Pub Date : 2024-02-20DOI: 10.29000/rumelide.1439710
Mehmet Oğlakçi, Zeynel Amaç
Günümüzde 21. yüzyıl becerilerinin önem kazanması, iç ve dış göç gibi nedenlerle birlikte öğrenci profili değişmekte ve bu yeni profile göre eğitim ve öğretimin planlanması ve uygulanması gerekmektedir. Bu noktada kapsayıcı bir eğitim anlayışı öne çıkmaktadır. Kapsayıcı eğitim, bireylerin eğitimlerini bu becerilere uygun şekilde almalarını ve okullarda çeşitliliğe uygun bir eğitim sağlanmasını hedeflemektedir. Bu nitel çalışma öğretmenlerin kapsayıcı eğitimle ilgili görüşlerini araştırmayı amaçlamaktadır. Araştırmada, görüşme formlarıyla toplanan veriler tematik analiz tekniğiyle analiz edilmiştir. Araştırmanın verilerinin analizi sonucunda üç tema belirlenmiştir: Kapsayıcı öğretmen, kapsayıcı sınıf ve kapsayıcı materyaller. Çalışmanın bulgularına göre, öğretmenlerin çoğunluğu kapsayıcı eğitime olumlu bakmakta ve kapsayıcı öğretmenlerin mesleki bilgi ve becerilerinin yanı sıra sabır, hoşgörü ve saygı gibi duyuşsal özelliklere sahip olması gerektiğini vurgulamaktadır. Öğretmenlere göre kapsayıcı sınıflar, farklılıkları barındıran ve çeşitliliği temsil eden bir yapıda olmalıdır. Bununla birlikte kapsayıcı sınıflarda olumlu bir sınıf iklimi oluşturulmalıdır. Bu durum öğrenciler arasında eşitlik ve adaletin sağlanmasına katkıda bulunabilir. Ayrıca, öğretmenler kapsayıcı materyallerin öğrenci ilgi ve ihtiyaçlarına uygun ve teknolojik olarak erişilebilir olması gerektiğini düşünmektedir. Çalışmanın sonuçları, eğitim kurumlarına ve karar alıcılara, öğretmenlerin kapsayıcı eğitimle ilgili bilgi, beceri ve farkındalıklarını geliştirmelerine yardımcı olacak nitelikli eğitimler sağlama ihtiyacına işaret etmektedir. Bu çalışmanın sonuçları, gelecekteki eğitim ortamlarının daha adil, çeşitli ve kapsayıcı hale getirilmesine katkıda bulunabilir.
{"title":"Öğretmenlerin gözünden kapsayıcı eğitim: Öğretmen, sınıf ve materyaller","authors":"Mehmet Oğlakçi, Zeynel Amaç","doi":"10.29000/rumelide.1439710","DOIUrl":"https://doi.org/10.29000/rumelide.1439710","url":null,"abstract":"Günümüzde 21. yüzyıl becerilerinin önem kazanması, iç ve dış göç gibi nedenlerle birlikte öğrenci profili değişmekte ve bu yeni profile göre eğitim ve öğretimin planlanması ve uygulanması gerekmektedir. Bu noktada kapsayıcı bir eğitim anlayışı öne çıkmaktadır. Kapsayıcı eğitim, bireylerin eğitimlerini bu becerilere uygun şekilde almalarını ve okullarda çeşitliliğe uygun bir eğitim sağlanmasını hedeflemektedir. Bu nitel çalışma öğretmenlerin kapsayıcı eğitimle ilgili görüşlerini araştırmayı amaçlamaktadır. Araştırmada, görüşme formlarıyla toplanan veriler tematik analiz tekniğiyle analiz edilmiştir. Araştırmanın verilerinin analizi sonucunda üç tema belirlenmiştir: Kapsayıcı öğretmen, kapsayıcı sınıf ve kapsayıcı materyaller. Çalışmanın bulgularına göre, öğretmenlerin çoğunluğu kapsayıcı eğitime olumlu bakmakta ve kapsayıcı öğretmenlerin mesleki bilgi ve becerilerinin yanı sıra sabır, hoşgörü ve saygı gibi duyuşsal özelliklere sahip olması gerektiğini vurgulamaktadır. Öğretmenlere göre kapsayıcı sınıflar, farklılıkları barındıran ve çeşitliliği temsil eden bir yapıda olmalıdır. Bununla birlikte kapsayıcı sınıflarda olumlu bir sınıf iklimi oluşturulmalıdır. Bu durum öğrenciler arasında eşitlik ve adaletin sağlanmasına katkıda bulunabilir. Ayrıca, öğretmenler kapsayıcı materyallerin öğrenci ilgi ve ihtiyaçlarına uygun ve teknolojik olarak erişilebilir olması gerektiğini düşünmektedir. Çalışmanın sonuçları, eğitim kurumlarına ve karar alıcılara, öğretmenlerin kapsayıcı eğitimle ilgili bilgi, beceri ve farkındalıklarını geliştirmelerine yardımcı olacak nitelikli eğitimler sağlama ihtiyacına işaret etmektedir. Bu çalışmanın sonuçları, gelecekteki eğitim ortamlarının daha adil, çeşitli ve kapsayıcı hale getirilmesine katkıda bulunabilir.","PeriodicalId":509346,"journal":{"name":"RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"3 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139957960","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-20DOI: 10.29000/rumelide.1440044
Ali Mohammed Saleh Mghadi̇
يعتبر هذا البحث محاولة لكشف مواضع النقد القرآني، وحيث إن النقد لم يرد في القرآن الكريم بلفظه، إلا أن كثيرا من الآيات قد عبرت عنه بمعناه اللغوي أو الاصطلاحي في مواضع كثيرة في القرآن الكريم. وإننا بالنظر إلى معاني مفردة "النقد" في اللغة والاصطلاح: من حكم، وتمييز وتقييم، وذم، وإنكار،..، إلى غيرها من المعاني التي سنذكر بعضا منها في هذا البحث، و بمقارنتها ببعض السمات الأساسية للقرآن الكريم، ككتاب إرشاد وتقويم وحكم في القضايا المختلف فيها بين الأمم أو الأفراد، وباعتباره كتاب بيان وإيضاح لسبل الخير والصلاح وحض عليها، وكتاب تمييز بين ما هو صواب فطري نافع للإنسان، وما هو خطأ محدث ضار ومؤذ له، كونه يستمد هيمنته وقدرته على ذلك من الله تعالى العالم بما كان وما سيكون في هذا الكون من أحداث ووقائع، فإننا بـهذه المقارنة سنخلص إلى أن النقد مفهوم أساسي متجذر في خطابات القرآن وأساليبه المختلفة، فمن أساليب الحوار والقصص في القرآن إلى أساليب الاستفهام والتشبيهات والأخبار وغيرها، بل إن القارئ لكتاب الله لن يـمر بصحيفة من صفحات القرآن الكريم دون أن يجد فيها آية متضمنة لهذا المفهوم إما مرشدا وحاضا على قيمة إيجابية، أو منكرا وذاما لأخرى سلبية، أو حاكما على ثالثة بالبطلان والفساد، أو ناصحا ومحذرا من خطر أو سلوك أو فكرة، بل سيتضح لنا من خلال هذا البحث أن النقد القرآني أسلوب أساسي استعمله القرآن الكريم في تحقيق الأهداف السامية لهذا الكتاب العظيم.
