İnanç Artaç, Timor Omar, Muammer Karakayalı, Doğan Iliş, Öztürk Demir, Mehmet Hakan Şahin, Yavuz Karabağ, İbrahim Rencüzoğulları
{"title":"Assessment of the Relationship Between Serum Albumin to Creatinine Ratio and Long-Term Mortality in Patients with ST-Segment Elevation Myocardial Infarction","authors":"İnanç Artaç, Timor Omar, Muammer Karakayalı, Doğan Iliş, Öztürk Demir, Mehmet Hakan Şahin, Yavuz Karabağ, İbrahim Rencüzoğulları","doi":"10.5505/kjms.2023.04207","DOIUrl":"https://doi.org/10.5505/kjms.2023.04207","url":null,"abstract":"","PeriodicalId":332903,"journal":{"name":"Kafkas Journal of Medical Sciences","volume":"8 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136256999","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amac: Kombine ekspansiyon sfinkter faringoplasti (ESF) ve anterior palatoplasti (AP) ameliyati tikayici uyku apnesi sendromunun (TUAS) cerrahi tedavisinde uygulanan etkili bir cerrahi yontemdir. Calismamizin amaci TUAS nedeniyle kombine ESF+AP uygulanan hastalarda tedavi etkinliginin polisomnografi (PSG) sonuclari ile degerlendirilmesidir. Materyal ve Metot: Hastanemizde 2016–2019 yillari arasinda kombine ESF+AP ameliyati yapilan hastalar retrospektif dosya taramasi ile belirlendi. Preoperatif ve postoperatif 3. ay PSG yapilan hastalar belirlendi. Preoperatif PSG verilerine gore hafif TUAS’i olan 47 hasta calismaya dahil edildi. Hastalarin yas, cinsiyet, vucut kitle indeksi (VKI), pre- ve post-operatif donem apne-hipopne indeksi (AHI), Epworth uykululuk olcek skorlari ve diger PSG verileri kaydedildi. Bulgular: Hastalarin preoperatif AHI degeri 10,6±3,1; postoperatif AHI degeri 3,5±1,2 olarak rapor edildi (p<0,001). Basari kriteri AHI’deki %50 azalma olarak kabul edildiginde 41 hastada (%87,2) basari elde edildi. Hastalarin uyku latansi ve Epworth skoru degerlerinde de ameliyatla istatistiksel olarak anlamli derecede azalma tespit edildi (sirasiyla p<0,001; p=0,005). Sonuc: Kombine ESF+AP ameliyati hafif TUAS’i olan uygun hastalarda etkin bir cerrahi tedavi yontemidir.
{"title":"The Results of Combined Expansion Sphincter Pharyngoplasty and Anterior Palatoplasty in the Treatment of Obstructive Sleep Apnea Syndrome","authors":"I. Kuzucu, Deniz Baklacı","doi":"10.5505/kjms.2020.32748","DOIUrl":"https://doi.org/10.5505/kjms.2020.32748","url":null,"abstract":"Amac: Kombine ekspansiyon sfinkter faringoplasti (ESF) ve anterior palatoplasti (AP) ameliyati tikayici uyku apnesi sendromunun (TUAS) cerrahi tedavisinde uygulanan etkili bir cerrahi yontemdir. Calismamizin amaci TUAS nedeniyle kombine ESF+AP uygulanan hastalarda tedavi etkinliginin polisomnografi (PSG) sonuclari ile degerlendirilmesidir. Materyal ve Metot: Hastanemizde 2016–2019 yillari arasinda kombine ESF+AP ameliyati yapilan hastalar retrospektif dosya taramasi ile belirlendi. Preoperatif ve postoperatif 3. ay PSG yapilan hastalar belirlendi. Preoperatif PSG verilerine gore hafif TUAS’i olan 47 hasta calismaya dahil edildi. Hastalarin yas, cinsiyet, vucut kitle indeksi (VKI), pre- ve post-operatif