Bu çalışmada sesbilim araştırmalarında yaygın olarak kullanılan iki İngilizce metnin Türkçe karşılıkları ve bu metinlerin Türkçenin ses yapısı göz önünde bulundurularak sesbilim deneyleri açısından uygunluğu değerlendirilmiştir. Bulgular, Yalancı Çoban metninin Rüzgâr ile Güneş metnine göre kısmen daha kapsamlı bir metin alternatifi sunmakla birlikte, Türkçenin kendine has sesbilgisi özelliklerinden ötürü daha kapsamlı bir metin ihtiyacının gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Sesbilim özelliklerini kapsayan genel bir metnin sesbilim araştırmalarında kullanılması ve yaygınlaştırılması, Türkçe sesbilim çalışmalarının karşılaştırılabilirliğini de artıracaktır. Sonuçlar, kapsamlı bir metinde Türkçenin ses yapısı bilgilerinden olması gereken özellikleri sıralayarak oluşturulacak bir metin veya alternatif metinler ihtiyacının altını çizmektedir.
{"title":"In the Search of a Generic text for Turkish Phonetic Studies: A comparison of the North Wind and The Sun vs The Boy Who Cried the Wolf","authors":"Bahar Aksu","doi":"10.34083/akaded.1256702","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1256702","url":null,"abstract":"Bu çalışmada sesbilim araştırmalarında yaygın olarak kullanılan iki İngilizce metnin Türkçe karşılıkları ve bu metinlerin Türkçenin ses yapısı göz önünde bulundurularak sesbilim deneyleri açısından uygunluğu değerlendirilmiştir. Bulgular, Yalancı Çoban metninin Rüzgâr ile Güneş metnine göre kısmen daha kapsamlı bir metin alternatifi sunmakla birlikte, Türkçenin kendine has sesbilgisi özelliklerinden ötürü daha kapsamlı bir metin ihtiyacının gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Sesbilim özelliklerini kapsayan genel bir metnin sesbilim araştırmalarında kullanılması ve yaygınlaştırılması, Türkçe sesbilim çalışmalarının karşılaştırılabilirliğini de artıracaktır. Sonuçlar, kapsamlı bir metinde Türkçenin ses yapısı bilgilerinden olması gereken özellikleri sıralayarak oluşturulacak bir metin veya alternatif metinler ihtiyacının altını çizmektedir.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123077082","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Alevi inanç sisteminin temel yapı taşlarından birini meydana getiren Kırklar inanışının müstakil bir kült olarak ele alınması hem Türk tasavvuf anlayışı ve kültürü hem de Alevilik hakkında yapılacak çalışmalar için önem arz etmektedir. Mitten Tasavvufa Alevi Ritüellerinin Sır Dili Kırklar adlı kitabın kritiğini konu edinen bu çalışmamızda adı geçen eserin içeriği hakkında bilgi verilmiş ve bütün bölümler ayrıntılı olarak değerlendirilmeye çalışılmıştır.
{"title":"Akın, Bülent (2020). The Secret Language of Alevi Rituals from Mitten to Sufism. Istanbul: Bookstore Publications. 250 p. ISBN: 978-605-7819-56-7","authors":"Seda Sakaoğlu","doi":"10.34083/akaded.1259072","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1259072","url":null,"abstract":"Alevi inanç sisteminin temel yapı taşlarından birini meydana getiren Kırklar inanışının müstakil bir kült olarak ele alınması hem Türk tasavvuf anlayışı ve kültürü hem de Alevilik hakkında yapılacak çalışmalar için önem arz etmektedir. Mitten Tasavvufa Alevi Ritüellerinin Sır Dili Kırklar adlı kitabın kritiğini konu edinen bu çalışmamızda adı geçen eserin içeriği hakkında bilgi verilmiş ve bütün bölümler ayrıntılı olarak değerlendirilmeye çalışılmıştır.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"10 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115409316","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Klâsik Türk şiirinde edebî bir tür olan latife, bir olay, bir durum veya bir kişi hakkında kısa ve eğlenceli bir hikâye anlatma amacıyla yazılır. Latife, İran edebiyatında ilk sözlü olarak görülmüş, daha sonra 5. yüzyıl sonları ile 6. yüzyıl başlarında yazılı edebiyatta yer almıştır. İran edebiyatında 6. yüzyıldan sonra latife alanında derleme niteliğinde önemli eserler kaleme alınmıştır. Bu alanda özellikle Ubeyd-i Zâkâni ve Fahruddîn Alî-i Safî gibi iki önemli isim ön plana çıkmıştır. Anadolu sahasında özellikle Tanzimat dönemi edebiyatında kayda değer bir etkiye sahip olmuş olan Muallim Feyzî, esasen bir İranlı ama daha sonra Osmanlı tebaasına geçerek edebî alanda tercüme, şiir, sözlük ve dilbilgisi kitapları gibi önemli çalışmalar yapmış bir isimdir. Mekteb-i Sultanî’de uzun süreli Farsça öğretmenliği yapmış olan Muallim Feyzî, latife alanında daha önce yapılmamış bir işi yaparak özellikle İran edebiyatından şair ve ediplerle ilgili mülâtefe, mutâyib veya anekdotları derleyerek dönemin en uzun süreli yayım yapmış olan Tercümân-ı Hakîkat gazetesinde bir seri halinde yayımlamıştır. Bu çalışmada Muallim Feyzî ve özellikle onun edebî kişiliği hakkında detaylı bilgi verildikten sonra, onun Tercümân-ı Hakîkat gazetesinin 12 Ocak 1884, nr. 1682, üçüncü sayfasında yer alan Şeyh Saʻdî-i Şîrâzî ile Hâce Hümâm-i Tebrîzî arasında geçen mülâtafe, onun yorumuyla verilecek ve Anadolu sahası ve İran sahasındaki diğer aktarımlarla ilgili karşılaştırma ve değerlendirme yapılacaktır.
