Çağdaş Güney Azerbaycan şiirinin önde gelen isimlerinden Söhrab Tahir, eserlerinde Kuzey Azerbaycan ve Güney Azerbaycan'ın ortak edebî geleneklerini birleştirir. Uzun yıllar sürgünde yaşayan S. Tahir’in şiirlerinde, hikâyelerinde, povestlerinde ve romanlarında Güney Azerbaycan önemli bir yer tutar. Bununla birlikte nesir türünde kaleme aldığı eserlerinde sıradan insanların hayatlarını, iç dünyalarını ve ruhsal durumlarını ayrıntıları ile anlatır. Söhrab Tahir’in “Yazda Payız Söhbәti” povestinde çeşitli sebeplerle bir hastanede bir araya gelen insanların yaşadığı sıkıntılar, psikolojik durumlar ele alınır. Povestteki kişilerin duyguları “olumsuz değerlendirilme korkusu” ve “yalnızlık” olguları etrafında oluşur. Bu çalışmada Söhrab Tahir’in hayatı ve edebî şahsiyeti ile “Yazda Payız Söhbәti” povestinin içeriği hakkında bilgi verildikten sonra “olumsuz değerlendirilme korkusu” ve “yalnızlık” olguları açıklanarak bu olguların povestte nasıl işlendiği belirlenmiş, povest kişileri üzerindeki etkileri ortaya konulmuştur. Yapılan bu inceleme ile Söhrab Tahir’in başkasına, dışa, görünene ya da yüzey yapıya odaklanmanın yanıltıcılığına dikkat çektiği ve bu durumun insanın yalnızlaşmasına, çeşitli psikolojik sıkıntılar yaşamasına sebep olduğu mesajını ilettiği görülmüştür. Ayrıca bu çalışma ile Söhrab Tahir’in Türkiye’deki edebiyat araştırmacıları tarafından daha iyi tanınmasına da katkıda bulunmak amaçlanmıştır.
{"title":"Fear of Negative Evaluation and Loneliness in Söhrab Tahir's Povest \"Yazda Payız Söhbәti\"","authors":"Gökçen BİLGİN AKSOY","doi":"10.34083/akaded.1327767","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1327767","url":null,"abstract":"Çağdaş Güney Azerbaycan şiirinin önde gelen isimlerinden Söhrab Tahir, eserlerinde Kuzey Azerbaycan ve Güney Azerbaycan'ın ortak edebî geleneklerini birleştirir. Uzun yıllar sürgünde yaşayan S. Tahir’in şiirlerinde, hikâyelerinde, povestlerinde ve romanlarında Güney Azerbaycan önemli bir yer tutar. Bununla birlikte nesir türünde kaleme aldığı eserlerinde sıradan insanların hayatlarını, iç dünyalarını ve ruhsal durumlarını ayrıntıları ile anlatır. Söhrab Tahir’in “Yazda Payız Söhbәti” povestinde çeşitli sebeplerle bir hastanede bir araya gelen insanların yaşadığı sıkıntılar, psikolojik durumlar ele alınır. Povestteki kişilerin duyguları “olumsuz değerlendirilme korkusu” ve “yalnızlık” olguları etrafında oluşur. Bu çalışmada Söhrab Tahir’in hayatı ve edebî şahsiyeti ile “Yazda Payız Söhbәti” povestinin içeriği hakkında bilgi verildikten sonra “olumsuz değerlendirilme korkusu” ve “yalnızlık” olguları açıklanarak bu olguların povestte nasıl işlendiği belirlenmiş, povest kişileri üzerindeki etkileri ortaya konulmuştur. Yapılan bu inceleme ile Söhrab Tahir’in başkasına, dışa, görünene ya da yüzey yapıya odaklanmanın yanıltıcılığına dikkat çektiği ve bu durumun insanın yalnızlaşmasına, çeşitli psikolojik sıkıntılar yaşamasına sebep olduğu mesajını ilettiği görülmüştür. Ayrıca bu çalışma ile Söhrab Tahir’in Türkiye’deki edebiyat araştırmacıları tarafından daha iyi tanınmasına da katkıda bulunmak amaçlanmıştır.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"22 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128245327","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Deyimler, anlatıma kattığı zenginlik, akıcılık ve canlılık açısından Türkçenin söz varlığı içinde önemli bir yere sahiptir. Bu söz varlığı unsurları bir toplumun tarihî, sosyal, kültürel ve ekonomik değerleri hakkında bilgiler verir. Türk dili deyimler açısından zengin bir dildir. Eski Türkçenin ilk kaynaklarından itibaren varlığı tespit edilmiş, üretimi günümüze kadar gelmiştir. Bunların kullanıldığı alanlardan biri de Türkiye Türkçesi ağızlarıdır. Bu çalışmada Burdur’un Bucak ilçesinde derlenen deyimler ele alınmıştır. Yörede derlenen deyimler tespit edildikten sonra birtakım kriterlere göre listelenmiştir. Deyim sözlüklerinde bulunmayan deyimler, deyim sözlüklerinde bulunan fakat anlamı farklı olan deyimler, deyim sözlüklerinde aynı anlamda kullanılmış fakat Bucak ağzında farklı fonetik biçimleriyle kullanılan deyimler ve deyim sözlüklerinde ilgili sözcüğün görüldüğü yerler kısmında “Bucak” ifadesi olmayan deyimler başlıklarıyla sınıflandırılmıştır. Her deyimin yörede kullanılan anlamları verilmiştir. Deyimlerin karşılaştırmasında Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü ile Derleme Sözlüğü, Ömer Asım Aksoy’un editörlüğünde hazırlanan Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü ile Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü’nden yararlanılmıştır.