{"title":"الألفاظ والمفاهيم المعبرة عن النقد في القرآن الكريم","authors":"Ali Mohammed Saleh Mghadi̇","doi":"10.29000/rumelide.1440044","DOIUrl":"https://doi.org/10.29000/rumelide.1440044","url":null,"abstract":"يعتبر هذا البحث محاولة لكشف مواضع النقد القرآني، وحيث إن النقد لم يرد في القرآن الكريم بلفظه، إلا أن كثيرا من الآيات قد عبرت عنه بمعناه اللغوي أو الاصطلاحي في مواضع كثيرة في القرآن الكريم. وإننا بالنظر إلى معاني مفردة \"النقد\" في اللغة والاصطلاح: من حكم، وتمييز وتقييم، وذم، وإنكار،..، إلى غيرها من المعاني التي سنذكر بعضا منها في هذا البحث، و بمقارنتها ببعض السمات الأساسية للقرآن الكريم، ككتاب إرشاد وتقويم وحكم في القضايا المختلف فيها بين الأمم أو الأفراد، وباعتباره كتاب بيان وإيضاح لسبل الخير والصلاح وحض عليها، وكتاب تمييز بين ما هو صواب فطري نافع للإنسان، وما هو خطأ محدث ضار ومؤذ له، كونه يستمد هيمنته وقدرته على ذلك من الله تعالى العالم بما كان وما سيكون في هذا الكون من أحداث ووقائع، فإننا بـهذه المقارنة سنخلص إلى أن النقد مفهوم أساسي متجذر في خطابات القرآن وأساليبه المختلفة، فمن أساليب الحوار والقصص في القرآن إلى أساليب الاستفهام والتشبيهات والأخبار وغيرها، بل إن القارئ لكتاب الله لن يـمر بصحيفة من صفحات القرآن الكريم دون أن يجد فيها آية متضمنة لهذا المفهوم إما مرشدا وحاضا على قيمة إيجابية، أو منكرا وذاما لأخرى سلبية، أو حاكما على ثالثة بالبطلان والفساد، أو ناصحا ومحذرا من خطر أو سلوك أو فكرة، بل سيتضح لنا من خلال هذا البحث أن النقد القرآني أسلوب أساسي استعمله القرآن الكريم في تحقيق الأهداف السامية لهذا الكتاب العظيم.","PeriodicalId":509346,"journal":{"name":"RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"6 9","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139958168","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-20DOI: 10.29000/rumelide.1440022
Olcay Bayraktar, İrem Bayraktar
This study is based on the assumption of using wordless books in the educational environment coincides with the expectations of dialogical pedagogy. It is aimed to establish a stronger connection between wordless books and dialogic pedagogy. The reason why wordless books need to be more widespread is presented in terms of theory. For this, the difference between monologue and dialogue style is used as a problem situation. Monologue and dialogic styles in education are theoretically positioned at two different poles and many educational approaches can be explained in terms of these poles. The same difference was observed between wordless books and written books. The nature of wordless books, their characteristics and their contribution to the skills of the individual are interpreted in terms of the character of dialogical and monological education. As a second theoretical layer, the monological aspects of learning approaches (behaviorism, cognitivism and constructivism) are also considered as a second theoretical layer in order to present more clearly the features of dialogic pedagogy that can be associated with wordless books. The inclusion of learning approaches in the problem of the study allowed us to answer the question of why wordless books are not widespread in the educational environment and to analyze the contribution of wordless books in terms of dialogue.
