Technology integration into education fits today's student profile and brings a new breath to education. The number of studies using technology in medicine and health education has increased. The study aims to get the opinions of students who use the education set we have patented, designed to be used in primary medical sciences education. The research data were collected using the semi-structured interview forms of the "Structured Student Introduction Form" and "The Opinions of the Health Sciences Nursing Department Students on the Training Set Consists of Smart Interactive Mockup and Application Program." This qualitative study used descriptive analysis to evaluate the data obtained. Student opinions determined that there were positive effects on student motivation, interest in the lesson, and understanding of the lesson by integrating technology into health and medical education. It was determined that the education set had the same effects but had aspects that needed improvement. Considering student experiences and constantly renewed technological applications, we think that improving the features of the education set we have patented will bring a new perspective to health and medical education.
{"title":"Student opinions about the training set consists of smart interactive mockups and application program used in anatomy and histology education","authors":"Gunes Bolatli, Fatih Taş","doi":"10.31590/ejosat.1217012","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1217012","url":null,"abstract":"Technology integration into education fits today's student profile and brings a new breath to education. The number of studies using technology in medicine and health education has increased. The study aims to get the opinions of students who use the education set we have patented, designed to be used in primary medical sciences education. The research data were collected using the semi-structured interview forms of the \"Structured Student Introduction Form\" and \"The Opinions of the Health Sciences Nursing Department Students on the Training Set Consists of Smart Interactive Mockup and Application Program.\" This qualitative study used descriptive analysis to evaluate the data obtained. Student opinions determined that there were positive effects on student motivation, interest in the lesson, and understanding of the lesson by integrating technology into health and medical education. It was determined that the education set had the same effects but had aspects that needed improvement. Considering student experiences and constantly renewed technological applications, we think that improving the features of the education set we have patented will bring a new perspective to health and medical education.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"17 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"91001196","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, arıtma prosesi maliyetini azaltmak için çevre dostu ve düşük maliyetli kenevir lifleri biyosorbent olarak kullanılarak nikel iyonu giderimi araştırılmıştır. Kenevir liflerinin safsızlıklarını gidermek için sodyum hidroksit ve sitrik asit ile kimyasal modifikasyon yapıldı. Kenevir liflerinin şartlandırılması sonucu elde edilen biyosorbentlerle Ni (II) iyonu adsorpsiyonuna pH ve başlangıç konsantrasyonunun etkileri incelenmiştir. Ayrıca kenevir biyosorbentlerinin (FTIR, XRD, SEM-EDS) karakterizasyon çalışması yapılarak yüzey morfolojisi ve özellikleri incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre kenevir biyosorbentleri ile Ni (II) iyonu giderimi için optimum pH 4 olarak bulunmuştur. Optimum pH değerinde Ni (II) iyonu giderim verimi %57,34 olarak belirlenmiştir. Başlangıç konsantrasyonu etkisi incelendiğinde, konsantrasyon arttıkça giderim veriminin az da olsa arttığı tespit edilmiştir. Konsantrasyon 40 mg/L iken giderim verimi %61,1 olarak tespit edilmiştir.
