Sanayi ve teknolojik alandaki gelişmeler sonucunda sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı meydana getirilmesi, çalışma yaşamında temel ve en önemli unsurlardan biri haline gelmiştir. İş Sağlığı ve Güvenliği kültürünün oluşturulması ve geliştirilmesi, dünya çapında bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sayede toplumsal farkındalığın sağlanması ve bilinç düzeyinin artışı sağlanabilmekte, iş kazaları ve meslek hastalıkları çok büyük oranda engellenebilmektedir. İş sağlığı ve güvenliği uçak bakım ve onarım atölyeleri ve bu çalışmaların yürütüldüğü tüm alanlarda hayati öneme sahiptir. Uçak teknisyenleri ve diğer çalışanlar zor ve oldukça riskli şartlarda çalışmakta olup uçak bakım ve onarım alanında iş sağlığı ve güvenliği kriterlerinin gerçek manada ve verimli biçimde uygulanması hem çalışan güvenliği hem de iş süreçlerinin emniyeti açısından son derece önemlidir. Bu çalışmada uçak bakım ve onarım hangarlarında mevcut ya da muhtemel olan tehlike ve risklerin tespit edilmesi, bunlar için alınabilecek tedbirlerin ortaya konması amaçlanmaktadır. Bu çerçevede bakım ve onarım faaliyetlerinin yürütüldüğü alanlarda hâlihazırdaki riskler üzerine araştırma ve tespitlere yer verilmektedir. Bu alanda yapılan araştırmalarda yüksekte çalışma, gürültü, titreşim, kimyasal malzeme kullanımı, haberleşme eksiklikleri ve iletişimsel sorunlar gibi hayati riskler bulunmakta olup bunlara yönelik önlemlerin alınması hayati önem taşımaktadır.
{"title":"Uçak Bakım-Onarım Hangarlarında İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamaları ve Etkileri","authors":"Şule Şimşek, H. Uslu","doi":"10.31590/ejosat.1213814","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1213814","url":null,"abstract":"Sanayi ve teknolojik alandaki gelişmeler sonucunda sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı meydana getirilmesi, çalışma yaşamında temel ve en önemli unsurlardan biri haline gelmiştir. İş Sağlığı ve Güvenliği kültürünün oluşturulması ve geliştirilmesi, dünya çapında bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sayede toplumsal farkındalığın sağlanması ve bilinç düzeyinin artışı sağlanabilmekte, iş kazaları ve meslek hastalıkları çok büyük oranda engellenebilmektedir. İş sağlığı ve güvenliği uçak bakım ve onarım atölyeleri ve bu çalışmaların yürütüldüğü tüm alanlarda hayati öneme sahiptir. Uçak teknisyenleri ve diğer çalışanlar zor ve oldukça riskli şartlarda çalışmakta olup uçak bakım ve onarım alanında iş sağlığı ve güvenliği kriterlerinin gerçek manada ve verimli biçimde uygulanması hem çalışan güvenliği hem de iş süreçlerinin emniyeti açısından son derece önemlidir. Bu çalışmada uçak bakım ve onarım hangarlarında mevcut ya da muhtemel olan tehlike ve risklerin tespit edilmesi, bunlar için alınabilecek tedbirlerin ortaya konması amaçlanmaktadır. Bu çerçevede bakım ve onarım faaliyetlerinin yürütüldüğü alanlarda hâlihazırdaki riskler üzerine araştırma ve tespitlere yer verilmektedir. Bu alanda yapılan araştırmalarda yüksekte çalışma, gürültü, titreşim, kimyasal malzeme kullanımı, haberleşme eksiklikleri ve iletişimsel sorunlar gibi hayati riskler bulunmakta olup bunlara yönelik önlemlerin alınması hayati önem taşımaktadır.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"45 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-02-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"86283071","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Nanopartikül içeren çalışmalardaki tutarsız sonuçların oluşumunda nanomalzemelerin nasıl tanımlanacağı konusunda süregelen belirsizliklere ek olarak başta örnek hazırlama ve fizikokimyasal karakterizasyon olmak üzere nano-yapılı sistemlerin analizlerine ilişkin stratejilerin farklı nanopartiküller için spesifik olarak bilinmemesi ve uygulanmaması gibi etmenler rol oynamaktadır. Bu çalışmada dental uygulamalarda sıklıkla kullanılan kalsiyum fostat yapılı seramik nanotozların fizikokimyasal karakterizasyonuna ilişkin teknik hususların tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu nanopartiküller Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM), Dinamik Işık Saçılımı (DLS), Brunauer, Emmet ve Teller (BET), X-Işınları Kırınımı (XRD) ve Termogravimetrik Analiz ve Differansiyel Termal Analiz (TGA/DTA) teknikleri yardımıyla detaylı olarak karakterize edilmiştir. SEM ve DLS boyut analizleri incelendiğinde nanopartiküllerin homojen olmayan bir boyut dağılımına sahip olduğu anlaşılmaktadır. BET yüzey analizi daha küçük parçacık boyutuna sahip nanopartiküllerin daha yüksek yüzey alanına sahip olduğunu doğrulamıştır. Zeta potansiyel ölçümleri nanopartiküllerin nötr pH’da negatif potansiyele sahip olduğunu (< -16 mV) ancak bu değerin partiküllerin stabil olarak kabul edildiği -30 mV’den az olması dolayısıyla dağılımlarının kararlı olmadığını ortaya koymuştur. TGA analizi yapılarak nanopartiküllerin 900 C’ye kadar dayanıklı olduğu gözlenmiştir. Elde edilen XRD pikleri nanopartiküllere ait karakteristik piklerdir ve literatür ile uyumludur. Ölçülen BET yüzey alanı değerleri tedarikçi tarafından sağlanan değerlerden 2─3 kat daha fazladır. Tüm bu ölçümler nanopartiküllerin karakteristik özelliklerinin belirlenmesinde tedarikçinin verilerine bağlı kalınmamasının ve detaylı karakterizasyon yöntemlerine başvurulmasının gerekliliğini ortaya koymuştur.
{"title":"Seramik Nanotozların Fizikokimyasal Karakterizasyonu","authors":"Ceyda ÖKSEL KARAKUŞ, Aysel Tomak","doi":"10.31590/ejosat.1054927","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1054927","url":null,"abstract":"Nanopartikül içeren çalışmalardaki tutarsız sonuçların oluşumunda nanomalzemelerin nasıl tanımlanacağı konusunda süregelen belirsizliklere ek olarak başta örnek hazırlama ve fizikokimyasal karakterizasyon olmak üzere nano-yapılı sistemlerin analizlerine ilişkin stratejilerin farklı nanopartiküller için spesifik olarak bilinmemesi ve uygulanmaması gibi etmenler rol oynamaktadır. Bu çalışmada dental uygulamalarda sıklıkla kullanılan kalsiyum fostat yapılı seramik nanotozların fizikokimyasal karakterizasyonuna ilişkin teknik hususların tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu nanopartiküller Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM), Dinamik Işık Saçılımı (DLS), Brunauer, Emmet ve Teller (BET), X-Işınları Kırınımı (XRD) ve Termogravimetrik Analiz ve Differansiyel Termal Analiz (TGA/DTA) teknikleri yardımıyla detaylı olarak karakterize edilmiştir. SEM ve DLS boyut analizleri incelendiğinde nanopartiküllerin homojen olmayan bir boyut dağılımına sahip olduğu anlaşılmaktadır. BET yüzey analizi daha küçük parçacık boyutuna sahip nanopartiküllerin daha yüksek yüzey alanına sahip olduğunu doğrulamıştır. Zeta potansiyel ölçümleri nanopartiküllerin nötr pH’da negatif potansiyele sahip olduğunu (< -16 mV) ancak bu değerin partiküllerin stabil olarak kabul edildiği -30 mV’den az olması dolayısıyla dağılımlarının kararlı olmadığını ortaya koymuştur. TGA analizi yapılarak nanopartiküllerin 900 C’ye kadar dayanıklı olduğu gözlenmiştir. Elde edilen XRD pikleri nanopartiküllere ait karakteristik piklerdir ve literatür ile uyumludur. Ölçülen BET yüzey alanı değerleri tedarikçi tarafından sağlanan değerlerden 2─3 kat daha fazladır. Tüm bu ölçümler nanopartiküllerin karakteristik özelliklerinin belirlenmesinde tedarikçinin verilerine bağlı kalınmamasının ve detaylı karakterizasyon yöntemlerine başvurulmasının gerekliliğini ortaya koymuştur.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"21 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-02-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"82717334","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
F. Aslan, Ceylin Alperen, N. Cinperi, U. K. Şahi̇n