{"title":"The Chaffing Between Sa'di-i Şirazi and Humam-i Tabrizi as Transmitted by Muallim Fayzi","authors":"Şerife Yerdemi̇r","doi":"10.34083/akaded.1265886","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1265886","url":null,"abstract":"Klâsik Türk şiirinde edebî bir tür olan latife, bir olay, bir durum veya bir kişi hakkında kısa ve eğlenceli bir hikâye anlatma amacıyla yazılır. Latife, İran edebiyatında ilk sözlü olarak görülmüş, daha sonra 5. yüzyıl sonları ile 6. yüzyıl başlarında yazılı edebiyatta yer almıştır. İran edebiyatında 6. yüzyıldan sonra latife alanında derleme niteliğinde önemli eserler kaleme alınmıştır. Bu alanda özellikle Ubeyd-i Zâkâni ve Fahruddîn Alî-i Safî gibi iki önemli isim ön plana çıkmıştır. Anadolu sahasında özellikle Tanzimat dönemi edebiyatında kayda değer bir etkiye sahip olmuş olan Muallim Feyzî, esasen bir İranlı ama daha sonra Osmanlı tebaasına geçerek edebî alanda tercüme, şiir, sözlük ve dilbilgisi kitapları gibi önemli çalışmalar yapmış bir isimdir. Mekteb-i Sultanî’de uzun süreli Farsça öğretmenliği yapmış olan Muallim Feyzî, latife alanında daha önce yapılmamış bir işi yaparak özellikle İran edebiyatından şair ve ediplerle ilgili mülâtefe, mutâyib veya anekdotları derleyerek dönemin en uzun süreli yayım yapmış olan Tercümân-ı Hakîkat gazetesinde bir seri halinde yayımlamıştır. Bu çalışmada Muallim Feyzî ve özellikle onun edebî kişiliği hakkında detaylı bilgi verildikten sonra, onun Tercümân-ı Hakîkat gazetesinin 12 Ocak 1884, nr. 1682, üçüncü sayfasında yer alan Şeyh Saʻdî-i Şîrâzî ile Hâce Hümâm-i Tebrîzî arasında geçen mülâtafe, onun yorumuyla verilecek ve Anadolu sahası ve İran sahasındaki diğer aktarımlarla ilgili karşılaştırma ve değerlendirme yapılacaktır.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"5 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122178649","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Tekirdağ, Osmanlı devletinde payitahta olan yakınlığı ve faal bir ticaret merkezi olması sebebiyle birçok şaire ev sahipliği yapmıştır. Yapılan araştırmalar neticesinde elde edilen bilgilere göre Tekirdağ’da 15. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar toplam 73 şair yaşamıştır. 18. yüzyılda, toplam şair sayısının üçte biri yani 31 şairin bu beldede yaşadığı tespit edilmiştir. Bu şairlerden biri de Tekirdağlı Ahmed Lutfî’dir. Dîvân’ından hareketle tahminen 17. yüzyılın son çeyreğinde doğup 18. Yüzyılın ikinci yarısında vefat ettiğini düşündüğümüz şairin Dîvân’ı haricinde bir de tezkiresi vardır. Şair, 623 şiirden meydana gelen hacimli dîvâna sahiptir. “Şuarâ-yı Tezkire” adlı eseri ise Tekirdağlı çağdaşı 20 şairi tanıttığı ve şiirlerinden örnekler sunduğu bir kitaptır. Bu çalışmamızda Tekirdağlı şairlerin bir araya geldikleri edebî muhitleri Ahmed Lutfî’nin bahsi geçen iki eserinden bazı örneklerle tespit etmeye çalıştık. Tekirdağ’da bu edebî muhitler “Dükkânlar, şuarâ meclisleri ve meyhaneler” etrafında şekillenmiştir. Dönemin şairleri bazen o beldede görevli bir devlet ricalinin konağında, bazen oranın üstat bir şairinin şuarâ meclisinde bazen de bir dükkân veya meyhane köşesinde toplanmışlardır.