donem apne-hipopne indeksi (AHI), Epworth uykululuk olcek skorlari ve diger PSG verileri kaydedildi. Bulgular: Hastalarin preoperatif AHI degeri 10,6±3,1; postoperatif AHI degeri 3,5±1,2 olarak rapor edildi (p<0,001). Basari kriteri AHI’deki %50 azalma olarak kabul edildiginde 41 hastada (%87,2) basari elde edildi. Hastalarin uyku latansi ve Epworth skoru degerlerinde de ameliyatla istatistiksel olarak anlamli derecede azalma tespit edildi (sirasiyla p<0,001; p=0,005). Sonuc: Kombine ESF+AP ameliyati hafif TUAS’i olan uygun hastalarda etkin bir cerrahi tedavi yontemidir.","PeriodicalId":332903,"journal":{"name":"Kafkas Journal of Medical Sciences","volume":"86 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114160302","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amac: Bu calismada, Obsesif Kompulsif Bozuklugu (OKB) olan bireylerde ortuk bellek performansi ile bilissel sureclerin iliskisinin degerlendirilmesi amaclandi. Materyal ve Metot: Bu calisma; Yuzuncu Yil Universitesi Tip Fakultesi Hastanesi Psikiyatri Poliklinigine basvuran; 30 Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) tanili hasta ve rastgele secilen 40 kisilik saglikli kontrol grubunda ortuk bellek performansi ile bilissel surecler degerlendirildi. Her iki grup icin; ortuk bellek performansini degerlendiren Kelime Koku Tamamlama Testi (KKTT) ve Sosyo-demografik bilgi formu uygulandi. Hasta grubuna ise bu teste ilave olarak, Yale– Brown Obsesyon Kompulsiyon Olcegi (Y-BOCS), Boyutsal Yale- Brown Obsesyon Kompulsiyon Olcegi (DY-BOCS), Obsesyonel Inanislar Olcegi (OIO), Dusunce Eylem Kaynasmasi Olcegi (TAF) ve Ust Bilis Olcegi (UBO) uygulandi. Bulgular: Yapilan degerlendirme neticesinde; Y-BOCS ve bilissel parametrelerin (TAF-OIO-UBO) puanlarindaki artisin KKTT performansini ters yonde etkiledigi saptandi. Ortalama KKTT skoru hasta grubunda 7,63±3,05, kontrol grubunda 6,30±2,09 idi (p=0,034). Ortuk bellek performansini en fazla etkileyen bilissel parametre ise TAF parametresi idi. Sonuc: OKB’da, hastaligin siddeti arttikca ortuk bellek performansi olumsuz etkiledigi saptandi.
{"title":"Effect of Obsessive Compulsive Disorder on Word Stem Completion Test (WSCT) and Cognitive Processes","authors":"E. Çim, A. Aydın, Abdullah Atil, Faruk Kurhan","doi":"10.5505/kjms.2020.56767","DOIUrl":"https://doi.org/10.5505/kjms.2020.56767","url":null,"abstract":"Amac: Bu calismada, Obsesif Kompulsif Bozuklugu (OKB) olan bireylerde ortuk bellek performansi ile bilissel sureclerin iliskisinin degerlendirilmesi amaclandi. Materyal ve Metot: Bu calisma; Yuzuncu Yil Universitesi Tip Fakultesi Hastanesi Psikiyatri Poliklinigine basvuran; 30 Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) tanili hasta ve rastgele secilen 40 kisilik saglikli kontrol grubunda ortuk bellek performansi ile bilissel surecler degerlendirildi. Her iki grup icin; ortuk bellek performansini degerlendiren Kelime Koku Tamamlama Testi (KKTT) ve Sosyo-demografik bilgi formu uygulandi. Hasta grubuna ise bu teste ilave olarak, Yale– Brown Obsesyon Kompulsiyon