Pinar Öner, Fatih Öner, Özlem Aytaç, Feray Ferda Şenol, N. Ari, H. Çağlar, Zülal AŞCI TORAMAN
Amaç: Bu çalışmada, pandemi öncesi (PÖ) (1 Mart 2019- 29 Şubat 2020) yoğun bakım ünitelerinde ve servislerde tedavi olan hastalar ile pandemi döneminde (PD) (1 Mart 2020-1 Mart 2021) COVID-19 yoğun bakım ünitelerinde ve servislerinde tedavi olan hastaların klinik örneklerinden izole edilen kandida izolatları retrospektif olarak incelenmiştir. PD’deki kandida türlerinin ve antifungal duyarlılıklarının PÖ’ne göre değişimini irdelemek ve ülkemizdeki epidemiyolojik verilere katkıda bulunmak amaçlanmıştır. Materyal ve Metod: Kandida türlerinin identifikasyonu ve tür tanımlanması, konvansiyonel yöntemler ve otomatize VITEK 2 (Biomerieux, Fransa) sistemi kullanılarak yapılmıştır. Albicans dışı kandida izolatlarının tür tanımları MALDI-TOF MS (Bruker Daltonik GmbH, Bremen, Almanya) otomatize sistemi ile doğrulanmıştır. Antifungal duyarlılıklar gradient test stripleri (BioMérieux E test, Fransa) kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Pandemi öncesi dönemde laboratuvarımıza gelen klinik örneklerin 147’sinde (%4.7), PD’de ise 162’sinde (%6.5) kandida üremesi tespit edilmiştir. PD’de PÖ’ne göre, C. glabrata ve C. tropicalis türlerinde artış, C. kefyr ve C. parapsilosis türlerinde düşüş gözlenmiştir. C. ciferrii, C. dubliniensis, C. sphaerica ve C. zeylanoides sadece PD’de izole edilmiştir. PD’de C. albicans’ın, amfoterisin B, anidulafungin ve vorikonazol duyarlılıklarının azaldığı, flukonazol, flusitozin ve mikafungin duyarlılıklarının arttığı gözlenmiştir. C. albicans, C. glabrata, C. parapsilosis, C. tropicalis izolatlarında, PÖ’e göre PD’de amfoterisin B, anidilafungin ve kapsofungin duyarlılıklarında azalma gözlenmiştir. Sonuç: COVID-19 hastalarında özellikle hastanede yatış süresinin uzaması ve tedavisi süresince yüksek düzey steroid kullanımına bağlı olarak gelişen sekonder kandida enfeksiyonlarında pandemi öncesi döneme göre artış olduğu gözlenmiştir. Verilerimiz, bildirilen diğer benzer çalışmalarla uyumlu olarak albicans dışı kandidalarda, özellikle C. glabrata ve C. tropicalis türlerindeki artışı ortaya koymuştur. Kandida türlerindeki ekinokandin ve amfoterisin B duyarlılığındaki azalma akılcı antifungal kullanımının gerekliliğini düşündürmektedir. Kandida türleri ve antifungal duyarlılıklarının değişiminin belirli aralıklarla güncellenip sunulması klinisyenlerin ampirik antifungal tedavi yaklaşımı açısından önem arzetmektedir.
研究目的本研究对大流行前(PD)(2019年3月1日至2020年2月29日)在重症监护室和病房接受治疗的患者以及大流行期间(PD)(2020年3月1日至2021年3月1日)在COVID-19重症监护室和病房接受治疗的患者的临床标本中分离的念珠菌进行了回顾性研究。材料与方法:使用传统方法和自动 VITEK 2(法国 Biomerieux 公司)系统对念珠菌进行鉴定和菌种鉴定。通过 MALDI-TOF MS(布鲁克-道尔顿公司,德国不来梅)自动系统确认非阿尔比克念珠菌分离物的物种鉴定。使用梯度试纸(BioMérieux E test,法国)对抗真菌敏感性进行评估:结果:在大流行前期,本实验室收到的临床样本中分别有 147 份(4.7%)和 162 份(6.5%)检测到念珠菌生长。与疫情流行期间相比,在疫情流行期间,格拉布拉塔念珠菌和热带念珠菌的数量有所增加,而克菲尔念珠菌和副丝状念珠菌的数量则有所减少。只有在 PD 中才分离到 C. ciferrii、C. dubliniensis、C. sphaerica 和 C. zeylanoides。在白细胞减少症中,白僵菌对两性霉素 B、阿尼杜菌素和伏立康唑的敏感性降低,而对氟康唑、氟胞嘧啶和米卡芬净的敏感性增加。在白僵菌、草绿色僵菌、副伞菌和热带僵菌分离物中,与白僵菌相比,观察到白僵菌对两性霉素 B、阿尼泊芬菌素和甲氧苄啶的敏感性降低。结论与疫情流行前相比,我们观察到 COVID-19 患者的继发性念珠菌感染有所增加,特别是由于长期住院和治疗期间大量使用类固醇所致。我们的数据显示,非阿尔毕卡氏念珠菌感染增多,尤其是格拉布氏念珠菌和热带念珠菌,这与其他类似研究结果一致。念珠菌对棘白菌素和两性霉素 B 的敏感性降低,这表明有必要合理使用抗真菌药物。定期更新和介绍念珠菌种类和抗真菌药敏性的变化对临床医生的经验性抗真菌治疗方法非常重要。
{"title":"Covid-19 Tanılı Hastalardan İzole Edilen Kandida Türleri ve Antifungal Duyarlılıklarının Pandemi Öncesi Dönem ile Karşılaştırılması","authors":"Pinar Öner, Fatih Öner, Özlem Aytaç, Feray Ferda Şenol, N. Ari, H. Çağlar, Zülal AŞCI TORAMAN","doi":"10.35440/hutfd.1134599","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1134599","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmada, pandemi öncesi (PÖ) (1 Mart 2019- 29 Şubat 2020) yoğun bakım ünitelerinde ve servislerde tedavi olan hastalar ile pandemi döneminde (PD) (1 Mart 2020-1 Mart 2021) COVID-19 yoğun bakım ünitelerinde ve servislerinde tedavi olan hastaların klinik örneklerinden izole edilen kandida izolatları retrospektif olarak incelenmiştir. PD’deki kandida türlerinin ve antifungal duyarlılıklarının PÖ’ne göre değişimini irdelemek ve ülkemizdeki epidemiyolojik verilere katkıda bulunmak amaçlanmıştır.