{"title":"Tekirdağlı Ahmed Lutfî’nin Eserlerine göre 18. yy.da Tekirdağ’daki Edebî Muhitler","authors":"Ahmet Serdar Erkan","doi":"10.34083/akaded.1251585","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1251585","url":null,"abstract":"Tekirdağ, Osmanlı devletinde payitahta olan yakınlığı ve faal bir ticaret merkezi olması sebebiyle birçok şaire ev sahipliği yapmıştır. Yapılan araştırmalar neticesinde elde edilen bilgilere göre Tekirdağ’da 15. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar toplam 73 şair yaşamıştır. 18. yüzyılda, toplam şair sayısının üçte biri yani 31 şairin bu beldede yaşadığı tespit edilmiştir. Bu şairlerden biri de Tekirdağlı Ahmed Lutfî’dir. Dîvân’ından hareketle tahminen 17. yüzyılın son çeyreğinde doğup 18. Yüzyılın ikinci yarısında vefat ettiğini düşündüğümüz şairin Dîvân’ı haricinde bir de tezkiresi vardır. Şair, 623 şiirden meydana gelen hacimli dîvâna sahiptir. “Şuarâ-yı Tezkire” adlı eseri ise Tekirdağlı çağdaşı 20 şairi tanıttığı ve şiirlerinden örnekler sunduğu bir kitaptır. Bu çalışmamızda Tekirdağlı şairlerin bir araya geldikleri edebî muhitleri Ahmed Lutfî’nin bahsi geçen iki eserinden bazı örneklerle tespit etmeye çalıştık. Tekirdağ’da bu edebî muhitler “Dükkânlar, şuarâ meclisleri ve meyhaneler” etrafında şekillenmiştir. Dönemin şairleri bazen o beldede görevli bir devlet ricalinin konağında, bazen oranın üstat bir şairinin şuarâ meclisinde bazen de bir dükkân veya meyhane köşesinde toplanmışlardır.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"30 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123307321","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Çalışmanın amacı, İngiliz askeri Patrick Shaw-Stewart’ın Gelibolu muharebesi esnasında yazdığı şiir ve mektuplarından hareketle kendisi ve yakın arkadaşlarının (Rupert Brooke, Denis Browne, Bernard Freyber, Frederick Kelly) ruhsal durumu, İliada destanının etkisiyle savaşta neyi hedefledikleri ve Türk askeri hakkındaki düşüncelerini Nitel Araştırma Tekniklerinden ‘Doküman/Metin İçerik Analizi’ metodunu kullanarak ortaya koymaktır. Türk harp edebiyatı çalışmalarında yaşadığımız savaşların bize bakan cephesi ilgi görmüşken bizimle savaşmaya gelen askerlerin ürettiği edebi ürünler ihmal edilmiştir. Karşı tarafın savaşları nasıl gördüğü, geldikleri coğrafyada neler yaşayıp ne hissettikleri, yaşadıkları sonlar da bizi ilgilendirmektedir. Shaw-Stewart, Britanya’da ‘savaş şairi’ olarak anılır, ancak şairin Gelibolu muharebesiyle ilgili tek şiiri bulunmaktadır. Orijinal metinde şiirin başlığı olmamasına rağmen bazı kaynaklarda ‘Bu sabah bir adam gördüm’ veya ‘Siperdeki Aşil’ başlığıyla okuyuculara sunulur. Shaw-Stewart ve arkadaşlarının zihinlerinde İliada Destanından parçalar olduğu hâlde heyecanla başladıkları yolculuk, umduklarından zor, keder yüklü ve uzun bir sefer olur. Shaw-Stewart’ın yolculukla ilgili umudunun azaldığı ve kendisini sorguladığı bir anda Gökçeada’da yazdığı şiiri, Gelibolu Savaşlarını temsil eden en önemli şiirlerden biri haline gelir. Shaw-Stewart’ın yazdığı şiir ve mektuplar iyi yetişmiş İngiliz gençlerinin Gelibolu’ya mitolojik hikâyeleri yeniden yaşamak ve İstanbul’u Türklerden almak üzere maceracı bir ruhla geldiklerini gösterir. Bu beklentileri gerçekleşmez ve sağ kalanlar umulandan çok büyük kayıplarla Avrupa’daki diğer cephelere dağılırlar.
