77 olarak bulundu. Envanterin, Tukey Toplanamazlık testi sonucuna göre toplanamazlık değeri P<0.001 olarak bulundu. Maddeler arası F değeri 59.301, P<0.001 olarak bulundu. Hotelling’s T testi P<0.001 olarak bulundu. Kaiser-Meyer Olkin (KMO) değeri 0.90, Bartlett’in küresellik testi sonucu P<0.001 olarak bulundu. DFA sonucunda tespit edilen uyum iyiliği değerleri şu şekildedir: CMIN/df: 1.47; GFI: 0.93; CFI: 0.95; RMSEA: 0.04; AGFI: 0.91 ve IFI: 0.95. Envanter toplam puanı kadınlarda, yükseköğrenim düzeyinde, gelir düzeyi iyi olanlarda ve çocuğu olmayanlarda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu (P<0.05). Sonuç: Envanter 3 boyut ve 20 sorudan oluşan haliyle Türkçe konuşan toplumda kullanmak için uygun bulundu. Yapılan faktör analizleri sonrası envanterin geçerlik ve güvenirliği belirlendi.
{"title":"Turkish Validity and Reliability of Self-Care Inventory","authors":"Burcu Beyazgül, U. Acar, Abdurrahman Şahi̇n, I. Koruk","doi":"10.35440/hutfd.1429054","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1429054","url":null,"abstract":"Amaç: Öz bakım, bireylerin sağlığını geliştirme, hastalıklarını önleme, sağlıklarını koruma ve hastalık ve sakatlıkla başa çıkma yeteneğidir. Öz bakım üç boyuttan oluşur; sağlığı geliştirme ve tedaviye uyum (öz bakımı sürdürme), vücudu anlama ve semptom tanıma (öz bakım izleme) ve semptomları kontrol altına almak için harekete geçme (öz bakım yönetimi). Bu çalışmada genel yetişkin popülasyonunda öz bakımı ölçmek için Michela Luciani ve arkadaşları tarafından geliştirilen Öz Bakım Envanteri’nin Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışmasını yapmak amaçlanmıştır.\u0000Gereç ve Yöntem: Araştırma metodolojik tiptedir. Araştırma verileri Şanlıurfa’daki Zeliha Öncel Aile Sağlığı Merkezi’nde Eylül-Ekim 2022 tarihleri arasında toplandı. Çalışma 18 yaş ve üzeri 311 kişiyle tamamlandı. Veriler SPSS 26.0 ve AMOS programı kullanılarak analiz edildi. Faktör yapısı incelenirken; Bartlett ve Kaiser-Meyer-Olkin testi yapıldı. Maddelerin faktör yapılarına uygunluğunu ve bu faktörler ile yapının yeterince temsil gücünü test etmek için ise, Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yapıldı. Envanterin güvenirliği için; madde toplam puan analizi, iç tutarlılığını belirlemek için Cronbach Alfa katsayısı, toplanabilir özelliği olup olmadığını değerlendirmede Tukey Toplanabilirlik Analizi, tepki yanlılığını belirlemede Hotelling T Kare testi kullanıldı.\u0000Bulgular: Cronbach alfa iç tutarlık katsayısı 0.86 olarak bulundu. Split half testi sonucunda envanterin ilk yarısının cronbach alfa değeri 0.75, ikinci yarısının cronbach alfa değeri 0.77 olarak bulundu. Envanterin, Tukey Toplanamazlık testi sonucuna göre toplanamazlık değeri P<0.001 olarak bulundu. Maddeler arası F değeri 59.301, P<0.001 olarak bulundu. Hotelling’s T testi P<0.001 olarak bulundu. Kaiser-Meyer Olkin (KMO) değeri 0.90, Bartlett’in küresellik testi sonucu P<0.001 olarak bulundu. DFA sonucunda tespit edilen uyum iyiliği değerleri şu şekildedir: CMIN/df: 1.47; GFI: 0.93; CFI: 0.95; RMSEA: 0.04; AGFI: 0.91 ve IFI: 0.95. Envanter toplam puanı kadınlarda, yükseköğrenim düzeyinde, gelir düzeyi iyi olanlarda ve çocuğu olmayanlarda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu (P<0.05).\u0000Sonuç: Envanter 3 boyut ve 20 sorudan oluşan haliyle Türkçe konuşan toplumda kullanmak için uygun bulundu. Yapılan faktör analizleri sonrası envanterin geçerlik ve güvenirliği belirlendi.