Olcegi (Y-BOCS), Boyutsal Yale- Brown Obsesyon Kompulsiyon Olcegi (DY-BOCS), Obsesyonel Inanislar Olcegi (OIO), Dusunce Eylem Kaynasmasi Olcegi (TAF) ve Ust Bilis Olcegi (UBO) uygulandi. Bulgular: Yapilan degerlendirme neticesinde; Y-BOCS ve bilissel parametrelerin (TAF-OIO-UBO) puanlarindaki artisin KKTT performansini ters yonde etkiledigi saptandi. Ortalama KKTT skoru hasta grubunda 7,63±3,05, kontrol grubunda 6,30±2,09 idi (p=0,034). Ortuk bellek performansini en fazla etkileyen bilissel parametre ise TAF parametresi idi. Sonuc: OKB’da, hastaligin siddeti arttikca ortuk bellek performansi olumsuz etkiledigi saptandi.","PeriodicalId":332903,"journal":{"name":"Kafkas Journal of Medical Sciences","volume":"154 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131759515","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amac: Bu calismanin amaci Kars’taki devlet ve universite hastanesine basvuran cocuklarin annelerinin cocukluk donemi rutin asilari hakkindaki bilgi durumunu ve bunu etkileyen etmenleri tespit etmektir. Materyal ve Metot: Arastirma iki merkezden toplam 376 anne dâhil edilerek kesitsel olarak gerceklestirildi. Yuz yuze gorusme sureti ile anket uygulandi. Guncel asi takvimindeki asilar teker teker sorularak annelerin bilme durumu tespit edildi. Dokuz asidan en az sekizini bilmek yuksek puan olarak kabul edildi. Annelerin bu sorulardan aldiklari puan bagimli degisken, sosyodemografik ve biyodemografik ozellikleri bagimsiz degisken olarak kabul edildi. Bulgular: Annelerin %27,7’si tum asilari bilirken en fazla bilinen BCG asisiydi (%94,9). Annenin asi bilgi durumu ile ailenin tipi, evlilik sekli, annenin egitim durumu, anneye yapilan asi hakkinda bilgi verilip verilmedigi ve annenin bebegin kilosu hatirlamasi arasinda anlamli bir iliski bulunmaktayken (p<0,05), lojistik regresyon yapildiginda bebegin kilosunu bilme durumu 3 kattan daha fazla; evlilik seklinin gorucu usulu olmamasi yaklasik 1,9 kat; asilar hakkinda saglik personeli tarafindan bilgi verilmesi 1,8 kat yuksek bilgi durumu ile iliskili bulundu. Sonuc: Bazi cocukluk cagi asilarinin anneler tarafindan bilinirligi dusuktur. Asilar hakkinda daha bilgili anneler icin, bebegi ile ilgili farkindaligi yuksek, kendi kararlarini verebilen, egitimli anneler gereklidir. Asiyi yapan saglik personeline de bu konuda onemli sorumluluklar dusmektedir.
{"title":"Knowledge Status and Affecting Factors about the Current Childhood Vaccines of Mothers of Children Applying to State and University Hospital Pediatric Clinics in Kars","authors":"Multehan Evran, H. Bozkurt","doi":"10.5505/kjms.2020.93206","DOIUrl":"https://doi.org/10.5505/kjms.2020.93206","url":null,"abstract":"Amac: Bu calismanin amaci Kars’taki devlet ve universite hastanesine basvuran cocuklarin annelerinin cocukluk donemi rutin asilari hakkindaki bilgi durumunu ve bunu etkileyen etmenleri tespit etmektir. Materyal ve Metot: Arastirma iki merkezden toplam 376 anne dâhil edilerek kesitsel olarak gerceklestirildi. Yuz yuze gorusme sureti ile anket uygulandi. Guncel asi