In this study, phytase from Bacillus megaterium EBD9-1 and cellulase from Bacillus subtilis 171ES obtained from isolated from different provinces soils, and commercial pectinase enzymes were investigated for the removal potential of plant impurities from raw wool fabrics. Enzymatic removal of plant impurities is usually carried out at pH 4.0. The efficiency of the enzyme was shown at pH 7.0, but the best effect was obtained with pH 4.0. Enzymes were effective alone, but the effects of double and triple enzyme mixtures on plant impurities were more. It was determined that the effect decreased in case the enzyme amount was used low, and the effect increased even more in the presence of the concentrated enzyme. With this study, which was carried out for the first time with local isolate, the operability of more environmentally friendly enzymes in carbonization processes traditionally performed with chemical substances was demonstrated.
{"title":"Evaluation of Uses of Some Enzymes in Removal of Plant Impurities from Raw Wool Fabrics","authors":"Elif Demirkan, D. Kut, Nilay ALADAĞ TANİK","doi":"10.21597/jist.1298223","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1298223","url":null,"abstract":"In this study, phytase from Bacillus megaterium EBD9-1 and cellulase from Bacillus subtilis 171ES obtained from isolated from different provinces soils, and commercial pectinase enzymes were investigated for the removal potential of plant impurities from raw wool fabrics. Enzymatic removal of plant impurities is usually carried out at pH 4.0. The efficiency of the enzyme was shown at pH 7.0, but the best effect was obtained with pH 4.0. Enzymes were effective alone, but the effects of double and triple enzyme mixtures on plant impurities were more. It was determined that the effect decreased in case the enzyme amount was used low, and the effect increased even more in the presence of the concentrated enzyme. With this study, which was carried out for the first time with local isolate, the operability of more environmentally friendly enzymes in carbonization processes traditionally performed with chemical substances was demonstrated.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"32 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139369455","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmanın amacı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından kayıt altına alınan, 2013-2018 yılları arasında metal sektöründe gerçekleşen, ölümlü ve uzuv kayıplı ulusal iş kazası verilerini kullanarak makine öğrenimi (ML) yöntemiyle bir tahmin algoritması geliştirmektir. İş kazası nedenlerinin detaylı bir şekilde sınıflandırılması ve tahmin edilmesi kazaları azaltmak için gereklidir. Literatürde; iş kazalarını azaltma amacıyla kaza ile ilgili faktörleri araştırmak ve etkili tahmin modelleri oluşturmak için çeşitli ML algoritmaları kullanılmıştır. Bu çalışmada, iş kazası nedenlerini ve sonuçlarını tahmin etmek amacıyla ML yöntemlerinden birisi olan Rassal Orman (RF) algoritması kullanılmıştır. Modelin doğrulaması için 10 katlı çapraz doğrulama modeli kullanılmış ve modelin doğruluk değeri %4.7 oranında arttırılmıştır. RF algoritmasının doğruluk değeri 0.9172 olarak bulunmuştur. Metal sektöründe iş kazası nedenlerini etkileyen önemli faktörlerin analizinde özyinelemeli olarak özellik seçme (Recursive Feature Elimination - RFE) metodu kullanılmış ve en önemli özellikler kazanın ikincil tehlike kaynağı, iş günü kaybı ve kaza sebebi sapma kodu olarak bulunmuştur