{"title":"Düşük Maliyetli Kenevir Biyosorbentler ile Sulu Çözeltiden Nikel İyonu Adsorpsiyonu","authors":"Sevde USTUN ODABASİ","doi":"10.31590/ejosat.1231572","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1231572","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, arıtma prosesi maliyetini azaltmak için çevre dostu ve düşük maliyetli kenevir lifleri biyosorbent olarak kullanılarak nikel iyonu giderimi araştırılmıştır. Kenevir liflerinin safsızlıklarını gidermek için sodyum hidroksit ve sitrik asit ile kimyasal modifikasyon yapıldı. Kenevir liflerinin şartlandırılması sonucu elde edilen biyosorbentlerle Ni (II) iyonu adsorpsiyonuna pH ve başlangıç konsantrasyonunun etkileri incelenmiştir. Ayrıca kenevir biyosorbentlerinin (FTIR, XRD, SEM-EDS) karakterizasyon çalışması yapılarak yüzey morfolojisi ve özellikleri incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre kenevir biyosorbentleri ile Ni (II) iyonu giderimi için optimum pH 4 olarak bulunmuştur. Optimum pH değerinde Ni (II) iyonu giderim verimi %57,34 olarak belirlenmiştir. Başlangıç konsantrasyonu etkisi incelendiğinde, konsantrasyon arttıkça giderim veriminin az da olsa arttığı tespit edilmiştir. Konsantrasyon 40 mg/L iken giderim verimi %61,1 olarak tespit edilmiştir.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"39 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"87272375","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ambalajlama, gıdaların raf ömrünü belirleyen önemli aşamalardandır. Kolay bozulan et ve et ürünlerinin kalitesini korumak ve raf ömrünü uzatmak için yeni paketleme yöntemleri geliştirilmiştir. Antimikrobiyal paketleme sistemleri et ve et ürünlerinde kalite ve güvenliğin sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Amaç, mikroorganizmaların gelişimini belirli bir seviyede tutarak, yavaşlatarak veya durdurarak mikroorganizma gelişimini kontrol etmektir. Antimikrobiyal bileşiklerin gıdaya migrasyonu, çeşitli aktif bileşenlerin tek başına veya ambalaj malzemesine veya ortamına kombinasyon halinde eklenmesiyle sağlanır. Gıda güvenliğinin sağlanması, patojen veya bozulma nedeni olan mikroorganizmalar için bir engel mekanizması oluşturur. Bu çalışmada antimikrobiyal film ve kaplama uygulamalarının kırmızı et ve köftelerde mikrobiyal kaliteye etkileri tartışılacaktır.
{"title":"Antimikrobiyal Film ve Kaplamaların Kırmızı Et ve Köftelerin Mikrobiyal Kalitesine Etkisi","authors":"Aysel Içöz, Bülent Eker","doi":"10.31590/ejosat.1104167","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1104167","url":null,"abstract":"Ambalajlama, gıdaların raf ömrünü belirleyen önemli aşamalardandır. Kolay bozulan et ve et ürünlerinin kalitesini korumak ve raf ömrünü uzatmak için yeni paketleme yöntemleri geliştirilmiştir. Antimikrobiyal paketleme sistemleri et ve et ürünlerinde kalite ve güvenliğin sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Amaç, mikroorganizmaların gelişimini belirli bir seviyede tutarak, yavaşlatarak veya durdurarak mikroorganizma gelişimini kontrol etmektir. Antimikrobiyal bileşiklerin gıdaya migrasyonu, çeşitli aktif bileşenlerin tek başına veya ambalaj malzemesine veya ortamına kombinasyon halinde eklenmesiyle sağlanır. Gıda güvenliğinin sağlanması, patojen veya bozulma nedeni olan mikroorganizmalar için bir engel mekanizması oluşturur. Bu çalışmada antimikrobiyal film ve kaplama uygulamalarının kırmızı et ve köftelerde mikrobiyal kaliteye etkileri tartışılacaktır.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"87 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"74813808","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Oktay Tomar, Alptekin Mert Yilmaz, Abdullah Çağlar
Yumurta, birçok besin maddesini bünyesinde barındırdığından insan beslenmesinde oldukça önemli bir besin kaynağıdır. Hayvansal gıdalar, insan beslenmesinde protein ihtiyacının karşılanmasında önemli bir yer tutmaktadır. Son yıllarda, kırmızı et fiyatlarının artış göstermesi tüketicilerin tavuk eti ve yumurtasına yönelmesine yol açmıştır. Fakat son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanmalar, tavuk yumurtası fiyatlarınının da artış göstermesine yol açmakla birlikte gıda güvencesi açısından olumsuzluklar yaratmıştır. Bu durum tavuk yumurtasında kendi kendine yeterliliğin ve ithalata bağımlılığın belirlenmesiyle etkin politikalar oluşturulmasını gerekli kılmıştır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’nin tavuk yumurtasında kendi kendine yeterlilik ve ithalata bağımlılık açısından değerlendirilmesidir. Bu amaçla, Türkiye İstatistik Kurumu ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nden tavuk yumurtası üretim, ihracat ve ithalat verileri, FAO tarafından tavsiye edilen formüller kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’nin tavuk yumurtasında 2015-2021 yılları arasında kendi kendine yeterliliğinin ortalama %130,37, ithalata bağımlılığının ortalama %39,90 ve kişi başına tavuk yumurtası tüketiminin ortalama 11,09 kg/yıl olduğu tespit edilmiştir. Araştırma önerilerine göre, yem maliyetlerinin düşürülmesi, hayvan materyalinde ithalata bağımlılığın azaltılması, ıslah çalışmalarının yaygınlaştırılması ve geleneksel kafeslerde tavuk yetiştiriciliğine son verilmesi tavsiye edilmektedir.