{"title":"The Use of Wordless Books in Terms of Dialogical Pedagogy and Learning Approaches","authors":"Olcay Bayraktar, İrem Bayraktar","doi":"10.29000/rumelide.1440022","DOIUrl":"https://doi.org/10.29000/rumelide.1440022","url":null,"abstract":"This study is based on the assumption of using wordless books in the educational environment coincides with the expectations of dialogical pedagogy. It is aimed to establish a stronger connection between wordless books and dialogic pedagogy. The reason why wordless books need to be more widespread is presented in terms of theory. For this, the difference between monologue and dialogue style is used as a problem situation. Monologue and dialogic styles in education are theoretically positioned at two different poles and many educational approaches can be explained in terms of these poles. The same difference was observed between wordless books and written books. The nature of wordless books, their characteristics and their contribution to the skills of the individual are interpreted in terms of the character of dialogical and monological education. As a second theoretical layer, the monological aspects of learning approaches (behaviorism, cognitivism and constructivism) are also considered as a second theoretical layer in order to present more clearly the features of dialogic pedagogy that can be associated with wordless books. The inclusion of learning approaches in the problem of the study allowed us to answer the question of why wordless books are not widespread in the educational environment and to analyze the contribution of wordless books in terms of dialogue.","PeriodicalId":509346,"journal":{"name":"RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"8 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139958295","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-20DOI: 10.29000/rumelide.1439652
Seher İlaslan
İtalya’nın Milano şehrine bağlı Allessandria kasabasında doğan Umberto Eco, 84 yıllık ömrüne (1932-2016) pek çok kıymetli çalışma ve yapıt sığdırmakla kalmayıp edebiyat eleştirisi, tarih, felsefe, medya ve iletişim alanlarıyla ilgili konularda da yazılar yazmış ve çalışmalar yapmıştır. Bu bağlamda Eco, gösterge ve işaretlerin önemi üzerine çalışmış bir semiyolog/göstergebilimci, dil bilimci, tarihçi, edebiyat eleştirmeni, gazeteci, filozof, estetikçi, Ortaçağ tarihi uzmanı olma gibi pek çok vasfa sahip bir akademisyen yazardır. Umberto Eco’yu anlamak kolay bir iş değildir; lakin Eco da ömrü boyunca dünyanın anlaşılmayan taraflarını çözümleyip aydınlatmanın izini sürmüş bir yazardır. Göstergebilime adadığı günlük hayatı, eğitim hayatı ve edebî yaşamı bunun en iyi göstergesidir. Henüz eskimeden dünya edebiyatı klasiklerine atfedilen kıymete erişmiş bir eser olma vasfı kazanmış Gülün Adı romanı ise yazarını da dünyaca tanınır kılmış en önemli yapıtıdır. Yazarın bu romanı, okunup anlaşılması özel bir çaba, alımlama mantığı, yeteneği ve estetiği gerektiren kapsamlı ve hacimli bir romandır. Bu vasıflarına karşın romanın olay örgüsü, kişi, zaman, mekân, anlatıcı ve diyalojik yöntemlerine sadık kalınarak beyaz perdeye aktarılmasını sağlayan Jean - Jacques Annaud’un başarılı yönetmenliği ile hem edebîyat hem de sinema-televizyon bilimi sahalarına önemli bir katkı sunulmuştur. Bu çalışmanın ilk adımında Umberto Eco’nun Gülün Adı adlı romanının semiyotik/göstergebilimsel yapısına, ikinci adımında ise romanın 1986 yılında yönetmen Jean-Jacques Annaud tarafından aynı adla sinemaya uyarlanan film mukayesesine yer verilerek, yazar Eco’nun edebî kişiliğinin kurgusal bağlamda anlaşılmasına katkı sunulmaya çalışılacaktır.
{"title":"Edebiyattan Sinemaya Bir Romanın Göstergebilimsel Analizi: Umberto Eco & Gülün Adı","authors":"Seher İlaslan","doi":"10.29000/rumelide.1439652","DOIUrl":"https://doi.org/10.29000/rumelide.1439652","url":null,"abstract":"İtalya’nın Milano şehrine bağlı Allessandria kasabasında doğan Umberto Eco, 84 yıllık ömrüne (1932-2016) pek çok kıymetli çalışma ve yapıt sığdırmakla kalmayıp edebiyat eleştirisi, tarih, felsefe, medya ve iletişim alanlarıyla ilgili konularda da yazılar yazmış ve çalışmalar yapmıştır. Bu bağlamda Eco, gösterge ve işaretlerin önemi üzerine çalışmış bir semiyolog/göstergebilimci, dil bilimci, tarihçi, edebiyat eleştirmeni, gazeteci, filozof, estetikçi, Ortaçağ tarihi uzmanı olma gibi pek çok vasfa sahip bir akademisyen yazardır. Umberto Eco’yu anlamak kolay bir iş değildir; lakin Eco da ömrü boyunca dünyanın anlaşılmayan taraflarını çözümleyip aydınlatmanın izini sürmüş bir yazardır. Göstergebilime adadığı günlük hayatı, eğitim hayatı ve edebî yaşamı bunun en iyi göstergesidir. Henüz eskimeden dünya edebiyatı klasiklerine atfedilen kıymete erişmiş bir eser olma vasfı kazanmış Gülün Adı romanı ise yazarını da dünyaca tanınır kılmış en önemli yapıtıdır. Yazarın bu romanı, okunup anlaşılması özel bir çaba, alımlama mantığı, yeteneği ve estetiği gerektiren kapsamlı ve hacimli bir romandır. Bu vasıflarına karşın romanın olay örgüsü, kişi, zaman, mekân, anlatıcı ve diyalojik yöntemlerine sadık kalınarak beyaz perdeye aktarılmasını sağlayan Jean - Jacques Annaud’un başarılı yönetmenliği ile hem edebîyat hem de sinema-televizyon bilimi sahalarına önemli bir katkı sunulmuştur. Bu çalışmanın ilk adımında Umberto Eco’nun Gülün Adı adlı romanının semiyotik/göstergebilimsel yapısına, ikinci adımında ise romanın 1986 yılında yönetmen Jean-Jacques Annaud tarafından aynı adla sinemaya uyarlanan film mukayesesine yer verilerek, yazar Eco’nun edebî kişiliğinin kurgusal bağlamda anlaşılmasına katkı sunulmaya çalışılacaktır.","PeriodicalId":509346,"journal":{"name":"RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"27 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139958340","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-20DOI: 10.29000/rumelide.1440053
Ertuğrul Ceylan
Edebiyat, insanların duygularını, düşüncelerini, yaşamlarını ve hayallerini dil aracılığıyla ifade etmek için kullanılan sanatsal bir ifade biçimidir. Edebiyat, yazılı veya sözlü olarak birçok farklı türde eserler üretebilir. Yazılı ve sözlü edebiyat olarak bakıldığında yazı daha net veriler sunarken, sözlü edebiyatın doğası gereği böyle bir işlevi yoktur. İlk insanlar, yaşadıkları deneyimlerini, hikâyelerini, şiirlerini, mitlerini, efsanelerini ve günlük yaşamlarını sözlü olarak aktarmışlardır. Nesilden nesle sözlü olarak aktarılan edebiyat türlerinin içeriği ve yapısında zamanla değişimler olmuştur. Yazının bulunmasıyla birlikte, sözlü olarak aktarılan edebiyat türleri yazılı forma dökülerek adeta ölümsüzleşmiştir. Çin edebiyat tarihinin bilinen en eski şiiri Dan Ge (弹歌), sözlü edebiyat sınıfına girmekte olup hem edebiyat açısından hem de tarih açısından önemli şiirlerden biridir. Dan Ge üzerine yapılan edebiyat araştırmaları, dil, üslup ve biçimsel özelliklere odaklanırken, tarih araştırmaları dönemin yaşam koşulları, av araçları, ritüelleri ve tarihsel bağlamı üzerine olmuştur. Dolayısıyla bu çalışma, günümüze kadar yapılan çalışmaların bir devamı niteliğindedir. Çalışmada Çince kaynaklar baz alınarak araştırmalarda Dan Ge şiirinin içeriği hakkında ileri sürülen teoriler incelenecektir. Bu çalışmanın amacı, araştırmacılara Çin şiir tarihinin bilinen en eski şiiri Dan Ge’nın tarihçesi ile ilgili bilgi vermek ve şiirin teması hakkında genel bir fikir ortaya koymaktır.