{"title":"Estimation of Occupational Accidents in the Turkish Metal Industry with Random Forest Algorithm","authors":"Ekin KARAKAYA ÖZKAN, H. Ulas","doi":"10.21597/jist.1285239","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1285239","url":null,"abstract":"Bu çalışmanın amacı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından kayıt altına alınan, 2013-2018 yılları arasında metal sektöründe gerçekleşen, ölümlü ve uzuv kayıplı ulusal iş kazası verilerini kullanarak makine öğrenimi (ML) yöntemiyle bir tahmin algoritması geliştirmektir. İş kazası nedenlerinin detaylı bir şekilde sınıflandırılması ve tahmin edilmesi kazaları azaltmak için gereklidir. Literatürde; iş kazalarını azaltma amacıyla kaza ile ilgili faktörleri araştırmak ve etkili tahmin modelleri oluşturmak için çeşitli ML algoritmaları kullanılmıştır. Bu çalışmada, iş kazası nedenlerini ve sonuçlarını tahmin etmek amacıyla ML yöntemlerinden birisi olan Rassal Orman (RF) algoritması kullanılmıştır. Modelin doğrulaması için 10 katlı çapraz doğrulama modeli kullanılmış ve modelin doğruluk değeri %4.7 oranında arttırılmıştır. RF algoritmasının doğruluk değeri 0.9172 olarak bulunmuştur. Metal sektöründe iş kazası nedenlerini etkileyen önemli faktörlerin analizinde özyinelemeli olarak özellik seçme (Recursive Feature Elimination - RFE) metodu kullanılmış ve en önemli özellikler kazanın ikincil tehlike kaynağı, iş günü kaybı ve kaza sebebi sapma kodu olarak bulunmuştur","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"69 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"75242421","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ülkemiz 6 Şubat 2023 tarihinde, saat 04:17’de merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan Mw=7.7 büyüklüğünde bir depremle sarsılmıştır. Yaklaşık dokuz saat sonra, saat 13:24’te, bu sefer merkez üssü Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi olan Mw=7.6 büyüklüğünde ikinci bir deprem oluşmuştur. Depremlerin çevresinde bulunan 11 şehir afet bölgesi kapsamına alınmıştır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın verilerine göre bölgede 582000 bağımsız bölüm ve 202000 binanın acil yıkılacak, ağır hasarlı veya yıkık olduğu saptanmıştır. Bu makalede, deprem bölgesine yapılan, depremin olduğu gün başlayan ve 5 gün süren incelemeler neticesinde, betonarme binalarda yıkılmaya neden olan sorunlar hiyerarşik bir üçgen şeklinde, önem sırasına göre anlatılmıştır. Yetersiz kenetlenme boyu, etriye uçlarının 135° derece bükülmemesi, malzeme ile ilgili sorunlar, kolon ve kiriş uç bölgelerinde sarılma bölgelerinin bulunmaması, güçlü kiriş-zayıf kolon, vb. sorunların yıkımların önemli bir kısmını oluşturduğu gözlemlenmiştir. Yıkılan yapıların, yapıldıkları dönemde yürürlükte olan deprem yönetmeliklerinin şartlarını yerine getirmediği görülmüştür.
{"title":"6 Şubat 2023 Depremlerinde Gözlenen Betonarme Binalardaki Sorunların Hiyerarşik Bir Üçgen ile Açıklanması","authors":"Halit Mertol","doi":"10.21597/jist.1263348","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1263348","url":null,"abstract":"Ülkemiz 6 Şubat 2023 tarihinde, saat 04:17’de merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan Mw=7.7 büyüklüğünde bir depremle sarsılmıştır. Yaklaşık dokuz saat sonra, saat 13:24’te, bu sefer merkez üssü Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi olan Mw=7.6 büyüklüğünde ikinci bir deprem oluşmuştur. Depremlerin çevresinde bulunan 11 şehir afet bölgesi kapsamına alınmıştır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın verilerine göre bölgede 582000 bağımsız bölüm ve 202000 binanın acil yıkılacak, ağır hasarlı veya yıkık olduğu saptanmıştır. Bu makalede, deprem bölgesine yapılan, depremin olduğu gün başlayan ve 5 gün süren incelemeler neticesinde, betonarme binalarda yıkılmaya neden olan sorunlar hiyerarşik bir üçgen şeklinde, önem sırasına göre anlatılmıştır. Yetersiz kenetlenme boyu, etriye uçlarının 135° derece bükülmemesi, malzeme ile ilgili sorunlar, kolon ve kiriş uç bölgelerinde sarılma bölgelerinin bulunmaması, güçlü kiriş-zayıf kolon, vb. sorunların yıkımların önemli bir kısmını oluşturduğu gözlemlenmiştir. Yıkılan yapıların, yapıldıkları dönemde yürürlükte olan deprem yönetmeliklerinin şartlarını yerine getirmediği görülmüştür.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"3 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139369840","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Serkan Kiliçaslan, R. Ekinci, Mehmet Cengiz Arslanoğlu
