Amaç: Bu çalışmada, iletişim bozuklukları bağlamında erken okuryazarlık becerilerinin incelenmesine yönelik güncel bilgilerin sentezlenmesi amaçlanmıştır. Böylece hem araştırma hem de uygulama alanlarında iletişim bozuklukları bağlamında erken okuryazarlık becerilerine dikkat çekilmesi sağlanacaktır. Yöntem: Çalışmada geleneksel derleme yöntemi kullanılmıştır. İnceleme kapsamında dil, konuşma ve işitme alanlarında sorun yaşayan çocukların erken okuryazarlık becerilerinin değerlendirilmesine ilişkin alan yazın taraması gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Yapılan incelemeler sonucunda, gelişimsel dil bozukluğu, konuşma sesi bozukluğu, kekemelik ve konuşma apraksisi gibi çeşitli dil ve konuşma bozukluklarına sahip çocukların erken okuryazarlık becerilerinin farklı bileşenlerinde risk altında oldukları görülmüştür. Hem dil hem de konuşma becerilerinde sorun yaşayan çocukların ise sadece konuşma bozukluğu yaşayan veya tipik dil-konuşma gelişimi gösteren akranlarına kıyasla erken okuryazarlık becerileri açısında daha çok risk altında olduklarına ilişkin bulgulara ulaşılmıştır. Ayrıca işitme kayıplı çocukların dil bilgisel gelişim açısından normal işiten akranlarına kıyasla daha yüksek bir hata oranı ve daha farklı bir biçimbirim edinme sırası sergileyebildiklerine dair kanıt temellerine rastlanmıştır. Bunlarla birlikte, işitme kayıplı çocukların işitsel sinyallere eksik veya bozulmuş erişime sahip olmaları neticesinde fonolojik farkındalık becerilerinde güçlükler yaşadıkları görülmüştür. Sonuç ve Öneriler: Sonuç olarak, erken okuryazarlık becerilerinin ileri dönemdeki okuma performansı üzerindeki öngörücü rolü göz önüne alınınca bu konudaki eksikliklerin erken dönemde tespit edilmesinin, iletişim bozukluğu yaşayan çocukların olası akademik güçlüklerini en aza indirebilmek açısından oldukça önemli olduğu söylenebilir. İletişim bozukluğu olan çocukların erken okuryazarlık becerileri açısından erken dönemden itibaren değerlendirilmeleri ve desteklenmeleri önerilmektedir.
{"title":"İletişim Bozuklukları Bağlamında Erken Okuryazarlık Becerileri Üzerine Genel Bir Bakış: Geleneksel Derleme","authors":"Ahsen Eri̇m, M. Kiliç","doi":"10.47115/jshs.1074836","DOIUrl":"https://doi.org/10.47115/jshs.1074836","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmada, iletişim bozuklukları bağlamında erken okuryazarlık becerilerinin incelenmesine yönelik güncel bilgilerin sentezlenmesi amaçlanmıştır. Böylece hem araştırma hem de uygulama alanlarında iletişim bozuklukları bağlamında erken okuryazarlık becerilerine dikkat çekilmesi sağlanacaktır. \u0000Yöntem: Çalışmada geleneksel derleme yöntemi kullanılmıştır. İnceleme kapsamında dil, konuşma ve işitme alanlarında sorun yaşayan çocukların erken okuryazarlık becerilerinin değerlendirilmesine ilişkin alan yazın taraması gerçekleştirilmiştir. \u0000Bulgular: Yapılan incelemeler sonucunda, gelişimsel dil bozukluğu, konuşma sesi bozukluğu, kekemelik ve konuşma apraksisi gibi çeşitli dil ve konuşma bozukluklarına sahip çocukların erken okuryazarlık becerilerinin farklı bileşenlerinde risk altında oldukları görülmüştür. Hem dil hem de konuşma becerilerinde sorun yaşayan çocukların ise sadece konuşma bozukluğu yaşayan veya tipik dil-konuşma gelişimi gösteren akranlarına kıyasla erken okuryazarlık becerileri açısında daha çok risk altında olduklarına ilişkin bulgulara ulaşılmıştır. Ayrıca işitme kayıplı çocukların dil bilgisel gelişim açısından normal işiten akranlarına kıyasla daha yüksek bir hata oranı ve daha farklı bir biçimbirim edinme sırası sergileyebildiklerine dair kanıt temellerine rastlanmıştır. Bunlarla birlikte, işitme kayıplı çocukların işitsel sinyallere eksik veya bozulmuş erişime sahip olmaları neticesinde fonolojik farkındalık becerilerinde güçlükler yaşadıkları görülmüştür. \u0000Sonuç ve Öneriler: Sonuç olarak, erken okuryazarlık becerilerinin ileri dönemdeki okuma performansı üzerindeki öngörücü rolü göz önüne alınınca bu konudaki eksikliklerin erken dönemde tespit edilmesinin, iletişim bozukluğu yaşayan çocukların olası akademik güçlüklerini en aza indirebilmek açısından oldukça önemli olduğu söylenebilir. İletişim bozukluğu olan çocukların erken okuryazarlık becerileri açısından erken dönemden itibaren değerlendirilmeleri ve desteklenmeleri önerilmektedir.","PeriodicalId":406312,"journal":{"name":"Samsun Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"8 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130519947","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Terminal ileumdan anal kanala kadar uzanan bağırsak segmentinde görülen bağırsak tümörleri kolorektal kanser olarak ifade edilir ve hastaların yaşam aktivitelerinde göz ardı