{"title":"Çin şiir tarihinin bilinen en eski şiiri: Dan Ge (弹歌)","authors":"Ertuğrul Ceylan","doi":"10.29000/rumelide.1440053","DOIUrl":"https://doi.org/10.29000/rumelide.1440053","url":null,"abstract":"Edebiyat, insanların duygularını, düşüncelerini, yaşamlarını ve hayallerini dil aracılığıyla ifade etmek için kullanılan sanatsal bir ifade biçimidir. Edebiyat, yazılı veya sözlü olarak birçok farklı türde eserler üretebilir. Yazılı ve sözlü edebiyat olarak bakıldığında yazı daha net veriler sunarken, sözlü edebiyatın doğası gereği böyle bir işlevi yoktur. İlk insanlar, yaşadıkları deneyimlerini, hikâyelerini, şiirlerini, mitlerini, efsanelerini ve günlük yaşamlarını sözlü olarak aktarmışlardır. Nesilden nesle sözlü olarak aktarılan edebiyat türlerinin içeriği ve yapısında zamanla değişimler olmuştur. Yazının bulunmasıyla birlikte, sözlü olarak aktarılan edebiyat türleri yazılı forma dökülerek adeta ölümsüzleşmiştir. Çin edebiyat tarihinin bilinen en eski şiiri Dan Ge (弹歌), sözlü edebiyat sınıfına girmekte olup hem edebiyat açısından hem de tarih açısından önemli şiirlerden biridir. Dan Ge üzerine yapılan edebiyat araştırmaları, dil, üslup ve biçimsel özelliklere odaklanırken, tarih araştırmaları dönemin yaşam koşulları, av araçları, ritüelleri ve tarihsel bağlamı üzerine olmuştur. Dolayısıyla bu çalışma, günümüze kadar yapılan çalışmaların bir devamı niteliğindedir. Çalışmada Çince kaynaklar baz alınarak araştırmalarda Dan Ge şiirinin içeriği hakkında ileri sürülen teoriler incelenecektir. Bu çalışmanın amacı, araştırmacılara Çin şiir tarihinin bilinen en eski şiiri Dan Ge’nın tarihçesi ile ilgili bilgi vermek ve şiirin teması hakkında genel bir fikir ortaya koymaktır.","PeriodicalId":509346,"journal":{"name":"RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"19 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139958445","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-20DOI: 10.29000/rumelide.1439714
Duygu Gönül, Özlem Baş
Özel yetenek tanısı olan ve olmayan öğrencilerde deyim ve atasözü algısının karşılaştırıldığı bu çalışma nitel yaklaşımla desenlenmiş ve durum çalışması yöntemi seçilmiştir. Çalışmada öğrencilerin deyim ve atasözü algılarına ilişkin karşılaştırma ve inceleme yapılacağı için algılara ilişkin veriler toplanmıştır. Araştırmada veriler görüşme ve doküman inceleme yoluyla elde edilmiştir. Araştırma için iki çalışma grubu belirlenmiştir. Çalışma gruplarının belirlenmesinde, araştırmadaki karşılaştırma durumundan en etkili biçimde faydalanmaya dikkat edilmiştir. Bu bağlamda nitel araştırma deseninde ölçüt örnekleme kullanılmıştır. Araştırma 2020-2021 eğitim öğretim yılında Ankara’dan amaçlı örneklem yöntemlerinden ölçüt örneklem ile seçilerek iki kurumdan öğrencilerle gerçekleştirilmiştir. Bu kurumlar Ankara’daki bir Bilim ve Sanat Merkezi ve bir özel ilkokuldur. Verilerin toplanmasında öncelikle ilkokul dördüncü sınıf Türkçe ders kitabı incelenerek deyim ve atasözleri listesi belirlenmiştir. Bu bağlamda hazırlanılan görüşme soruları aracılığıyla her iki çalışma grubu ile mülakatlar düzenlenmiş ve bu görüşmelerin analizi yapılmıştır. Verilerin analizinde içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Sonuçlar dördüncü sınıf öğrencilerinin özel yetenek tanısı olanların olmayanlara nazaran deyim ve atasözlerini mecazlı olarak daha çok anlamlandırdıklarını göstermektedir. Özel yetenek tanılı öğrencilerin düşünme becerilerini, özel yetenek tanısı olmayan öğrencilere göre farklı düşünme ve eleştirel düşünme boyutlarında kullandıkları örneklerle ortaya konulmuştur. Araştırmanın dil öğretiminde hem bilişsel gelişim hem de bireysel farklılıklar açısından alan yazınına ışık tutacağı düşünülmektedir.