{"title":"On Idioms Used in Bucak (Burdur) Dialect","authors":"Celal Eryi̇ği̇t","doi":"10.34083/akaded.1314962","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1314962","url":null,"abstract":"Deyimler, anlatıma kattığı zenginlik, akıcılık ve canlılık açısından Türkçenin söz varlığı içinde önemli bir yere sahiptir. Bu söz varlığı unsurları bir toplumun tarihî, sosyal, kültürel ve ekonomik değerleri hakkında bilgiler verir. Türk dili deyimler açısından zengin bir dildir. Eski Türkçenin ilk kaynaklarından itibaren varlığı tespit edilmiş, üretimi günümüze kadar gelmiştir. Bunların kullanıldığı alanlardan biri de Türkiye Türkçesi ağızlarıdır. \u0000Bu çalışmada Burdur’un Bucak ilçesinde derlenen deyimler ele alınmıştır. Yörede derlenen deyimler tespit edildikten sonra birtakım kriterlere göre listelenmiştir. Deyim sözlüklerinde bulunmayan deyimler, deyim sözlüklerinde bulunan fakat anlamı farklı olan deyimler, deyim sözlüklerinde aynı anlamda kullanılmış fakat Bucak ağzında farklı fonetik biçimleriyle kullanılan deyimler ve deyim sözlüklerinde ilgili sözcüğün görüldüğü yerler kısmında “Bucak” ifadesi olmayan deyimler başlıklarıyla sınıflandırılmıştır. Her deyimin yörede kullanılan anlamları verilmiştir. Deyimlerin karşılaştırmasında Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü ile Derleme Sözlüğü, Ömer Asım Aksoy’un editörlüğünde hazırlanan Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü ile Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü’nden yararlanılmıştır.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114149153","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ferîdüddîn-i Attâr tarafından 617 / 1220 yılında Farsça kaleme alınan Tezkiretü’l-Evliyâ birçok dile çevrilmiştir. Türkler arasında da ilgi gören eserin Türkçe tercümeleri yapılmış ve bu tercümelerden biri de Ahmed-i Dâ’î’ye aittir. XIV. yüzyıl sonu ile XV. yüzyıl başında yaşayan Ahmed-i Dâ’î, Eski Anadolu Türkçesi döneminin önde gelen şahsiyetlerindendir. Çok sayıda edebî ve ilmî eseri olan Dâ’î’nin Terceme-i Tezkiretü’l-Evliyâ adlı eseri, Eski Anadolu Türkçesi dönemi özelliklerini gösteren bir eser olup harekeli nesih ile yazılmıştır. Ahmed-i Dâ’î, tercümesini Karaca Bey’in isteği üzerine II. Murad adına yapmıştır. Ferîdüddîn-i Attâr’ın Tezkiretü’l-Evliyâ’sında 72 veli yer almaktadır. Ahmed-i Dâ’î tercümesinde yirmi bir veliye yer vermiştir ve bunlardan yirmisi Ferîdüddîn-i Attâr’ın eserinde de yer almaktadır. On yedinci sırada yer alan İmâm-ı Ebû Yûsuf-ı Kâdî sadece tercümede olup asıl metinde yer almamaktadır. Eserin şu ana kadar tespit edilen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Serez 1800 numarada kayıtlıdır. Bu çalışmanın ilk bölümünde tezkire geleneği hakkında kısa bir bilgi verilerek Ahmed-i Dâ’î’nin hayatı ve eserlerine değinildi. Ahmed-i Dâ’î’nin Terceme-i Tezkiretü’l-Evliyâ’sının yazma nüshası ve içeriği tanıtıldı.