{"title":"Homeros’un Gölgesinde Gelibolu’ya Sefer: Patrick Shaw-Stewart","authors":"Nesime CEYHAN AKÇA","doi":"10.34083/akaded.1265246","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1265246","url":null,"abstract":"Çalışmanın amacı, İngiliz askeri Patrick Shaw-Stewart’ın Gelibolu muharebesi esnasında yazdığı şiir ve mektuplarından hareketle kendisi ve yakın arkadaşlarının (Rupert Brooke, Denis Browne, Bernard Freyber, Frederick Kelly) ruhsal durumu, İliada destanının etkisiyle savaşta neyi hedefledikleri ve Türk askeri hakkındaki düşüncelerini Nitel Araştırma Tekniklerinden ‘Doküman/Metin İçerik Analizi’ metodunu kullanarak ortaya koymaktır. Türk harp edebiyatı çalışmalarında yaşadığımız savaşların bize bakan cephesi ilgi görmüşken bizimle savaşmaya gelen askerlerin ürettiği edebi ürünler ihmal edilmiştir. Karşı tarafın savaşları nasıl gördüğü, geldikleri coğrafyada neler yaşayıp ne hissettikleri, yaşadıkları sonlar da bizi ilgilendirmektedir. Shaw-Stewart, Britanya’da ‘savaş şairi’ olarak anılır, ancak şairin Gelibolu muharebesiyle ilgili tek şiiri bulunmaktadır. Orijinal metinde şiirin başlığı olmamasına rağmen bazı kaynaklarda ‘Bu sabah bir adam gördüm’ veya ‘Siperdeki Aşil’ başlığıyla okuyuculara sunulur. Shaw-Stewart ve arkadaşlarının zihinlerinde İliada Destanından parçalar olduğu hâlde heyecanla başladıkları yolculuk, umduklarından zor, keder yüklü ve uzun bir sefer olur. Shaw-Stewart’ın yolculukla ilgili umudunun azaldığı ve kendisini sorguladığı bir anda Gökçeada’da yazdığı şiiri, Gelibolu Savaşlarını temsil eden en önemli şiirlerden biri haline gelir. Shaw-Stewart’ın yazdığı şiir ve mektuplar iyi yetişmiş İngiliz gençlerinin Gelibolu’ya mitolojik hikâyeleri yeniden yaşamak ve İstanbul’u Türklerden almak üzere maceracı bir ruhla geldiklerini gösterir. Bu beklentileri gerçekleşmez ve sağ kalanlar umulandan çok büyük kayıplarla Avrupa’daki diğer cephelere dağılırlar.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"10 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116245915","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, Eski Türklerin komşuluk hayatına ilişkin söz varlığı incelenmiştir. Öncelikle Eski Türklerin yaşayış biçimi ve konaklama kültürü açıklanmıştır. Metin veri tabanları geniş tutulmaya çalışılmış, komşuluk kavramı ve bununla ilgili söz varlığı net bir şekilde betimlenmiştir. Bu amaçla runik harfli Eski Türkçe metinler, Uygur alfabeli belli başlı metinler ile Karahanlı Türkçesine ait dil malzemeleri derlem alanına katılmıştır. Eski Türkçe metinlerde komşuluk ile ilgili söz varlığı; kişi ve topluluk adları, yer adları ve fiiller alt başlıkları olmak üzere üç grupta irdelenmiştir. Bozkır kültürün etkisiyle yaylak ve kışlak hayatını benimseyen Türklerin, zamanla ekicilik faaliyetlerinin arttığı, din faktörüyle yerleşik hayat düzenine geçtiği ve buna bağlı olarak da komşuluk ile ilgili söz varlığında kimi değişikliklerin olduğu gözlenmiştir. Runik harfli Eski Türkçe metinlerde daha çok doğa, yer-yön bilgisi, sınır ifade eden sözcük ve fiiller ağırlıklı iken; Uygur ve Arap alfabeli Eski Türkçe metinlerde komşuluk bilgisi içeren sözcükler belirginleşmiştir. Runik metinlerde komşu karşılığında sadece körşi sözcüğü tespit edilirken, Uygurca metinlerde konuk, konşı, körşi, konaş sözcükleri tanıklanmıştır. Neticede Eski Türklerin komşuluk hayatına ilişkin kapsamlı ve ayrıntılı söz varlığı bilgisi paylaşılmış, Türkçenin söz varlığı çalışmalarına katkı sağlanmıştır.