takvimindeki asilar teker teker sorularak annelerin bilme durumu tespit edildi. Dokuz asidan en az sekizini bilmek yuksek puan olarak kabul edildi. Annelerin bu sorulardan aldiklari puan bagimli degisken, sosyodemografik ve biyodemografik ozellikleri bagimsiz degisken olarak kabul edildi. Bulgular: Annelerin %27,7’si tum asilari bilirken en fazla bilinen BCG asisiydi (%94,9). Annenin asi bilgi durumu ile ailenin tipi, evlilik sekli, annenin egitim durumu, anneye yapilan asi hakkinda bilgi verilip verilmedigi ve annenin bebegin kilosu hatirlamasi arasinda anlamli bir iliski bulunmaktayken (p<0,05), lojistik regresyon yapildiginda bebegin kilosunu bilme durumu 3 kattan daha fazla; evlilik seklinin gorucu usulu olmamasi yaklasik 1,9 kat; asilar hakkinda saglik personeli tarafindan bilgi verilmesi 1,8 kat yuksek bilgi durumu ile iliskili bulundu. Sonuc: Bazi cocukluk cagi asilarinin anneler tarafindan bilinirligi dusuktur. Asilar hakkinda daha bilgili anneler icin, bebegi ile ilgili farkindaligi yuksek, kendi kararlarini verebilen, egitimli anneler gereklidir. Asiyi yapan saglik personeline de bu konuda onemli sorumluluklar dusmektedir.","PeriodicalId":332903,"journal":{"name":"Kafkas Journal of Medical Sciences","volume":"291 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127410322","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
A. Güven, Kezban Yıldız Dalgınlı, Hacer Çulhaoğlu, N. Huseyinoglu, S. Alp
Amac: Bu calismanin amaci Alzheimer hastaligi (AH) olan hastalarda kan malondialdehit (MDA), redukte Glutatyon (GSH) ve nitrik oksit (NO) seviyelerini belirlemektir. Materyal ve Metot: Calismaya Kars’ta yasayan 65 ve 79 yaslari arasinda 15 saglikli kisi ve 15 Alzheimer hastasi dâhil edildi. Kafkas Universitesi Tip Fakultesi Noroloji Servisi’nde Alzheimer tanisi konan hastalardan kan ornekleri alinmadan once Standart Mini Zihinsel Durum Muayenesi (SMMSE) ve Klinik Demans Derecesi uygulandi. Bir sonraki adimda eritrosit GSH ve serum MDA, NO seviyeleri belirlendi. Bulgular: Saglikli kisiler ile Alzheimer hasta grubu eritrosit GSH (p<0,05) ve serum MDA (p<0,01), NO (p<0,001) duzeyleri arasindaki fark istatistiksel olarak anlamli bulundu. MMSE skorlari kontrol grubundan anlamli olarak dusuk (p<0,001) bulundu. Sonuc: AH’in lipid peroksidasyon olusumuna yol actigi ve bunun sonucu olarak AH’nin kanindaki MDA, GSH ve NO seviyelerini onemli olcude arttirdigi gorulmustur. Bu calisma AH durumunda beynin artan oksidatif stresden etkilendigi teorisini desteklemektedir.
{"title":"Investigation of the Levels of Blood MDA, GSH and Nitric Oxide Levels in Patients with Probable Alzheimer’s Disease","authors":"A. Güven, Kezban Yıldız Dalgınlı, Hacer Çulhaoğlu, N. Huseyinoglu, S. Alp","doi":"10.5505/kjms.2020.89801","DOIUrl":"https://doi.org/10.5505/kjms.2020.89801","url":null,"abstract":"Amac: Bu calismanin amaci Alzheimer hastaligi (AH) olan hastalarda kan malondialdehit (MDA), redukte Glutatyon (GSH) ve nitrik oksit (NO) seviyelerini belirlemektir. Materyal ve Metot: Calismaya Kars’ta yasayan 65 ve 