{"title":"Ahmed-i Dâ’î’nin Terceme-i Tezkiretü’l-Evliyâ’sı","authors":"A. Shahzad","doi":"10.34083/akaded.1314902","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1314902","url":null,"abstract":"Ferîdüddîn-i Attâr tarafından 617 / 1220 yılında Farsça kaleme alınan Tezkiretü’l-Evliyâ birçok dile çevrilmiştir. Türkler arasında da ilgi gören eserin Türkçe tercümeleri yapılmış ve bu tercümelerden biri de Ahmed-i Dâ’î’ye aittir. XIV. yüzyıl sonu ile XV. yüzyıl başında yaşayan Ahmed-i Dâ’î, Eski Anadolu Türkçesi döneminin önde gelen şahsiyetlerindendir. Çok sayıda edebî ve ilmî eseri olan Dâ’î’nin Terceme-i Tezkiretü’l-Evliyâ adlı eseri, Eski Anadolu Türkçesi dönemi özelliklerini gösteren bir eser olup harekeli nesih ile yazılmıştır. \u0000Ahmed-i Dâ’î, tercümesini Karaca Bey’in isteği üzerine II. Murad adına yapmıştır. Ferîdüddîn-i Attâr’ın Tezkiretü’l-Evliyâ’sında 72 veli yer almaktadır. Ahmed-i Dâ’î tercümesinde yirmi bir veliye yer vermiştir ve bunlardan yirmisi Ferîdüddîn-i Attâr’ın eserinde de yer almaktadır. On yedinci sırada yer alan İmâm-ı Ebû Yûsuf-ı Kâdî sadece tercümede olup asıl metinde yer almamaktadır. Eserin şu ana kadar tespit edilen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Serez 1800 numarada kayıtlıdır. \u0000Bu çalışmanın ilk bölümünde tezkire geleneği hakkında kısa bir bilgi verilerek Ahmed-i Dâ’î’nin hayatı ve eserlerine değinildi. Ahmed-i Dâ’î’nin Terceme-i Tezkiretü’l-Evliyâ’sının yazma nüshası ve içeriği tanıtıldı.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"150 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123779898","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ahmet Muhip Dıranas, edebiyat dünyamıza katmış olduğu önemli şiirler ile ismini duyurmuş olan güçlü Cumhuriyet Dönemi sanatçılarındandır. Ahmet Muhip Dıranas, yazın yaşamındaki tanınmışlığını daha çok şiirleri ve şairlik yönüyle sağlamış olsa da birbirine yakın dönemlerde Gölgeler ve Çıkmaz adlı iki tiyatro oyunu da yazarak sanat alanını genişletmiştir. Bu çalışmanın ana malzemesi ve temel konusu olan “Çıkmaz” adlı tiyatro oyunu, 1947 yılında kaleme alınmış olan ve aynı dönemlerde çeşitli tiyatro salonlarında sahnelenerek beğeni kazanan önemli yapıtlardandır. Toplumsal olarak belirli rol ve değerleri temsilen oyuna yerleştirilmiş birçok renkli karakterin etrafında dönen ve olayların, kişileri “çıkmaz”a sürüklediği bir kurguya sahip olan bu tiyatro oyununda Ahmet Muhip Dıranas’ın, topluma dönük bakış açısı, eleştiri alanları ve hedeflediği insan biçimi başta olmak üzere birçok unsur, belirli imge ve aktarımlarla görünür kılınmıştır. Bu çalışmada “Çıkmaz” adlı Tiyatro oyunu; kişiler dünyası, olay, mekân, zaman ve bakış açısı ile anlatıcı çerçevesinde yapısal açılardan analiz edilmiş ve oyunda yazar tarafından ortaya konulmuş olan temalar doğrultusunda izleksel olarak değerlendirilmiştir.
{"title":"Structure and Theme İn Ahmet Muhip Dıranas’s Theatre Play “Çıkmaz”","authors":"Bilginç Eyan","doi":"10.34083/akaded.1319801","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1319801","url":null,"abstract":"Ahmet Muhip Dıranas, edebiyat dünyamıza katmış olduğu önemli şiirler ile ismini duyurmuş olan güçlü Cumhuriyet Dönemi sanatçılarındandır. Ahmet Muhip Dıranas, yazın yaşamındaki tanınmışlığını daha çok şiirleri ve şairlik yönüyle sağlamış olsa da birbirine yakın dönemlerde Gölgeler ve Çıkmaz adlı iki tiyatro oyunu da yazarak sanat alanını genişletmiştir. Bu çalışmanın ana malzemesi ve temel konusu olan “Çıkmaz” adlı tiyatro oyunu, 1947 yılında kaleme alınmış olan ve aynı dönemlerde çeşitli tiyatro salonlarında sahnelenerek beğeni kazanan önemli yapıtlardandır. Toplumsal olarak belirli rol ve değerleri temsilen oyuna yerleştirilmiş birçok renkli karakterin etrafında dönen ve olayların, kişileri “çıkmaz”a sürüklediği bir kurguya sahip olan bu tiyatro oyununda Ahmet Muhip Dıranas’ın, topluma dönük bakış açısı, eleştiri alanları ve hedeflediği insan biçimi başta olmak üzere birçok unsur, belirli imge ve aktarımlarla görünür kılınmıştır. Bu çalışmada “Çıkmaz” adlı Tiyatro oyunu; kişiler dünyası, olay, mekân, zaman ve bakış açısı ile anlatıcı çerçevesinde yapısal açılardan analiz edilmiş ve oyunda yazar tarafından ortaya konulmuş olan temalar doğrultusunda izleksel olarak değerlendirilmiştir.