{"title":"A Study On Neighborhood: In The Testimony Of Old Turkic Texts","authors":"Aybüke Betül Doğan","doi":"10.34083/akaded.1264522","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1264522","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, Eski Türklerin komşuluk hayatına ilişkin söz varlığı incelenmiştir. Öncelikle Eski Türklerin yaşayış biçimi ve konaklama kültürü açıklanmıştır. Metin veri tabanları geniş tutulmaya çalışılmış, komşuluk kavramı ve bununla ilgili söz varlığı net bir şekilde betimlenmiştir. Bu amaçla runik harfli Eski Türkçe metinler, Uygur alfabeli belli başlı metinler ile Karahanlı Türkçesine ait dil malzemeleri derlem alanına katılmıştır. Eski Türkçe metinlerde komşuluk ile ilgili söz varlığı; kişi ve topluluk adları, yer adları ve fiiller alt başlıkları olmak üzere üç grupta irdelenmiştir. Bozkır kültürün etkisiyle yaylak ve kışlak hayatını benimseyen Türklerin, zamanla ekicilik faaliyetlerinin arttığı, din faktörüyle yerleşik hayat düzenine geçtiği ve buna bağlı olarak da komşuluk ile ilgili söz varlığında kimi değişikliklerin olduğu gözlenmiştir. Runik harfli Eski Türkçe metinlerde daha çok doğa, yer-yön bilgisi, sınır ifade eden sözcük ve fiiller ağırlıklı iken; Uygur ve Arap alfabeli Eski Türkçe metinlerde komşuluk bilgisi içeren sözcükler belirginleşmiştir. Runik metinlerde komşu karşılığında sadece körşi sözcüğü tespit edilirken, Uygurca metinlerde konuk, konşı, körşi, konaş sözcükleri tanıklanmıştır. Neticede Eski Türklerin komşuluk hayatına ilişkin kapsamlı ve ayrıntılı söz varlığı bilgisi paylaşılmış, Türkçenin söz varlığı çalışmalarına katkı sağlanmıştır.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"34 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128190075","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
1888 yılında Selanik Usturumca’sında doğan Ali Rıza Bey, Anadolu’nun çeşitli illerinde öğretmen ve müfettiş olarak görev yapmış bir Cumhuriyet aydınıdır. Ayrıca nahiye müdürlüğü ve kaymakamlık vekilliği gibi devlet görevlerinde de bulunan yazar, müzecilik çalışmalarına da imza atmıştır. Çeşitli dergi ve gazetelerde derlemeler ile etnografya çalışmalarını içeren çok sayıda yazı ve kitap kaleme almasına rağmen tiyatro yazarlığı fazlaca bilinmemektedir. Yalgın piyeslerinde, gençleri eğitme ve onlara vatanseverlik hissini aşılama amacı güder. Yalgın’ın yazarlık faaliyeti gösterdiği dönemlerde eğitici okul piyesleri yazmak ve sergilemek özendirilen bir durumdur. Ayrıca bu yıllarda, tiyatro faaliyetleri yoluyla yaygın eğitim yapılması hem halkevlerinde hem de okullarda temsiller verilmek suretiyle oyunlar yazılması da teşvik edilmiştir. Çalışmanın konusu olan Ali Rıza Yalgın’ın Yeşil Yurdun Sisli Günlerinden (Kanlı Örnek) isimli eseri, üç perdelik bir okul piyesidir. Eser, vatansever İhtiyat Mülazımı (üstteğmen) İbrahim Bey’in Yunan işgali esnasında gösterdiği kahramanlıkları ve Yunan’ın Bursa ve civarında yaptığı eziyetleri anlatır. Bunların yanı sıra piyeste Yunan istilasının ruhunda bıraktığı izler ile pişmanlık ve nefret duyguları içinde yaşayan İbrahim Bey’in babası, Bursa eşrafı ve Maksem Mahallesi ahalisinden Hacı Ömer Bey’in içine düştüğü durum işlenir. Bursa İnebey Yazma Eserler Kütüphanesi, Haraççıoğlu, Nr: 6432’de bulunan eser, 57 sayfa ve 21 satır olarak çizgili bir deftere rika ile yazılmıştır. Aynı kütüphanede eserin daktiloya çekilmiş bir nüshası da mevcuttur. Nüshanın ilk sayfasında verilen bilgiye göre yazar, eseri yayımlamak istemiş ancak matbaacıyla anlaşamadığı için bu işten vazgeçmiştir. Ne yazık ki piyesin oynanıp oynanmadığına dair bir bilgi de bulunmamaktadır. Piyes, 5 Şubat 1338 / 5 Şubat 1922’de tamamlanmış olup eserde işgalin tarihî sürecine yönelik bilgiler de verilmektedir. Çalışmada piyesin yazma ve daktilo nüshası tanıtılarak eserin konusu ve piyeste geçen tarihî olaylar hakkında bilgi verildi. Bu doğrultuda Türk çocuk tiyatrosunun bir örneği olan, aynı zamanda Bursa’nın işgali döneminde kaleme alındığı için çok kıymetli bir tarihî vesika görevi üstlenen eser, kütüphane raflarında unutulmaması adına günümüz okuyucusunun istifadesine sunuldu.