Mardin İli Artuklu ve Kızıltepe İlçelerine bağlı 8 adet köy ve 27 adet pamuk parselinde yürütülen çalışmada, arazilerde ortam nem ve sıcaklık değerleri, 6 saat aralıklar ile datalogger cihazları ile ölçülmüş ve kayıt altına alınmıştır. Data loggerlardan elde edilen veriler, Google Earth Engine (GEE) ortamında hazırlanan Sentinel-1 ve Landsat-8 uydu verileriyle analiz edilerek aralarındaki ilişki irdelenmiştir. Ortam nemi (ON) değerleri ile VV (R2=0.63), VV-VH (R2=0.68), Toprak Nem İndeksi (SMI) (R2=0.84) arasında yüksek ilişki saptanırken, VH (R2=0.05), LEE_VH (R2=0.07), LEE_VV (R2=0.56), GAMMA_VH (R2=0.09), GAMMA_VV (R2=0.50), MALIK_VH (R2=0.07), MALIK_VV (R2=0.57) ve Arazi Yüzey Sıcaklığı (LST) (R2=0.35) arasında düşük ilişki saptanmıştır. Ortam sıcaklığı (OS) değerleri ile LST (R2=0.80**) arasında yüksek ilişki saptanırken, VV (R2=0.51), VH (R2=0.06), VV-VH (R2=0.49), LEE_VH (R2=0.09), LEE_VV (R2=0.49), GAMMA_VH (R2=0.11, GAMMA_VV (R2=0.08), MALIK_VH (R2=0.08), MALIK_VV (R2=0.49) ve SMI (R2=0.50) arasında düşük ilişki saptanmıştır. Geniş ölçekli arazi çalışmalarında ortam nemi değerlerinin tahmin edilmesinde VV, VV-VH ve SMI indisi; ortam sıcaklığı değerlerinin tahmin edilmesinde LST bandı yüksek doğruluk ile kullanılabileceği sonucuna varıldığından tavsiye edilmiştir.
{"title":"Investigation of Predictability of Cotton Plant Production Area Ambient Humidity and Temperature Values with SAR and Optical Satellite Images","authors":"Serkan Kiliçaslan, R. Ekinci, Mehmet Cengiz Arslanoğlu","doi":"10.21597/jist.1265099","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1265099","url":null,"abstract":"Mardin İli Artuklu ve Kızıltepe İlçelerine bağlı 8 adet köy ve 27 adet pamuk parselinde yürütülen \u0000çalışmada, arazilerde ortam nem ve sıcaklık değerleri, 6 saat aralıklar ile datalogger cihazları ile \u0000ölçülmüş ve kayıt altına alınmıştır. Data loggerlardan elde edilen veriler, Google Earth Engine (GEE) \u0000ortamında hazırlanan Sentinel-1 ve Landsat-8 uydu verileriyle analiz edilerek aralarındaki ilişki \u0000irdelenmiştir. Ortam nemi (ON) değerleri ile VV (R2=0.63), VV-VH (R2=0.68), Toprak Nem İndeksi \u0000(SMI) (R2=0.84) arasında yüksek ilişki saptanırken, VH (R2=0.05), LEE_VH (R2=0.07), LEE_VV \u0000(R2=0.56), GAMMA_VH (R2=0.09), GAMMA_VV (R2=0.50), MALIK_VH (R2=0.07), MALIK_VV \u0000(R2=0.57) ve Arazi Yüzey Sıcaklığı (LST) (R2=0.35) arasında düşük ilişki saptanmıştır. Ortam \u0000sıcaklığı (OS) değerleri ile LST (R2=0.80**) arasında yüksek ilişki saptanırken, VV (R2=0.51), VH \u0000(R2=0.06), VV-VH (R2=0.49), LEE_VH (R2=0.09), LEE_VV (R2=0.49), GAMMA_VH (R2=0.11, \u0000GAMMA_VV (R2=0.08), MALIK_VH (R2=0.08), MALIK_VV (R2=0.49) ve SMI (R2=0.50) arasında \u0000düşük ilişki saptanmıştır. Geniş ölçekli arazi çalışmalarında ortam nemi değerlerinin tahmin \u0000edilmesinde VV, VV-VH ve SMI indisi; ortam sıcaklığı değerlerinin tahmin edilmesinde LST bandı \u0000yüksek doğruluk ile kullanılabileceği sonucuna varıldığından tavsiye edilmiştir.