{"title":"Özel Yetenek Tanısı Olan ve Olmayan İlkokul Öğrencilerinin Deyim ve Atasözü Algıları","authors":"Duygu Gönül, Özlem Baş","doi":"10.29000/rumelide.1439714","DOIUrl":"https://doi.org/10.29000/rumelide.1439714","url":null,"abstract":"Özel yetenek tanısı olan ve olmayan öğrencilerde deyim ve atasözü algısının karşılaştırıldığı bu çalışma nitel yaklaşımla desenlenmiş ve durum çalışması yöntemi seçilmiştir. Çalışmada öğrencilerin deyim ve atasözü algılarına ilişkin karşılaştırma ve inceleme yapılacağı için algılara ilişkin veriler toplanmıştır. Araştırmada veriler görüşme ve doküman inceleme yoluyla elde edilmiştir. Araştırma için iki çalışma grubu belirlenmiştir. Çalışma gruplarının belirlenmesinde, araştırmadaki karşılaştırma durumundan en etkili biçimde faydalanmaya dikkat edilmiştir. Bu bağlamda nitel araştırma deseninde ölçüt örnekleme kullanılmıştır. Araştırma 2020-2021 eğitim öğretim yılında Ankara’dan amaçlı örneklem yöntemlerinden ölçüt örneklem ile seçilerek iki kurumdan öğrencilerle gerçekleştirilmiştir. Bu kurumlar Ankara’daki bir Bilim ve Sanat Merkezi ve bir özel ilkokuldur. Verilerin toplanmasında öncelikle ilkokul dördüncü sınıf Türkçe ders kitabı incelenerek deyim ve atasözleri listesi belirlenmiştir. Bu bağlamda hazırlanılan görüşme soruları aracılığıyla her iki çalışma grubu ile mülakatlar düzenlenmiş ve bu görüşmelerin analizi yapılmıştır. Verilerin analizinde içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Sonuçlar dördüncü sınıf öğrencilerinin özel yetenek tanısı olanların olmayanlara nazaran deyim ve atasözlerini mecazlı olarak daha çok anlamlandırdıklarını göstermektedir. Özel yetenek tanılı öğrencilerin düşünme becerilerini, özel yetenek tanısı olmayan öğrencilere göre farklı düşünme ve eleştirel düşünme boyutlarında kullandıkları örneklerle ortaya konulmuştur. Araştırmanın dil öğretiminde hem bilişsel gelişim hem de bireysel farklılıklar açısından alan yazınına ışık tutacağı düşünülmektedir.","PeriodicalId":509346,"journal":{"name":"RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"6 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139958098","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-20DOI: 10.29000/rumelide.1439741
Tuğba Bayrakdarlar
Sözlü edebiyat ürünleri, zengin malzemeler taşıması yönüyle uzun yıllardır çeşitli metotlarla incelenen ve farklılık ile ortaklıkların tespit edilebilmesine imkân sunan anlatılar olarak kabul edilir. Folklor çalışmalarında ilk metotlardan biri olan Tarihi-Coğrafi Fin Yöntemi’ni uygulayan bilim insanları, metin merkezli çalışmalarında temel kaynak olarak ele aldığı anlatı türlerinin aslında tek örneğe dayandığını, tüm anlatıların iç yapısında ortaklıkların ve benzerliklerin görüldüğünü geliştirmiş oldukları yöntemlerle ortaya koymuşlardır. Bu konuda Danimarkalı folklorist Axel Olrik, birbirinden farklı milletlere ait anlatıların belirli kurallar etrafında türetildiğini, ilkel insanın ortak zihin yapısına sahip olmasından kaynaklı olarak tüm anlatıların birbiriyle benzerlik gösterdiğini düşünerek Tarihi-Coğrafi Fin Ekolü’nün çalışmalarına önemli katkı sağlayan ve gelişiminde rol oynayan “Halk Anlatılarının Epik Kuralları” adlı on beş maddeden oluşan çalışmasını hazırlamıştır ve tespit ettiği kuralların Avrupa ve daha uzak coğrafyalarda yayılım gösteren halkların edebiyat ürünlerine de uygulanabilirliğini savunmuştur. Olrik’in epik kuralları ışığında dünya genelinde anlatı türleri üzerinde çeşitli incelemeler yapılmış ve her inceleme, Olrik’in yasalarının geçerliliğini kanıtlaması ve halk anlatılarının içyapısal çözümlemesi adına önem taşımaktadır. Bu çalışmada Azerbaycan masallarından seçilen “Lala ve Nergiz” örneğinden hareketle epik yasaların Türk Dünyası metinlerine uygunluk durumunu değerlendirilmiştir. İnceleme neticesinde masalın 15 maddenin tamamına bağlı kalınarak oluşturulduğu, içeriği millî motiflerle bezeli metnin, temelde tüm anlatılar için ortaya konan evrensel kurallara bağlı olarak kurgulandığı görülmüştür.