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"36 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126679707","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ahmed Vâlâ Nureddin, Türk edebiyatında popüler romancılığın revaçta olduğu bir dönemde gerek tefrika gerekse kitaplaşan birçok romana imza atmış bir isimdir. Yazarın romanları, estetik kaygılardan uzak ve daha çok popüler ve kitle kültürünü beslemeye yönelik kaygılarla yazılmış popüler roman sınıfına girmektedir. Popüler romancılığın tüm yönlerini kullanarak yazdığı birçok romanı bulunan Vâlâ Nureddin, ağırlıklı olarak popüler aşk romanları kaleme almıştır. Literatürde, Vâlâ Nureddin’e ait birçok popüler roman yer almış olsa da, bu çalışma, yazarın sadece kitaplaşan popüler aşk romanlarını ele almaktadır. Yazarın 1933-1962 yılları arasında kitap halinde basılan popüler aşk romanları bu çalışmanın esasını oluşturmaktadır. Bu romanlar, popüler romancılığın genel özelliklerinin hemen hemen tümüne haiz özellikteki yapılarıyla dikkate değer eserlerdir. Popüler romancılığın olay örgüsü, kişi kadrosu, anlatım tekniği, anlatıcı, zaman, mekân alanlarındaki formülasyonlu yapısının Vâlâ Nureddin’in romancılığına yansıyan yönleri bu makale ile ortaya konmuştur. Bu makale, özelde Vâlâ Nureddin’in popüler romancılığını ortaya koyduğu gibi teorik olarak popüler bir aşk romanın formülasyonlu yapısını da göstermektedir.
{"title":"On The Popular Romance Novels of Ahmed Vâlâ Nureddin","authors":"Mustafa Gülteki̇n","doi":"10.34083/akaded.1315181","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1315181","url":null,"abstract":"Ahmed Vâlâ Nureddin, Türk edebiyatında popüler romancılığın revaçta olduğu bir dönemde gerek tefrika gerekse kitaplaşan birçok romana imza atmış bir isimdir. Yazarın romanları, estetik kaygılardan uzak ve daha çok popüler ve kitle kültürünü beslemeye yönelik kaygılarla yazılmış popüler roman sınıfına girmektedir. Popüler romancılığın tüm yönlerini kullanarak yazdığı birçok romanı bulunan Vâlâ Nureddin, ağırlıklı olarak popüler aşk romanları kaleme almıştır. Literatürde, Vâlâ Nureddin’e ait birçok popüler roman yer almış olsa da, bu çalışma, yazarın sadece kitaplaşan popüler aşk romanlarını ele almaktadır. Yazarın 1933-1962 yılları arasında kitap halinde basılan popüler aşk romanları bu çalışmanın esasını oluşturmaktadır. Bu romanlar, popüler romancılığın genel özelliklerinin hemen hemen tümüne haiz özellikteki yapılarıyla dikkate değer eserlerdir. Popüler romancılığın olay örgüsü, kişi kadrosu, anlatım tekniği, anlatıcı, zaman, mekân alanlarındaki formülasyonlu yapısının Vâlâ Nureddin’in romancılığına yansıyan yönleri bu makale ile ortaya konmuştur. Bu makale, özelde Vâlâ Nureddin’in popüler romancılığını ortaya koyduğu gibi teorik olarak popüler bir aşk romanın formülasyonlu yapısını da göstermektedir.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"22 3 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123562551","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türk edebiyatının kırkambarı olarak nitelenen mecmualar, muhteva bakımından zengin içeriğe sahiptir. Edebiyat, tarih, halk bilimi, etnografya, coğrafya, sosyoloji gibi birçok farklı disipline ait unsurları barındıran metinlerdir. Manzum ya da mensur olarak kaleme alınabilen mecmualar, yemek tariflerinden ilaçlara birçok alandaki farklı bilgiyi ihtiva edebilir. Bu eserlerde birden çok konuya dair bilgiler olabileceği gibi tek bir konuyu ele alan mecmualar da mevcuttur. Özellikle şiir mecmualarında bilinmeyen kimi şairlere ya da tanınan şairlerin bilinmeyen şiirlerine rastlamak mümkündür. Bilhassa nazîre mecmuaları, şairlerin birbirlerine olan tesirlerini anlamak bakımından dikkate değerdir. Yazıldıkları dönemin edebî zevkini yansıtma açısından da önemli olan şiir mecmuaları, derleyicisinin tercihine göre seçtiği nazım şekilleri ve türlerini barındırır. Bu makalede; “Mevlânâ ve Mevlevîlik” temalı şiirlerden oluşan, Ankara Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu’nda Mecmû‘a-i Eş‘âr adı ve 06 Mil Yz A 2239/2 yer numarası ile kayıtlı şiir mecmuası incelenecektir. Eserde, 27 farklı şaire ait, kimi birbirine nazîre olarak yazılmış 36 şiir mevcuttur. Mecmuada 32 gazel, 1 kaside, 1 murabba, 1 müseddes, 1 de terci-i bend bulunmaktadır. Çalışmada, mecmua şekil ve muhteva bakımından incelenecektir. Ayrıca mecmuadaki şair ve şiirler Mecmuaların Sistematik Tasnifi Projesi’ne göre tasnif edilip herhangi bir kaynakta yayımlanmamış şiirlerin çevri yazılı metnine yer verilecektir.