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"43 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"89516574","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In this paper, we report the preparation of a new Fe3O4/SSIP/GO composite film for the purification of methylene blue dye from solution media. The preparation process of composite film was carried out to improve the interaction between the inner part of the sunflower stalk (SSIP) and surface matrix using magnetite/Graphene Oxide (Fe3O4/GO) minerals at weight ratios (0.2/4/0.2:w/w/w). The characterizations of as-developed Fe3O4/SSIP/GO composite film was successfully carried out by some advanced techniques such as FT-IR, SEM, and TGA analyses. Adsorption kinetic studies were evaluated in three different aspects as a pseudo-first-order model, pseudo-second-order model, and intraparticle diffusion-type model. Based on the R2 results, it was seen that the Pseudo-second order kinetic model (0.999) acted more harmoniously than the pseudo-first-order (0.960) and intra-particle diffusion technique models (0.974). In the light of these findings, it can be said that the prepared Fe3O4/SSIP/GO composite film used for removal of methylene blue dye can be considered as a promising material
{"title":"Fabrication of Highly Efficient Fe3O4/SSIP/GO Composite Films for Removal of Methylene Blue Dye","authors":"M. S. Nas, M. H. Calimli, Özkan Demi̇rbaş","doi":"10.21597/jist.1294448","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1294448","url":null,"abstract":"In this paper, we report the preparation of a new Fe3O4/SSIP/GO composite film for the purification of methylene blue dye from solution media. The preparation process of composite film was carried out to improve the interaction between the inner part of the sunflower stalk (SSIP) and surface matrix using magnetite/Graphene Oxide (Fe3O4/GO) minerals at weight ratios (0.2/4/0.2:w/w/w). The characterizations of as-developed Fe3O4/SSIP/GO composite film was successfully carried out by some advanced techniques such as FT-IR, SEM, and TGA analyses. Adsorption kinetic studies were evaluated in three different aspects as a pseudo-first-order model, pseudo-second-order model, and intraparticle diffusion-type model. Based on the R2 results, it was seen that the Pseudo-second order kinetic model (0.999) acted more harmoniously than the pseudo-first-order (0.960) and intra-particle diffusion technique models (0.974). In the light of these findings, it can be said that the prepared Fe3O4/SSIP/GO composite film used for removal of methylene blue dye can be considered as a promising material","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"18 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139370028","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
ABSTRACT: In this work, we investigated the effective atom number, the effective electron density, the mean free path, the tenth-value layer, the half-value layer, and the mass attenuation coefficient for some stainless steels: AISI 302, AISI 303, AISI 304, AISI 304L, AISI 310, AISI 316, AISI 321, and AISI 410. The mass attenuation coefficients were determined using the WinXCom computer program in the energy region 1keV- 100 GeV. The effective atom number and effective electron density have been calculated using two different methods, the direct method, and the interpolation method. The results reveal that the values of effective atomic numbers and effective electron numbers are greatly influenced by the atomic number of elements in the alloy and the interaction photon energy. The effective atom numbers grew as the atomic number of the constituents in the alloys increased. The effective atomic number and effective electron density values for all steels were found to have the highest values at 0–0.1 MeV energy and the lowest values in the 0.5–6 MeV energy range. The shielding properties of the steels produced close results, but AISI 304L provided the best protection while AISI 410 provided the least. The results obtained with both methods were also compared. The result of the present study may provide new and helpful knowledge about stainless steel for gamma-ray shielding applications.