{"title":"Axel Olrik’in epik kuralları bağlamında Azerbaycan masalı Lala ve Nergiz","authors":"Tuğba Bayrakdarlar","doi":"10.29000/rumelide.1439741","DOIUrl":"https://doi.org/10.29000/rumelide.1439741","url":null,"abstract":"Sözlü edebiyat ürünleri, zengin malzemeler taşıması yönüyle uzun yıllardır çeşitli metotlarla incelenen ve farklılık ile ortaklıkların tespit edilebilmesine imkân sunan anlatılar olarak kabul edilir. Folklor çalışmalarında ilk metotlardan biri olan Tarihi-Coğrafi Fin Yöntemi’ni uygulayan bilim insanları, metin merkezli çalışmalarında temel kaynak olarak ele aldığı anlatı türlerinin aslında tek örneğe dayandığını, tüm anlatıların iç yapısında ortaklıkların ve benzerliklerin görüldüğünü geliştirmiş oldukları yöntemlerle ortaya koymuşlardır. Bu konuda Danimarkalı folklorist Axel Olrik, birbirinden farklı milletlere ait anlatıların belirli kurallar etrafında türetildiğini, ilkel insanın ortak zihin yapısına sahip olmasından kaynaklı olarak tüm anlatıların birbiriyle benzerlik gösterdiğini düşünerek Tarihi-Coğrafi Fin Ekolü’nün çalışmalarına önemli katkı sağlayan ve gelişiminde rol oynayan “Halk Anlatılarının Epik Kuralları” adlı on beş maddeden oluşan çalışmasını hazırlamıştır ve tespit ettiği kuralların Avrupa ve daha uzak coğrafyalarda yayılım gösteren halkların edebiyat ürünlerine de uygulanabilirliğini savunmuştur. Olrik’in epik kuralları ışığında dünya genelinde anlatı türleri üzerinde çeşitli incelemeler yapılmış ve her inceleme, Olrik’in yasalarının geçerliliğini kanıtlaması ve halk anlatılarının içyapısal çözümlemesi adına önem taşımaktadır. Bu çalışmada Azerbaycan masallarından seçilen “Lala ve Nergiz” örneğinden hareketle epik yasaların Türk Dünyası metinlerine uygunluk durumunu değerlendirilmiştir. İnceleme neticesinde masalın 15 maddenin tamamına bağlı kalınarak oluşturulduğu, içeriği millî motiflerle bezeli metnin, temelde tüm anlatılar için ortaya konan evrensel kurallara bağlı olarak kurgulandığı görülmüştür.","PeriodicalId":509346,"journal":{"name":"RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"3 10","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139958107","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-20DOI: 10.29000/rumelide.1439698
Rahman Maziligüney, Kamil Ali Giynaş
Siyer, Hz. Muhammed’in (sav) biyografisini ele alan eserlerin ve bilim dalının adıdır. Siyerler dini-didaktik eserler olup manzum ve mensur olarak kaleme alınmıştır. Hz. Muhammed’in (sav) hayatını konu edinen eserler öncelikle Arap edebiyatında “sire” veya “siyer” gibi adlarla ortaya çıkmıştır. Edebiyatımızda ise “siyer” sözcüğü daha çok tercih edilmiştir. 8. yüzyılda İslamiyet’le tanışan, 9-10. yüzyıllarda toplu olarak Müslümanlığı seçmeye başlayan Türkler de edebiyatlarında siyer konusunu çokça işlemişlerdir. Bu eserler, İslamiyet’in öğrenilmesinde ve halklar arasında yayılmasında önemli bir kaynak haline gelmiştir. Makalenin konusu olan Şîrâzî’nin Habbü’n-Nebât’ı da 16. yüzyılda kaleme alınmış manzum bir siyerdir. Eser, mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır. Eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlı Dönemi Türk dili çalışmalarına, manzum siyer geleneği çalışmalarına katkı sağlayacağı düşüncesiyle ele alınmıştır. Eser hakkında daha önce herhangi bir akademik çalışma yapılmamış olması da Şîrâzî’nin eserinin incelenmesinde bizi teşvik edici olmuştur. Eser Hz. Muhammed’in (sav) hayatını kronolojik bir şekilde ele almaktadır. Hz. Muhammed’in (sav) nurunun yaratılmasından başlanarak ölümüne kadar olan dönem, detaya girmeden sade bir dille anlatılmıştır. Döneminin dil hususiyetlerini üzerinde barındıran eser, klasik Türk edebiyatının mesnevi yazım geleneğine uygun olarak yazılmıştır. Makalenin Türk edebiyatında siyer ve mesnevi konulu çalışmalara önemli bir kaynak olacağı öngörülmektedir. Bu amaçla makalenin giriş kısmında siyer ilminden bahsedilmiş ve Türk edebiyatında yazılan siyerler hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Ayrıca siyerle ilgili yapılan akademik çalışmalardan örnekler verilmiştir. İkinci kısımda eserin detaylı incelemesi yapılmıştır. Makalenin son kısmına eserden transkripsiyonlu metin örnekleri eklenmiştir.