Natural dyestuffs, which took the place of synthetic dyestuffs in the past, have started to be used consciously again thanks to the increasing understanding of 'environmentally friendly textile'. These natural dyestuffs are mostly obtained from plants or food waste. Coffee is the most consumed nutrient in the world after water. Therefore, there is a lot of waste of coffee in nature and it contains pigments that give it its natural color. In this study, products with different fiber contents (100% cotton, 98% cotton 2% elastane, 80% cotton 20% recycled cotton) were dyed using coffee waste, and different mordant substances (aluminum sulfate, chitosan, quetemary ammonium compounds). It has been tried to reduce the amount of coffee waste used by dyeing with coffee wastes at different rates by weight (1/1, 2/1, 4/1, 8/1). Thus, it is aimed to provide less waste to the environment and to increase the color efficiency by making a more sustainable dyeing process. In addition, it is aimed to give a new direction to the denim sector by improving the rubbing and washing fastness values of dyed products. As a result of the studies, products with a product weight/coffee waste weight ratio of 8/1 were obtained with high crocking and washing fastnesses and without major losses in color tone.
{"title":"The Effect of Blend, Mordant and Waste Ratio on Dyeing of Denim Products with Coffee Waste","authors":"F. Aslan, Ceylin Alperen, N. Cinperi, U. K. Şahi̇n","doi":"10.31590/ejosat.1243227","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1243227","url":null,"abstract":"Natural dyestuffs, which took the place of synthetic dyestuffs in the past, have started to be used consciously again thanks to the increasing understanding of 'environmentally friendly textile'. These natural dyestuffs are mostly obtained from plants or food waste. Coffee is the most consumed nutrient in the world after water. Therefore, there is a lot of waste of coffee in nature and it contains pigments that give it its natural color. In this study, products with different fiber contents (100% cotton, 98% cotton 2% elastane, 80% cotton 20% recycled cotton) were dyed using coffee waste, and different mordant substances (aluminum sulfate, chitosan, quetemary ammonium compounds). It has been tried to reduce the amount of coffee waste used by dyeing with coffee wastes at different rates by weight (1/1, 2/1, 4/1, 8/1). Thus, it is aimed to provide less waste to the environment and to increase the color efficiency by making a more sustainable dyeing process. In addition, it is aimed to give a new direction to the denim sector by improving the rubbing and washing fastness values of dyed products. As a result of the studies, products with a product weight/coffee waste weight ratio of 8/1 were obtained with high crocking and washing fastnesses and without major losses in color tone.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"20 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-02-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"83691802","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ceylin Alperen, F. Aslan, N. Cinperi, U. K. Şahi̇n
Denim products are still popular today, as they provide wearing comfort and a sense of specialness to those who wear them. The most important factor that makes it popular is the denim washing processes that give the final appearance to denim products. Permanganate and stone washing processes are two of the most frequently applied methods in washing processes. Although the chemical potassium permanganate provides a good bleaching effect, it is a harsh chemical that is harmful to human health and to the environment. In this study, it is aimed to eliminate the stone and permanganate used in denim washing process by imparting the snow washing process, which is also available in our company, and to eliminate the environmental pollution caused by permanganate and stone, and thus lower the problems affecting manpower. It is aimed to find a solution to the problems of loss of strength in the product, tearing in the belt parts, the formation of broken traces and the presence of stone fragments in the wastewater by performing the permanganate and stone-free ecological snow washing process without permanganate and stone. After completion of the process, the physical performance of the products (tensile strength, tear strength and stretch & growth) were tested, and color removal effectiveness was observed, and thus the effects of the snow washing process on the performance properties of the denim product were examined. It has been observed that the desired effect as well as the strength values are in accordance with the standards.