{"title":"A Study of Photon Interaction Parameters for Some Stainless Steel Alloys","authors":"Aytaç Levet","doi":"10.21597/jist.1292270","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1292270","url":null,"abstract":"ABSTRACT: \u0000In this work, we investigated the effective atom number, the effective electron density, the mean free path, the tenth-value layer, the half-value layer, and the mass attenuation coefficient for some stainless steels: AISI 302, AISI 303, AISI 304, AISI 304L, AISI 310, AISI 316, AISI 321, and AISI 410. The mass attenuation coefficients were determined using the WinXCom computer program in the energy region 1keV- 100 GeV. The effective atom number and effective electron density have been calculated using two different methods, the direct method, and the interpolation method. The results reveal that the values of effective atomic numbers and effective electron numbers are greatly influenced by the atomic number of elements in the alloy and the interaction photon energy. The effective atom numbers grew as the atomic number of the constituents in the alloys increased. The effective atomic number and effective electron density values for all steels were found to have the highest values at 0–0.1 MeV energy and the lowest values in the 0.5–6 MeV energy range. The shielding properties of the steels produced close results, but AISI 304L provided the best protection while AISI 410 provided the least. The results obtained with both methods were also compared. The result of the present study may provide new and helpful knowledge about stainless steel for gamma-ray shielding applications.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"62 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"78311252","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, kestane (Castanea sativa), lüpen (Lupinus albus) ve balkabağı (Cucurbita moschata) unlarının eşit oranda birleştirilmesiyle elde edilen kompozit un atıştırmalık ürünleri çeşitlendirmek ve geliştirmek için glutenli ve glutensiz bisküvi formülasyonunda kullanılmıştır. Kompozit un glutenli bisküvilerde buğday unu ile, glutensiz bisküvilerde ise mısır nişastası:pirinç unu karışımı ile %12, 24, 36 ve 48 oranlarında yer değiştirilerek kullanılmış ve bisküviler fiziksel, kimyasal ve duyusal özellikler açısından değerlendirilmiştir. Artan oranda kompozit un kullanımı ile her iki bisküvi çeşidinde de L* değeri azalırken, a* ve b* değerleri artış göstermiştir. Glutenli bisküvilerin yayılma oranı %36-48 kompozit un kullanımı ile düşmüştür. %12 ve üzeri kompozit un kullanım oranlarında glutenli ve glutensiz bisküvilerin sertlikleri artmıştır. Kontrol bisküvi örnekleri ile karşılaştırıldığında, bisküvi formülasyonlarında %48 oranında kompozit un kullanımı ile protein ve antioksidan aktivite değerleri glutensiz örneklerde sırasıyla 2.4 ve 2.5 kat artış sağlarken, glutenli bisküvi örneklerinde sırasıyla 1.4 ve 2.6 kat artış göstermiştir. Kompozit unun en düşük kullanım oranı bile hem glutenli hem de glutensiz bisküvilerin Ca, K, Mg, Mn ve P miktarında artış sağlamıştır. Kompozit unun %12 kullanım oranı ile her iki bisküvi çeşidinde de en yüksek genel kabul edilebilirlik değerleri elde edilmiştir.
{"title":"Enrichment of Regular and Gluten-Free Cookies with Composite Flour Produced Chestnut, Lupin and Pumpkin Flours","authors":"Tekmile Cankurtaran Kömürcü, N. Bilgiçli","doi":"10.21597/jist.1244653","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1244653","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, kestane (Castanea sativa), lüpen (Lupinus albus) ve balkabağı (Cucurbita moschata) unlarının eşit oranda birleştirilmesiyle elde edilen kompozit un atıştırmalık ürünleri çeşitlendirmek ve geliştirmek için glutenli ve glutensiz bisküvi formülasyonunda kullanılmıştır. Kompozit un glutenli bisküvilerde buğday unu ile, glutensiz bisküvilerde ise mısır nişastası:pirinç unu karışımı ile %12, 24, 36 ve 48 oranlarında yer değiştirilerek kullanılmış ve bisküviler fiziksel, kimyasal ve duyusal özellikler açısından değerlendirilmiştir. Artan oranda kompozit un kullanımı ile her iki bisküvi çeşidinde de L* değeri azalırken, a* ve