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"45 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140267630","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bireylerin ağız kuruluğu kontrol altına alınmadığında takdirde oral sağlık sorunları ortaya çıkabilmektedir. Bununla beraber beslenme düzenleri ve yaşam kaliteleri olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu çalışmamızda Radyoaktif iyot kullanılan hastaların submandibular bezlerin fonksiyon değişimlerini değerlendirmektir. Bununla birlikte ortaya çıkabilecek ağız kuruluğu ve diğer semptomlar açısından bilgilendirme ve yönlendirmelerin yapılmasını amaçladık Materyal ve Metod: 2021 yılı içerisinde eğitim araştırma hastanesi nükleer tıp birimine başvuran hastalardan Diferansiye tiroid ca nedeniyle total tiroidektomi sonrasın yüksek doz (100 mCİ RAİ) RAİ alıp kliniğimizde yatmış olan hastalar çalışmamıza dahil edilmiştir. Bu hastalar içerisinden ağız kuruluğu mevcut olanların tükürük bezi sintigrafileri sistemden çıkarılarak submandibular bezlerin incelemesi yapılmıştır. Elde edilen veriler IBM SPSS 21.0 for windows programında istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Bu çalışmada 100 mCİ alan 15 hasta tespit edilmiş ve sintigrafi ile submandibular bezlerin durumları incelenmiştir. Bu hastaların hepsinde ağız kuruluğuna rastlanmıştır. 15 hastanın 9’unda submandibular bezlerin fonksiyonu normal bulunmuştur. 6 hastada ise değişen derecelerde fonksiyon kaybı tespit edilmiştir. Nitel değişkenlerin gruplararası karşılaştırılmasında Mann Whitney U testi ile Chi-kare (χ2) testi analizi kullanıldı. Değişkenler arasındaki ilişkilerin belirlenmesinde Spearman korelasyon testi kullanıldı. Hipotezler çift yönlü olup, p≤0.05 ise istatistiksel olarak anlamlı sonuç kabul edildi. Sonuç: Tiroid ca nedeniyle yüksek doz Radyoaktif İyot (RAİ) 131 tedavisini alan hastalarda ağız kuruluğunun geliştiği tespit edildi. Hastaların 6’sında ise submandibular bezlerin fonksiyon kaybı gözlendi. Hastalara oluşan semptomlara yönelik tavsiyelerde bulunuldu.
目的:当口腔干燥得不到控制时,可能会出现口腔健康问题。此外,他们的饮食和生活质量也会受到负面影响。在这项研究中,我们旨在评估接受放射性碘治疗的患者颌下腺功能的变化。此外,我们还希望就可能出现的口干和其他症状提供信息和指导。 材料和方法:研究对象包括 2021 年向培训和研究医院核医学科提出申请、因分化型甲状腺 ca 接受全甲状腺切除术后接受高剂量(100 mCI RAI)RAI 并在本诊所住院治疗的患者。在这些患者中,口干症患者的唾液腺闪烁图被从系统中移除,颌下腺也接受了检查。所得数据使用 IBM SPSS 21.0 for windows 程序进行统计评估:在这项研究中,确定了 15 名接受 100 mCI 治疗的患者,并通过闪烁扫描分析了颌下腺的状况。所有这些患者都出现了口干症状。15 名患者中有 9 人的颌下腺功能正常。在 6 名患者中,发现了不同程度的功能丧失。曼-惠特尼 U 检验和卡方(χ2)检验分析用于比较组间定性变量。斯皮尔曼相关检验用于确定变量之间的关系。假设是双向的,P≤0.05 为具有统计学意义的结果:结论:接受高剂量放射性碘(RAI)131治疗的甲状腺癌患者会出现口干。6名患者的颌下腺功能丧失。针对这些症状,对患者进行了心理辅导。
{"title":"Ağız Kuruluğuna Sebep Olan Yüksek Doz Radyoaktif İyot Tedavisi Alan Hastalarda Submandibular Bezlerin Fonksiyon Değişiminin İncelenmesi","authors":"Veysel Erati̇lla, İhsan Kaplan","doi":"10.35440/hutfd.1268830","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1268830","url":null,"abstract":"Amaç: Bireylerin ağız kuruluğu kontrol altına alınmadığında takdirde oral sağlık sorunları ortaya çıkabilmektedir. Bununla beraber beslenme düzenleri ve yaşam kaliteleri olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu çalışmamızda Radyoaktif iyot kullanılan hastaların submandibular bezlerin fonksiyon değişimlerini değerlendirmektir. Bununla birlikte ortaya çıkabilecek ağız kuruluğu ve diğer semptomlar açısından bilgilendirme ve yönlendirmelerin yapılmasını amaçladık \u0000Materyal ve Metod: 2021 yılı içerisinde eğitim araştırma hastanesi nükleer tıp birimine başvuran hastalardan Diferansiye tiroid ca nedeniyle total tiroidektomi sonrasın yüksek doz (100 mCİ RAİ) RAİ alıp kliniğimizde yatmış olan hastalar çalışmamıza dahil edilmiştir. Bu hastalar içerisinden ağız kuruluğu mevcut olanların tükürük bezi sintigrafileri sistemden çıkarılarak submandibular bezlerin incelemesi yapılmıştır. Elde edilen veriler IBM SPSS 21.0 for windows programında istatistiksel olarak değerlendirilmiştir.