{"title":"Development of Permanganate-Free and Stone-Free Ecological Snow Washing Process for Denim Products","authors":"Ceylin Alperen, F. Aslan, N. Cinperi, U. K. Şahi̇n","doi":"10.31590/ejosat.1243225","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1243225","url":null,"abstract":"Denim products are still popular today, as they provide wearing comfort and a sense of specialness to those who wear them. The most important factor that makes it popular is the denim washing processes that give the final appearance to denim products. Permanganate and stone washing processes are two of the most frequently applied methods in washing processes. Although the chemical potassium permanganate provides a good bleaching effect, it is a harsh chemical that is harmful to human health and to the environment. In this study, it is aimed to eliminate the stone and permanganate used in denim washing process by imparting the snow washing process, which is also available in our company, and to eliminate the environmental pollution caused by permanganate and stone, and thus lower the problems affecting manpower. It is aimed to find a solution to the problems of loss of strength in the product, tearing in the belt parts, the formation of broken traces and the presence of stone fragments in the wastewater by performing the permanganate and stone-free ecological snow washing process without permanganate and stone. After completion of the process, the physical performance of the products (tensile strength, tear strength and stretch & growth) were tested, and color removal effectiveness was observed, and thus the effects of the snow washing process on the performance properties of the denim product were examined. It has been observed that the desired effect as well as the strength values are in accordance with the standards.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"12 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-02-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"83554050","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Expansive soils are found in many parts of the world that are especially arid and semi-arid regions. They have caused several damages of lightweight structures for decades. For this reason, a more suitable foundation type should be selected and designed for the lightweight structures built on these soils. For example, the application of belled shaft foundation at expansive soil layer is preferable method in practice. However, one of the worst cases at the design of this foundation is accepted that the swelling of expansive soil placed in active zone. Therefore, this condition should be taken into account at the design process of this foundation. In this study, the diameter of belled shaft was separately determined with respect to some factors such as the diameter of shaft, the depth of active zone, the friction angle between shaft and soil, and the ratio between the undrained cohesion of soil at stable zone and the swelling pressure of expansive soil placed in active zone. In the calculation process, four different shaft diameters that are 0.3 m, 0. 45 m, 0.60 m, and 0.75 m were utilized. Also the depth of active zone that started from 1.5 m to 15 m was specified. To sum up, the optimum shaft diameter was found as 0.45 m.