{"title":"Kendi Kendine Yeterlilik ve İthalata Bağımlılık Açısından Tavuk Yumurtası Üretiminin Değerlendirilmesi","authors":"Oktay Tomar, Alptekin Mert Yilmaz, Abdullah Çağlar","doi":"10.31590/ejosat.1208040","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1208040","url":null,"abstract":"Yumurta, birçok besin maddesini bünyesinde barındırdığından insan beslenmesinde oldukça önemli bir besin kaynağıdır. Hayvansal gıdalar, insan beslenmesinde protein ihtiyacının karşılanmasında önemli bir yer tutmaktadır. Son yıllarda, kırmızı et fiyatlarının artış göstermesi tüketicilerin tavuk eti ve yumurtasına yönelmesine yol açmıştır. Fakat son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanmalar, tavuk yumurtası fiyatlarınının da artış göstermesine yol açmakla birlikte gıda güvencesi açısından olumsuzluklar yaratmıştır. Bu durum tavuk yumurtasında kendi kendine yeterliliğin ve ithalata bağımlılığın belirlenmesiyle etkin politikalar oluşturulmasını gerekli kılmıştır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’nin tavuk yumurtasında kendi kendine yeterlilik ve ithalata bağımlılık açısından değerlendirilmesidir. Bu amaçla, Türkiye İstatistik Kurumu ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nden tavuk yumurtası üretim, ihracat ve ithalat verileri, FAO tarafından tavsiye edilen formüller kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’nin tavuk yumurtasında 2015-2021 yılları arasında kendi kendine yeterliliğinin ortalama %130,37, ithalata bağımlılığının ortalama %39,90 ve kişi başına tavuk yumurtası tüketiminin ortalama 11,09 kg/yıl olduğu tespit edilmiştir. Araştırma önerilerine göre, yem maliyetlerinin düşürülmesi, hayvan materyalinde ithalata bağımlılığın azaltılması, ıslah çalışmalarının yaygınlaştırılması ve geleneksel kafeslerde tavuk yetiştiriciliğine son verilmesi tavsiye edilmektedir.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"29 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"84154831","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kubra Bursa, Ruşen Metin Yıldırım, Doç. Dr. Ömer Said Toker, Kürşat Yağiz
Çikolata ürün çeşidine ve kullanım amacına bağlı olarak kakao kitlesi, kakao yağı, şeker, süt bazlı bileşenler (PST, süt tozu, süt yağı), çeşni maddeleri ve emülgatörlerin (PGPR, lesitin) ilavesi ile tekniğine uygun olarak hazırlanıp, kalıplanarak elde edilen bir gıda ürünüdür. Çikolata üretimi, ön karıştırma ve karıştırma, inceltme, konçlama, temperleme, kalıplama ve soğutma olmak üzere beş ana proses aşamasından meydana gelmektedir. Ürün formülasyonu kadar üretim aşamasındaki her bir proses basamağı da ürünün başta duyusal ve tekstürel özellikleri olmak üzere tüketici kabul düzeyini etkileyen kalite parametreleri üzerinde etkilidir. Çikolatanın üretimi sırasında ya da üretiminde veya depolama süreçleri sırasında yapılabilecek yanlış uygulamalar, çikolatanın hem duyusal hem de tekstürel özellikleri üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilir. Buna bağlı olarak kalite problemleri oluşabilir. Çikolata üretim teknolojisinde en sık karşımıza çıkan kalite problemlerinin başında yağ kusması (Fat Bloom) gelmektedir. Yağ kusması, çikolatanın yapısında bulunan kakao yağı kristallerinin sıcaklık değişimine bağlı olarak ürün içerisinde eriyip, yağın çikolata yüzeyine doğru göç etmesi, yetersiz temperleme, uygun olmayan formülasyon, soğutma tüneli sıcaklığındaki uygunsuzluk