{"title":"Manzum Siyer Geleneğine Ek: Şîrâzî’nin Habb’ün-Nebât’ı","authors":"Rahman Maziligüney, Kamil Ali Giynaş","doi":"10.29000/rumelide.1439698","DOIUrl":"https://doi.org/10.29000/rumelide.1439698","url":null,"abstract":"Siyer, Hz. Muhammed’in (sav) biyografisini ele alan eserlerin ve bilim dalının adıdır. Siyerler dini-didaktik eserler olup manzum ve mensur olarak kaleme alınmıştır. Hz. Muhammed’in (sav) hayatını konu edinen eserler öncelikle Arap edebiyatında “sire” veya “siyer” gibi adlarla ortaya çıkmıştır. Edebiyatımızda ise “siyer” sözcüğü daha çok tercih edilmiştir. 8. yüzyılda İslamiyet’le tanışan, 9-10. yüzyıllarda toplu olarak Müslümanlığı seçmeye başlayan Türkler de edebiyatlarında siyer konusunu çokça işlemişlerdir. Bu eserler, İslamiyet’in öğrenilmesinde ve halklar arasında yayılmasında önemli bir kaynak haline gelmiştir. Makalenin konusu olan Şîrâzî’nin Habbü’n-Nebât’ı da 16. yüzyılda kaleme alınmış manzum bir siyerdir. Eser, mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır. Eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlı Dönemi Türk dili çalışmalarına, manzum siyer geleneği çalışmalarına katkı sağlayacağı düşüncesiyle ele alınmıştır. Eser hakkında daha önce herhangi bir akademik çalışma yapılmamış olması da Şîrâzî’nin eserinin incelenmesinde bizi teşvik edici olmuştur. Eser Hz. Muhammed’in (sav) hayatını kronolojik bir şekilde ele almaktadır. Hz. Muhammed’in (sav) nurunun yaratılmasından başlanarak ölümüne kadar olan dönem, detaya girmeden sade bir dille anlatılmıştır. Döneminin dil hususiyetlerini üzerinde barındıran eser, klasik Türk edebiyatının mesnevi yazım geleneğine uygun olarak yazılmıştır. Makalenin Türk edebiyatında siyer ve mesnevi konulu çalışmalara önemli bir kaynak olacağı öngörülmektedir. Bu amaçla makalenin giriş kısmında siyer ilminden bahsedilmiş ve Türk edebiyatında yazılan siyerler hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Ayrıca siyerle ilgili yapılan akademik çalışmalardan örnekler verilmiştir. İkinci kısımda eserin detaylı incelemesi yapılmıştır. Makalenin son kısmına eserden transkripsiyonlu metin örnekleri eklenmiştir.","PeriodicalId":509346,"journal":{"name":"RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"8 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139958232","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-20DOI: 10.29000/rumelide.1439701
Ahmet Çolak
İlk insandan bu yana gökyüzü ve gökyüzünde yer alanlar insanoğlunun ilgisini çekmiştir. Hemen her toplumda olduğu gibi Türklerin eski çağlardan itibaren doğaya farklı özellikler atfetmesi, gökyüzünü kutsallaştırması gökyüzüne duyulan bu ilginin bir göstergesidir. Yükseklik, ulaşılmazlık ve bilinmezlik gibi özellikleriyle gökyüzü her zaman keşfe hazır bir alandır. Gökyüzündeki gezegenler, yıldızlar, bunların adetleri, şekilleri ve döngüleri burçlara yüklenen anlamlara da bir referans olmuştur. Hem günlük pratiklerde, hem İslamî gelenekte hem de kültürel hayatta gökyüzündeki cisimler farklı yorumlamalara alan açmış, yönlendirici olmuştur. Özellikle burçlar etrafında gelişen bu inanışlar bugün için de ilgililerince ciddi manada önemsenir. Gökyüzünde yer alan hemen hemen her cismin birbirleri ile olan etkileşimlerinin yeryüzünde yer alan maddi ve manevi pek çok unsurun üstünde etkisi olduğu inancı vardır. Yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü daima birbiri ile ilişkide olmuştur. Nitekim halk inanışında, pek çok hastalığın çözümü bile gökyüzündeki cisimlerin hareketlerine göre bulunur durumdadır. Bu inanış geçmiş çağlardan günümüze dek etkisini devam ettirmektedir. Geleneksel astrolojinin bir parçası olan bu inanışlar zaman zaman yazılı metinler hâline gelmiştir. Farklı kültürlerde farklı isimleri olan burçlar, maksadı itibariyle birbirlerine benzer özellikler gösterir. Geleneksel astroloji diğer bütün kültürlerde olduğu gibi Türk kültür ve edebiyatı açısından da dikkate alınmış, sözlü ve yazılı kültürde yerini almıştır. Burçlara Klasik Edebiyat içerisinde de oldukça geniş yer ayrılmıştır. Bunlar içerisinde müstakil olarak burçlarla ilgili yazılan eserlere “dîv-nâme, yıldız-nâme” gibi isimler verilmiştir. Bunların dışında, divanlar içerisinde yer alan gazellerde, kasidelerde veya mesnevi türündeki eserlerde burçlar etrafında gelişen inanışlara dair örnekleri sıkça görmek mümkündür. Çalışmaya esas eser ise Nasîrüddîn-i Tûsî’nin (579-672 H.) 38 beyitlik Farsça mesnevisinin Türkçe tercümesi olup Kayseri Râşîd Efendi Yazma Eser Kütüphanesinde 578/10 numarada kayıtlıdır. Eser sırası ile 12 burcu Farsça ve Türkçe olarak açıklamaktadır. Her burç için önce Farsça beyitler yer alır. Akabinde ise yine bu Farsça beyitlerin Türkçe manzum çevirisi gelmektedir. Nüshada müellif veya müstensihine dair bir bilgi yer almaz.