\u0000Bulgular: Bu çalışmada 100 mCİ alan 15 hasta tespit edilmiş ve sintigrafi ile submandibular bezlerin durumları incelenmiştir. Bu hastaların hepsinde ağız kuruluğuna rastlanmıştır. 15 hastanın 9’unda submandibular bezlerin fonksiyonu normal bulunmuştur. 6 hastada ise değişen derecelerde fonksiyon kaybı tespit edilmiştir. Nitel değişkenlerin gruplararası karşılaştırılmasında Mann Whitney U testi ile Chi-kare (χ2) testi analizi kullanıldı. Değişkenler arasındaki ilişkilerin belirlenmesinde Spearman korelasyon testi kullanıldı. Hipotezler çift yönlü olup, p≤0.05 ise istatistiksel olarak anlamlı sonuç kabul edildi.\u0000Sonuç: Tiroid ca nedeniyle yüksek doz Radyoaktif İyot (RAİ) 131 tedavisini alan hastalarda ağız kuruluğunun geliştiği tespit edildi. Hastaların 6’sında ise submandibular bezlerin fonksiyon kaybı gözlendi. Hastalara oluşan semptomlara yönelik tavsiyelerde bulunuldu.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"124 36","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138953568","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Background: The purpose of the study was to evaluate the maxillary sinus septa in patients with various dental arch statuses with panoramic and Cone-Beam Computerize Tomography (CBCT). Materials and Methods: In the panoramic radiography and CBCT scans of 400 patients aged 16-86 years, 800 maxillary sinuses on both sides were retrospectively examined. In addition, the height and location of the septa were evaluated with CBCT. Results: The septa rate was determined as 51.8% with panoramic radiography and 66.8% with CBCT. The septa were more commonly found in dentate patients than edentulous patients. The septa are generally localized at the middle part of the maxillary sinus and the height was approximately 7.31mm. Conclusions: Maxillary sinus septa can be found in the anterior, middle and posterior regions and in dentate, partially edentulous and edentulous patients. Detailed information about the height, location, and morphology of the septa is important to reduce complications in maxil-lary sinus surgical procedures.
{"title":"Maksilller Sinus Septasının Yeri, Yüksekliği ve Prevelansı: Panoramik Radyo-grafi ve Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomografi Karşılaştırması","authors":"Ali Altindağ, Cemil Yildirim","doi":"10.35440/hutfd.1318797","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1318797","url":null,"abstract":"Background: The purpose of the study was to evaluate the maxillary sinus septa in patients with various dental arch statuses with panoramic and Cone-Beam Computerize Tomography (CBCT).\u0000Materials and Methods: In the panoramic radiography and CBCT scans of 400 patients aged 16-86 years, 800 maxillary sinuses on both sides were retrospectively examined. In addition, the height and location of the septa were evaluated with CBCT.\u0000Results: The septa rate was determined as 51.8% with panoramic radiography and 66.8% with CBCT. The septa were more commonly found in dentate patients than edentulous patients. The septa are generally localized at the middle part of the maxillary sinus and the height was approximately 7.31mm.\u0000Conclusions: Maxillary sinus septa can be found in the anterior, middle and posterior regions and in dentate, partially edentulous and edentulous patients. Detailed information about the height, location, and morphology of the septa is important to reduce complications in maxil-lary sinus surgical procedures.