ve depolama sürecindeki sıcaklık dalgalanmaları sonucu, çikolata yüzeyinde meydana gelen yağ kümeleşmesidir. Ürünün besinsel içeriğinde herhangi bir değişime sebep olmayan bu görüntü, ürünün duyusal ve diğer kalite özelliklerini etkileyerek tüketicinin satın alma kararını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum da çikolata endüstrisinde ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Raf ömrü süresince çikolatanın kalite özellikleri açısından stabilitesini muhafaza edebilmesi çikolata endüstrisi açısından çok önemlidir. Bu çalışmada çikolata üretimi sırasında ve üretim sonrasında yağ kusmasına neden olan etmenler ve bunlarla ilgili önleyici yöntemler tartışılmıştır.
{"title":"Main Problem in Chocolate ProductionTechnology: Fat Bloom","authors":"Kubra Bursa, Ruşen Metin Yıldırım, Doç. Dr. Ömer Said Toker, Kürşat Yağiz","doi":"10.31590/ejosat.1034674","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1034674","url":null,"abstract":"Çikolata ürün çeşidine ve kullanım amacına bağlı olarak kakao kitlesi, kakao yağı, şeker, süt bazlı bileşenler (PST, süt tozu, süt yağı), çeşni maddeleri ve emülgatörlerin (PGPR, lesitin) ilavesi ile tekniğine uygun olarak hazırlanıp, kalıplanarak elde edilen bir gıda ürünüdür. Çikolata üretimi, ön karıştırma ve karıştırma, inceltme, konçlama, temperleme, kalıplama ve soğutma olmak üzere beş ana proses aşamasından meydana gelmektedir. Ürün formülasyonu kadar üretim aşamasındaki her bir proses basamağı da ürünün başta duyusal ve tekstürel özellikleri olmak üzere tüketici kabul düzeyini etkileyen kalite parametreleri üzerinde etkilidir. Çikolatanın üretimi sırasında ya da üretiminde veya depolama süreçleri sırasında yapılabilecek yanlış uygulamalar, çikolatanın hem duyusal hem de tekstürel özellikleri üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilir. Buna bağlı olarak kalite problemleri oluşabilir. Çikolata üretim teknolojisinde en sık karşımıza çıkan kalite problemlerinin başında yağ kusması (Fat Bloom) gelmektedir. Yağ kusması, çikolatanın yapısında bulunan kakao yağı kristallerinin sıcaklık değişimine bağlı olarak ürün içerisinde eriyip, yağın çikolata yüzeyine doğru göç etmesi, yetersiz temperleme, uygun olmayan formülasyon, soğutma tüneli sıcaklığındaki uygunsuzluk ve depolama sürecindeki sıcaklık dalgalanmaları sonucu, çikolata yüzeyinde meydana gelen yağ kümeleşmesidir. Ürünün besinsel içeriğinde herhangi bir değişime sebep olmayan bu görüntü, ürünün duyusal ve diğer kalite özelliklerini etkileyerek tüketicinin satın alma kararını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum da çikolata endüstrisinde ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Raf ömrü süresince çikolatanın kalite özellikleri açısından stabilitesini muhafaza edebilmesi çikolata endüstrisi açısından çok önemlidir. Bu çalışmada çikolata üretimi sırasında ve üretim sonrasında yağ kusmasına neden olan etmenler ve bunlarla ilgili önleyici yöntemler tartışılmıştır.