{"title":"Mevlevîliğe Dair Bir Şiir Mecmuası: Mecmû‘a-i Eş‘âr (06 Mil Yz A 2239/2)","authors":"Ramazan Çeli̇k","doi":"10.34083/akaded.1323063","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1323063","url":null,"abstract":"Türk edebiyatının kırkambarı olarak nitelenen mecmualar, muhteva bakımından zengin içeriğe sahiptir. Edebiyat, tarih, halk bilimi, etnografya, coğrafya, sosyoloji gibi birçok farklı disipline ait unsurları barındıran metinlerdir. Manzum ya da mensur olarak kaleme alınabilen mecmualar, yemek tariflerinden ilaçlara birçok alandaki farklı bilgiyi ihtiva edebilir. Bu eserlerde birden çok konuya dair bilgiler olabileceği gibi tek bir konuyu ele alan mecmualar da mevcuttur. Özellikle şiir mecmualarında bilinmeyen kimi şairlere ya da tanınan şairlerin bilinmeyen şiirlerine rastlamak mümkündür. Bilhassa nazîre mecmuaları, şairlerin birbirlerine olan tesirlerini anlamak bakımından dikkate değerdir. Yazıldıkları dönemin edebî zevkini yansıtma açısından da önemli olan şiir mecmuaları, derleyicisinin tercihine göre seçtiği nazım şekilleri ve türlerini barındırır. Bu makalede; “Mevlânâ ve Mevlevîlik” temalı şiirlerden oluşan, Ankara Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu’nda Mecmû‘a-i Eş‘âr adı ve 06 Mil Yz A 2239/2 yer numarası ile kayıtlı şiir mecmuası incelenecektir. Eserde, 27 farklı şaire ait, kimi birbirine nazîre olarak yazılmış 36 şiir mevcuttur. Mecmuada 32 gazel, 1 kaside, 1 murabba, 1 müseddes, 1 de terci-i bend bulunmaktadır. Çalışmada, mecmua şekil ve muhteva bakımından incelenecektir. Ayrıca mecmuadaki şair ve şiirler Mecmuaların Sistematik Tasnifi Projesi’ne göre tasnif edilip herhangi bir kaynakta yayımlanmamış şiirlerin çevri yazılı metnine yer verilecektir.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"362 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121647040","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Budizm, Sanskritçede dharma ve Pali dilinde dhamma olarak bilinen Buddha’nın öğretileri etrafında şekillenmiştir. Budist inanışta temelde belli başlı öğretiler olmasına karşın özellikle Budizm’in Hindistan coğrafyasından uzaklaştıkça ve farklı dillerdeki külliyatları vücuda geldikçe mezhepleri oluşmuş ve öğretiler çeşitlilik kazanmıştır. Gautama Buddha ilk vaazını verdiği Vārāṇasī’de özellikle “Orta Yol” kavramına değinir ve Budizm’de kurtuluşa erişmek isteyen bir kişinin üç temel öğretiyi bilmesi gerektiğini ifade eder. Bunlar: dört soylu doğru, on iki bağımlı ortaya çıkış ve sekiz aşamalı yoldur. Bu noktada bu yazının da konusunu oluşturacak olan On İki Bağımlı Ortaya Çıkış ilkesi Budizm’deki varoluş zincirinin on iki halkasını anlatır. Her bir halka bir sonrakinin nedeni veya koşuludur. Kişi kirli ihtiraslara kendini kaptırdığı sürece bu varoluş zincirinde bağlı kalmaya devam edecek, Buddhalığa ve Nirvāṇa’ya erişemeyecektir. Ancak tüm acılara ve ihtiraslara rağmen bu döngüden kurtulup günahlarından arınabilirse o zaman hakikate erişebilecektir. Budist öğretilere ilişkin Eski Uygurca metin parçasına ait olduğu tespit edilen bu fragman, bugün Berlin Turfan Koleksiyonu’nda U 5342 (T III Yar 17) arşiv numarasıyla korunmaktadır. Şimdiye kadar neşri gerçekleştirilmemiş bu fragmanın konusunu oluşturan öğretiler açıklandıktan sonra yazı çevirimi, harf çevirisi, Türkiye Türkçesine aktarımı, açıklamaları, dizin ile sözlüğüne yer verilecektir. Ayrıca bu çalışmayla Budist öğretiler hakkında bir fragmanın Türk dili araştırmalarına kazandırılması hedeflenmektedir.