79 yaslari arasinda 15 saglikli kisi ve 15 Alzheimer hastasi dâhil edildi. Kafkas Universitesi Tip Fakultesi Noroloji Servisi’nde Alzheimer tanisi konan hastalardan kan ornekleri alinmadan once Standart Mini Zihinsel Durum Muayenesi (SMMSE) ve Klinik Demans Derecesi uygulandi. Bir sonraki adimda eritrosit GSH ve serum MDA, NO seviyeleri belirlendi. Bulgular: Saglikli kisiler ile Alzheimer hasta grubu eritrosit GSH (p<0,05) ve serum MDA (p<0,01), NO (p<0,001) duzeyleri arasindaki fark istatistiksel olarak anlamli bulundu. MMSE skorlari kontrol grubundan anlamli olarak dusuk (p<0,001) bulundu. Sonuc: AH’in lipid peroksidasyon olusumuna yol actigi ve bunun sonucu olarak AH’nin kanindaki MDA, GSH ve NO seviyelerini onemli olcude arttirdigi gorulmustur. Bu calisma AH durumunda beynin artan oksidatif stresden etkilendigi teorisini desteklemektedir.","PeriodicalId":332903,"journal":{"name":"Kafkas Journal of Medical Sciences","volume":"37 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117162505","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
M. Ekici, F. Kuzu, S. Zeren, A. Yildirim, Erhan Akdemir, F. Yaylak, K. Onbaşı, M. Algin
Amac: Primer hiperparatiroidi klinik olarak saptanan hiperkalseminin en onemli sebebidir. Paratiroid adenomlar primer hiperparatiroidi tablosunda en sik rastalanan endokrinoloji bozukluktur. Bu calismada paratirod adenom nedeni ile paratiroidektomi yapilan hastalarin verileri incelenerek minimal invazif paratiroid cerrahisinin 65 yas uzeri hastalarda guvenirliginin degerlendirilmesi amaclandi. Materyal ve Metot: Hastalar 65 yas uzeri olanlar ve eriskin yas grubu olarak iki gruba ayrildi. Yas, cinsiyet, ek hastaliklar ASA skoru, preoperatif ve postoperatif labaratuar bulgulari, goruntuleme yontemleri ve ameliyat sureleri gozden gecirildi. p degerinin anlamliligi icin <0,05 degeri kullanildi. Bulgular: Paratiroid adenomlu 90 hasta calismaya dahil edildi. Her iki grupta kadin cinsiyeti baskindi. Grup 1’de yas ortalamasi 52,15±8,87, Grup 2’de 71,39±5,76 idi. Ek hastaliklar degerlendirildiginde, diabetes mellitus ve hipertansiyon hastaliklari acisindan iki grup arasinda istatistiksel fark bulunmadi. Nefrolityasizi olan hastalar degerlendirildiginde grup 1’de 21/64 (%32) bobrek tasi ve grup 2’de 6/26 (%23) bobrek tasi vardi ve her iki grupta da istatistiksel fark yoktu. Geriatrik grupta ASA skoru daha yuksek olmasina ragmen ameliyat suresi ve hastanede kalis sureleri arasinda fark yoktu. Ameliyat sonrasi komplikasyon ve morbidite yoktu. Sonuc: Adenom cerrahisi primer hiperparatiroidizm tedavisinde etkili tedavi metodudur. Ek hastaliklar ve geriatrik yas grubu hastalar; cerrahinin etkinliginde ve komplikasyon oranlarinda artisa sebep olmamaktadir. Cerrahi islem suresi geriatrik hasta grubunda ASA skorundaki anlamli farkliliga ragmen uzamamistir. Minimal invazif paratiroidektomi geriatrik hasta grubunda guvenle uygulanabilecek cerrahi yontemdir. Calismamiz literaturde ulkemizden geriatrik hastalarda minimal invaziv paratiroidektomi ile ilgili bildigimiz ilk calismadir.