{"title":"ALİ RIZA YALGIN’S SCHOOL STAGE FROM THE FOG DAYS OF THE GREEN NORTH (BLOODY EXAMPLE)","authors":"Ö. Ercan","doi":"10.34083/akaded.1251723","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1251723","url":null,"abstract":"1888 yılında Selanik Usturumca’sında doğan Ali Rıza Bey, Anadolu’nun çeşitli illerinde öğretmen ve müfettiş olarak görev yapmış bir Cumhuriyet aydınıdır. Ayrıca nahiye müdürlüğü ve kaymakamlık vekilliği gibi devlet görevlerinde de bulunan yazar, müzecilik çalışmalarına da imza atmıştır. Çeşitli dergi ve gazetelerde derlemeler ile etnografya çalışmalarını içeren çok sayıda yazı ve kitap kaleme almasına rağmen tiyatro yazarlığı fazlaca bilinmemektedir. Yalgın piyeslerinde, gençleri eğitme ve onlara vatanseverlik hissini aşılama amacı güder. Yalgın’ın yazarlık faaliyeti gösterdiği dönemlerde eğitici okul piyesleri yazmak ve sergilemek özendirilen bir durumdur. Ayrıca bu yıllarda, tiyatro faaliyetleri yoluyla yaygın eğitim yapılması hem halkevlerinde hem de okullarda temsiller verilmek suretiyle oyunlar yazılması da teşvik edilmiştir.\u0000Çalışmanın konusu olan Ali Rıza Yalgın’ın Yeşil Yurdun Sisli Günlerinden (Kanlı Örnek) isimli eseri, üç perdelik bir okul piyesidir. Eser, vatansever İhtiyat Mülazımı (üstteğmen) İbrahim Bey’in Yunan işgali esnasında gösterdiği kahramanlıkları ve Yunan’ın Bursa ve civarında yaptığı eziyetleri anlatır. Bunların yanı sıra piyeste Yunan istilasının ruhunda bıraktığı izler ile pişmanlık ve nefret duyguları içinde yaşayan İbrahim Bey’in babası, Bursa eşrafı ve Maksem Mahallesi ahalisinden Hacı Ömer Bey’in içine düştüğü durum işlenir. \u0000Bursa İnebey Yazma Eserler Kütüphanesi, Haraççıoğlu, Nr: 6432’de bulunan eser, 57 sayfa ve 21 satır olarak çizgili bir deftere rika ile yazılmıştır. Aynı kütüphanede eserin daktiloya çekilmiş bir nüshası da mevcuttur. Nüshanın ilk sayfasında verilen bilgiye göre yazar, eseri yayımlamak istemiş ancak matbaacıyla anlaşamadığı için bu işten vazgeçmiştir. Ne yazık ki piyesin oynanıp oynanmadığına dair bir bilgi de bulunmamaktadır. Piyes, 5 Şubat 1338 / 5 Şubat 1922’de tamamlanmış olup eserde işgalin tarihî sürecine yönelik bilgiler de verilmektedir.\u0000Çalışmada piyesin yazma ve daktilo nüshası tanıtılarak eserin konusu ve piyeste geçen tarihî olaylar hakkında bilgi verildi. Bu doğrultuda Türk çocuk tiyatrosunun bir örneği olan, aynı zamanda Bursa’nın işgali döneminde kaleme alındığı için çok kıymetli bir tarihî vesika görevi üstlenen eser, kütüphane raflarında unutulmaması adına günümüz okuyucusunun istifadesine sunuldu.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"113 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133566371","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Hz. Peygamber’in olağanüstü özelliklerine dair rivayetlerin toplandığı eserler, hasâis türünü meydana getirmiştir. Bu tür, Hz. Peygamber’e mahsus farz, vacip ve mubahların yanı sıra onun ayrıcalık ve üstünlüklerine dair hususiyetleri de kapsamaktadır. Hasâis türünün en kapsamlı ve hacimli eserlerinden biri, Süyûtî tarafından kaleme alınan Hasîsü’l-Kübrâ’dır. Hasâisü’l-Kübra üzerine başta Süyûtî’nin kendisi olmak üzere birçok âlim tarafından ihtisâr, telhîs, şerh, tercüme, hâşiye vb. türde eser yazılmıştır. Süyûtî’nin söz konusu eseri üzerine telhîs (özet) yazanlardan birisi de Abdülmecîd Sivâsî’dir. Kaynaklarda Telhîsü Hasâisü’n-Nebî adıyla haber verilen Sivâsî’nin eserinin şimdiye kadar herhangi bir nüshası tespit edilememiştir. Ancak elimizde, metindeki birtakım karinelerden hareketle Sivâsî’nin telhîsinin tercümesi olduğu anlaşılan bir eser mevcuttur. Bu eser, 16. yüzyılın son çeyreği ile 17. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı tahmin edilen Muslihiddîn Gırnatevî’nin Kitâbu’l-Fusûl fî Tercemeti Hasâisi’r-Resûl adlı eseridir. Şimdiye kadar bir nüshası tespit edilen Gırnatevî’nin bu eseri, 280 varaktan müteşekkildir. Çalışmamız, Gırnatevî’nin bu eserinin kapsamlı olarak tanıtılması üzerinedir. Ancak öncesinde Süyûtî’nin Hasâisü’l-Kübrâ’sı ile Muslihiddîn Gırnatevî’nin hayatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Gırnatevî’nin eserinin doğrudan Hasâisü’l-Kübrâ’nın değil, Abdülmecîd Sivâsî’nin Hasâisü’l-Kübrâ üzerine yazdığı telhîsin tercümesi olduğu hususu, metindeki karineler ışığında okuyucuya sunulmuştur. Bu kısımlardan sonra Gırnatevî’nin eserinde uygulanan tercüme yöntemi üzerinde durulmuş ve eserin muhtevası özetlenmiştir.