{"title":"An Old Uighur Text on Buddhist Teachings","authors":"Betül Özcan","doi":"10.34083/akaded.1317569","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1317569","url":null,"abstract":"Budizm, Sanskritçede dharma ve Pali dilinde dhamma olarak bilinen Buddha’nın öğretileri etrafında şekillenmiştir. Budist inanışta temelde belli başlı öğretiler olmasına karşın özellikle Budizm’in Hindistan coğrafyasından uzaklaştıkça ve farklı dillerdeki külliyatları vücuda geldikçe mezhepleri oluşmuş ve öğretiler çeşitlilik kazanmıştır. Gautama Buddha ilk vaazını verdiği Vārāṇasī’de özellikle “Orta Yol” kavramına değinir ve Budizm’de kurtuluşa erişmek isteyen bir kişinin üç temel öğretiyi bilmesi gerektiğini ifade eder. Bunlar: dört soylu doğru, on iki bağımlı ortaya çıkış ve sekiz aşamalı yoldur. Bu noktada bu yazının da konusunu oluşturacak olan On İki Bağımlı Ortaya Çıkış ilkesi Budizm’deki varoluş zincirinin on iki halkasını anlatır. Her bir halka bir sonrakinin nedeni veya koşuludur. Kişi kirli ihtiraslara kendini kaptırdığı sürece bu varoluş zincirinde bağlı kalmaya devam edecek, Buddhalığa ve Nirvāṇa’ya erişemeyecektir. Ancak tüm acılara ve ihtiraslara rağmen bu döngüden kurtulup günahlarından arınabilirse o zaman hakikate erişebilecektir. Budist öğretilere ilişkin Eski Uygurca metin parçasına ait olduğu tespit edilen bu fragman, bugün Berlin Turfan Koleksiyonu’nda U 5342 (T III Yar 17) arşiv numarasıyla korunmaktadır. Şimdiye kadar neşri gerçekleştirilmemiş bu fragmanın konusunu oluşturan öğretiler açıklandıktan sonra yazı çevirimi, harf çevirisi, Türkiye Türkçesine aktarımı, açıklamaları, dizin ile sözlüğüne yer verilecektir. Ayrıca bu çalışmayla Budist öğretiler hakkında bir fragmanın Türk dili araştırmalarına kazandırılması hedeflenmektedir.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122581706","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
XIX. yüz yıl Klasik Türk edebiyatı şairlerinden olan Darendeli Mehmed Saib’in tarafımızdan yayımlanan divanından hareketle erkek sevgiliye yazdığı şiirler hakkında bir değerlendirme çalışması yaptık. Arap, Fars ve Türk kadim edebiyatlarının evveliyatından itibaren var olan aşk hususu, tasavvufî şiirde İlahi aşk şeklinde tezahür ederken klasik edebiyatın diğer şairleirnde zaman zaman İlahi aşk, umumiyetle de beşeri aşk işlenmiştir. Klasik İslam edebiaytında üç milletin kadim edebiyatlarının en hacimli şiirini oluşturan “gazel” tarzının da sevgiliye yazılan şiirler oluşturmaktadır. Ama bu sevgilinin kadın mı yoksa erkek mi olduğu şiirlerin çoğunluğunda anlaşılmamaktadır. Terim olarak “gazel” tanımını yapan otoriteler de çoğunlukla kadınlara hitaben yazılan şiirler ifadesini tanımda kullanmaktadırlar. Klasik edebiyatın klasik gidişatında var olan beşeri aşk yani, erkek-kadın aşkı burada daha değişik bir şekilde yani erkeğin erkeğe olan aşkı şeklinde tezahaür etmektedir. Klasik Osmanlı şiirinde işlenen sevgili tipinin kadın mı yoksa erkek mi olduğu konusunda zaman zaman bazı değerlendirmeler hatta bu değerlendirmelerin ötesinde tartışmalar da yapılmaktadır. Darendeli Mehmed Saib Efendi’nin şiirlerinde işlenen sevgili tipinin erkek olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu anlaşılırlıktan hareketle Mehmed Saib Efendi’nin şiirlerinde görülen bu yaklaşımı değerlendirme yoluna gittik.