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"49 10","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139009763","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu prospektif çalışmanın amacı infertil erkek hastalarda shear wave elastografinin (SWE) sperm sayısı ile ilişkisini saptamak ve tanısal performansının değerlendirilmesidir. Materyal ve Metod: Çalışma infertilite tanısı almış ve semen analizi yapılmış 113 hasta ile yapılmıştır. Tüm hastalara US incelemesi ve virtual touch tissue imaging quantification (VTIQ) kullanılarak SWE incelemesi yapıldı. Her testiste toplam 6 ölçüm yapıldı.US inceleme ile testislerin hacim ölçümleri yapıldı. Bulgular: Azospermi hastalarında sağ ve sol testis volüm değerleri diğer gruplardan istatistiksel olarak farklı ve düşük değerde bulunmuştur(p=0,001). Azospermi hastalarında tüm zonlarda ve ortalama SWE değerleri diğer gruplara göre anlamlı yüksek bulunmuştur(p=0,001). Sperm sayısı ile ortalama volüm arasında pozitif yönde orta şiddette bir ilişki saptanmıştır (r=0,545, p=0,001). Sperm sayısı ile ortalama SWE arasında negatif yönde orta şiddette bir ilişki saptanmıştır (r=-0,429, p=0,001). Ortalama volüm ile ortalama SWE arasında negatif yönde orta şiddette bir ilişki saptanmıştır (r=-0,590, p=0,001). Sperm sayısı normal hasta grubu ile azospermi hastaları arasında yapılan ROC analizinde kesim değeri 2,06 m/sn olup sensivite (duyarlılık) %72 spesivite(özgüllük) %87,88 ölçülmüştür. (p<0,001; EAA=0,837; Sensitivite= 72,00% (95% GA 46,5-85,1); Spesivite=87,88% (95% GA 81,5-95,2). Azospermi hasta grubu ile oligospermi hasta grubu arasında yapılan ROC analizinde kesim noktası 2,04 m/sn olarak belirlenmiştir. Buna göre yapılan değerlendirmede sensivite %72 spesivite %83,33 ölçülmüştür. (p<0,001; EAA=0,789; Sensitivite= 72,00% (95% GA 46,5-85,1); Spesivite=83,33% (95% GA 81,5-95). Sonuç: İnfertilite şikayetiyle başvuran erkek hastalarda testis parankiminin değerlendirilmesinde, SWE invaziv olmayan bir yöntem olup gri skala ve RDUS tetkiklerine ek yararlı bilgiler sağlayabilir.
研究目的这项前瞻性研究旨在确定剪切波弹性成像(SWE)与精子数量的关系,并评估其在不育男性患者中的诊断性能。材料和方法:该研究对 113 名不育症患者进行了精液分析。所有患者均接受了 US 检查和使用虚拟触摸组织成像定量法(VTIQ)进行的 SWE 检查。睾丸体积测量与 US 检查同时进行:无精子症患者的左右睾丸体积值有统计学差异,且低于其他组别(P=0,001)。与其他组别相比,无精子症患者所有区段和平均 SWE 值均明显升高(P=0,001)。精子数量和平均体积之间呈中度正相关(r=0.545,p=0.001)。精子数量与平均 SWE 之间呈中度负相关(r=-0,429,P=0,001)。平均体积与平均 SWE 之间呈中度负相关(r=-0,590,p=0,001)。在正常精子数量患者组与无精子症患者之间的 ROC 分析中,临界值为 2.06 米/秒,灵敏度为 72%,特异度为 87.88%(P<0.001;AUC=0.837;灵敏度=72.00%(95% CI 46.5-85.1);特异度=87.88%(95% CI 81.5-95.2)。在无精子症患者组和少精子症患者组的 ROC 分析中,临界点被确定为 2.04 米/秒。因此,敏感性为 72%,特异性为 83.33%(P<0.001;AUC=0.789;敏感性=72.00%(95% CI 46.5-85.1);特异性=83.33%(95% CI 81.5-95)):SWE是评估男性不育症患者睾丸实质的一种非侵入性方法,可为灰度和RDUS检查提供有用信息。
{"title":"The Relationship between Testis Arfi Elastography Values and Sperm Count in Infertile Patients","authors":"Cihad Varol, H. Çolakoğlu Er, Mehmet Demi̇r","doi":"10.35440/hutfd.1377085","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1377085","url":null,"abstract":"Amaç: Bu prospektif çalışmanın amacı infertil erkek hastalarda shear wave elastografinin (SWE) sperm sayısı ile ilişkisini saptamak ve tanısal performansının değerlendirilmesidir. \u0000Materyal ve Metod: Çalışma infertilite tanısı almış ve semen analizi yapılmış 113 hasta ile yapılmıştır. Tüm hastalara US incelemesi ve virtual touch tissue imaging quantification (VTIQ) kullanılarak SWE incelemesi yapıldı. Her testiste toplam 6 ölçüm yapıldı.US inceleme ile testislerin hacim ölçümleri yapıldı.