{"title":"Hasâisü’l-Kübrâ’nın Telhîsi Üzerine Yazılan Türkçe Bir Tercüme: Muslihiddîn Gırnatevî’nin Kitâbu’l-Fusûl fî Tercemeti Hasâisi’r-Resûl Adlı Eseri","authors":"Ahmet Akdağ","doi":"10.34083/akaded.1262674","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1262674","url":null,"abstract":"Hz. Peygamber’in olağanüstü özelliklerine dair rivayetlerin toplandığı eserler, hasâis türünü meydana getirmiştir. Bu tür, Hz. Peygamber’e mahsus farz, vacip ve mubahların yanı sıra onun ayrıcalık ve üstünlüklerine dair hususiyetleri de kapsamaktadır. Hasâis türünün en kapsamlı ve hacimli eserlerinden biri, Süyûtî tarafından kaleme alınan Hasîsü’l-Kübrâ’dır. Hasâisü’l-Kübra üzerine başta Süyûtî’nin kendisi olmak üzere birçok âlim tarafından ihtisâr, telhîs, şerh, tercüme, hâşiye vb. türde eser yazılmıştır. Süyûtî’nin söz konusu eseri üzerine telhîs (özet) yazanlardan birisi de Abdülmecîd Sivâsî’dir. Kaynaklarda Telhîsü Hasâisü’n-Nebî adıyla haber verilen Sivâsî’nin eserinin şimdiye kadar herhangi bir nüshası tespit edilememiştir. Ancak elimizde, metindeki birtakım karinelerden hareketle Sivâsî’nin telhîsinin tercümesi olduğu anlaşılan bir eser mevcuttur. Bu eser, 16. yüzyılın son çeyreği ile 17. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı tahmin edilen Muslihiddîn Gırnatevî’nin Kitâbu’l-Fusûl fî Tercemeti Hasâisi’r-Resûl adlı eseridir. Şimdiye kadar bir nüshası tespit edilen Gırnatevî’nin bu eseri, 280 varaktan müteşekkildir. Çalışmamız, Gırnatevî’nin bu eserinin kapsamlı olarak tanıtılması üzerinedir. Ancak öncesinde Süyûtî’nin Hasâisü’l-Kübrâ’sı ile Muslihiddîn Gırnatevî’nin hayatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Gırnatevî’nin eserinin doğrudan Hasâisü’l-Kübrâ’nın değil, Abdülmecîd Sivâsî’nin Hasâisü’l-Kübrâ üzerine yazdığı telhîsin tercümesi olduğu hususu, metindeki karineler ışığında okuyucuya sunulmuştur. Bu kısımlardan sonra Gırnatevî’nin eserinde uygulanan tercüme yöntemi üzerinde durulmuş ve eserin muhtevası özetlenmiştir.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"140 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132589235","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türk edebiyatında İslamiyetin kabulü ile birlikte çeşitli dinî-kahramanlık konulu eserler varlık göstermeye başlamıştır. Bunlar arasında Hz. Ali’nin baş kahramanlığında şekillenen, onun ve yoldaşlarının Müslümanlık uğruna girdiği mücadelelerin tarihten veya olağanüstü unsurlardan yararlanılarak anlatıldığı cenknâmeler önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmaya konu olan metin, Hz. Ali’nin daha önce neşredilmemiş cenknâmelerinden olup Milli Kütüphane arşivinde A 7522/1 numarası ile kayıtlıdır. Baştan ve sondan eksik olan eserin müellifi ve yazılış tarihi bilinmemektedir. Bu çalışmada, bahsi geçen eser efsanevî ve menkıbevî motifler açısından incelenmiştir. Edebi anlatılarda genellikle anlatının en küçük unsuru olarak değerlendirilen motif, metnin alıcısına vermek isteği mesajın etki gücünü artıran kalıplaşmış özellikteki yapıdır. Edebi anlatılarda bulunan motifler, çok çeşitli şekillerde sınıflandırılabilmektedir. Motiflerin tespiti ve tasnifi Thompson’ın Motif İndeks esasına dayanmakla birlikte, Çetin’in cenknâmeler özelinde kullandığı sistematiğe uygundur. Eserde öne çıkan beş menkıbevî ve üç efsanevî motif, eserden alınan örneklerle tahlil edilmiştir. Bunların dışında hikâyeye canlılık ve sürükleyicilik katan, konu akışına yön veren önemli motiflerden olan kıyafet/kılık değiştirme motifine yer verilmiştir. Sözü geçen motiflerin, eserin yapısına dinamiklik ve sürükleyicilik kazandırdığı görülmüştür. Hikâyede motif olarak öne çıkan efsanevî ve menkıbevî unsurlar, eserin masalsı bir kimlik kazanmasını sağlamıştır. Bu durum eserin ifade gücünü artıran, ona anlatım zenginliği kazandıran, okuyucu veya dinleyicinin hayal dünyasının genişlemesini sağlayan bir zemin oluşturmuştur.