edilemeyecek kadar önemli değişiklikler meydana getirir. Kolorektal kanser tüm dünyada morbidite ve mortaliteye sebep olan kanser türlerinden biridir. İnsidans ve mortalite oranları dünyanın farklı yerlerinde değişkenlik gösterir ve gelişiminde etkili olduğu düşünülen birçok faktör tanımlanır. Kanser tanısı alan hastalar tanılamanın yapıldığı ilk andan başlayarak palyatif bakımı da kapsayan tedavi süresi ve sonrasında değerlendirme, semptom yönetimi, duygusal, araçsal bilgi, güven ve ayrıca sürdürülebilir bakıma ihtiyaç duyarlar. Ayrıca hastalara verilecek psikolojik destek, hastalık ve ilgili eğitimlerin, kansere bağlı stres ve endişeleri azalttığı, gevşeme becerilerini geliştirdiği ve hastalığın tekrarlama riskini azalttığı, uygun izleme ve tarama davranışları geliştirmede fayda sağlayabildiği belirtilmektedir. Hastaların bakımında ve eğitiminde rol alan hemşirelerin hastada var olan durumları tespit etmesi ve gerekli girişimleri uygulayabilmesi, hasta ve ailesine gerekli danışmanlığı sağlayabilmesi için bu konuda gereken temel donanıma sahip olmaları gerekir. Bu derlemede amaç, kolorektal kanser hakkında temel bilgilerin, cerrahi tedavi ve ameliyat sürecindeki hemşirelik bakımının güncel literatür doğrultusunda gözden geçirilmesidir.
{"title":"KOLOREKTAL KANSERLERİN CERRAHİ TEDAVİ SÜRECİNDE HEMŞİRELİK BAKIMI","authors":"Çiçek Saruhan","doi":"10.47115/jshs.1110048","DOIUrl":"https://doi.org/10.47115/jshs.1110048","url":null,"abstract":"Terminal ileumdan anal kanala kadar uzanan bağırsak segmentinde görülen bağırsak tümörleri kolorektal kanser olarak ifade edilir ve hastaların yaşam aktivitelerinde göz ardı edilemeyecek kadar önemli değişiklikler meydana getirir. Kolorektal kanser tüm dünyada morbidite ve mortaliteye sebep olan kanser türlerinden biridir. İnsidans ve mortalite oranları dünyanın farklı yerlerinde değişkenlik gösterir ve gelişiminde etkili olduğu düşünülen birçok faktör tanımlanır. Kanser tanısı alan hastalar tanılamanın yapıldığı ilk andan başlayarak palyatif bakımı da kapsayan tedavi süresi ve sonrasında değerlendirme, semptom yönetimi, duygusal, araçsal bilgi, güven ve ayrıca sürdürülebilir bakıma ihtiyaç duyarlar. Ayrıca hastalara verilecek psikolojik destek, hastalık ve ilgili eğitimlerin, kansere bağlı stres ve endişeleri azalttığı, gevşeme becerilerini geliştirdiği ve hastalığın tekrarlama riskini azalttığı, uygun izleme ve tarama davranışları geliştirmede fayda sağlayabildiği belirtilmektedir. Hastaların bakımında ve eğitiminde rol alan hemşirelerin hastada var olan durumları tespit etmesi ve gerekli girişimleri uygulayabilmesi, hasta ve ailesine gerekli danışmanlığı sağlayabilmesi için bu konuda gereken temel donanıma sahip olmaları gerekir. Bu derlemede amaç, kolorektal kanser hakkında temel bilgilerin, cerrahi tedavi ve ameliyat sürecindeki hemşirelik bakımının güncel literatür doğrultusunda gözden geçirilmesidir.","PeriodicalId":406312,"journal":{"name":"Samsun Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"62 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126694909","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Objective: In this study, the attitudes of health students towards epilepsy patients and their views on stigmatization were evaluated. The relationship between different academic variables and sociodemographic characteristics, and attitude scores and stigma scores were investigated. Method: This cross-sectional study was conducted between March 15 and June 15, 2021. The population of the research consisted of a total of 674 students studying at the Vocational School of Health Services and the Faculty of Health Sciences. The Student Information Form, which was created by using the literature, as well as the Public Attitudes towards Epilepsy (PATE) and the Epilepsy Stigma Scale were used as data collection tools. Results: While 79.6% of the students stated that epilepsy is a neurological disease, 59.2% of them stated that epilepsy is caused by head trauma, 40.5% of them learned about epilepsy from school, 47.8% of them stated that they had knowledge about the intervention of epileptic seizures. It was determined that the students' PATE Scale sub-dimension mean scores and ESS mean scores were low, their attitudes towards epilepsy were positive and they did not stigmatize. It was determined that as the students' positive attitude scores towards epilepsy increased, their stigma scores decreased. Conclusion: The most reliable source for patients to obtain information about epilepsy is health personnel. For this reason, it is recommended to plan changes and arrangements in the course curricula to increase the knowledge level of students studying in the field of health.