b* değerleri artış göstermiştir. Glutenli bisküvilerin yayılma oranı %36-48 kompozit un kullanımı ile düşmüştür. %12 ve üzeri kompozit un kullanım oranlarında glutenli ve glutensiz bisküvilerin sertlikleri artmıştır. Kontrol bisküvi örnekleri ile karşılaştırıldığında, bisküvi formülasyonlarında %48 oranında kompozit un kullanımı ile protein ve antioksidan aktivite değerleri glutensiz örneklerde sırasıyla 2.4 ve 2.5 kat artış sağlarken, glutenli bisküvi örneklerinde sırasıyla 1.4 ve 2.6 kat artış göstermiştir. Kompozit unun en düşük kullanım oranı bile hem glutenli hem de glutensiz bisküvilerin Ca, K, Mg, Mn ve P miktarında artış sağlamıştır. Kompozit unun %12 kullanım oranı ile her iki bisküvi çeşidinde de en yüksek genel kabul edilebilirlik değerleri elde edilmiştir.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"437 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"77036596","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kanser; hücrelerin kontrolsüz çoğalmalarına, immün sistemin gözetiminden kaçmalarına ve uzaktaki dokuları istila ederek yayılmalarına yol açan, metabolik değişiklikler geçirdikleri bir süreçtir. Hayatı boyunca her beş kişiden biri, yaşamının bir döneminde kansere yakalanmaktadır. Geliştirilmiş olan tüm tedavi yöntemlerine rağmen, hala kanserin neden olduğu ölümler gelişmiş toplumlarda ikinci sırada yer almaktadır. Kemoterapik tedavilerde kanser hücresinin farklı metabolik yolaklarına etki eden çok çeşitli ilaçlar kullanılmaktadır. Anti-neoplastik özelliği ile bilinen paklitaksel ve dosetaksel gibi birçok bitkisel kökenli anti-kanser ilaç klinikte kullanılmaktadır. Bitkisel kökenli kemoterapötik ajanların çeşitli kanser türlerine karşı tedavi olanakları araştırılmaya devam edilmektedir. Son dönemlerde yapılan çalışmalarda, kanser tedavisinde farklı moleküler yolakları hedefleyebilen flavonoid bazlı bileşikler sentezlenmiştir. Flavonoid ailesine ait olan kalkonlarında farklı biyolojik etkilerinin yanı sıra anti-kanser aktiviteye sahip oldukları belirlenmiştir. Kalkon bileşiklerinin etki mekanizmasını ortaya çıkarmak için bilimsel araştırmalar devam etmektedir. Bu derlemede, kalkon türevlerinin anti-proliferasyon, apoptoz indüksiyonu, mikrotübül polimerizasyonu, anti-anjiyogenezis ve hücre döngüsünün durdurulması gibi mekanizmalar yoluyla anti-kanser rollerinden bahsedilmektedir.
{"title":"Kalkon Türevlerinin Antikanser Mekanizmaları","authors":"Yaren Yildiz, Ferda Ari","doi":"10.21597/jist.1259106","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1259106","url":null,"abstract":"Kanser; hücrelerin kontrolsüz çoğalmalarına, immün sistemin gözetiminden kaçmalarına ve uzaktaki dokuları istila ederek yayılmalarına yol açan, metabolik değişiklikler geçirdikleri bir süreçtir. Hayatı boyunca her beş kişiden biri, yaşamının bir döneminde kansere yakalanmaktadır. Geliştirilmiş olan tüm tedavi yöntemlerine rağmen, hala kanserin neden olduğu ölümler gelişmiş toplumlarda ikinci sırada yer almaktadır. Kemoterapik tedavilerde kanser hücresinin farklı metabolik yolaklarına etki eden çok çeşitli ilaçlar kullanılmaktadır. Anti-neoplastik özelliği ile bilinen paklitaksel ve dosetaksel gibi birçok bitkisel kökenli anti-kanser ilaç klinikte kullanılmaktadır. Bitkisel kökenli kemoterapötik ajanların çeşitli kanser türlerine karşı tedavi olanakları araştırılmaya devam edilmektedir. Son dönemlerde yapılan çalışmalarda, kanser tedavisinde farklı moleküler yolakları hedefleyebilen flavonoid bazlı bileşikler sentezlenmiştir. Flavonoid ailesine ait olan kalkonlarında farklı biyolojik etkilerinin yanı sıra anti-kanser aktiviteye sahip oldukları belirlenmiştir. Kalkon bileşiklerinin etki mekanizmasını ortaya çıkarmak için bilimsel araştırmalar devam etmektedir. Bu derlemede, kalkon türevlerinin anti-proliferasyon, apoptoz indüksiyonu, mikrotübül polimerizasyonu, anti-anjiyogenezis ve hücre döngüsünün durdurulması gibi mekanizmalar yoluyla anti-kanser rollerinden bahsedilmektedir.