{"title":"Safe Method for the Treatment of Primary Hyperparathyroidism in Geriatric Patients: Minimally Invasive Parathyroidectomy","authors":"M. Ekici, F. Kuzu, S. Zeren, A. Yildirim, Erhan Akdemir, F. Yaylak, K. Onbaşı, M. Algin","doi":"10.5505/kjms.2020.48243","DOIUrl":"https://doi.org/10.5505/kjms.2020.48243","url":null,"abstract":"Amac: Primer hiperparatiroidi klinik olarak saptanan hiperkalseminin en onemli sebebidir. Paratiroid adenomlar primer hiperparatiroidi tablosunda en sik rastalanan endokrinoloji bozukluktur. Bu calismada paratirod adenom nedeni ile paratiroidektomi yapilan hastalarin verileri incelenerek minimal invazif paratiroid cerrahisinin 65 yas uzeri hastalarda guvenirliginin degerlendirilmesi amaclandi. Materyal ve Metot: Hastalar 65 yas uzeri olanlar ve eriskin yas grubu olarak iki gruba ayrildi. Yas, cinsiyet, ek hastaliklar ASA skoru, preoperatif ve postoperatif labaratuar bulgulari, goruntuleme yontemleri ve ameliyat sureleri gozden gecirildi. p degerinin anlamliligi icin <0,05 degeri kullanildi. Bulgular: Paratiroid adenomlu 90 hasta calismaya dahil edildi. Her iki grupta kadin cinsiyeti baskindi. Grup 1’de yas ortalamasi 52,15±8,87, Grup 2’de 71,39±5,76 idi. Ek hastaliklar degerlendirildiginde, diabetes mellitus ve hipertansiyon hastaliklari acisindan iki grup arasinda istatistiksel fark bulunmadi. Nefrolityasizi olan hastalar degerlendirildiginde grup 1’de 21/64 (%32) bobrek tasi ve grup 2’de 6/26 (%23) bobrek tasi vardi ve her iki grupta da istatistiksel fark yoktu. Geriatrik grupta ASA skoru daha yuksek olmasina ragmen ameliyat suresi ve hastanede kalis sureleri arasinda fark yoktu. Ameliyat sonrasi komplikasyon ve morbidite yoktu. Sonuc: Adenom cerrahisi primer hiperparatiroidizm tedavisinde etkili tedavi metodudur. Ek hastaliklar ve geriatrik yas grubu hastalar; cerrahinin etkinliginde ve komplikasyon oranlarinda artisa sebep olmamaktadir. Cerrahi islem suresi geriatrik hasta grubunda ASA skorundaki anlamli farkliliga ragmen uzamamistir. Minimal invazif paratiroidektomi geriatrik hasta grubunda guvenle uygulanabilecek cerrahi yontemdir. Calismamiz literaturde ulkemizden geriatrik hastalarda minimal invaziv paratiroidektomi ile ilgili bildigimiz ilk calismadir.","PeriodicalId":332903,"journal":{"name":"Kafkas Journal of Medical Sciences","volume":"55 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123207448","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
C. Tanrıkulu, Hilal Hocagil, E. Gençer, E. Gencer, A. Hocagil
Amac: Konjestif kalp yetmezligi (KKY) ve pnomoni acil servise nefes darligi ile basvuran hastalarda en onemli potansiyel olum nedenleridir. Hem KKY hem de pnomonide erken tani ve uygun mudahale hayat kurtaricidir. Bu calismanin amaci, pnomoninin CHF’den ayirici tanisinda inflamatuar bir biyobelirtec olan miyeloid hucreler-1 uzerinde eksprese olan cozunur tetikleyici reseptorun (sTREM-1) tanisal yetenegini arastirmaktir. Materyal ve Metot: Bu prospektif calisma, 1 Haziran 2014 – 30 Mayis 2015 tarihleri arasinda devlet hastanesi ve universite hastanelerinin acil tip bolumlerinde gerceklestirildi. Dispne ile basvuran hastalar uluslararasi kilavuzlara gore yapilan tanilara gore degerlendirildi ve iki gruba ayrildi; CHF grubu ve pnomoni grubu. Gruplar klinik ve demografik ozellikler ve sTREM-1 duzeyleri acisindan karsilastirildi. Bulgular: Her grupta 15 hasta degerlendirildi. KKY grubunda nabiz hizi daha yuksek iken (p<0,001), pnomoni grubunda solunum hizi ve sicaklik degerleri daha yuksekti (p=0,002, p=0,008). Akciger grafilerinde pnomoni grubunda anlamli infiltrasyon, KKY grubunda kardiyomegali gozlendi (p<0,001). STREM-1 duzeyleri, pnomoni grubunda, CHF grubundan daha yuksekti ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamliydi (p=0,044). Sonuc: Biz STEM’in acil serviste dispnenin ayirici tanisinda kuulanilabilecegini, ancak daha kapsamli calismalarla bunun desteklenmesi gerektigini dusunuyoruz.