{"title":"Attitudes Towards Epilepsy Patients and Opinion on Stigma for Epilepsy Among University Students","authors":"Z. Şahin, Ayşegül Parlak, Ş. Aydin","doi":"10.47115/jshs.1095186","DOIUrl":"https://doi.org/10.47115/jshs.1095186","url":null,"abstract":"Objective: In this study, the attitudes of health students towards epilepsy patients and their views on stigmatization were evaluated. The relationship between different academic variables and sociodemographic characteristics, and attitude scores and stigma scores were investigated. \u0000Method: This cross-sectional study was conducted between March 15 and June 15, 2021. The population of the research consisted of a total of 674 students studying at the Vocational School of Health Services and the Faculty of Health Sciences. The Student Information Form, which was created by using the literature, as well as the Public Attitudes towards Epilepsy (PATE) and the Epilepsy Stigma Scale were used as data collection tools. \u0000Results: While 79.6% of the students stated that epilepsy is a neurological disease, 59.2% of them stated that epilepsy is caused by head trauma, 40.5% of them learned about epilepsy from school, 47.8% of them stated that they had knowledge about the intervention of epileptic seizures. It was determined that the students' PATE Scale sub-dimension mean scores and ESS mean scores were low, their attitudes towards epilepsy were positive and they did not stigmatize. It was determined that as the students' positive attitude scores towards epilepsy increased, their stigma scores decreased. \u0000Conclusion: The most reliable source for patients to obtain information about epilepsy is health personnel. For this reason, it is recommended to plan changes and arrangements in the course curricula to increase the knowledge level of students studying in the field of health.","PeriodicalId":406312,"journal":{"name":"Samsun Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"6 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115705084","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Doğum kadın hayatında eşsiz, karmaşık, çok boyutlu, mental-bilişsel ve majör bir kriz durumu olarak tanımlanmaktadır. Kadın doğum esnasında hızlı meydana gelen birçok değişimden ötürü, pozitif ve negatif duygu durumları yaşamaktadır. Kadın yaşadığı bu deneyimlerden ötürü doğum sırasında kendini destekleyecek bir kişiye ihtiyaç duymaktadır. Doğum desteği, doğum esnasında kadına sağlık profesyonelleri, aile üyeleri, eşi, arkadaşı ya da bir doulanın refakat etmesi olarak tanımlanmaktadır. Doğumda kadının medikal olarak desteklenmesinin yanı sıra doğumda sürekli bir destekçinin bulunmasının önemi büyüktür. Kadının doğumda sürekli destek alması doğum korkusunun azalmasını, doğum süresinin kısalmasını, doğum eylemine olan müdahalelerin azalmasını, kadının doğum memnuniyetinin artmasını sağlamaktadır. Bu nedenle her kadının doğumda kesintisiz destek almasının önemi büyüktür. Kadının tüm doğum süreci boyunca kesintisiz destek alması kadının doğum memnuniyeti ve verilen bakımın kalitesinin artması açısından önemlidir.