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"37 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"76303388","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada nipagin’den (metil paraben, metil-4-hidroksibenzoat) hareketle yeni seçici ve düşük toksisiteye sahip potansiyel anti kanser ajanlar geliştirilmesi amacıyla arilidenhidrazid yapısında sekiz adet bileşik (4-11) sentezlendi ve bu bileşiklerin meme kanseri büyüme faktörü reseptörü olan HER2’ye karşı etkinlikleri in siliko yöntemlerle ilk defa araştırıldı. Öncelikle moleküler docking çalışmaları ile hedef bileşiklerin ilgili protein üzerindeki bağlanma skorları ve serbest bağlanma enerjileri belirlendi, daha sonra moleküler dinamik çalışmaları ile protein-ligand komplekslerinin kararlılıkları incelendi ve son olarak bileşiklerin tahmini ADME parametreleri hesaplandı. Sentezlenen bütün bileşikler 1H NMR, 13C NMR, FT-IR ve HRMS analizleri ile karakterize edildi. Moleküler doking çalışmalarının sonuçlarına göre en aktif molekülün, -10.098 kcal/mol docking skoru ve -64.97 kcal/mol serbest bağlanma enerjisine sahip bileşik Bold olduğu belirlendi. Bileşik 6-HER2 ligand-protein kompleksinin moleküler dinamik simülasyonunda simülasyon zamanının %70’i boyunca hidrojen bağı ve pi-pi staking etkileşimlerinin devam ettiği ve ligand atomlarının RMSD değerlerinin ortalamasının 2Å olduğu tespit edildi. Hedef bileşiklerin in siliko ADME parametrelerinin referans aralıklarda olduğu ve tahmini ADME sonuçlarına göre ilaç benzerliği taşıdığı görüldü. Ayrıca sonuçlar referans antikanser ilaç doksorubisinin ile karşılaştırıldı ve bazı parametrelerin doksorubisine göre daha anlamlı ve uygun olduğu tespit edildi. Sonuç olarak ilk defa bu çalışmada sentezlen bileşik Bold, meme kanserinin büyüme faktörü reseptörü olan HER2’ye karşı yapılan in siliko çalışmalara göre en iyi inhibitör adayı olabileceği belirlendi.
{"title":"Synthesis of New Hydrazone Derivatives of Nipagin and Determination of their in Silico Biological Activities","authors":"H. Şenol","doi":"10.21597/jist.1288146","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1288146","url":null,"abstract":"Bu çalışmada nipagin’den (metil paraben, metil-4-hidroksibenzoat) hareketle yeni seçici ve düşük toksisiteye sahip potansiyel anti kanser ajanlar geliştirilmesi amacıyla arilidenhidrazid yapısında sekiz adet bileşik (4-11) sentezlendi ve bu bileşiklerin meme kanseri büyüme faktörü reseptörü olan HER2’ye karşı etkinlikleri in siliko yöntemlerle ilk defa araştırıldı. Öncelikle moleküler docking çalışmaları ile hedef bileşiklerin ilgili protein üzerindeki bağlanma skorları ve serbest bağlanma enerjileri belirlendi, daha sonra moleküler dinamik çalışmaları ile protein-ligand komplekslerinin kararlılıkları incelendi ve son olarak bileşiklerin tahmini ADME parametreleri hesaplandı. Sentezlenen bütün bileşikler 1H NMR, 13C NMR, FT-IR ve HRMS analizleri ile karakterize edildi. Moleküler doking çalışmalarının sonuçlarına göre en aktif molekülün, -10.098 kcal/mol docking skoru ve -64.97 kcal/mol serbest bağlanma enerjisine sahip bileşik Bold olduğu belirlendi. Bileşik 6-HER2 ligand-protein kompleksinin moleküler dinamik simülasyonunda simülasyon zamanının %70’i boyunca hidrojen bağı ve pi-pi staking etkileşimlerinin devam ettiği ve ligand atomlarının RMSD değerlerinin ortalamasının 2Å olduğu tespit edildi. Hedef bileşiklerin in siliko ADME parametrelerinin referans aralıklarda olduğu ve tahmini ADME sonuçlarına göre ilaç benzerliği taşıdığı görüldü. Ayrıca sonuçlar referans antikanser ilaç doksorubisinin ile karşılaştırıldı ve bazı parametrelerin doksorubisine göre daha anlamlı ve uygun olduğu tespit edildi. Sonuç olarak ilk defa bu çalışmada sentezlen bileşik Bold, meme kanserinin büyüme faktörü reseptörü olan HER2’ye karşı yapılan in siliko çalışmalara göre en iyi inhibitör adayı olabileceği belirlendi.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"8 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"85451530","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
M. Zor, M. Şengül, İsa Arslan Karakütük, Sefa Aksoy