{"title":"Determination of Diameter of Belled Shafts with respect to Uplift Forces Resulted From Expansive Soil Layer in Active Zone","authors":"İlyas Özkan","doi":"10.31590/ejosat.1243090","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1243090","url":null,"abstract":"Expansive soils are found in many parts of the world that are especially arid and semi-arid regions. They have caused several damages of lightweight structures for decades. For this reason, a more suitable foundation type should be selected and designed for the lightweight structures built on these soils. For example, the application of belled shaft foundation at expansive soil layer is preferable method in practice. However, one of the worst cases at the design of this foundation is accepted that the swelling of expansive soil placed in active zone. Therefore, this condition should be taken into account at the design process of this foundation. In this study, the diameter of belled shaft was separately determined with respect to some factors such as the diameter of shaft, the depth of active zone, the friction angle between shaft and soil, and the ratio between the undrained cohesion of soil at stable zone and the swelling pressure of expansive soil placed in active zone. In the calculation process, four different shaft diameters that are 0.3 m, 0. 45 m, 0.60 m, and 0.75 m were utilized. Also the depth of active zone that started from 1.5 m to 15 m was specified. To sum up, the optimum shaft diameter was found as 0.45 m.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"104 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"76012581","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Nano sized Titanium dioxide (TiO2) produced by sol-gel method was applied on worsted fabrics using mini stenter before and after dyeing with Anthra red B and Acid black 194. The effect of TiO2 on breaking strength, tear strength, seam slippage, hydrophobicity, fastness and color change of the fabrics examined comparatively by considering the application step. The effect of TiO2 application on brightness and dyeing of the fabrics were measured using a spectrophotometer and FTIR-ATR, respectively. It was observed that TiO2 application increased the brightness of the black colored fabrics, while it dulled the pink colored fabrics.
{"title":"The Effect of TiO2 on Anthra Red B and Acid Black 194 Dyed Worsted Fabrics","authors":"N. Cinperi, D. Ayakta, Neslihan Korkmaz","doi":"10.31590/ejosat.1241793","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1241793","url":null,"abstract":"Nano sized Titanium dioxide (TiO2) produced by sol-gel method was applied on worsted fabrics using mini stenter before and after dyeing with Anthra red B and Acid black 194. The effect of TiO2 on breaking strength, tear strength, seam slippage, hydrophobicity, fastness and color change of the fabrics examined comparatively by considering the application step. The effect of TiO2 application on brightness and dyeing of the fabrics were measured using a spectrophotometer and FTIR-ATR, respectively. It was observed that TiO2 application increased the brightness of the black colored fabrics, while it dulled the pink colored fabrics.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"167 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"75484657","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İnsanoğlunun geçmişten günümüze kadar olan en büyük sorunlarından biri enerji ihtiyacı olup teknolojinin günden güne ilerlemesiyle birlikte hayatın tüm evresindeki gereksinimlerini enerji kaynakları karşılamıştır. Günümüzde iklim değişiklikleri ele alınırken gelecekteki dünya enerji ihtiyaçlarını karşılamak için konvansiyonel enerji kaynakları üzerinde daha fazla baskı oluşmaktadır. Sürdürülebilir enerji kaynaklarından biri rüzgâr enerjisidir. Fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında rüzgâr enerjisi, bugün dünyanın karşı karşıya olduğu birçok çevre sorununun (sera etkisi, atmosfer, toprak ve su kirliliği) çözülmesine yardımcı olan alternatif bir enerji çözümüdür. Ancak büyük ölçekli rüzgâr enerji santrali kurulumunun iklim şartlarına ve çevreye potansiyel etkileri (yüksek desibelde gürültü oluşturmaları, yerleşim yerlerine yakın kurulamamaları, göçmen kuşlara ve tabiata zarar vermeleri, şebekeye aktarma ve depolama sorunları, kurulumda yüksek maliyetler gerektirmesi, ışık kirliliği ve görüntü kirliliği oluşturmaları vb.) olduğundan, merkezi olmayan mikro rüzgâr türbinleri bu etkileri minimize etmek için sürdürülebilir bir seçenektir. Bu derleme çalışması mikro rüzgâr türbinlerinin üstünlüklerini ve farklı kanat sayısına sahip mikro türbinleri uygulanabilirliğini göstermek amacıyla yapılmıştır. Çok kanatlı (6 ve üstü) mikro rüzgâr türbinlerinin daha verimli olduğu belirtilmiştir. Ancak çalışmalar genellikle simülasyon ağırlıklı olduğundan deneysel çalışmalar yapılması ve mikro rüzgâr türbinlerinin yerleşim alanlarında kullanılabilirliğini göstermek gerekmektedir.