{"title":"Doğumda Kesintisiz ve Sosyal Destek","authors":"Emine Kinik, Handan Özcan","doi":"10.47115/jshs.1101425","DOIUrl":"https://doi.org/10.47115/jshs.1101425","url":null,"abstract":"Doğum kadın hayatında eşsiz, karmaşık, çok boyutlu, mental-bilişsel ve majör bir kriz durumu olarak tanımlanmaktadır. Kadın doğum esnasında hızlı meydana gelen birçok değişimden ötürü, pozitif ve negatif duygu durumları yaşamaktadır. Kadın yaşadığı bu deneyimlerden ötürü doğum sırasında kendini destekleyecek bir kişiye ihtiyaç duymaktadır. Doğum desteği, doğum esnasında kadına sağlık profesyonelleri, aile üyeleri, eşi, arkadaşı ya da bir doulanın refakat etmesi olarak tanımlanmaktadır. Doğumda kadının medikal olarak desteklenmesinin yanı sıra doğumda sürekli bir destekçinin bulunmasının önemi büyüktür. Kadının doğumda sürekli destek alması doğum korkusunun azalmasını, doğum süresinin kısalmasını, doğum eylemine olan müdahalelerin azalmasını, kadının doğum memnuniyetinin artmasını sağlamaktadır. Bu nedenle her kadının doğumda kesintisiz destek almasının önemi büyüktür. Kadının tüm doğum süreci boyunca kesintisiz destek alması kadının doğum memnuniyeti ve verilen bakımın kalitesinin artması açısından önemlidir.","PeriodicalId":406312,"journal":{"name":"Samsun Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"63 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125725180","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Aim: This research was conducted to compare the quality of life and general comfort levels of patients with three different chronic diseases. Method: The study was conducted with cross-sectional design. The research sample consists of adult patients who were treated in the chest diseases service, hemodialysis unit, cardiology service, coronary intensive care unit of two hospitals. The study consisted of 466 patients. In the study, data were collected from the patients with the survey, Quality of Life General (WHOQOL-BREF) and General Comfort Scale. Results: In the study, when looking at the effect of the WHOQOL-BREF on General Comfort level in 3 chronic disease groups, it is seen that the biggest effect is 21.4% Chronic Obstructive Pulmonary disease (COPD)patients, this is followed by Chronic Renal Failure (CRF) patients with 18.2%, Heart Failure (HF) patients with 14.6%. Conclusions In the study, it was found that socio-demographic characteristics and quality of life affect the level of General Comfort in HF patients, COPD and CRF patients.
{"title":"ÜÇ FARKLI KRONİK HASTALIKLI HASTALARDA YAŞAM KALİTESİ VE KONFOR DÜZEYLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI","authors":"Ümmühan Aktürk, Behice Erci̇, Güler Dural","doi":"10.47115/jshs.1120474","DOIUrl":"https://doi.org/10.47115/jshs.1120474","url":null,"abstract":"Aim: This research was conducted to compare the quality of life and general comfort levels of patients with three different chronic diseases. \u0000Method: The study was conducted with cross-sectional design. The research sample consists of adult patients who were treated in the chest diseases service, hemodialysis unit, cardiology service, coronary intensive care unit of two hospitals. The study consisted of 466 patients. In the study, data were collected from the patients with the survey, Quality of Life General (WHOQOL-BREF) and General Comfort Scale. \u0000Results: In the study, when looking at the effect of the WHOQOL-BREF on General Comfort level in 3 chronic disease groups, it is seen that the biggest effect is 21.4% Chronic Obstructive Pulmonary disease (COPD)patients, this is followed by Chronic Renal Failure (CRF) patients with 18.2%, Heart Failure (HF) patients with 14.6%. \u0000Conclusions In the study, it was found that socio-demographic characteristics and quality of life affect the level of General Comfort in HF patients, COPD and CRF patients.","PeriodicalId":406312,"journal":{"name":"Samsun Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"20 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134512002","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu araştırma gebelik algısının psikolojik iyi oluş ve fetal sağlık kontrol odağı ile ilişkisini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı nitelikteki bu araştırmanın örneklemini Türkiye’nin doğusundaki bir kamu hastanesinin gebe polikliniklerine başvuran 461 gebe oluşturmuştur. Veriler; Gebe Tanıtım Formu, Gebelerin Kendilerini Algılama Ölçeği (GKAÖ), Psikolojik İyi Oluş Ölçeği (PİOÖ) ve Anne Karnındaki Bebek Sağlık Denetim Odağı (AKBSDO) Ölçeği ile elde edilmiştir. İstatistiksel değerlendirmede; sayı, yüzde, ortalama, standart sapma ve pearson korelasyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: GKAÖ Gebeliğe Ait Annelik Algısı alt boyutu ile PİOÖ arasında pozitif yönde zayıf ilişki olduğu (r= 0.317, p= 0.000) ve GKAÖ Gebeliğe Ait Beden Algısı alt boyutu ile PİOÖ arasında negatif yönde çok zayıf ilişki olduğu (r= .-0.125, p= 0.007) belirlenmiştir. GKAÖ Gebeliğe Ait Annelik Algısı alt boyutu ile AKBSDO ölçeği İçsel Sağlık Denetim Odağı ve Güçlü Diğerlerine Bağlı Denetim Odağı alt boyutları arasında pozitif yönde zayıf ilişki olduğu (r= 0.233, p=0.000; r= 0.192, p=0.000) bulunmuştur. Ayrıca GKAÖ Gebeliğe Ait Beden Algısı alt boyutu ile AKFSDO Ölçeği tüm alt boyutları arasında negatif yönde zayıf ilişki olduğu belirlenmiştir (r= -0.345, p=0.000; r= -0.349, p=0.000; r= -0.261, p=0.000). Sonuç ve Öneriler: Gebelikte yüksek annelik algısının psikolojik iyi oluşu pozitif yönde, gebeliğe ait olumsuz beden algısının psikolojik iyi oluşu negatif yönde etkilediği saptanmıştır. Ayrıca içsel ve güçlü diğerlerine bağlı fetal denetim odağının annelik algısında olumlu etki yarattığı sonucuna varılmıştır. Antenatal dönemde, anne adaylarının gebelik algısı ve fetal sağlık kontrol odağı değerlendirilmesi önerilebilir.