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"94 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"83885348","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Günümüzde çeşitli sensörler vasıtasıyla, sanal ve gerçek dünya arasında, insan bilgisayar etkileşimini sağlayan arayüzler ve bunların ergonomisi üzerine çalışmaların arttığını gözlemlemekteyiz. İnsan-bilgisayar etkileşiminin ergonomisi ile ilgili genel çerçeve ISO 92411-960 standartları içinde tanımlanlansa da, ortaya çıkan yeni sensörler, ile, her dönem güncellenmeye muhtaç kapsamlar olacağını öngörmekteyiz. Sözlü olmayan evrensel bir iletişim aracı olarak el hareketleri ise, bilgisayar insan etkileşimi sistemleri araştırmacıları tarafından kullanılmaktadır. Bu çalışmada sunulduğu üzere, Leap Motion hareket sensörü vasıtasıyla, naturel el hareketlerini algılanıp, tanımlayarak, Unity3D ortamında oluşturulan bir arayüzle etkileşim sağlanmıştır. Arayüz üzerine yerleştirilen 3D sanal ocak modeli, el hareketleri ile kontrol edilebilirken, aynı zamanda gerçek dünyaya sinyaller gönderilebilmektedir. Bu durumda, bu çalışmada hedef olarak seçilen bir ankastre ocak gibi, üzerinde mikroişlemci barındıran herhangi bir mutfak gerecinin kontrolü mümkündür Çalışmada gerçek ocağın simülasyonu, Arduino kartı ve buna entegre edilen LED’ler ile yapıldı. Sanal ortamda, ocak fonksiyonları, Arduino seri haberleşmesi üzerinden kontrol edilen LED’lerin tepkisine göre değerlendirilmektedir.
{"title":"El Hareketleri ile Mutfak Gereçlerinin Temassız Kontrolü: Sanal Ocak Üzerine Bir Uygulama Arayüzü","authors":"Buse Batukan, Bülent Kaya","doi":"10.31590/ejosat.1219917","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1219917","url":null,"abstract":"Günümüzde çeşitli sensörler vasıtasıyla, sanal ve gerçek dünya arasında, insan bilgisayar etkileşimini sağlayan arayüzler ve bunların ergonomisi üzerine çalışmaların arttığını gözlemlemekteyiz. İnsan-bilgisayar etkileşiminin ergonomisi ile ilgili genel çerçeve ISO 92411-960 standartları içinde tanımlanlansa da, ortaya çıkan yeni sensörler, ile, her dönem güncellenmeye muhtaç kapsamlar olacağını öngörmekteyiz. Sözlü olmayan evrensel bir iletişim aracı olarak el hareketleri ise, bilgisayar insan etkileşimi sistemleri araştırmacıları tarafından kullanılmaktadır. Bu çalışmada sunulduğu üzere, Leap Motion hareket sensörü vasıtasıyla, naturel el hareketlerini algılanıp, tanımlayarak, Unity3D ortamında oluşturulan bir arayüzle etkileşim sağlanmıştır. Arayüz üzerine yerleştirilen 3D sanal ocak modeli, el hareketleri ile kontrol edilebilirken, aynı zamanda gerçek dünyaya sinyaller gönderilebilmektedir. Bu durumda, bu çalışmada hedef olarak seçilen bir ankastre ocak gibi, üzerinde mikroişlemci barındıran herhangi bir mutfak gerecinin kontrolü mümkündür Çalışmada gerçek ocağın simülasyonu, Arduino kartı ve buna entegre edilen LED’ler ile yapıldı. Sanal ortamda, ocak fonksiyonları, Arduino seri haberleşmesi üzerinden kontrol edilen LED’lerin tepkisine göre değerlendirilmektedir.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"11 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"88622753","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Otomatik modülasyon sınıflandırma (AMC) bir haberleşme sisteminde alıcıya gelen sinyalin modülasyon türünün belirlenmesi işlemidir. Derin öğrenme ise karmaşık veri yapılarını üstün performansla sınıflandırması nedeniyle son zamanlarda büyük ilgi gören bir makine öğrenmesi yöntemidir. Hem sivil hem de askeri uygulamalarda kritik bir rol oynayan otomatik modülasyon sınıflandırma işlemi, bu çalışmada derin öğrenme yaklaşımlarından biri olan Evrişimsel Sinir Ağları (CNN) kullanılarak incelenmiştir. Bu kapsamda ağ üzerinde yapılan değişikliklerin başarımı farklı sinyal-gürültü oranı (SNR) değerleri için yorumlanmıştır.