\u0000Bulgular: Azospermi hastalarında sağ ve sol testis volüm değerleri diğer gruplardan istatistiksel olarak farklı ve düşük değerde bulunmuştur(p=0,001). Azospermi hastalarında tüm zonlarda ve ortalama SWE değerleri diğer gruplara göre anlamlı yüksek bulunmuştur(p=0,001). Sperm sayısı ile ortalama volüm arasında pozitif yönde orta şiddette bir ilişki saptanmıştır (r=0,545, p=0,001). Sperm sayısı ile ortalama SWE arasında negatif yönde orta şiddette bir ilişki saptanmıştır (r=-0,429, p=0,001). Ortalama volüm ile ortalama SWE arasında negatif yönde orta şiddette bir ilişki saptanmıştır (r=-0,590, p=0,001). Sperm sayısı normal hasta grubu ile azospermi hastaları arasında yapılan ROC analizinde kesim değeri 2,06 m/sn olup sensivite (duyarlılık) %72 spesivite(özgüllük) %87,88 ölçülmüştür. (p<0,001; EAA=0,837; Sensitivite= 72,00% (95% GA 46,5-85,1); Spesivite=87,88% (95% GA 81,5-95,2). Azospermi hasta grubu ile oligospermi hasta grubu arasında yapılan ROC analizinde kesim noktası 2,04 m/sn olarak belirlenmiştir. Buna göre yapılan değerlendirmede sensivite %72 spesivite %83,33 ölçülmüştür. (p<0,001; EAA=0,789; Sensitivite= 72,00% (95% GA 46,5-85,1); Spesivite=83,33% (95% GA 81,5-95).\u0000Sonuç: İnfertilite şikayetiyle başvuran erkek hastalarda testis parankiminin değerlendirilmesinde, SWE invaziv olmayan bir yöntem olup gri skala ve RDUS tetkiklerine ek yararlı bilgiler sağlayabilir.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"6 7","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138980929","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ömer Tammo, Enes Çeli̇k, Süleyman Yildiz, Semra Demirli Atıcı
GİRİŞ: Tromboze eksternal hemoroid (TEH) ve anal fissür gebelik sırasında ve postpartum dönemde hayat kalitesini ciddi şekilde bozan benign anorektal hastalıklardandır. Bu lezyonların toplumdaki gerçek insidansı ve gebelikle progrese olması arasındaki ilişki yeterince bilinmemektedir. Çalışmamızın amacı gebeliğin son trimesterı ile postpartum birinci aya kadar gelişen TEH ve anal fissür insidansını saptamak ve bu durumun gebelik boyunca alınan kilo, yenidoğan ağırlığı ve doğumun ikinci fazındaki süre ile olan ilişkisini ortaya koyabilmektir. MATERIAL VE METHOD: 25 Temmuz 2021- 25 Ekim 2021 tarihleri arasında kadın doğum ve genel cerrahi polikliniğine başvuran gebe hastalar içinden üçüncü trimester ve postpartum birinci ayda TEH ve anal fissür görülen, kayıtları tam olan hastalar prospektif takip edilip retrospektif analiz edildi. Üçüncü trimesterda olan hastaların kilo artışı yüzde olarak hesaplandı. Tüm üçüncü trimester hamile hastalar asemptomatik iken ve postpartum ilk ayda, kadın doğum uzmanı veya genel cerrah tarafından en az üç kez muayene edildiler. Daha önceden hemoroidal hastalık nedeniyle operasyon öyküsü olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. BULGULAR: TEH gelişen hastalarda; gebelik sırasında kilo artışı, bebek doğum ağırlığı, doğumun ikinci fazının uzaması risk faktörleri olarak saptandı (sırası ile p=0,003 p<0,001 p<0,001 p<0,001). Anal fissür risk faktörleri arasında ise gebelikte kilo artışı, bebek doğum ağırlığı, doğumun ikinci fazının uzaması saptandı (sırası ile p=0,003 p<0,001 p<0,001 p<0,001). İlk doğumun normal spontan vajinal doğum olması ve gebelik öncesi kilo fazlalığının TEH ve anal fissür sıklığında bir artışa neden olmadığı gözlemlendi. Sonuç: Gebelikte kilo alımı, bebek doğum ağırlığı ve doğumun ikinci fazının uzaması TEH ve anal fissür gibi Anorektal hastalıkların gelişimi açısından risk faktörü olarak sayılabilir.