{"title":"POEMS WRİTTEN BY DARENDELİ MEHMED SAİB EFENDİ FOR A MALE LOVELY","authors":"Filiz Kalyon","doi":"10.34083/akaded.1326725","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1326725","url":null,"abstract":"XIX. yüz yıl Klasik Türk edebiyatı şairlerinden olan Darendeli Mehmed Saib’in tarafımızdan yayımlanan divanından hareketle erkek sevgiliye yazdığı şiirler hakkında bir değerlendirme çalışması yaptık. Arap, Fars ve Türk kadim edebiyatlarının evveliyatından itibaren var olan aşk hususu, tasavvufî şiirde İlahi aşk şeklinde tezahür ederken klasik edebiyatın diğer şairleirnde zaman zaman İlahi aşk, umumiyetle de beşeri aşk işlenmiştir. Klasik İslam edebiaytında üç milletin kadim edebiyatlarının en hacimli şiirini oluşturan “gazel” tarzının da sevgiliye yazılan şiirler oluşturmaktadır. Ama bu sevgilinin kadın mı yoksa erkek mi olduğu şiirlerin çoğunluğunda anlaşılmamaktadır. Terim olarak “gazel” tanımını yapan otoriteler de çoğunlukla kadınlara hitaben yazılan şiirler ifadesini tanımda kullanmaktadırlar. Klasik edebiyatın klasik gidişatında var olan beşeri aşk yani, erkek-kadın aşkı burada daha değişik bir şekilde yani erkeğin erkeğe olan aşkı şeklinde tezahaür etmektedir. Klasik Osmanlı şiirinde işlenen sevgili tipinin kadın mı yoksa erkek mi olduğu konusunda zaman zaman bazı değerlendirmeler hatta bu değerlendirmelerin ötesinde tartışmalar da yapılmaktadır. Darendeli Mehmed Saib Efendi’nin şiirlerinde işlenen sevgili tipinin erkek olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu anlaşılırlıktan hareketle Mehmed Saib Efendi’nin şiirlerinde görülen bu yaklaşımı değerlendirme yoluna gittik.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"48 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115585990","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Söz sürekli değişen, dinamik bir varlıktır. Dolayısıyla yazı dili de söze bağlı olarak sürekli değişim geçirir. Türkiye Türkçesi ilk kez yazı dili hâline gelmeye başladığından itibaren günümüze kadar sürekli bir değişim yaşamıştır. Resmi dilin ortaya konması ve buna dayalı eğitim dilinin yerleşmesiyle imlanın standart hâle gelmesi ancak mümkün olmuş; iletişimin kolaylaşması, okullaşma oranının artması da bu standartlaşmaya imkan tanımıştır. Klasik Osmanlı Türkçesi döneminde, 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar, derviş âşıkların sözlü icrasını yazıya döktüğü görülmektedir. Bu yazılar sözlü icranın takip edilebileceği şekilde olmuştur. Yani âşık konuştuğu gibi de yazabilmiştir. Bu çalışmada tarih kaydı düşülmüş en eskisi 1656 en yenisi 1810 yılına ait; Tekke Edebiyatı dâhilinde, manzum Şükür-name nüshalarının, tenkitli okunmuş dördü üzerinden, dönemin ağız özelliklerinin yazı diline yansıması tespit edilmiştir. Şimdiye kadar on nüshasını tespit edebildiğimiz, tamamı harekeli olan Şükür-name’nin uzun süre hem sözlü icra edildiği hem de yazıya döküldüğü anlaşılmaktadır. Hece ölçüsüyle ve koşma tipi nazım biçimiyle kâğıda dökülmüş eserin tam olan bazı nüshalarında sözlü icrasını da yapan âşığın mahlası mevcuttur. Nüshalar arasında ceger~ciger, get-~git-, yeren-~yerin- gibi örneklere rastladığımız gibi dudak uyumunu da takip edebiliyoruz. 17. yüzyıl ortasında daġ yazarken 18. yüzyılın sonunda ṭaġ yazabildiğini görüyoruz. Bunlara benzer örneklerden anlaşılıyor ki derviş âşıklar sözlü dille yazı dili arasında kalmışlardır.
{"title":"Klasik Osmanlı Türkçesi Döneminde Sözlü İcranın Yazıya Etkisi: Şükür-Name","authors":"Perihan Ölker, Gökhan Ölker","doi":"10.34083/akaded.1325086","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1325086","url":null,"abstract":"Söz sürekli değişen, dinamik bir varlıktır. Dolayısıyla yazı dili de söze bağlı olarak sürekli değişim geçirir. Türkiye Türkçesi ilk kez yazı dili hâline gelmeye başladığından itibaren günümüze kadar sürekli bir değişim yaşamıştır. Resmi dilin ortaya konması ve buna dayalı eğitim dilinin yerleşmesiyle imlanın standart hâle gelmesi ancak mümkün olmuş; iletişimin kolaylaşması, okullaşma oranının artması da bu standartlaşmaya imkan tanımıştır. \u0000Klasik Osmanlı Türkçesi döneminde, 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar, derviş âşıkların sözlü icrasını yazıya döktüğü görülmektedir. Bu yazılar sözlü icranın takip edilebileceği şekilde olmuştur. Yani âşık konuştuğu gibi de yazabilmiştir. Bu