{"title":"Mikro Rüzgâr Türbin Modelleri Üzerine Bir Araştırma","authors":"Yasin İçel","doi":"10.31590/ejosat.1241992","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1241992","url":null,"abstract":"İnsanoğlunun geçmişten günümüze kadar olan en büyük sorunlarından biri enerji ihtiyacı olup teknolojinin günden güne ilerlemesiyle birlikte hayatın tüm evresindeki gereksinimlerini enerji kaynakları karşılamıştır. Günümüzde iklim değişiklikleri ele alınırken gelecekteki dünya enerji ihtiyaçlarını karşılamak için konvansiyonel enerji kaynakları üzerinde daha fazla baskı oluşmaktadır. Sürdürülebilir enerji kaynaklarından biri rüzgâr enerjisidir. Fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında rüzgâr enerjisi, bugün dünyanın karşı karşıya olduğu birçok çevre sorununun (sera etkisi, atmosfer, toprak ve su kirliliği) çözülmesine yardımcı olan alternatif bir enerji çözümüdür. Ancak büyük ölçekli rüzgâr enerji santrali kurulumunun iklim şartlarına ve çevreye potansiyel etkileri (yüksek desibelde gürültü oluşturmaları, yerleşim yerlerine yakın kurulamamaları, göçmen kuşlara ve tabiata zarar vermeleri, şebekeye aktarma ve depolama sorunları, kurulumda yüksek maliyetler gerektirmesi, ışık kirliliği ve görüntü kirliliği oluşturmaları vb.) olduğundan, merkezi olmayan mikro rüzgâr türbinleri bu etkileri minimize etmek için sürdürülebilir bir seçenektir. Bu derleme çalışması mikro rüzgâr türbinlerinin üstünlüklerini ve farklı kanat sayısına sahip mikro türbinleri uygulanabilirliğini göstermek amacıyla yapılmıştır. Çok kanatlı (6 ve üstü) mikro rüzgâr türbinlerinin daha verimli olduğu belirtilmiştir. Ancak çalışmalar genellikle simülasyon ağırlıklı olduğundan deneysel çalışmalar yapılması ve mikro rüzgâr türbinlerinin yerleşim alanlarında kullanılabilirliğini göstermek gerekmektedir.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"33 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"78690329","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The aim of this study is to investigate the gamma ray radiation absorption properties of bismuth oxide (Bi2O3), and determine the effect of lead oxide (PbO) additive in the shielding of Bi2O3. For this reason, the radiation absorption parameters such as mass attenuation coefficient (MAC), linear attenuation coefficient (LAC), half value layer (HVL), tenth value layer (TVL) and mean free path (mfp) were calculated theoretically for the Bi2O3, PbO, and 50% Bi2O3-50%PbO. The all parameters results were obtained by using the GATE/Geant4 (Geant4 Application for Tomographic Emission) simulation code in energy range 511 keV, 662 keV, 1173 keV, 1274 keV, and 1332 keV. Also, the gamma ray protection parameters were calculated by using the XCOM program in the energy range from 1 keV to 1 GeV. Thus, the simulated the GATE/Geant4 results were tested for correctness using the XCOM program. On the other hand, theoretically were calculated values of all parameters of the shielding materials were compared with each other. These results indicate that the GATE/Geant4 results were in good agreement with the XCOM results.