\u0000Materyal ve Metod: Kandida türlerinin identifikasyonu ve tür tanımlanması, konvansiyonel yöntemler ve otomatize VITEK 2 (Biomerieux, Fransa) sistemi kullanılarak yapılmıştır. Albicans dışı kandida izolatlarının tür tanımları MALDI-TOF MS (Bruker Daltonik GmbH, Bremen, Almanya) otomatize sistemi ile doğrulanmıştır. Antifungal duyarlılıklar gradient test stripleri (BioMérieux E test, Fransa) kullanılarak değerlendirilmiştir.\u0000Bulgular: Pandemi öncesi dönemde laboratuvarımıza gelen klinik örneklerin 147’sinde (%4.7), PD’de ise 162’sinde (%6.5) kandida üremesi tespit edilmiştir. PD’de PÖ’ne göre, C. glabrata ve C. tropicalis türlerinde artış, C. kefyr ve C. parapsilosis türlerinde düşüş gözlenmiştir. C. ciferrii, C. dubliniensis, C. sphaerica ve C. zeylanoides sadece PD’de izole edilmiştir. PD’de C. albicans’ın, amfoterisin B, anidulafungin ve vorikonazol duyarlılıklarının azaldığı, flukonazol, flusitozin ve mikafungin duyarlılıklarının arttığı gözlenmiştir. C. albicans, C. glabrata, C. parapsilosis, C. tropicalis izolatlarında, PÖ’e göre PD’de amfoterisin B, anidilafungin ve kapsofungin duyarlılıklarında azalma gözlenmiştir. \u0000Sonuç: COVID-19 hastalarında özellikle hastanede yatış süresinin uzaması ve tedavisi süresince yüksek düzey steroid kullanımına bağlı olarak gelişen sekonder kandida enfeksiyonlarında pandemi öncesi döneme göre artış olduğu gözlenmiştir. Verilerimiz, bildirilen diğer benzer çalışmalarla uyumlu olarak albicans dışı kandidalarda, özellikle C. glabrata ve C. tropicalis türlerindeki artışı ortaya koymuştur. Kandida türlerindeki ekinokandin ve amfoterisin B duyarlılığındaki azalma akılcı antifungal kullanımının gerekliliğini düşündürmektedir. Kandida türleri ve antifungal duyarlılıklarının değişiminin belirli aralıklarla güncellenip sunulması klinisyenlerin ampirik antifungal tedavi yaklaşımı açısından önem arzetmektedir.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"425 2 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131742309","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
ÖZ Amaç: Maksilla ve mandibulanın trabeküler mikromimarisini mikrobilgisayarlı tomografi (mikro-BT) kullanarak değerlendirmek. Materyal ve metod: Yirmi adet maksiller ve mandibula kadavra örneği, mikro BT kullanılarak tarandı. Numuneler Skyscan 1275® micro-CT sistemi (SkyScan, Kontich, Belçika) kullanılarak aşağıdaki parametrelerle tarandı. Tarama verileri CTan yazılımına aktarıldı ve analiz edildi. Morfometrik parametreler; doku hacmi (DH), Kemik hacmi (KH), kemik hacmi yüzdesi (KH/DH), doku yüzeyi (DY), kemik yüzeyi (KY), kesişme yüzeyi (KY), kemik yüzeyi/hacim oranı (KY/KH), kemik yüzey yoğunluğu (BS/TV), trabeküler patern faktörü (Tb.Pf), yapı modeli indeksi (YMI), trabeküler kalınlık (Tb. Th), trabeküler ayrılma (Tb. Sp), trabeküler sayı (Tb.N) ve anizotropi derecesi (DA), CTAnalyzer yazılımı kullanılarak değerlendirildi. İstatistiksel anlamlılık p<0.05 olarak ayarlandı. Bulgular: BV/TV, Tb.Th, Tb. KIBT görüntülerinde Sp ve DA değerleri mikro-BT görüntülerine göre daha yüksek iken, Tb. CBCT görüntülerinde N değeri, mikro BT görüntülerinden daha düşüktü. BV/TV ve DA parametreleri, CBCT ve mikro-CT cihazları arasında en yüksek uyumu gösterdi (BV/TV için ICC=0,421 ve DA için ICC=0,439, p<0,01). Sonuç: En küçük voksel boyutunda elde edilen CBCT'de ölçülen BV/TV ve DA parametrelerinin maksiller trabeküler mikroyapının değerlendirilmesinde yararlı olduğu bulundu. Anahtar Kelimeler: Mikro bilgisayarlı tomografi, trabeküler kemik mikro yapısı, Maxilla, Mandibula.