简介:血栓性外痔(TEH)和肛裂是严重影响孕期和产后生活质量的良性肛门直肠疾病。这些病变在人群中的实际发病率以及妊娠与病情发展之间的关系尚不十分清楚。我们的研究旨在确定从怀孕最后三个月到产后第一个月 TEH 和肛裂的发病率,并揭示其与孕期体重增加、新生儿体重和第二产程持续时间的关系:在 2021 年 7 月 25 日至 2021 年 10 月 25 日期间,对产科和普外科门诊收治的妊娠患者中,在妊娠第三个月和产后第一个月患有 TEH 和肛裂且病历完整的患者进行前瞻性随访和回顾性分析。怀孕三个月患者的体重增长以百分比计算。所有怀孕三个月的孕妇在无症状时和产后第一个月都要接受妇科医生或普通外科医生至少三次的检查。既往有痔疮手术史的患者被排除在外:在出现 TEH 的患者中,孕期体重增加、婴儿出生体重和第二产程延长是风险因素(分别为 p=0.003 p<0.001 p<0.001 p<0.001 p<0.001)。肛裂的危险因素是孕期体重增加、婴儿出生体重和第二产程延长(分别为 p=0.003 p<0.001 p<0.001 p<0.001 p<0.001)。据观察,头胎正常自然阴道分娩和孕前体重超标不会导致 TEH 和肛裂发生率增加:结论:妊娠期体重增加、婴儿出生体重和第二产程延长可被视为导致 TEH 和肛裂等肛门直肠疾病的风险因素。
{"title":"Postpartum Anorektal Hastalık Sıklığında Gebelikte Alınan Kilo Etkili midir?","authors":"Ömer Tammo, Enes Çeli̇k, Süleyman Yildiz, Semra Demirli Atıcı","doi":"10.35440/hutfd.1372854","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1372854","url":null,"abstract":"GİRİŞ: Tromboze eksternal hemoroid (TEH) ve anal fissür gebelik sırasında ve postpartum dönemde hayat kalitesini ciddi şekilde bozan benign anorektal hastalıklardandır. Bu lezyonların toplumdaki gerçek insidansı ve gebelikle progrese olması arasındaki ilişki yeterince bilinmemektedir. Çalışmamızın amacı gebeliğin son trimesterı ile postpartum birinci aya kadar gelişen TEH ve anal fissür insidansını saptamak ve bu durumun gebelik boyunca alınan kilo, yenidoğan ağırlığı ve doğumun ikinci fazındaki süre ile olan ilişkisini ortaya koyabilmektir.\u0000MATERIAL VE METHOD: 25 Temmuz 2021- 25 Ekim 2021 tarihleri arasında kadın doğum ve genel cerrahi polikliniğine başvuran gebe hastalar içinden üçüncü trimester ve postpartum birinci ayda TEH ve anal fissür görülen, kayıtları tam olan hastalar prospektif takip edilip retrospektif analiz edildi. Üçüncü trimesterda olan hastaların kilo artışı yüzde olarak hesaplandı. Tüm üçüncü trimester hamile hastalar asemptomatik iken ve postpartum ilk ayda, kadın doğum uzmanı veya genel cerrah tarafından en az üç kez muayene edildiler. Daha önceden hemoroidal hastalık nedeniyle operasyon öyküsü olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi.\u0000\u0000BULGULAR: TEH gelişen hastalarda; gebelik sırasında kilo artışı, bebek doğum ağırlığı, doğumun ikinci fazının uzaması risk faktörleri olarak saptandı (sırası ile p=0,003 p<0,001 p<0,001 p<0,001). Anal fissür risk faktörleri arasında ise gebelikte kilo artışı, bebek doğum ağırlığı, doğumun ikinci fazının uzaması saptandı (sırası ile p=0,003 p<0,001 p<0,001 p<0,001). İlk doğumun normal spontan vajinal doğum olması ve gebelik öncesi kilo fazlalığının TEH ve anal fissür sıklığında bir artışa neden olmadığı gözlemlendi.\u0000\u0000Sonuç: Gebelikte kilo alımı, bebek doğum ağırlığı ve doğumun ikinci fazının uzaması TEH ve anal fissür gibi Anorektal hastalıkların gelişimi açısından risk faktörü olarak sayılabilir.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"32 7","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139012559","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Safra kesesi kanserleri nadir görülen ve tanısı patolojik inceleme ile konulabilen hastalıklardır. Bu çalışmada laparoskopik kolesistektomi yapılan hastalarda rastlantısal safra kesesi kanseri sıklığımızı saptayarak "safra kesesi kanseri insidansını azaltmak için safra kesesi hastalıklarında kolesistektomi endikasyonlarını genişletmeli miyiz?" sorusuna cevap bulmayı amaçladık. Materyal ve metod: Ocak 2011- Ocak 2023 tarihleri arasında kolesistektomi yapılan hastaların dosyala-rını geriye dönük olarak incelendi. 