{"title":"The Role of s-TREM in Distinction of Congestive Heart Failure and Pneumonia in Patients With Dyspnea in the Emergency Department","authors":"C. Tanrıkulu, Hilal Hocagil, E. Gençer, E. Gencer, A. Hocagil","doi":"10.5505/kjms.2020.06937","DOIUrl":"https://doi.org/10.5505/kjms.2020.06937","url":null,"abstract":"Amac: Konjestif kalp yetmezligi (KKY) ve pnomoni acil servise nefes darligi ile basvuran hastalarda en onemli potansiyel olum nedenleridir. Hem KKY hem de pnomonide erken tani ve uygun mudahale hayat kurtaricidir. Bu calismanin amaci, pnomoninin CHF’den ayirici tanisinda inflamatuar bir biyobelirtec olan miyeloid hucreler-1 uzerinde eksprese olan cozunur tetikleyici reseptorun (sTREM-1) tanisal yetenegini arastirmaktir. Materyal ve Metot: Bu prospektif calisma, 1 Haziran 2014 – 30 Mayis 2015 tarihleri arasinda devlet hastanesi ve universite hastanelerinin acil tip bolumlerinde gerceklestirildi. Dispne ile basvuran hastalar uluslararasi kilavuzlara gore yapilan tanilara gore degerlendirildi ve iki gruba ayrildi; CHF grubu ve pnomoni grubu. Gruplar klinik ve demografik ozellikler ve sTREM-1 duzeyleri acisindan karsilastirildi. Bulgular: Her grupta 15 hasta degerlendirildi. KKY grubunda nabiz hizi daha yuksek iken (p<0,001), pnomoni grubunda solunum hizi ve sicaklik degerleri daha yuksekti (p=0,002, p=0,008). Akciger grafilerinde pnomoni grubunda anlamli infiltrasyon, KKY grubunda kardiyomegali gozlendi (p<0,001). STREM-1 duzeyleri, pnomoni grubunda, CHF grubundan daha yuksekti ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamliydi (p=0,044). Sonuc: Biz STEM’in acil serviste dispnenin ayirici tanisinda kuulanilabilecegini, ancak daha kapsamli calismalarla bunun desteklenmesi gerektigini dusunuyoruz.","PeriodicalId":332903,"journal":{"name":"Kafkas Journal of Medical Sciences","volume":"116 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122953076","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amac: Hastane enfeksiyonlari (HE), hastanin hastanede ve yogun bakimdaki yatis suresinin, mortalite/morbidite oranlarinin ve tedavi maliyetinin artmasina neden olmaktadir. Bu calismada, universitemiz hastanesi yetiskin yogun bakimina yatmis ve hastane enfeksiyonu tespit edilen hastalarin retrospektif olarak incelenmesi amaclanmistir. Materyal ve Metot: Ocak-2015 ile Temmuz-2019 tarihleri arasinda Kafkas Universitesi Tip Fakultesi Hastanesi yetiskin yogum bakim servisine yatmis, Centers for Disease Control and Prevention (CDC) kriterlerine gore HE tanisi konmus 680 hasta retrospektif olarak degerlendirmeye alinmistir. Alti yuz seksen hastadan alinan 2880 ornek, Tibbi Mikrobiyoloji Laboratuvarina gonderilmis ve bu orneklerde konvansiyonel mikrobiyolojik yontemler ve gerektigi durumlarda BD Phoenix otomatik mikroorganizma tanimlama sistemi kullanilarak mikroorganizma identifikasyon testleri yapilmistir. Bulgular: Hastalarin yas ortalamasi 71,47±16,74 olarak hesaplanmistir. Hastalardan en cok alinan ornekler; kan (n=1,305), trakeal aspirat (n=273), idrar (n=520) ve balgam (n=108) ornekleridir. HE’ye neden olan mikroorganizmalarin %62’si Gram (+), %29’u Gram (-) bakteriler ve %1,5 mayalardan olusmaktaydi. En sik izole edilen Gram (-) mikroorganizmalar Escherichia coli (%10), Pseudomonas aeruginosa (%8,3), Klebsiella pneumoniae (%5,4) ve Acinetobacter baumannii (%4,5) olarak tespit edilmistir. Ayrica 2 hastada VRE ve 3 hastada MRSA tespit edilmistir. Sonuc: Hastane enfeksiyonlari tum dunyada oldugu gibi ulkemizde de onemli bir saglik sorunudur. Her saglik kurulusunun ozellikle hastane enfeksiyonlarina karsi akilci antibiyotik kullanimini saglamak amaci ile kendi verilerini paylasmasi buyuk onem arz etmektedir. Bu sebepten duzenli olarak gerceklestirilen surveyans calismalari, bu enfeksiyonlarin kontrolunun saglanmasindaki en onemli faktorlerden biridir.