{"title":"GEBELİK ALGISININ PSİKOLOJİK İYİ OLUŞ VE FETAL SAĞLIK KONTROL ODAĞI İLE İLİŞKİSİ","authors":"Çiğdem Erdemoğlu, Çiğdem KARAKAYALI AY, Yeşim AKSOY DERYA","doi":"10.47115/jshs.1102088","DOIUrl":"https://doi.org/10.47115/jshs.1102088","url":null,"abstract":"Amaç: Bu araştırma gebelik algısının psikolojik iyi oluş ve fetal sağlık kontrol odağı ile ilişkisini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. \u0000Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı nitelikteki bu araştırmanın örneklemini Türkiye’nin doğusundaki bir kamu hastanesinin gebe polikliniklerine başvuran 461 gebe oluşturmuştur. Veriler; Gebe Tanıtım Formu, Gebelerin Kendilerini Algılama Ölçeği (GKAÖ), Psikolojik İyi Oluş Ölçeği (PİOÖ) ve Anne Karnındaki Bebek Sağlık Denetim Odağı (AKBSDO) Ölçeği ile elde edilmiştir. İstatistiksel değerlendirmede; sayı, yüzde, ortalama, standart sapma ve pearson korelasyon analizi kullanılmıştır. \u0000Bulgular: GKAÖ Gebeliğe Ait Annelik Algısı alt boyutu ile PİOÖ arasında pozitif yönde zayıf ilişki olduğu (r= 0.317, p= 0.000) ve GKAÖ Gebeliğe Ait Beden Algısı alt boyutu ile PİOÖ arasında negatif yönde çok zayıf ilişki olduğu (r= .-0.125, p= 0.007) belirlenmiştir. GKAÖ Gebeliğe Ait Annelik Algısı alt boyutu ile AKBSDO ölçeği İçsel Sağlık Denetim Odağı ve Güçlü Diğerlerine Bağlı Denetim Odağı alt boyutları arasında pozitif yönde zayıf ilişki olduğu (r= 0.233, p=0.000; r= 0.192, p=0.000) bulunmuştur. Ayrıca GKAÖ Gebeliğe Ait Beden Algısı alt boyutu ile AKFSDO Ölçeği tüm alt boyutları arasında negatif yönde zayıf ilişki olduğu belirlenmiştir (r= -0.345, p=0.000; r= -0.349, p=0.000; r= -0.261, p=0.000). \u0000Sonuç ve Öneriler: Gebelikte yüksek annelik algısının psikolojik iyi oluşu pozitif yönde, gebeliğe ait olumsuz beden algısının psikolojik iyi oluşu negatif yönde etkilediği saptanmıştır. Ayrıca içsel ve güçlü diğerlerine bağlı fetal denetim odağının annelik algısında olumlu etki yarattığı sonucuna varılmıştır. Antenatal dönemde, anne adaylarının gebelik algısı ve fetal sağlık kontrol odağı değerlendirilmesi önerilebilir.","PeriodicalId":406312,"journal":{"name":"Samsun Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115255525","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Aim: Demographic features such as low income, low education, and living in a crowded or single-parent family increase young girls' premenstrual and menstrual symptoms such as pain, anxiety, and bleeding and negatively affect their healthy lifestyle. The purpose of the study was to analyze the relationship between healthy lifestyle behaviors and menstrual symptoms among young girls and their sociodemographic characteristics. Methods: This descriptive study was conducted on 1,130 students from four high schools providing full-time education in the Beylikduzu district of Istanbul between February 3, 2020, and March 1, 2020. Volunteer students whose families gave consent participated in the study. A personal identification form, the Menstrual Symptom Scale and the Healthy Lifestyle Behavior Scale-II (HLBS-II) were used to collect data in the study. All statistical analyses were performed using SPSS Statistics version 23. Results: It was found that economic status and painful menstruation negatively affected healthy lifestyle behaviors, while living with one’s nuclear family positively affected healthy lifestyle behaviours; furthermore, chronic disease, painful menstruation, and family types other than the nuclear family negatively affected menstrual symptoms. Conclusions: Poor economic status and painful menstruation negatively affected healthy lifestyle behaviours, and chronic disease, painful menstruation and family type other than the nuclear family negatively affected menstrual symptoms. Recommendations: Recommendations: Researching how economic status and other sociodemographic characteristics affect menstrual symptoms in different groups may contribute to the literature more.