The study detected changes in some physical, chemical, and antioxidant properties of Clitoria ternatea L. teas infused at different infusion temperatures (ITE) (70 °C, 80 °C, and 90 °C) and infusion times (ITI) (9, 18, and 27 minutes) using dried flowers of particle sizes (PS) (whole and powder). The antioxidant activity was measured using DPPH, ABTS, and FRAP methods. The a*, b*, C*, and Hº values of the tea samples were found to be statistically different according to ITE, ITI, and PS (p<0.01). A significant decrease was identified in averaged a*, b*, and C* values with increasing ITE. There was a significant decrease in mean L* values of tea samples with increasing ITE (p<0.05). The total monomeric anthocyanin (TMA), total phenolic content (TPC), and antioxidant activity of tea samples differed significantly with ITE, ITI, and PS (p< 0.01). The highest TMA and TPC according to ITE (69.72 Cy-3 glu mg/L and 1000.68 mg GAE/L) in tea samples were at 90 ºC and the highest TMA and TPC according to ITI (51.54 Cy-3 glu mg/L and 918.45 mg GAE/L) were detected at 27 minutes of infused. It was determined that the TMA of the teas infused with whole flowers was higher (55.31 Cy-3 glu mg/L) than the teas infused with flower powder, and the TPC was higher (926.07 mg GAE/L) in the teas infused with the flower powder. The total flavonoid content (TFC) of the teas was determined the highest (5161.69 mg QE/L) according to ITE at 80 ºC and the highest TFC (4578.53 mg QE/L) according to ITI in 9 minutes of infused. It was observed that antioxidant activity of tea samples increased with increasing ITE and ITI. Regarding PS, it was also determined that teas brewed with flower powder showed higher antioxidant activity. According to the sensory evaluation results of tea samples, it was found that tea samples infused with whole flowers at 70 ºC for 9 minutes and tea samples infused with flower powder at 80 ºC for 27 minutes had the highest overall acceptability.
{"title":"Investigation about Various Infusion Conditions on Physical, Chemical and Antioxidant Properties of Clitoria ternatea L. Tea","authors":"M. Zor, M. Şengül, İsa Arslan Karakütük, Sefa Aksoy","doi":"10.21597/jist.1267541","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1267541","url":null,"abstract":"The study detected changes in some physical, chemical, and antioxidant properties of Clitoria ternatea L. teas infused at different infusion temperatures (ITE) (70 °C, 80 °C, and 90 °C) and infusion times (ITI) (9, 18, and 27 minutes) using dried flowers of particle sizes (PS) (whole and powder). The antioxidant activity was measured using DPPH, ABTS, and FRAP methods. The a*, b*, C*, and Hº values of the tea samples were found to be statistically different according to ITE, ITI, and PS (p<0.01). A significant decrease was identified in averaged a*, b*, and C* values with increasing ITE. There was a significant decrease in mean L* values of tea samples with increasing ITE (p<0.05). The total monomeric anthocyanin (TMA), total phenolic content (TPC), and antioxidant activity of tea samples differed significantly with ITE, ITI, and PS (p< 0.01). The highest TMA and TPC according to ITE (69.72 Cy-3 glu mg/L and 1000.68 mg GAE/L) in tea samples were at 90 ºC and the highest TMA and TPC according to ITI (51.54 Cy-3 glu mg/L and 918.45 mg GAE/L) were detected at 27 minutes of infused. It was determined that the TMA of the teas infused with whole flowers was higher (55.31 Cy-3 glu mg/L) than the teas infused with flower powder, and the TPC was higher (926.07 mg GAE/L) in the teas infused with the flower powder. The total flavonoid content (TFC) of the teas was determined the highest (5161.69 mg QE/L) according to ITE at 80 ºC and the highest TFC (4578.53 mg QE/L) according to ITI in 9 minutes of infused. It was observed that antioxidant activity of tea samples increased with increasing ITE and ITI. Regarding PS, it was also determined that teas brewed with flower powder showed higher antioxidant activity. According to the sensory evaluation results of tea samples, it was found that tea samples infused with whole flowers at 70 ºC for 9 minutes and tea samples infused with flower powder at 80 ºC for 27 minutes had the highest overall acceptability.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"9 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"89528243","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}