{"title":"Otomatik Modülasyon Sınıflandırmasında Evrişimsel Sinir Ağlarının İncelenmesi","authors":"O. Kaya, Tansal Güçlüoğlu","doi":"10.31590/ejosat.1224925","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1224925","url":null,"abstract":"Otomatik modülasyon sınıflandırma (AMC) bir haberleşme sisteminde alıcıya gelen sinyalin modülasyon türünün belirlenmesi işlemidir. Derin öğrenme ise karmaşık veri yapılarını üstün performansla sınıflandırması nedeniyle son zamanlarda büyük ilgi gören bir makine öğrenmesi yöntemidir. Hem sivil hem de askeri uygulamalarda kritik bir rol oynayan otomatik modülasyon sınıflandırma işlemi, bu çalışmada derin öğrenme yaklaşımlarından biri olan Evrişimsel Sinir Ağları (CNN) kullanılarak incelenmiştir. Bu kapsamda ağ üzerinde yapılan değişikliklerin başarımı farklı sinyal-gürültü oranı (SNR) değerleri için yorumlanmıştır.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"21 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"83327740","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
This study suggests that by implementing machine learning methods on a sociodemographic data set can be helpful in preventing domestic violence. This approach is important in predicting high-risk factors that an offender may cause and it offers treatment, and financial or mental health aids in order to prevent domestic violence. In this sense, this proposal is critical at a personal and social level in creating a secure and healthy environment as well as empowering an equal society. In our study, we use k-nearest neighbor (k-nn), support vector machine (SVM), decision tree (DT), and Gaussian Naive Bayes (GNB) machine learning algorithms for the prediction analysis. We provide the comparison of the classifiers with precision, recall, F1 score, and accuracy performance measures. According to our analysis, the decision tree (DT) performs the best performance in terms of accuracy.
{"title":"Violence Detection with Machine Learning: A Sociodemographic Approach","authors":"T. Ensari, Betül Ensari, M. Dağtekin","doi":"10.31590/ejosat.1225896","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1225896","url":null,"abstract":"This study suggests that by implementing machine learning methods on a sociodemographic data set can be helpful in preventing domestic violence. This approach is important in predicting high-risk factors that an offender may cause and it offers treatment, and financial or mental health aids in order to prevent domestic violence. In this sense, this proposal is critical at a personal and social level in creating a secure and healthy environment as well as empowering an equal society. In our study, we use k-nearest neighbor (k-nn), support vector machine (SVM), decision tree (DT), and Gaussian Naive Bayes (GNB) machine learning algorithms for the prediction analysis. We provide the comparison of the classifiers with precision, recall, F1 score, and accuracy performance measures. According to our analysis, the decision tree (DT) performs the best performance in terms of accuracy.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"79 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"88992034","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Fe-W kaplama, Korozyon oranı, Scherrer Denklemi, Nodüler morfoloji, İş çevrimi