目的:低收入、受教育程度低、生活在拥挤或单亲家庭等人口特征增加了年轻女孩的经前和经期症状，如疼痛、焦虑和出血，并对她们的健康生活方式产生负面影响。本研究的目的是分析健康生活方式行为与年轻女孩月经症状及其社会人口学特征之间的关系。方法:本描述性研究于2020年2月3日至2020年3月1日期间对伊斯坦布尔Beylikduzu区四所全日制高中的1130名学生进行了调查。有家庭同意的志愿者学生参加了这项研究。使用个人识别表、月经症状量表和健康生活方式行为量表- ii (HLBS-II)收集研究数据。所有统计分析均使用SPSS Statistics version 23进行。结果:经济状况和痛经对健康生活方式行为有负向影响，与核心家庭生活对健康生活方式行为有正向影响;此外，慢性疾病、月经疼痛和核心家庭以外的家庭类型对月经症状有负面影响。结论:经济状况不佳和痛经对健康生活方式行为有负向影响，慢性病、痛经和核心家庭以外的家庭类型对月经症状有负向影响。建议:建议:研究经济地位和其他社会人口特征如何影响不同群体的月经症状可能对文献更有贡献。
{"title":"Ekonomik koşullar ve aile yapıları genç kızların sağlıklı yaşam davranışlarını ve adet belirtilerini etkiler mi?","authors":"Hülya Tosun, Esra KARACA ÇİTFÇİ","doi":"10.47115/jshs.1054475","DOIUrl":"https://doi.org/10.47115/jshs.1054475","url":null,"abstract":"Aim: Demographic features such as low income, low education, and living in a crowded or single-parent family increase young girls' premenstrual and menstrual symptoms such as pain, anxiety, and bleeding and negatively affect their healthy lifestyle. The purpose of the study was to analyze the relationship between healthy lifestyle behaviors and menstrual symptoms among young girls and their sociodemographic characteristics. \u0000Methods: This descriptive study was conducted on 1,130 students from four high schools providing full-time education in the Beylikduzu district of Istanbul between February 3, 2020, and March 1, 2020. Volunteer students whose families gave consent participated in the study. A personal identification form, the Menstrual Symptom Scale and the Healthy Lifestyle Behavior Scale-II (HLBS-II) were used to collect data in the study. All statistical analyses were performed using SPSS Statistics version 23. \u0000Results: It was found that economic status and painful menstruation negatively affected healthy lifestyle behaviors, while living with one’s nuclear family positively affected healthy lifestyle behaviours; furthermore, chronic disease, painful menstruation, and family types other than the nuclear family negatively affected menstrual symptoms. \u0000Conclusions: Poor economic status and painful menstruation negatively affected healthy lifestyle behaviours, and chronic disease, painful menstruation and family type other than the nuclear family negatively affected menstrual symptoms. \u0000Recommendations: Recommendations: Researching how economic status and other sociodemographic characteristics affect menstrual symptoms in different groups may contribute to the literature more.","PeriodicalId":406312,"journal":{"name":"Samsun Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"37 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134304555","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu çalışma; pediatrik yoğun bakım ünitelerinde bakıma katılan ebeveynlerin bakım verme etki düzeyleri ile aile merkezli bakım arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacı ile tanımlayıcı şekilde planlandı. Yöntem: Araştırma bir vakıf üniversitesi hastanesinin çocuk yoğun bakım ünitesinde araştırmaya katılmaya gönüllü 110 ebeveyn ile gerçekleştirildi. Veriler “BAKAS Bakım Verme Ölçeği” ve “Aile Merkezli Bakım Ölçeği” kullanılarak anket yöntemi ile toplandı. Bulgular: Örneklem grubundaki ebeveynlerin Aile Merkezli Bakım Ölçeği “Önemlilik” bölümü puan ortalaması 34,291±2,002, “Tutarlılık” bölümü puan ortalaması 29,336±3,975, “Eşleşme” bölümü puan ortalaması 45,455±41,557, “BAKAS Ölçeği” toplam puan ortalaması 32,864±9,476 olarak saptandı. Sonuç: Aile Merkezli Bakım Ölçeği Önemlilik bölümü ile ebeveyn çocuk sayısı arasında; Tutarlık bölümü ile çocuğun teşhisi ve çocuğun yoğun bakımda yatış süresi arasında; Eşleşme bölümü ile çocuğun yoğun bakımda yatış süresi arasında; BAKAS Ölçeği ile çocuğun yaşı, çocuğun teşhisi, çocuğun yoğun bakımda yatış süresi, ebeveyn ve ebeveyn yaşı arasında istatistiksel anlamlı farklılık belirlendi.