{"title":"Investigation of the Human Maxilla and Mandible Trabecular Microstructure with Micro-Computed Tomography","authors":"Handan Soysal, F. Geneci, Mert Ocak","doi":"10.35440/hutfd.1253254","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1253254","url":null,"abstract":"ÖZ\u0000Amaç: Maksilla ve mandibulanın trabeküler mikromimarisini mikrobilgisayarlı tomografi (mikro-BT) kullanarak değerlendirmek.\u0000Materyal ve metod: Yirmi adet maksiller ve mandibula kadavra örneği, mikro BT kullanılarak tarandı. Numuneler Skyscan 1275® micro-CT sistemi (SkyScan, Kontich, Belçika) kullanılarak aşağıdaki parametrelerle tarandı. Tarama verileri CTan yazılımına aktarıldı ve analiz edildi. Morfometrik parametreler; doku hacmi (DH), Kemik hacmi (KH), kemik hacmi yüzdesi (KH/DH), doku yüzeyi (DY), kemik yüzeyi (KY), kesişme yüzeyi (KY), kemik yüzeyi/hacim oranı (KY/KH), kemik yüzey yoğunluğu (BS/TV), trabeküler patern faktörü (Tb.Pf), yapı modeli indeksi (YMI), trabeküler kalınlık (Tb. Th), trabeküler ayrılma (Tb. Sp), trabeküler sayı (Tb.N) ve anizotropi derecesi (DA), CTAnalyzer yazılımı kullanılarak değerlendirildi. İstatistiksel anlamlılık p<0.05 olarak ayarlandı.\u0000Bulgular: BV/TV, Tb.Th, Tb. KIBT görüntülerinde Sp ve DA değerleri mikro-BT görüntülerine göre daha yüksek iken, Tb. CBCT görüntülerinde N değeri, mikro BT görüntülerinden daha düşüktü. BV/TV ve DA parametreleri, CBCT ve mikro-CT cihazları arasında en yüksek uyumu gösterdi (BV/TV için ICC=0,421 ve DA için ICC=0,439, p<0,01).\u0000Sonuç: En küçük voksel boyutunda elde edilen CBCT'de ölçülen BV/TV ve DA parametrelerinin maksiller trabeküler mikroyapının değerlendirilmesinde yararlı olduğu bulundu.\u0000Anahtar Kelimeler: Mikro bilgisayarlı tomografi, trabeküler kemik mikro yapısı, Maxilla, Mandibula.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129907528","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Özlem Orhan, A. Kaptan, Baki Volkan Çetin, M. Altay
Background: The number of immigrant children admitted to public sector healthcare facilities is increasing. However, comparatively few studies investigated its effects on health systems, especially in the orthopedics discipline. This research investigates if there is a significant difference in admission to orthopedics and traumatology outpatient clinics (O&T) between immigrants and local children. Materials and Methods: Immigrant (IP) and local patients (LP) under 18 admitted to the O&T of a tertiary hospital between 2019-2021 were included in this retrospective study. Demographic data of patients, number of admission in a year, place of admission, the reason for admission, treatment method, radiological imaging, and diagnoses (soft tissue trauma (STT), developmental hip dysplasia (DDH), etc.) were evaluated for both groups. Results: 1009 patients were included (n=481 LP, n=528 IP). The number of admissions was higher in IP between 1 and 2 years (p=0.02). The consultations of IP from the emergency department and other departments were statistically higher than those of LP (p<0.001). Fracture/complications and STT are the most common diagnoses in local and immigrant groups. The third most common diagnosis was DDH in LP and general examination in IP. Examinations with MRI and no radiological imaging were more frequent in IP than in LP. Conclusions: It is noteworthy that the number of admissions to O&T and consultations from other services is higher in IP than the LP. Increasing physicians' awareness of cultural differences and expectations and providing health education to immigrant families through professional translators in their preferred language can diminish the load on healthcare.
{"title":"Immigrant Child Health Through the Eyes of Orthopedics: Is There a Difference Between Local Children","authors":"Özlem Orhan, A. Kaptan, Baki Volkan Çetin, M. Altay","doi":"10.35440/hutfd.1258265","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1258265","url":null,"abstract":"Background: The number of immigrant children admitted to public sector healthcare facilities is increasing. However, comparatively few studies investigated its effects on health systems, especially in the orthopedics discipline. This research investigates if there is a significant difference in admission to orthopedics and traumatology outpatient clinics (O&T) between immigrants and local children.\u0000Materials and Methods: Immigrant (IP) and local patients (LP) under 18 admitted to the O&T of a tertiary hospital between 2019-2021 were included in this retrospective study. Demographic data of patients, number of admission in a year, place of admission, the reason for admission, treatment method, radiological imaging, and diagnoses (soft tissue trauma (STT), developmental hip dysplasia (DDH), etc.) were evaluated for both groups.\u0000Results: 1009 patients were included (n=481 LP, n=528 IP). The number of admissions was higher in IP between 1 and 2 years (p=0.02). The consultations of IP from the emergency department and other departments were statistically higher than those of LP (p<0.001). Fracture/complications and STT are the most common diagnoses in local and immigrant groups. The third most common diagnosis was DDH in LP and general examination in IP. Examinations with MRI and no radiological imaging were more frequent in IP than in LP. Conclusions: It is noteworthy that the number of admissions to O&T and consultations from other services is higher in IP than the LP. Increasing physicians' awareness of cultural differences and expectations and providing health education to immigrant families through professional translators in their preferred language can diminish the load on healthcare.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133004660","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Objective: The use of technological devices for more than a certain number of hours in daily life causes some anatomical changes in the human body. The aim of this study was to determine the changes that may occur in the range of motion in the wrist depending on the duration of computer use and to perform examinations on the wrist. Material and Method: In the study conducted on university students, a questionnaire was used to obtain demographic information, a tape measure, a manual muscle test, and a universal goniometer with a sensitivity of 1 degree, and measurements were made with 198 volunteer participants. The data and analysis of the study were performed and evaluated with SPSS (Statistical Program in Social Sciences) 25 program. Results: In this study conducted on university students, an increase in radial and ulnar deviation degrees due to computer use was found (p<0.05). A statistically significant difference was found between the groups (those who used computers for less than 3 hours and more than 3 hours) according to the E-sports (E: Electronic) status of the participants (p<0.05). There was no statistically significant difference between the groups (those who used computers for less than 3 hours and more than 3 hours) in wrist circumference measurement (p>0.05). Conclusion: We believe that knowing the radial and ulnar goniometric angles of the wrist will guide clinicians in wrist fractures and wrist analysis.