18 yaş altı , açık kolesistektomi yapılan, ameliyat öncesi tanı alan ve eş zamanlı farklı onkolojik hastalık taşıyan hastalar çalışma dışında bırakıldı. Safra kesesi hastalığı nedeniyle laparoskopik kolesistektomi yapılan 18 yaş üstü hastalar çalışmaya dahil edildi. Rastlantısal olarak safra kesesi kanseri saptanan hastaların demografik verileri, radyolojik incelemeleri, patoloji raporları, evreleri, takip ve tedavi sonuçları kaydedildi. Bulgular: Belirlenen tarih aralığında kolesistektomi yapılan 4499 hastanın 3324’ü çalışmaya dahil edilme kriterlerini karşılıyordu. Dokuz (%0.27) hastada rastlantısal olarak safra kesesi kanseri tespit edildi. Hastaların 5(%55.5)’i erkekti (E/K:5/4) ve yaş ortalamaları 67.3 (47-78) yıldı. Beş hastaya sadece laparoskopik kolesistektomi yapılırken dört hastaya kolesistektomi sonrasında geniş rezeksiyon sonrası adjuvan kemoterapi verildi. Mortalite oranı %55.5 (n=5)’di. Sonuç: Safra kesesi kanserlerinde erken evrede yakalanan hastalarda neticeler yüz güldürücüdür. Rastlantısal kanser olasılığı nedeniyle radyolojik inceleme ve histopatolojik değerlendirme itina ile yapılmalıdır. Erken yaşta tanı alan benign hastalıklarda semptomatik olmasa dahi yapılacak erken cerrahi tercihi kanser insidansını azaltabilir.
{"title":"Laparoskopik Kolesistektomi Yapılan Hastalarda Rastlantısal Safra Kesesi Kanseri Sıklığı","authors":"Serkan Erkan, Hakan Yabanoğlu","doi":"10.35440/hutfd.1328672","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1328672","url":null,"abstract":"Amaç: Safra kesesi kanserleri nadir görülen ve tanısı patolojik inceleme ile konulabilen hastalıklardır. Bu çalışmada laparoskopik kolesistektomi yapılan hastalarda rastlantısal safra kesesi kanseri sıklığımızı saptayarak \"safra kesesi kanseri insidansını azaltmak için safra kesesi hastalıklarında kolesistektomi endikasyonlarını genişletmeli miyiz?\" sorusuna cevap bulmayı amaçladık.\u0000Materyal ve metod: Ocak 2011- Ocak 2023 tarihleri arasında kolesistektomi yapılan hastaların dosyala-rını geriye dönük olarak incelendi. 18 yaş altı , açık kolesistektomi yapılan, ameliyat öncesi tanı alan ve eş zamanlı farklı onkolojik hastalık taşıyan hastalar çalışma dışında bırakıldı. Safra kesesi hastalığı nedeniyle laparoskopik kolesistektomi yapılan 18 yaş üstü hastalar çalışmaya dahil edildi. Rastlantısal olarak safra kesesi kanseri saptanan hastaların demografik verileri, radyolojik incelemeleri, patoloji raporları, evreleri, takip ve tedavi sonuçları kaydedildi.\u0000Bulgular: Belirlenen tarih aralığında kolesistektomi yapılan 4499 hastanın 3324’ü çalışmaya dahil edilme kriterlerini karşılıyordu. Dokuz (%0.27) hastada rastlantısal olarak safra kesesi kanseri tespit edildi. Hastaların 5(%55.5)’i erkekti (E/K:5/4) ve yaş ortalamaları 67.3 (47-78) yıldı. Beş hastaya sadece laparoskopik kolesistektomi yapılırken dört hastaya kolesistektomi sonrasında geniş rezeksiyon sonrası adjuvan kemoterapi verildi. Mortalite oranı %55.5 (n=5)’di.\u0000Sonuç: Safra kesesi kanserlerinde erken evrede yakalanan hastalarda neticeler yüz güldürücüdür. Rastlantısal kanser olasılığı nedeniyle radyolojik inceleme ve histopatolojik değerlendirme itina ile yapılmalıdır. Erken yaşta tanı alan benign hastalıklarda semptomatik olmasa dahi yapılacak erken cerrahi tercihi kanser insidansını azaltabilir.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"40 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138985588","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