{"title":"The Effect of Lead Oxide on the Change in Gamma Ray Protection Parameters of Bismuth Oxide","authors":"A. Coşkun, B. Cetin","doi":"10.31590/ejosat.1234613","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1234613","url":null,"abstract":"The aim of this study is to investigate the gamma ray radiation absorption properties of bismuth oxide (Bi2O3), and determine the effect of lead oxide (PbO) additive in the shielding of Bi2O3. For this reason, the radiation absorption parameters such as mass attenuation coefficient (MAC), linear attenuation coefficient (LAC), half value layer (HVL), tenth value layer (TVL) and mean free path (mfp) were calculated theoretically for the Bi2O3, PbO, and 50% Bi2O3-50%PbO. The all parameters results were obtained by using the GATE/Geant4 (Geant4 Application for Tomographic Emission) simulation code in energy range 511 keV, 662 keV, 1173 keV, 1274 keV, and 1332 keV. Also, the gamma ray protection parameters were calculated by using the XCOM program in the energy range from 1 keV to 1 GeV. Thus, the simulated the GATE/Geant4 results were tested for correctness using the XCOM program. On the other hand, theoretically were calculated values of all parameters of the shielding materials were compared with each other. These results indicate that the GATE/Geant4 results were in good agreement with the XCOM results.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"24 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"83272455","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, Manisa ilinde yapılması planlanan mahalle (köy) yolları için farklı kaplama türleri ele alınmış ve yol yapımı için ayrılan kamu bütçesinin en efektif şekilde kullanılabilmesi için öneriler sunulmuştur. İlk olarak Manisa’da mahalleleri birbirine bağlayan örnek bir yol güzergahı seçilmiştir. Belirlenen yol güzergahı, Alaşehir ve Salihli ilçelerini birbirine bağlayan, D585 kontrol kesim numaralı karayoluna paralel olan mahalle yoludur. Ele alınan bu güzergahta, her bir kaplama türü için kesit tayini yapılmıştır. Belirlenen kesitlerin kalınlıkları, temel tabakaları dahil olmak üzere, sathi kaplama, bitümlü sıcak kaplama ve silindirle sıkıştırılmış beton kaplama olmak üzere hesaplanmıştır. Kesit tayininin ardından, her bir kaplama türü için kurum fiyatlarıyla m² başına maliyet çalışması yapılmıştır. Maliyet çalışması sonucunda, 1 m² sathi kaplama yapımı için gerekli tutar 250,46 TL, bitümlü sıcak kaplama için 280,60 TL ve silindirle sıkıştırılmış beton kaplama için 363,32 TL’dir. Ayrıca çalışmada, kaplama türlerine ait mekanistik analiz yapılmış ve tasarlanan kesitlerin 11,5 ton/dingil yük altındaki davranışları incelenmiştir. Belirlenen kesitler, bir sonlu elemanlar paket programı olan ANSYS’de modellenmiştir. Kaplamaların mekanistik analizi sonucunda, sathi kaplamalarda 0,42 mm, Bitümlü sıcak karışım kaplamada 0,15 mm ve rijit kaplamada 0,017 mm deformasyon oluştuğu gözlemlenmiştir. Yapılan çalışma sonucunda, Manisa İlinde bulunan mahalle yollarında yapılacak en uygun kaplama türünün sathi kaplama olduğu ortaya çıkmıştır.