目的:在日常生活中,技术设备的使用时间超过一定时间,会引起人体的一些解剖变化。本研究的目的是确定手腕活动范围可能发生的变化,这取决于电脑使用的持续时间,并对手腕进行检查。材料与方法:在对大学生进行的研究中,采用问卷调查的方式获取人口统计信息,卷尺,手动肌肉测试,1度灵敏度的万能角计,共198名志愿者进行测量。本研究的数据和分析使用SPSS (Statistical Program in Social Sciences) 25程序进行和评估。结果:本研究以大学生为研究对象,发现电脑使用导致桡骨和尺侧偏度增加(p0.05)。结论:了解腕关节的桡尺角对临床医生进行腕关节骨折及腕关节分析具有指导意义。
{"title":"Üniversite Öğrencilerinde Bilgisayar Kullanım Süresinin Radial ve Ulnar Deviasyona Etkisi","authors":"Emre Demi̇rel, F. İnceoğlu, Gökçe BAĞCI UZUN, Anıl Kaya, Hıdır Pekmez","doi":"10.35440/hutfd.1188057","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1188057","url":null,"abstract":"Objective: The use of technological devices for more than a certain number of hours in daily life causes some anatomical changes in the human body. The aim of this study was to determine the changes that may occur in the range of motion in the wrist depending on the duration of computer use and to perform examinations on the wrist.\u0000Material and Method: In the study conducted on university students, a questionnaire was used to obtain demographic information, a tape measure, a manual muscle test, and a universal goniometer with a sensitivity of 1 degree, and measurements were made with 198 volunteer participants. The data and analysis of the study were performed and evaluated with SPSS (Statistical Program in Social Sciences) 25 program.\u0000Results: In this study conducted on university students, an increase in radial and ulnar deviation degrees due to computer use was found (p<0.05). A statistically significant difference was found between the groups (those who used computers for less than 3 hours and more than 3 hours) according to the E-sports (E: Electronic) status of the participants (p<0.05). There was no statistically significant difference between the groups (those who used computers for less than 3 hours and more than 3 hours) in wrist circumference measurement (p>0.05).\u0000Conclusion: We believe that knowing the radial and ulnar goniometric angles of the wrist will guide clinicians in wrist fractures and wrist analysis.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"11 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133022230","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Atriyal fibrilasyon günlük pratikte en sık karşılaştığımız aritmidir. Hipertansiyon atriyal fibrilasyon için bağımsız risk faktörüdür. P dalga dispersiyonu atriyal fibrilasyon öngörmede kabul görmüş non-invaziv parametrelerden biridir. Çalışmamızda maskeli hipertansiyon tanısı ile takip edilen hastalarda P dalga sürelerinin kontrol grubuna göre farklılık gösterip göstermediği incelemeyi amaçladık. Materyal Metod: Çalışmaya yaş ve cinsiyet açısından benzer 40 maskeli hipertansiyonu olan hasta ile 42 kontrol grubu olarak toplam 82 kişi alındı. Çalışmaya katılan bireylerin laboratuvar verileri ve elektrokardiyografi (EKG) parametreleri retrospektif olarak incelendi. Tüm katılımcıların EKG kayıtlarından P dalga süreleri hesaplandı. Bulgular: P dalga dispersiyon süresi (44,88±5,63 ms ve 38,38±6,21 ms) ve P maksimum süresi (127,28±4,19 ms ve 121,38±6,05 ms) maskeli hipertansiyon grubunda kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek saptandı (p<0,001). Maskeli hipertansiyon tanılı bireylerin vücut kitle indeksi değerleri (26,28±2,23 ve 24,9±2,89 p<0,05) kontrol grubuna göre istatistiksel olarak yüksek saptandı. Hastaların laboratuvar verileri arasında anlamlı fark saptanmamıştır. Sonuç: P dalga dispersiyonu ve P maksimum süresi maskeli hipertansiyonu bulunan hastalarda uzamıştır ve bu parametreler aritmi tahmini için kullanılabilir.
{"title":"Maskeli Hipertansiyon ve P Dalga Dispersiyonu Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi","authors":"Serhat Çalişkan, M. Atay, şenel altun","doi":"10.35440/hutfd.1127459","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1127459","url":null,"abstract":"Amaç: Atriyal fibrilasyon günlük pratikte en sık karşılaştığımız aritmidir. Hipertansiyon atriyal fibrilasyon için bağımsız risk faktörüdür. P dalga dispersiyonu atriyal fibrilasyon öngörmede kabul görmüş non-invaziv parametrelerden biridir. Çalışmamızda maskeli hipertansiyon tanısı ile takip edilen hastalarda P dalga sürelerinin kontrol grubuna göre farklılık gösterip göstermediği incelemeyi amaçladık. \u0000Materyal Metod: Çalışmaya yaş ve cinsiyet açısından benzer 40 maskeli hipertansiyonu olan hasta ile 42 kontrol grubu olarak toplam 82 kişi alındı. Çalışmaya katılan bireylerin laboratuvar verileri ve elektrokardiyografi (EKG) parametreleri retrospektif olarak incelendi. Tüm katılımcıların EKG kayıtlarından P dalga süreleri hesaplandı.\u0000Bulgular: P dalga dispersiyon süresi (44,88±5,63 ms ve 38,38±6,21 ms) ve P maksimum süresi (127,28±4,19 ms ve 121,38±6,05 ms) maskeli hipertansiyon grubunda kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek saptandı (p<0,001). Maskeli hipertansiyon tanılı bireylerin vücut kitle indeksi değerleri (26,28±2,23 ve 24,9±2,89 p<0,05) kontrol grubuna göre istatistiksel olarak yüksek saptandı. Hastaların laboratuvar verileri arasında anlamlı fark saptanmamıştır.\u0000Sonuç: P dalga dispersiyonu ve P maksimum süresi maskeli hipertansiyonu bulunan hastalarda uzamıştır ve bu parametreler aritmi tahmini için kullanılabilir.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"22 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125700434","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Ebelik, hayatın en kritik anlarında bilim, sanat ve etik değerleri bütünleştiren bir meslektir. Ebe ve ebelik mesleği kavramının geleceğin sağlık profesyonelleri tarafından nasıl anlaşıldığı önemlidir. Bu bağlamda, araştırmanın amacı ebelik bölümü öğrencilerinin ‘ebe’ ve ‘ebelik mesleği’ kavramına ilişkin sahip oldukları algıları ve anlam dünyasında nerede durduğunun metaforlar aracılığıyla ortaya çıkarmaktır. Materyal ve metod: Araştırma nitel araştırma yöntemi ve olgu bilim deseninde yürütülmüştür. Araştırmanın çalışma grubunu 2021-2022 öğretim yılının bahar döneminde öğrenim gören Mardin Artuklu Üniversitesi Ebelik bölümü öğrencileri oluşturmuştur. Araştırmanın verileri her öğrencinin, “Ebe, Ebelik mesleği/ ... gibidir/benzemektedir. Çünkü,...” cümlesini tamamlamasıyla elde edilmiştir. Araştırmaya 89 gönüllü öğrenci katılmıştır. Veriler içerik analizi ile çözümlenmiştir. Bulgular: Araştırmanın sonuçlarına göre öğrenciler ebe kavramına yönelik 39, ebe mesleğine yönelik 53 farklı metafor üretmişlerdir. Ebe metaforları “kutsal”, “ailenin bir üyesi”, “rehber”, “güçlü”, “yardımcı”, “çok yönlü” şeklinde altı kavramsal tema altında toplanmıştır. Ebelik mesleği ise “yol gösteren”, “spiritüel”, “ihtiyaç duyulan”, “kadim”, “çok yönlü” şeklinde beş tema altında açıklanmıştır. Sonuç: Ebelik mesleği anne ve bebek sağlığını geliştirmede temel bir disiplin olduğu için öğrencilerin ebe ve ebelik mesleği algıları oldukça önemlidir.