{"title":"PEDİATRİK YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİNDE BAKIMA KATILAN EBEVEYNLERİN ETKİLENME DÜZEYLERİ İLE AİLE MERKEZLİ BAKIM ARASINDAKİ İLİŞKİ","authors":"Eda Mermi̇, Aysel KOKCU DOGAN","doi":"10.47115/jshs.1062396","DOIUrl":"https://doi.org/10.47115/jshs.1062396","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışma; pediatrik yoğun bakım ünitelerinde bakıma katılan ebeveynlerin bakım verme etki düzeyleri ile aile merkezli bakım arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacı ile tanımlayıcı şekilde planlandı. \u0000Yöntem: Araştırma bir vakıf üniversitesi hastanesinin çocuk yoğun bakım ünitesinde araştırmaya katılmaya gönüllü 110 ebeveyn ile gerçekleştirildi. Veriler “BAKAS Bakım Verme Ölçeği” ve “Aile Merkezli Bakım Ölçeği” kullanılarak anket yöntemi ile toplandı. \u0000Bulgular: Örneklem grubundaki ebeveynlerin Aile Merkezli Bakım Ölçeği “Önemlilik” bölümü puan ortalaması 34,291±2,002, “Tutarlılık” bölümü puan ortalaması 29,336±3,975, “Eşleşme” bölümü puan ortalaması 45,455±41,557, “BAKAS Ölçeği” toplam puan ortalaması 32,864±9,476 olarak saptandı. \u0000Sonuç: Aile Merkezli Bakım Ölçeği Önemlilik bölümü ile ebeveyn çocuk sayısı arasında; Tutarlık bölümü ile çocuğun teşhisi ve çocuğun yoğun bakımda yatış süresi arasında; Eşleşme bölümü ile çocuğun yoğun bakımda yatış süresi arasında; BAKAS Ölçeği ile çocuğun yaşı, çocuğun teşhisi, çocuğun yoğun bakımda yatış süresi, ebeveyn ve ebeveyn yaşı arasında istatistiksel anlamlı farklılık belirlendi.","PeriodicalId":406312,"journal":{"name":"Samsun Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"137 2","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"120913321","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Türkiye’nin Kuzey Bölgesinde çalışan pediatri hemşirelerinin danışmanlık ve iletişim becerileri ile mesleki öz yeterlilikleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipte bir çalışmadır. Pediatri alanında en az bir yıl çalışan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 178 hemşire örneklemi oluşturmaktadır. Veriler Kişisel Bilgi Formu, Hemşirelerde Danışmanlık Becerileri Ölçeği, letişim Becerileri Envanteri ve Hemşirelik Mesleği Öz Yeterlilik Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Hemşirelerin danışmanlık becerileri ölçeği toplam puan ortalamaları 40.60±7.43, iletişim becerileri toplam puan ortalamaları 155.39±13.05 ve Mesleki Öz Yeterlilik Ölçeği toplam puan ortalamaları ise 67.31±7.89’dır. Hemşirelerin danışmanlık, İletişim becerileri toplam puanları ve zihinsel, duygusal, davranışsal alt boyutları ile hemşirelik mesleği öz yeterlilik toplam puanı, hasta bakımının niteliği ve mesleki durumlar alt boyutları puanları arasında pozitif yönde ilişki olduğu saptanmıştır. Sonuç ve Öneriler: Çalışma sonucuna göre danışmanlık ve iletişim becerileri iyi olan kişilerin mesleki öz yeterliliklerinin yüksek olduğu belirlenmiştir.