A.Yalçın Kaya, Alev Esercan, Mehmet Tercan, Mahmut Alp Karahan
Ülkemizi ve tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi döneminde ötelenemeyen cerrahi prosedürler arasında yer alan sezaryen operasyonunda anestezik yaklaşım ve olası yoğun bakım süreci nitelikli bakım gerektirmektedir . Gebe kadınlar, modüle edilmiş bağışıklık ve kardiyopulmoner sistemleri nedeniyle solunum yolu patojenlerine ve şiddetli pnömoniye karşı özellikle savunmasız olabilirler. Viral pnömoni, küresel olarak gebelik ölümlerinin önde gelen nedenlerinden biridir. Hücre aracılı bağışıklıktaki değişiklikler, bu duyarlılıkta merkezi bir rol oynar, çünkü bu, hamile kadının allojenik fetüse karşı toleranslı kalmasını sağlar, ancak virüsler gibi hücre içi patojenlere karşı savunma yeteneğini azaltır. Ayrıca gebelik sırasında kardiyopulmoner sistemlerde meydana gelen oksijen tüketiminde artış, toplam akciğer hacimlerinde azalma, gebe uterusa bağlı diyafram yükselmesi, üst solunum yollarında mukozal ödem ve sekresyonlarda artışa yol açan vazodilatasyon gibi fizyolojik değişiklikler, hamile kadının hipoksiye karşı daha savunmasız olmasına neden olmaktadır. Tüm bu özellikler düşünüldüğünde Covid-19 pozitif tanılı gebe hastaların sezaryen anestezisinin tipi ve yönetiminin önemi ön plana çıkmaktadır. Çalışmamızda COVID-19 tanılı gebelerde sezaryen anestezisi deneyimlerimizi, uygulanan anestezi yöntemlerinin ve olası yoğun bakım süreçlerinin maternofetal sonuçlara etkilerini görmek istemekteyiz.
{"title":"Covid 19 Tanılı Gebe Hastalara Genel Yaklaşım: Sezaryende Anestezi Deneyimlerimiz","authors":"A.Yalçın Kaya, Alev Esercan, Mehmet Tercan, Mahmut Alp Karahan","doi":"10.35440/hutfd.1342864","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1342864","url":null,"abstract":"Ülkemizi ve tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi döneminde ötelenemeyen cerrahi prosedürler arasında yer alan sezaryen operasyonunda anestezik yaklaşım ve olası yoğun bakım süreci nitelikli bakım gerektirmektedir . Gebe kadınlar, modüle edilmiş bağışıklık ve kardiyopulmoner sistemleri nedeniyle solunum yolu patojenlerine ve şiddetli pnömoniye karşı özellikle savunmasız olabilirler. Viral pnömoni, küresel olarak gebelik ölümlerinin önde gelen nedenlerinden biridir. Hücre aracılı bağışıklıktaki değişiklikler, bu duyarlılıkta merkezi bir rol oynar, çünkü bu, hamile kadının allojenik fetüse karşı toleranslı kalmasını sağlar, ancak virüsler gibi hücre içi patojenlere karşı savunma yeteneğini azaltır. Ayrıca gebelik sırasında kardiyopulmoner sistemlerde meydana gelen oksijen tüketiminde artış, toplam akciğer hacimlerinde azalma, gebe uterusa bağlı diyafram yükselmesi, üst solunum yollarında mukozal ödem ve sekresyonlarda artışa yol açan vazodilatasyon gibi fizyolojik değişiklikler, hamile kadının hipoksiye karşı daha savunmasız olmasına neden olmaktadır. Tüm bu özellikler düşünüldüğünde Covid-19 pozitif tanılı gebe hastaların sezaryen anestezisinin tipi ve yönetiminin önemi ön plana çıkmaktadır. Çalışmamızda COVID-19 tanılı gebelerde sezaryen anestezisi deneyimlerimizi, uygulanan anestezi yöntemlerinin ve olası yoğun bakım süreçlerinin maternofetal sonuçlara etkilerini görmek istemekteyiz.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"112 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117268694","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}