{"title":"Metaphors of Midwifery Students about the Concepts of “Midwife” And “Midwifery Profession”","authors":"Yeşim Yeşil, Hıdır Apak","doi":"10.35440/hutfd.1252800","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1252800","url":null,"abstract":"Amaç: Ebelik, hayatın en kritik anlarında bilim, sanat ve etik değerleri bütünleştiren bir meslektir. Ebe ve ebelik mesleği kavramının geleceğin sağlık profesyonelleri tarafından nasıl anlaşıldığı önemlidir. Bu bağlamda, araştırmanın amacı ebelik bölümü öğrencilerinin ‘ebe’ ve ‘ebelik mesleği’ kavramına ilişkin sahip oldukları algıları ve anlam dünyasında nerede durduğunun metaforlar aracılığıyla ortaya çıkarmaktır.\u0000Materyal ve metod: Araştırma nitel araştırma yöntemi ve olgu bilim deseninde yürütülmüştür. Araştırmanın çalışma grubunu 2021-2022 öğretim yılının bahar döneminde öğrenim gören Mardin Artuklu Üniversitesi Ebelik bölümü öğrencileri oluşturmuştur. Araştırmanın verileri her öğrencinin, “Ebe, Ebelik mesleği/ ... gibidir/benzemektedir. Çünkü,...” cümlesini tamamlamasıyla elde edilmiştir. Araştırmaya 89 gönüllü öğrenci katılmıştır. Veriler içerik analizi ile çözümlenmiştir.\u0000Bulgular: Araştırmanın sonuçlarına göre öğrenciler ebe kavramına yönelik 39, ebe mesleğine yönelik 53 farklı metafor üretmişlerdir. Ebe metaforları “kutsal”, “ailenin bir üyesi”, “rehber”, “güçlü”, “yardımcı”, “çok yönlü” şeklinde altı kavramsal tema altında toplanmıştır. Ebelik mesleği ise “yol gösteren”, “spiritüel”, “ihtiyaç duyulan”, “kadim”, “çok yönlü” şeklinde beş tema altında açıklanmıştır.\u0000Sonuç: Ebelik mesleği anne ve bebek sağlığını geliştirmede temel bir disiplin olduğu için öğrencilerin ebe ve ebelik mesleği algıları oldukça önemlidir.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"87 20 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126298930","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
E. Duran, O. Binici, A. Atlas, V. Pehlivan, B. Pehlivan, Evren Büyükfırat, Hakim Çeli̇k, M. A. Karahan
Amaç: Akrep sokmalarına bağlı olarak oluşan zehirlenmeler ve getirdiği sonuçlar dünyada güncelliğini koruyan sağlık problemlerindendir. Akrep sokmaları bölgemizde, özellikle ilimiz ve çevresinde yaygın olarak görülmektedir. Dünyada tanımlanmış olan 1500’den fazla akrep türünün sadece birkaç tanesi çok zehirlidir ve Türkiye’de 15 tür akrep bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu çalışmada akrep sokması nedeniyle hastanemiz yoğun bakım ünitesi (YBÜ)’de takip ettiğimiz hastaların demografik verileri, epidemiyolojik, klinik özellikleri ve sonuçları değerlendirildi. Materyal ve metod: Etik kurul onayı (HRÜ/23.03.11) alındıktan sonra Ocak 2013- Ocak 2023 tarihleri arasında Harran Üniversitesi Hastanesinde akrep sokması ön tanısıyla takip ve tedavi edilen hastaların arşiv verileri değerlendirildi. Sistemik belirti gösteren ve özellik arz eden erişkin hastalarla ilgili genel YBÜ’ deki tedavi yaklaşımları, epidemiyolojik ve klinik sonuçlar değerlendirildi. Bulgular: Çalışmamıza dahil edilen, akrep sokması tanısıyla hastanemizde tedavi gören 1493 hastanın 910’u >17 yaş hastalardı. Bunların da 74’ü üçüncü seviye YBÜ’ de tedavi gören hastalardı. Erişkin YBÜ’ de tedavi gören hastaların %25,7’si (n= 19) erkek, %74,3’ü (n=55) kadındı. Hastaların yaşı 18 ile 88 arasında değişmekteydi. Kadın hastaların %43,6’sı (n=24) gebeydi. En sık görülen semptom, lokal ağrı (%98,6, n=73) idi. Çoğunlukla alt (%52,7) ve üst (%44,6) ekstremitelerin etkilendiği görüldü. Hastaların %70,3’ü (n=52) profilaktik amaçlı tetanoz antiserum, %56,8’si (n=42) anti-venom tedavisi aldı. Gebe hastalara ağrı kesici olarak intravenöz parasetamol uygulandı. Gebe hastalara hastaneye yatışta ve taburculuk öncesi obstetrik USG yapılmış olup herhangi bir komplikasyona rastlanılmadan şifayla taburcu edildi. Hastaların tamamının şifayla taburcu edildiği görüldü. Sonuç: Akrep sokmasına bağlı sistemik belirtileri olan ve gebelik gibi özellik arz eden durumu olan hastaların, YBÜ’de yakın takip ve tedavisi, ölüm oranlarının azaltılmasına katkı sağlayabilir. Akrep sokmalarına kırsal bölgelerde özellikle kadın hastalarda ve gebelerde sıklıkla rastlanılmaktadır. Bunun, bölgemizdeki tarım alanlarında çoğunlukla 15-49 yaş kadınların çalışmasına bağlı olabileceğini düşünmekteyiz. Bu sonuçların, yapılacak daha geniş kapsamlı halk sağlığı çalışmalarıyla desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