{"title":"Pediatri Hemşirelerinin Danışmanlık ve İletişim Becerileri ile Mesleki Öz Yeterlilikleri Arasındaki İlişki","authors":"Merve Koyun, Esra TURAL BÜYÜK, Nihal ÜNALDI BAYDIN, Emel Odabaşoğlu","doi":"10.47115/jshs.1036245","DOIUrl":"https://doi.org/10.47115/jshs.1036245","url":null,"abstract":"Amaç: Türkiye’nin Kuzey Bölgesinde çalışan pediatri hemşirelerinin danışmanlık ve iletişim becerileri ile mesleki öz yeterlilikleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. \u0000Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipte bir çalışmadır. Pediatri alanında en az bir yıl çalışan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 178 hemşire örneklemi oluşturmaktadır. Veriler Kişisel Bilgi Formu, Hemşirelerde Danışmanlık Becerileri Ölçeği, letişim Becerileri Envanteri ve Hemşirelik Mesleği Öz Yeterlilik Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. \u0000Bulgular: Hemşirelerin danışmanlık becerileri ölçeği toplam puan ortalamaları 40.60±7.43, iletişim becerileri toplam puan ortalamaları 155.39±13.05 ve Mesleki Öz Yeterlilik Ölçeği toplam puan ortalamaları ise 67.31±7.89’dır. Hemşirelerin danışmanlık, İletişim becerileri toplam puanları ve zihinsel, duygusal, davranışsal alt boyutları ile hemşirelik mesleği öz yeterlilik toplam puanı, hasta bakımının niteliği ve mesleki durumlar alt boyutları puanları arasında pozitif yönde ilişki olduğu saptanmıştır. \u0000Sonuç ve Öneriler: Çalışma sonucuna göre danışmanlık ve iletişim becerileri iyi olan kişilerin mesleki öz yeterliliklerinin yüksek olduğu belirlenmiştir.","PeriodicalId":406312,"journal":{"name":"Samsun Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"77 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127375315","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Migren ve karpal tünel sendromu (KTS), toplumda sık rastlanılan iki ayrı hastalık tablosudur. Birbirinden tamamen farklı olan bu iki tablonun bazı ortak özelliklere sahip olduğu dikkatimizi çekmiştir. Bu yüzden bu iki tablonun birlikteliği var mıdır? Var ise bu birliktelik anlamlı mıdır? Sorularına cevap bulmak amacı ile bu çalışma planlanlanmıştır. Yöntem: Bu çalışma 178 KTS ve 167 migren olmak üzere toplam 345 hasta ile yürütüldü. Çalışmada iki grup oluşturuldu. Birinci grup, elektrofizyoloji laboratuvarında KTS tanısı konulan hastalardan oluştu. Bu hastalara uluslararası baş ağrısı sınıflama kriterlerine göre hazırlanan migren tarama anketi yapıldı. Bu ankete göre hastalarda migreni olanlar ve olmayanlar belirlendi. İkinci grup ise nöroloji polikliniğine başvuran ve migren tanısı konulan hastalardan oluşturuldu. Bu grup ise migren grubu olarak adlandırıldı. Bu çalışma kesitsel ve karşılaştırmalı olarak dizayn edildi. Bulgular: Dışlama kriterleri sonrası çalışmada kalan toplam 345 hastanın 178’i KTS grubunda, 167’si migren grubunda idi. KTS hastalarının %80,3'ünde migren saptanırken, migren olanların %12,6'sında KTS saptandı. Sonuç ve Öneriler: Bulduğumuz KTS grubunda yüksek oranda migren, migren grubunda ise düşük oranda KTS saptanmış olması, migren baş ağrılarının gelecekte KTS olmaya yatkınlık oluşturabileceği yargısını doğurdu. Bu görüşümüzü desteklemek için ek çalışmalara ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.
{"title":"Migren ile Karpal Tünel Sendromu Birlikteliği","authors":"G. Koyuncu","doi":"10.47115/jshs.1039119","DOIUrl":"https://doi.org/10.47115/jshs.1039119","url":null,"abstract":"Amaç: Migren ve karpal tünel sendromu (KTS), toplumda sık rastlanılan iki ayrı hastalık tablosudur. Birbirinden tamamen farklı olan bu iki tablonun bazı ortak özelliklere sahip olduğu dikkatimizi çekmiştir. Bu yüzden bu iki tablonun birlikteliği var mıdır? Var ise bu birliktelik anlamlı mıdır? Sorularına cevap bulmak amacı ile bu çalışma planlanlanmıştır. \u0000Yöntem: Bu çalışma 178 KTS ve 167 migren olmak üzere toplam 345 hasta ile yürütüldü. Çalışmada iki grup oluşturuldu. Birinci grup, elektrofizyoloji laboratuvarında KTS tanısı konulan hastalardan oluştu. Bu hastalara uluslararası baş ağrısı sınıflama kriterlerine göre hazırlanan migren tarama anketi yapıldı. Bu ankete göre hastalarda migreni olanlar ve olmayanlar belirlendi. İkinci grup ise nöroloji polikliniğine başvuran ve migren tanısı konulan hastalardan oluşturuldu. Bu grup ise migren grubu olarak adlandırıldı. Bu çalışma kesitsel ve karşılaştırmalı olarak dizayn edildi. \u0000Bulgular: Dışlama kriterleri sonrası çalışmada kalan toplam 345 hastanın 178’i KTS grubunda, 167’si migren grubunda idi. KTS hastalarının %80,3'ünde migren saptanırken, migren olanların %12,6'sında KTS saptandı. \u0000Sonuç ve Öneriler: Bulduğumuz KTS grubunda yüksek oranda migren, migren grubunda ise düşük oranda KTS saptanmış olması, migren baş ağrılarının gelecekte KTS olmaya yatkınlık oluşturabileceği yargısını doğurdu. Bu görüşümüzü desteklemek için ek çalışmalara ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.","PeriodicalId":406312,"journal":{"name":"Samsun Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"6 3","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134288628","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
京公网安备 11010802042870号
京ICP备2023020795号-1
扫码关注我们
求助内容：
应助结果提醒方式：