çalışmada tarih kaydı düşülmüş en eskisi 1656 en yenisi 1810 yılına ait; Tekke Edebiyatı dâhilinde, manzum Şükür-name nüshalarının, tenkitli okunmuş dördü üzerinden, dönemin ağız özelliklerinin yazı diline yansıması tespit edilmiştir. Şimdiye kadar on nüshasını tespit edebildiğimiz, tamamı harekeli olan Şükür-name’nin uzun süre hem sözlü icra edildiği hem de yazıya döküldüğü anlaşılmaktadır. Hece ölçüsüyle ve koşma tipi nazım biçimiyle kâğıda dökülmüş eserin tam olan bazı nüshalarında sözlü icrasını da yapan âşığın mahlası mevcuttur. Nüshalar arasında ceger~ciger, get-~git-, yeren-~yerin- gibi örneklere rastladığımız gibi dudak uyumunu da takip edebiliyoruz. 17. yüzyıl ortasında daġ yazarken 18. yüzyılın sonunda ṭaġ yazabildiğini görüyoruz. Bunlara benzer örneklerden anlaşılıyor ki derviş âşıklar sözlü dille yazı dili arasında kalmışlardır.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"88 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124995514","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kazak Türkçesinde sıfat-fiil, -ğan (-gen, -qan, -ken), -mas (-mes, -bas, -bes, -pas, -pes), -atIn (-etin, -ytın, -ytin), -ar (-er, -r) ve -uvşı, (-üvşi, -vşi, -vşı) ekleriyle meydana gelirken bu ekler içerisinde en yaygın kullanım alanına sahip olan ise ardına geldiği fiile geçmiş zaman manası katan “-ğan (-gen, -qan, -ken)” ekidir. Bu ek, Türkiye Türkçesine ekseriyetle “-An” “-mIş” yahut “-DIk” şeklinde aktarılmaktadır. Fakat bu ekin Türkiye Türkesine aktarımında, yalın hâlde yahut diğer hâl ekleriyle kullanımını, edatlarla kullanımını veya yardımcı fiilllere eklendiğinde kazandığı anlamları da ayrı ayrı tespit etmek önem arz eder. Bilhassa Qazaq Tilindegi Qurmalas Söylemder Sintaksisi, Köşpendiler, Abay Jolı ve Altın Orda gibi edebî eserlerin taranması neticesinde elde edilen örnek cümleler bizlere “-ğan” sıfat-fiil ekinin Türkiye Türkçesine farklı aktarım biçimlerinin de olduğunu göstermiştir. Mesela, geçmiş zaman ifade eden bu sıfat-fiil eki, yalın hâl ve “soŋ” edatıyla birlikte kullanımında Türkiye Türkçesine “–DIktAn sonra” veya “-IncA” şeklinde, yalın hâl ve “sayın” edatıyla birlikte kullanımında ise Türkiye Türkçesine “–DIkçA” zarf-fiiliyle veya “-DI ise” biçiminde aktarılabilmektedir. Taraması gerçekleştirilen edebî eserlerden alıntılanan örnek cümleler ile desteklenerek kaleme alınan bu makalede ekin çeşitli kullanım alanlarıyla Türkiye Türkçesine on farklı aktarım biçimi tespit edilmiştir.
{"title":"KAZAK TÜRKÇESİNDE “–ĞAN” EKİ İLE YAPILAN SIFAT-FİİLLERİN KULLANIM ALANLARI VE BU YAPILARIN TÜRKİYE TÜRKÇESİNE AKTARIMI","authors":"Serdar Özdemir","doi":"10.34083/akaded.1320194","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1320194","url":null,"abstract":"Kazak Türkçesinde sıfat-fiil, -ğan (-gen, -qan, -ken), -mas (-mes, -bas, -bes, -pas, -pes), -atIn (-etin, -ytın, -ytin), -ar (-er, -r) ve -uvşı, (-üvşi, -vşi, -vşı) ekleriyle meydana gelirken bu ekler içerisinde en yaygın kullanım alanına sahip olan ise ardına geldiği fiile geçmiş zaman manası katan “-ğan (-gen, -qan, -ken)” ekidir. Bu ek, Türkiye Türkçesine ekseriyetle “-An” “-mIş” yahut “-DIk” şeklinde aktarılmaktadır. Fakat bu ekin Türkiye Türkesine aktarımında, yalın hâlde yahut diğer hâl ekleriyle kullanımını, edatlarla kullanımını veya yardımcı fiilllere eklendiğinde kazandığı anlamları da ayrı ayrı tespit etmek önem arz eder. Bilhassa Qazaq Tilindegi Qurmalas Söylemder Sintaksisi, Köşpendiler, Abay Jolı ve Altın Orda gibi edebî eserlerin taranması neticesinde elde edilen örnek cümleler bizlere “-ğan” sıfat-fiil ekinin Türkiye Türkçesine farklı aktarım biçimlerinin de olduğunu göstermiştir. Mesela, geçmiş zaman ifade eden bu sıfat-fiil eki, yalın hâl ve “soŋ” edatıyla birlikte kullanımında Türkiye Türkçesine “–DIktAn sonra” veya “-IncA” şeklinde, yalın hâl ve “sayın” edatıyla birlikte kullanımında ise Türkiye Türkçesine “–DIkçA” zarf-fiiliyle veya “-DI ise” biçiminde aktarılabilmektedir. Taraması gerçekleştirilen edebî eserlerden alıntılanan örnek cümleler ile desteklenerek kaleme alınan bu makalede ekin çeşitli kullanım alanlarıyla Türkiye Türkçesine on farklı aktarım biçimi tespit edilmiştir.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"283 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122955223","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}