{"title":"Approach to Scorpion Stings in our General Intensive Care Unit in Şanlıurfa","authors":"E. Duran, O. Binici, A. Atlas, V. Pehlivan, B. Pehlivan, Evren Büyükfırat, Hakim Çeli̇k, M. A. Karahan","doi":"10.35440/hutfd.1268102","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1268102","url":null,"abstract":"Amaç: Akrep sokmalarına bağlı olarak oluşan zehirlenmeler ve getirdiği sonuçlar dünyada güncelliğini koruyan sağlık problemlerindendir. Akrep sokmaları bölgemizde, özellikle ilimiz ve çevresinde yaygın olarak görülmektedir. Dünyada tanımlanmış olan 1500’den fazla akrep türünün sadece birkaç tanesi çok zehirlidir ve Türkiye’de 15 tür akrep bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu çalışmada akrep sokması nedeniyle hastanemiz yoğun bakım ünitesi (YBÜ)’de takip ettiğimiz hastaların demografik verileri, epidemiyolojik, klinik özellikleri ve sonuçları değerlendirildi.\u0000Materyal ve metod: Etik kurul onayı (HRÜ/23.03.11) alındıktan sonra Ocak 2013- Ocak 2023 tarihleri arasında Harran Üniversitesi Hastanesinde akrep sokması ön tanısıyla takip ve tedavi edilen hastaların arşiv verileri değerlendirildi. Sistemik belirti gösteren ve özellik arz eden erişkin hastalarla ilgili genel YBÜ’ deki tedavi yaklaşımları, epidemiyolojik ve klinik sonuçlar değerlendirildi. \u0000Bulgular: Çalışmamıza dahil edilen, akrep sokması tanısıyla hastanemizde tedavi gören 1493 hastanın 910’u >17 yaş hastalardı. Bunların da 74’ü üçüncü seviye YBÜ’ de tedavi gören hastalardı. Erişkin YBÜ’ de tedavi gören hastaların %25,7’si (n= 19) erkek, %74,3’ü (n=55) kadındı. Hastaların yaşı 18 ile 88 arasında değişmekteydi. Kadın hastaların %43,6’sı (n=24) gebeydi. En sık görülen semptom, lokal ağrı (%98,6, n=73) idi. Çoğunlukla alt (%52,7) ve üst (%44,6) ekstremitelerin etkilendiği görüldü.\u0000Hastaların %70,3’ü (n=52) profilaktik amaçlı tetanoz antiserum, %56,8’si (n=42) anti-venom tedavisi aldı. Gebe hastalara ağrı kesici olarak intravenöz parasetamol uygulandı. Gebe hastalara hastaneye yatışta ve taburculuk öncesi obstetrik USG yapılmış olup herhangi bir komplikasyona rastlanılmadan şifayla taburcu edildi. Hastaların tamamının şifayla taburcu edildiği görüldü.\u0000Sonuç: Akrep sokmasına bağlı sistemik belirtileri olan ve gebelik gibi özellik arz eden durumu olan hastaların, YBÜ’de yakın takip ve tedavisi, ölüm oranlarının azaltılmasına katkı sağlayabilir. Akrep sokmalarına kırsal bölgelerde özellikle kadın hastalarda ve gebelerde sıklıkla rastlanılmaktadır. Bunun, bölgemizdeki tarım alanlarında çoğunlukla 15-49 yaş kadınların çalışmasına bağlı olabileceğini düşünmekteyiz. Bu sonuçların, yapılacak daha geniş kapsamlı halk sağlığı çalışmalarıyla desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"3 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126316886","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu çalışmada, ADAMTS9 ve ADAMT15’ in psoriasis (PsO) ve psoriatik artrit (PsA) hastalarının periferik kan mononükleer hücrelerindeki (PBMC) mRNA ekspresyon düzeylerini ve bu genlerin ekspresyonlarının regülasyonunda TNF-α/MAPK ve IL-1β/NFkB sinyal yolaklarının etkilerini araştırmayı amaçladık. Materyal ve metod: 15 PsO ve 15 PsA hastaları ile 15 sağlıklı birey (kontrol) çalışmaya dahil edildi. PBMC hücreleri venöz kandan izole edildikten sonra, ADAMTS9 ve ADAMTS15 mRNA ekspresyon düzeyleri Eş Zamanlı-Kantitatif qPCR (RT-qPCR) ile ölçüldü. Bulgular: PBMC hücrelerinde ADAMTS9 mRNA ekspresyonunun gruplar arasında farklılık göstermediği, ADAMTS15 mRNA ekspresyon düzeyinin ise PsA grubunda kontrol ve PsO gruplarına oranla önemli bir artış gösterdiği bulunmştur. TNF-α stimülasyonu sonucu ADAMTS9 mRNA ekspresyonunun kontrol ve PsA gruplarında değişmediği, ancak PsO grubunda azalış gösterdiği gözlemlenmiştir. ADAMTS15 mRNA ekspresyonunun ise TNF-α stimülasyonu sonucu kontrol grubunda artış gösterdiği ancak PsO ve PsA gruplarında değişmediği saptanmıştır. TNF-α yanıtının oluşması ve buna bağlı ADAMTS9 ve ADAMTS15 mRNA ekpresyonundaki değişikliklerin MAP kinaz genleri (Erk1/2, p38 ve JNK) tarafından regüle edildiği ortaya konmuştur. IL-1β stimülasyonunun ADAMTS9 ekspresyonunda farklılık oluşturmadığı, ADAMTS15 mRNA ekspresyonunda ise sadece PsA grubunda azalmaya neden olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, IL-1β yanıtının oluşması ve ADAMTS15 ekspresyonun regülasyonunda NFkB sinyal molekünün etkili olduğu bulunmuştur. Sonuç: PsA hastalarının PBMC hücrelerinde artış gösteren ADAMTS15 mRNA ekresyonu IL-1β/NFkB sinyal yolağı tarafından regüle edilmektedir. ADAMTS15 mRNA ekspresyon düzeyindeki artış PsA patogenezinde rol oynayabilir. Ayrıca, ADAMS15 mRNA ekspresyon düzeyinin PsO hastaları için PsA gelişim riskinin takibinde önemli bir biyobelirteç olarak kullanılabilme potansiyeli vardır.