{"title":"Akımlı Yöntemle Üretilen Fe-W Alaşım Kaplamalar Üzerinde Farklı İş Çevrimlerinin Etkilerinin İncelenmesi","authors":"Buse Yavuz","doi":"10.31590/ejosat.1226767","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1226767","url":null,"abstract":"Fe-W kaplama, Korozyon oranı, Scherrer Denklemi, Nodüler morfoloji, İş çevrimi","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"116 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"77268826","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sucul ortamda bulunan mikrokirleticiler insan sağlığı ve çevre için olumsuz etkilere neden olmaktadır. Mikrokirleticiler biyolojik arıtmaya karşı dirençli oldukları için atıksu arıtma tesislerinde tam olarak giderilememekte ve alıcı ortama deşarj edilmektedir. Bu kapsamda yüzeysel sular en fazla mikrokirletici kirliliğine maruz kalmaktadır. Bu çalışmada Orta Karadeniz bölgesinin en büyük nehirlerinden birisi olan Kızılırmak ve Yeşilırmak nehirleri insan aktivitleri, endüstriyel ve tarımsal deşarjlar nedeniyle yoğun bir şekilde kirlenmektedir. Bu nedenle Kızılrmak ve Yeşil ırmak nehirlerinin fizikokimyasal ve organik kirletici parametrelerinin ölçülerek hesaplanması amaçlanmıştır. Çalışmanın en önemli amacı ise Kızılrmak ve Yeşilırmak nehirlerine yapılan deşarjlar sonucunda mikrokirletici akıbetini belirlemektir. Bu kapsamda Dünya’da yüzeysel sularda sıklıkla tespit edilen dört farklı mikrokirletici grubu (kafein, naproksen, atenolol ve sülfametoksazol) açısından izleme çalışması yapılmıştır. Bu mikrokirleticiler olup yüzeysel sularda sıklıkla tespit edilen kirleticilerden seçilmiştir. Bu çalışmanın amacı yüzeysel suların maruz kaldığı mikrokirletici konsantrasyonlarının belirlenmesi ve literatürdeki çalışmalara katkı sağlamaktır. Ayrıca mikrokirleticiler Birleşmiş Milletler Sürüdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesi için küresel bir tehdit haline geldiği için bu tarz çalışmalar önem taşımaktadır.
{"title":"Orta Karadeniz Bölgesi Kızılırmak ve Yeşilırmak Nehirlerindeki Mikrokirletici Varlığının İncelenmesi","authors":"Sevde USTUN ODABASİ","doi":"10.31590/ejosat.1230299","DOIUrl":"https://doi.org/10.31590/ejosat.1230299","url":null,"abstract":"Sucul ortamda bulunan mikrokirleticiler insan sağlığı ve çevre için olumsuz etkilere neden olmaktadır. Mikrokirleticiler biyolojik arıtmaya karşı dirençli oldukları için atıksu arıtma tesislerinde tam olarak giderilememekte ve alıcı ortama deşarj edilmektedir. Bu kapsamda yüzeysel sular en fazla mikrokirletici kirliliğine maruz kalmaktadır. Bu çalışmada Orta Karadeniz bölgesinin en büyük nehirlerinden birisi olan Kızılırmak ve Yeşilırmak nehirleri insan aktivitleri, endüstriyel ve tarımsal deşarjlar nedeniyle yoğun bir şekilde kirlenmektedir. Bu nedenle Kızılrmak ve Yeşil ırmak nehirlerinin fizikokimyasal ve organik kirletici parametrelerinin ölçülerek hesaplanması amaçlanmıştır. Çalışmanın en önemli amacı ise Kızılrmak ve Yeşilırmak nehirlerine yapılan deşarjlar sonucunda mikrokirletici akıbetini belirlemektir. Bu kapsamda Dünya’da yüzeysel sularda sıklıkla tespit edilen dört farklı mikrokirletici grubu (kafein, naproksen, atenolol ve sülfametoksazol) açısından izleme çalışması yapılmıştır. Bu mikrokirleticiler olup yüzeysel sularda sıklıkla tespit edilen kirleticilerden seçilmiştir. Bu çalışmanın amacı yüzeysel suların maruz kaldığı mikrokirletici konsantrasyonlarının belirlenmesi ve literatürdeki çalışmalara katkı sağlamaktır. Ayrıca mikrokirleticiler Birleşmiş Milletler Sürüdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesi için küresel bir tehdit haline geldiği için bu tarz çalışmalar önem taşımaktadır.","PeriodicalId":12068,"journal":{"name":"European Journal of Science and Technology","volume":"62 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"87049263","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
京公网安备 11010802042870号
京ICP备2023020795号-1
扫码关注我们
求助内容：
应助结果提醒方式：