{"title":"Manisa İli Mahalle (Köy) Yolları İçin Kaplama Performanslarının İncelenmesi ve Karşılaştırılması","authors":"Yunus Emre Mert, Dilay YILDIRIM UNCU","doi":"10.31590/ejosat.1239869","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1239869","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, Manisa ilinde yapılması planlanan mahalle (köy) yolları için farklı kaplama türleri ele alınmış ve yol yapımı için ayrılan kamu bütçesinin en efektif şekilde kullanılabilmesi için öneriler sunulmuştur. İlk olarak Manisa’da mahalleleri birbirine bağlayan örnek bir yol güzergahı seçilmiştir. Belirlenen yol güzergahı, Alaşehir ve Salihli ilçelerini birbirine bağlayan, D585 kontrol kesim numaralı karayoluna paralel olan mahalle yoludur. Ele alınan bu güzergahta, her bir kaplama türü için kesit tayini yapılmıştır. Belirlenen kesitlerin kalınlıkları, temel tabakaları dahil olmak üzere, sathi kaplama, bitümlü sıcak kaplama ve silindirle sıkıştırılmış beton kaplama olmak üzere hesaplanmıştır. Kesit tayininin ardından, her bir kaplama türü için kurum fiyatlarıyla m² başına maliyet çalışması yapılmıştır. Maliyet çalışması sonucunda, 1 m² sathi kaplama yapımı için gerekli tutar 250,46 TL, bitümlü sıcak kaplama için 280,60 TL ve silindirle sıkıştırılmış beton kaplama için 363,32 TL’dir. Ayrıca çalışmada, kaplama türlerine ait mekanistik analiz yapılmış ve tasarlanan kesitlerin 11,5 ton/dingil yük altındaki davranışları incelenmiştir. Belirlenen kesitler, bir sonlu elemanlar paket programı olan ANSYS’de modellenmiştir. Kaplamaların mekanistik analizi sonucunda, sathi kaplamalarda 0,42 mm, Bitümlü sıcak karışım kaplamada 0,15 mm ve rijit kaplamada 0,017 mm deformasyon oluştuğu gözlemlenmiştir. Yapılan çalışma sonucunda, Manisa İlinde bulunan mahalle yollarında yapılacak en uygun kaplama türünün sathi kaplama olduğu ortaya çıkmıştır.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"90465891","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Supply chain management covers the management of all processes, from determining the material needs of manufacturing companies to delivering value-added products to customers. Theoretical approaches and practical applications for supply chain management processes are presented in the literature. However, there is no project-based supply chain manager selection for the improvement of supply chain processes yet. In this research, the supply chain project manager selection problem is discussed. In this context, multi criteria decision making techniques used for project manager selection problem applications were used. According to the literature review and interviews with the manufacturing executive jury, seven criteria were determined. The criterion weights were determined by the fuzzy the stepwise weight assessment ratio analysis (F-SWARA) method. The grey operational competitiveness rating method (OCRA-G) method was applied to select the most suitable candidate among the four candidates. According to the research findings, the experience criterion was determined as the most important criterion in the selection of the supply chain project manager. The second candidate was found to be the most suitable candidate. In this research, an alternative hybrid model method for the project selection problem has been presented to the literature by using fuzzy and gray based approaches in a hybrid way. In addition, suggestions have been developed for manufacturing companies, supply chain project manager candidates and researchers.
{"title":"Hybrid Approach to Supply Chain Project Manager Selection Problem","authors":"Karahan Kara, Sercan Edinsel, G. C. Yalçın","doi":"10.31590/ejosat.1206786","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1206786","url":null,"abstract":"Supply chain management covers the management of all processes, from determining the material needs of manufacturing companies to delivering value-added products to customers. Theoretical approaches and practical applications for supply chain management processes are presented in the literature. However, there is no project-based supply chain manager selection for the improvement of supply chain processes yet. In this research, the supply chain project manager selection problem is discussed. In this context, multi criteria decision making techniques used for project manager selection problem applications were used. According to the literature review and interviews with the manufacturing executive jury, seven criteria were determined. The criterion weights were determined by the fuzzy the stepwise weight assessment ratio analysis (F-SWARA) method. The grey operational competitiveness rating method (OCRA-G) method was applied to select the most suitable candidate among the four candidates. According to the research findings, the experience criterion was determined as the most important criterion in the selection of the supply chain project manager. The second candidate was found to be the most suitable candidate. In this research, an alternative hybrid model method for the project selection problem has been presented to the literature by using fuzzy and gray based approaches in a hybrid way. In addition, suggestions have been developed for manufacturing companies, supply chain project manager candidates and researchers.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"56 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"75783340","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
京公网安备 11010802042870号
京ICP备2023020795号-1
扫码关注我们
求助内容：
应助结果提醒方式：