{"title":"Psoriasis ve Psoriatik Artrit Hastalarında ADAMTS9 ve ADAMTS15 mRNA Ekspresyon Düzeylerinin Araştırılması","authors":"Mehmet Ali Teki̇n, Sevgi İRTEGÜN KANDEMİR","doi":"10.35440/hutfd.1253551","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1253551","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmada, ADAMTS9 ve ADAMT15’ in psoriasis (PsO) ve psoriatik artrit (PsA) hastalarının periferik kan mononükleer hücrelerindeki (PBMC) mRNA ekspresyon düzeylerini ve bu genlerin ekspresyonlarının regülasyonunda TNF-α/MAPK ve IL-1β/NFkB sinyal yolaklarının etkilerini araştırmayı amaçladık.\u0000Materyal ve metod: 15 PsO ve 15 PsA hastaları ile 15 sağlıklı birey (kontrol) çalışmaya dahil edildi. PBMC hücreleri venöz kandan izole edildikten sonra, ADAMTS9 ve ADAMTS15 mRNA ekspresyon düzeyleri Eş Zamanlı-Kantitatif qPCR (RT-qPCR) ile ölçüldü.\u0000Bulgular: PBMC hücrelerinde ADAMTS9 mRNA ekspresyonunun gruplar arasında farklılık göstermediği, ADAMTS15 mRNA ekspresyon düzeyinin ise PsA grubunda kontrol ve PsO gruplarına oranla önemli bir artış gösterdiği bulunmştur. TNF-α stimülasyonu sonucu ADAMTS9 mRNA ekspresyonunun kontrol ve PsA gruplarında değişmediği, ancak PsO grubunda azalış gösterdiği gözlemlenmiştir. ADAMTS15 mRNA ekspresyonunun ise TNF-α stimülasyonu sonucu kontrol grubunda artış gösterdiği ancak PsO ve PsA gruplarında değişmediği saptanmıştır. TNF-α yanıtının oluşması ve buna bağlı ADAMTS9 ve ADAMTS15 mRNA ekpresyonundaki değişikliklerin MAP kinaz genleri (Erk1/2, p38 ve JNK) tarafından regüle edildiği ortaya konmuştur. IL-1β stimülasyonunun ADAMTS9 ekspresyonunda farklılık oluşturmadığı, ADAMTS15 mRNA ekspresyonunda ise sadece PsA grubunda azalmaya neden olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, IL-1β yanıtının oluşması ve ADAMTS15 ekspresyonun regülasyonunda NFkB sinyal molekünün etkili olduğu bulunmuştur. \u0000\u0000\u0000Sonuç: PsA hastalarının PBMC hücrelerinde artış gösteren ADAMTS15 mRNA ekresyonu IL-1β/NFkB sinyal yolağı tarafından regüle edilmektedir. ADAMTS15 mRNA ekspresyon düzeyindeki artış PsA patogenezinde rol oynayabilir. Ayrıca, ADAMS15 mRNA ekspresyon düzeyinin PsO hastaları için PsA gelişim riskinin takibinde önemli bir biyobelirteç olarak kullanılabilme potansiyeli vardır.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"115 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123986342","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Background: We aimed to determine factors affecting mortality and survival after Percutaneous endoscopic gastrostomy (PEG) in patients who were hospitalized in the neurology intensive care unit during the coronavirus disease-2019 (COVID-19) pandemic Materials and Methods: The clinical and demographic data of 29 patients aged 18 years and older who received PEG tube insertion during hospitalization in the Neurology Intensive Care Unit of XXX Hospital, Turkey, between February 2020 and May 2021 were examined retrospectively. Patients’ demographics, clinical characteristics, and survival status were recorded. Results: We included 29 patients (16 females and 13 males) into our study. Median age was 71 (33–89) years among survivors and 75.5 (48–90) years among those who died. The groups were similar with respect to age (p = 0.119) and sex (p = 0.806). Mortality rate after PEG insertion was 66%. Mean overall survival after PEG tube insertion was 129.49 days (95% CI: 91.21–167.78). Cox regression revealed that having multiple comorbidities increased the likelihood of mortality by 2.822-fold (95% CI: 1.001–7.968, p = 0.049). Conclusions: These findings show that having multiple comorbidities was the most important factor associated with mortality among PEG recipients who were admitted to the Neurology Intensive Care Unit during the COVID-19 pandemic. Since multiple comorbidities cause shorter survival, it appears that the decision to insert PEG tubes must be made extremely cautiously among these patients. However, more comprehensive studies should be conducted to clarify the effect of COVID-19 on mortality rates and survival time after PEG.