{"title":"Manzum Bir Hz. Ali Cenknâmesi’nde Efsanevî ve Menkıbevî Motifler","authors":"Serap KARAKILIÇ AKI","doi":"10.34083/akaded.1262026","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1262026","url":null,"abstract":"Türk edebiyatında İslamiyetin kabulü ile birlikte çeşitli dinî-kahramanlık konulu eserler varlık göstermeye başlamıştır. Bunlar arasında Hz. Ali’nin baş kahramanlığında şekillenen, onun ve yoldaşlarının Müslümanlık uğruna girdiği mücadelelerin tarihten veya olağanüstü unsurlardan yararlanılarak anlatıldığı cenknâmeler önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmaya konu olan metin, Hz. Ali’nin daha önce neşredilmemiş cenknâmelerinden olup Milli Kütüphane arşivinde A 7522/1 numarası ile kayıtlıdır. Baştan ve sondan eksik olan eserin müellifi ve yazılış tarihi bilinmemektedir. Bu çalışmada, bahsi geçen eser efsanevî ve menkıbevî motifler açısından incelenmiştir. Edebi anlatılarda genellikle anlatının en küçük unsuru olarak değerlendirilen motif, metnin alıcısına vermek isteği mesajın etki gücünü artıran kalıplaşmış özellikteki yapıdır. Edebi anlatılarda bulunan motifler, çok çeşitli şekillerde sınıflandırılabilmektedir. Motiflerin tespiti ve tasnifi Thompson’ın Motif İndeks esasına dayanmakla birlikte, Çetin’in cenknâmeler özelinde kullandığı sistematiğe uygundur. Eserde öne çıkan beş menkıbevî ve üç efsanevî motif, eserden alınan örneklerle tahlil edilmiştir. Bunların dışında hikâyeye canlılık ve sürükleyicilik katan, konu akışına yön veren önemli motiflerden olan kıyafet/kılık değiştirme motifine yer verilmiştir. Sözü geçen motiflerin, eserin yapısına dinamiklik ve sürükleyicilik kazandırdığı görülmüştür. Hikâyede motif olarak öne çıkan efsanevî ve menkıbevî unsurlar, eserin masalsı bir kimlik kazanmasını sağlamıştır. Bu durum eserin ifade gücünü artıran, ona anlatım zenginliği kazandıran, okuyucu veya dinleyicinin hayal dünyasının genişlemesini sağlayan bir zemin oluşturmuştur.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"4 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123966116","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İnsanoğlu var oluşundan başlayarak tanık olduğu, maruz kaldığı her durumu ve olguyu anlamlandırma ihtiyacı duyar. Bu ihtiyacı karşılama yollarından biri de ulaştığı sonuçlara uygun ve makul nedenler bulmaktır. Bu durum dil ve felsefe gibi birçok bilim dalına da araştırma konusu olmuştur. Gerçek ya da o an için uygun görülmüş bir neden ile ortaya çıkan neden ve sonuç bilgisinin dildeki yansıması neden sonuç ifadeleridir. Bunu da daha geniş bir düzlemde incelemek için nedensellik kavramını ele almak gerekir. Nedensellik ilişkisi ile kurulmuş bir cümlede yer alan iki yönlü neden ve sonuç ifadeler birbiriyle yapısal bir bağ kurabilmek için üçüncü bir unsur olarak nedensellik işaretleyicilerine gereksinim duyar. Bu yapı ekler vasıtasıyla sağlanabileceği gibi sözlüksel biçimbirimler olan bağlaçlar ve ilgeçler aracılığıyla da sağlanabilmektedir. Bu çalışmada sözlüksel nedensellik işaretleyicileri olan bağlaç ve ilgeçlerin söz dizimindeki durumları; anlamları, yapıları ve konumları çerçevesinde değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın örneklemi Türk edebiyatının son dönem yazarları arasında yer alan Ayşe Kulin’in beş romanı esas alınarak belirlenmiştir. Çalışmadan elde edilen veriler bu dil malzemesi vasıtasıyla ortaya konulmuştur. Bu veriler neticesinde iki, üç ve dört unsurdan oluşan on ayrı söz dizimi yapısı tespit edilmiştir.
{"title":"SÖZLÜKSEL NEDENSELLİK İŞARETLEYİCİLERİNİN SÖZ DİZİMİ AÇISINDAN İNCELENMESİ (AYŞE KULİN ROMANLARI ÖRNEKLEMİNDE)","authors":"Ceren Kabadayi̇","doi":"10.34083/akaded.1265863","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1265863","url":null,"abstract":"İnsanoğlu var oluşundan başlayarak tanık olduğu, maruz kaldığı her durumu ve olguyu anlamlandırma ihtiyacı duyar. Bu ihtiyacı karşılama yollarından biri de ulaştığı sonuçlara uygun ve makul nedenler bulmaktır. Bu durum dil ve felsefe gibi birçok bilim dalına da araştırma konusu olmuştur. \u0000Gerçek ya da o an için uygun görülmüş bir neden ile ortaya çıkan neden ve sonuç bilgisinin dildeki yansıması neden sonuç ifadeleridir. Bunu da daha geniş bir düzlemde incelemek için nedensellik kavramını ele almak gerekir. Nedensellik ilişkisi ile kurulmuş bir cümlede yer alan iki yönlü neden ve sonuç ifadeler birbiriyle yapısal bir bağ kurabilmek için üçüncü bir unsur olarak nedensellik işaretleyicilerine gereksinim duyar. Bu yapı ekler vasıtasıyla sağlanabileceği gibi sözlüksel biçimbirimler olan bağlaçlar ve ilgeçler aracılığıyla da sağlanabilmektedir. \u0000Bu çalışmada sözlüksel nedensellik işaretleyicileri olan bağlaç ve ilgeçlerin söz dizimindeki durumları; anlamları, yapıları ve konumları çerçevesinde değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın örneklemi Türk edebiyatının son dönem yazarları arasında yer alan Ayşe Kulin’in beş romanı esas alınarak belirlenmiştir. Çalışmadan elde edilen veriler bu dil malzemesi vasıtasıyla ortaya konulmuştur. Bu veriler neticesinde iki, üç ve dört unsurdan oluşan on ayrı söz dizimi yapısı tespit edilmiştir.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"14 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117290653","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}