{"title":"Ahkâm-ı Düvâzde Bürûc Tercümesi","authors":"Ahmet Çolak","doi":"10.29000/rumelide.1439701","DOIUrl":"https://doi.org/10.29000/rumelide.1439701","url":null,"abstract":"İlk insandan bu yana gökyüzü ve gökyüzünde yer alanlar insanoğlunun ilgisini çekmiştir. Hemen her toplumda olduğu gibi Türklerin eski çağlardan itibaren doğaya farklı özellikler atfetmesi, gökyüzünü kutsallaştırması gökyüzüne duyulan bu ilginin bir göstergesidir. Yükseklik, ulaşılmazlık ve bilinmezlik gibi özellikleriyle gökyüzü her zaman keşfe hazır bir alandır. Gökyüzündeki gezegenler, yıldızlar, bunların adetleri, şekilleri ve döngüleri burçlara yüklenen anlamlara da bir referans olmuştur. Hem günlük pratiklerde, hem İslamî gelenekte hem de kültürel hayatta gökyüzündeki cisimler farklı yorumlamalara alan açmış, yönlendirici olmuştur. Özellikle burçlar etrafında gelişen bu inanışlar bugün için de ilgililerince ciddi manada önemsenir. Gökyüzünde yer alan hemen hemen her cismin birbirleri ile olan etkileşimlerinin yeryüzünde yer alan maddi ve manevi pek çok unsurun üstünde etkisi olduğu inancı vardır. Yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü daima birbiri ile ilişkide olmuştur. Nitekim halk inanışında, pek çok hastalığın çözümü bile gökyüzündeki cisimlerin hareketlerine göre bulunur durumdadır. Bu inanış geçmiş çağlardan günümüze dek etkisini devam ettirmektedir. Geleneksel astrolojinin bir parçası olan bu inanışlar zaman zaman yazılı metinler hâline gelmiştir. Farklı kültürlerde farklı isimleri olan burçlar, maksadı itibariyle birbirlerine benzer özellikler gösterir. Geleneksel astroloji diğer bütün kültürlerde olduğu gibi Türk kültür ve edebiyatı açısından da dikkate alınmış, sözlü ve yazılı kültürde yerini almıştır. Burçlara Klasik Edebiyat içerisinde de oldukça geniş yer ayrılmıştır. Bunlar içerisinde müstakil olarak burçlarla ilgili yazılan eserlere “dîv-nâme, yıldız-nâme” gibi isimler verilmiştir. Bunların dışında, divanlar içerisinde yer alan gazellerde, kasidelerde veya mesnevi türündeki eserlerde burçlar etrafında gelişen inanışlara dair örnekleri sıkça görmek mümkündür. Çalışmaya esas eser ise Nasîrüddîn-i Tûsî’nin (579-672 H.) 38 beyitlik Farsça mesnevisinin Türkçe tercümesi olup Kayseri Râşîd Efendi Yazma Eser Kütüphanesinde 578/10 numarada kayıtlıdır. Eser sırası ile 12 burcu Farsça ve Türkçe olarak açıklamaktadır. Her burç için önce Farsça beyitler yer alır. Akabinde ise yine bu Farsça beyitlerin Türkçe manzum çevirisi gelmektedir. Nüshada müellif veya müstensihine dair bir bilgi yer almaz.","PeriodicalId":509346,"journal":{"name":"RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"24 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139958367","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-20DOI: 10.29000/rumelide.1440034
Ayşe Doruk
Bu makalede, 1924-2017 yılları arasında yaşamış, kısa hikâye yazarı ve eleştirmen Yûsuf eş-Şârûnî’nin hayatı ve ez-Zihâm (الزحام) hikâyesi aktarılacaktır. Yûsuf eş-Şârûnî, kısa hikâye, roman, Arap kültürü araştırmaları, eleştiri eserleri, biyografiler, seyahat eserleri, lirik nesir gibi farklı alanlarda pek çok eser kaleme alan Mısırlı bir yazardır. Mısır’da ve Mısır dışında ismini duyurmayı başararak modern Mısır edebiyatında XX. yüzyılın önde gelen yazarlarından biri olmuştur. Yayımladığı eserlerle çeşitli ödüllere de lâyık görülmüştür. Yazar, Muhammed Abdülhalîm Abdullah, Abdülhamîd Cûde es-Sahhâr, Yûsuf es-Sibâ‘î, Yûsuf İdrîs, Yahyâ Hakkî, Bedir ed-Dîb, Necîb Mahfûz gibi döneminin ünlü isimleriyle bir arada yaşamış ve onlarla birlikte modern Mısır edebiyatı alanına katkı sağlamıştır. Bununla birlikte yazarın ismi Türkiye’de neredeyse hiç duyulmamıştır. Bu araştırma ile hakkında herhangi bir çalışma bulunmayan eş-Şârûnî’nin, ülkemizde bu alanla ilgilenen okuyuculara tanıtılması önem arz etmektedir. Edebiyat kariyerine kırklı yılların sonlarında kısa hikâyeler yazarak başlayan Mısırlı yazar Yûsuf eş-Şârûnî, edebî ve tarihî pek çok ilmi araştırma, Arap geleneği üzerine tanıtım kitapları, roman, kısa hikâyeler, lirik nesir, eleştiri hakkında koleksiyonlar, biyografiler ve çeviriler olmak üzere elliden fazla kitap yayımlamıştır.
{"title":"Yûsuf eş-Şârûnî’nin ez-Zihâm adlı hikâyesi üzerine bir tahlîl denemesi","authors":"Ayşe Doruk","doi":"10.29000/rumelide.1440034","DOIUrl":"https://doi.org/10.29000/rumelide.1440034","url":null,"abstract":"Bu makalede, 1924-2017 yılları arasında yaşamış, kısa hikâye yazarı ve eleştirmen Yûsuf eş-Şârûnî’nin hayatı ve ez-Zihâm (الزحام) hikâyesi aktarılacaktır. Yûsuf eş-Şârûnî, kısa hikâye, roman, Arap kültürü araştırmaları, eleştiri eserleri, biyografiler, seyahat eserleri, lirik nesir gibi farklı alanlarda pek çok eser kaleme alan Mısırlı bir yazardır. Mısır’da ve Mısır dışında ismini duyurmayı başararak modern Mısır edebiyatında XX. yüzyılın önde gelen yazarlarından biri olmuştur. Yayımladığı eserlerle çeşitli ödüllere de lâyık görülmüştür. Yazar, Muhammed Abdülhalîm Abdullah, Abdülhamîd Cûde es-Sahhâr, Yûsuf es-Sibâ‘î, Yûsuf İdrîs, Yahyâ Hakkî, Bedir ed-Dîb, Necîb Mahfûz gibi döneminin ünlü isimleriyle bir arada yaşamış ve onlarla birlikte modern Mısır edebiyatı alanına katkı sağlamıştır. Bununla birlikte yazarın ismi Türkiye’de neredeyse hiç duyulmamıştır. Bu araştırma ile hakkında herhangi bir çalışma bulunmayan eş-Şârûnî’nin, ülkemizde bu alanla ilgilenen okuyuculara tanıtılması önem arz etmektedir. Edebiyat kariyerine kırklı yılların sonlarında kısa hikâyeler yazarak başlayan Mısırlı yazar Yûsuf eş-Şârûnî, edebî ve tarihî pek çok ilmi araştırma, Arap geleneği üzerine tanıtım kitapları, roman, kısa hikâyeler, lirik nesir, eleştiri hakkında koleksiyonlar, biyografiler ve çeviriler olmak üzere elliden fazla kitap yayımlamıştır.","PeriodicalId":509346,"journal":{"name":"RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"5 12","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139958237","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}