{"title":"Nöroloji Yoğun Bakım Ünitesindeki Hastalarda Perkütan Endoskopik Gastrostomi Sonrası Sağkalım","authors":"M. A. Bereketoğlu, Cemile Haki̇","doi":"10.35440/hutfd.1188554","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1188554","url":null,"abstract":"Background: We aimed to determine factors affecting mortality and survival after Percutaneous endoscopic gastrostomy (PEG) in patients who were hospitalized in the neurology intensive care unit during the coronavirus disease-2019 (COVID-19) pandemic \u0000Materials and Methods: The clinical and demographic data of 29 patients aged 18 years and older who received PEG tube insertion during hospitalization in the Neurology Intensive Care Unit of XXX Hospital, Turkey, between February 2020 and May 2021 were examined retrospectively. Patients’ demographics, clinical characteristics, and survival status were recorded.\u0000Results: We included 29 patients (16 females and 13 males) into our study. Median age was 71 (33–89) years among survivors and 75.5 (48–90) years among those who died. The groups were similar with respect to age (p = 0.119) and sex (p = 0.806). Mortality rate after PEG insertion was 66%. Mean overall survival after PEG tube insertion was 129.49 days (95% CI: 91.21–167.78). Cox regression revealed that having multiple comorbidities increased the likelihood of mortality by 2.822-fold (95% CI: 1.001–7.968, p = 0.049).\u0000Conclusions: These findings show that having multiple comorbidities was the most important factor associated with mortality among PEG recipients who were admitted to the Neurology Intensive Care Unit during the COVID-19 pandemic. Since multiple comorbidities cause shorter survival, it appears that the decision to insert PEG tubes must be made extremely cautiously among these patients. However, more comprehensive studies should be conducted to clarify the effect of COVID-19 on mortality rates and survival time after PEG.","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"169 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124704581","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Faruk Pirinççioğlu, Sıdıka Baziki Çetin, Mehmet Asoğlu
Amaç: Bipolar bozukluğun gidişatını belirlediği düşünülen aile faktörlerinin çoğunluğu duygu dışa vurumu kavramı içinde incelenmektedir. Zihin kuramı kavramı, diğer kişilerin duygularını, niyetlerini, anlayıp tahmin etme ve zihinsel olarak bunları temsil edebilme becerisidir. Bu araştırmada bipolar bozukluk tanılı hasta yakınlarının duygu dışa vurumlarının ve zihin kuramı işlevlerinin saptanması ve bunların hastaların işlevselliği ile olan ilişkisinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Materyal ve metod: Araştırmaya DSM-5 (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) tanı kriterlerine göre bipolar bozukluk tanısı konulan 95 hasta ve aynı sayıda hasta yakını dahil edildi. Bipolar bozukluk tanılı Hastalarla hasta yakınlarını değerlendirmek için sosyodemografik ve klinik veri formu uygulandı. Hasta yakınlarına, zihin kuramı becerilerini değerlendirmek için gözlerden zihin okuma testi ve duygu dışa vurum ölçeği kullanıldı. Hastaların işlevselliğini değerlendirmek için ise kısa işlevsellik değerlendirme ölçeği uygulandı. Bulgular: Çalışmada hasta yakınlarının gözlerden zihin okuma test puanları ile duygu dışa vurum ölçek puanları arasında negatif yönde anlamlı bir korelasyon tespit edilmiştir. Hasta yakınlarının gözlerden zihin okuma test puanları ile hastaların kısa işlevsellik değerlendirme ölçeği puanları arsında negatif yönde anlamlı bir korelasyon tespit edilmiştir. Hasta yakınlarının duygu dışa vurum ölçek puanları ile hastaların kısa işlevsellik değerlendirme ölçeği puanları arasında pozitif yönde anlamlı bir korelasyon tespit edilmiştir. Sonuç: Çalışma sonucunda hasta yakınlarının gözlerden zihin okuma testi ile belirlenen zihin kuramı becerileri ne kadar iyiyse hastaya olan duygu dışa vurumlarının anlamlı derecede düşük olduğu, hasta yakınlarının gözlerden zihin okuma testi ile belirlenen zihin kuramı becerileri ne kadar kötü ise hastaya olan duygu dışa vurumlarının anlamlı derecede yüksek olduğu belirlenmiştir
{"title":"Relation of Emotion Expression of Relatives of Patients with Bipolar Disorder with Mental Theory Skills","authors":"Faruk Pirinççioğlu, Sıdıka Baziki Çetin, Mehmet Asoğlu","doi":"10.35440/hutfd.1261331","DOIUrl":"https://doi.org/10.35440/hutfd.1261331","url":null,"abstract":"Amaç: \u0000 Bipolar bozukluğun gidişatını belirlediği düşünülen aile faktörlerinin çoğunluğu duygu dışa vurumu kavramı içinde incelenmektedir. Zihin kuramı kavramı, diğer kişilerin duygularını, niyetlerini, anlayıp tahmin etme ve zihinsel olarak bunları temsil edebilme becerisidir. Bu araştırmada bipolar bozukluk tanılı hasta yakınlarının duygu dışa vurumlarının ve zihin kuramı işlevlerinin saptanması ve bunların hastaların işlevselliği ile olan ilişkisinin incelenmesi amaçlanmaktadır.\u0000Materyal ve metod:\u0000 Araştırmaya DSM-5 (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) tanı kriterlerine göre bipolar bozukluk tanısı konulan 95 hasta ve aynı sayıda hasta yakını dahil edildi. Bipolar bozukluk tanılı Hastalarla hasta yakınlarını değerlendirmek için sosyodemografik ve klinik veri formu uygulandı. Hasta yakınlarına, zihin kuramı becerilerini değerlendirmek için gözlerden zihin okuma testi ve duygu dışa vurum ölçeği kullanıldı. Hastaların işlevselliğini değerlendirmek için ise kısa işlevsellik değerlendirme ölçeği uygulandı. \u0000Bulgular: \u0000 Çalışmada hasta yakınlarının gözlerden zihin okuma test puanları ile duygu dışa vurum ölçek puanları arasında negatif yönde anlamlı bir korelasyon tespit edilmiştir. Hasta yakınlarının gözlerden zihin okuma test puanları ile hastaların kısa işlevsellik değerlendirme ölçeği puanları arsında negatif yönde anlamlı bir korelasyon tespit edilmiştir. Hasta yakınlarının duygu dışa vurum ölçek puanları ile hastaların kısa işlevsellik değerlendirme ölçeği puanları arasında pozitif yönde anlamlı bir korelasyon tespit edilmiştir.\u0000Sonuç:\u0000 Çalışma sonucunda hasta yakınlarının gözlerden zihin okuma testi ile belirlenen zihin kuramı becerileri ne kadar iyiyse hastaya olan duygu dışa vurumlarının anlamlı derecede düşük olduğu, hasta yakınlarının gözlerden zihin okuma testi ile belirlenen zihin kuramı becerileri ne kadar kötü ise hastaya olan duygu dışa vurumlarının anlamlı derecede yüksek olduğu belirlenmiştir","PeriodicalId":117847,"journal":{"name":"Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"34 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126811105","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}