{"title":"Evaluation of Intensive Care Unit Infections in Kafkas University Hospital – A 5 Years Analysis","authors":"Abdullah Gümüs, Ç. Bozlak","doi":"10.5505/kjms.2020.36097","DOIUrl":"https://doi.org/10.5505/kjms.2020.36097","url":null,"abstract":"Amac: Hastane enfeksiyonlari (HE), hastanin hastanede ve yogun bakimdaki yatis suresinin, mortalite/morbidite oranlarinin ve tedavi maliyetinin artmasina neden olmaktadir. Bu calismada, universitemiz hastanesi yetiskin yogun bakimina yatmis ve hastane enfeksiyonu tespit edilen hastalarin retrospektif olarak incelenmesi amaclanmistir. Materyal ve Metot: Ocak-2015 ile Temmuz-2019 tarihleri arasinda Kafkas Universitesi Tip Fakultesi Hastanesi yetiskin yogum bakim servisine yatmis, Centers for Disease Control and Prevention (CDC) kriterlerine gore HE tanisi konmus 680 hasta retrospektif olarak degerlendirmeye alinmistir. Alti yuz seksen hastadan alinan 2880 ornek, Tibbi Mikrobiyoloji Laboratuvarina gonderilmis ve bu orneklerde konvansiyonel mikrobiyolojik yontemler ve gerektigi durumlarda BD Phoenix otomatik mikroorganizma tanimlama sistemi kullanilarak mikroorganizma identifikasyon testleri yapilmistir. Bulgular: Hastalarin yas ortalamasi 71,47±16,74 olarak hesaplanmistir. Hastalardan en cok alinan ornekler; kan (n=1,305), trakeal aspirat (n=273), idrar (n=520) ve balgam (n=108) ornekleridir. HE’ye neden olan mikroorganizmalarin %62’si Gram (+), %29’u Gram (-) bakteriler ve %1,5 mayalardan olusmaktaydi. En sik izole edilen Gram (-) mikroorganizmalar Escherichia coli (%10), Pseudomonas aeruginosa (%8,3), Klebsiella pneumoniae (%5,4) ve Acinetobacter baumannii (%4,5) olarak tespit edilmistir. Ayrica 2 hastada VRE ve 3 hastada MRSA tespit edilmistir. Sonuc: Hastane enfeksiyonlari tum dunyada oldugu gibi ulkemizde de onemli bir saglik sorunudur. Her saglik kurulusunun ozellikle hastane enfeksiyonlarina karsi akilci antibiyotik kullanimini saglamak amaci ile kendi verilerini paylasmasi buyuk onem arz etmektedir. Bu sebepten duzenli olarak gerceklestirilen surveyans calismalari, bu enfeksiyonlarin kontrolunun saglanmasindaki en onemli faktorlerden biridir.","PeriodicalId":332903,"journal":{"name":"Kafkas Journal of Medical Sciences","volume":"10 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129467139","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2020-09-06DOI: 10.26226/morressier.5f3392ca9d1718ca4c8b2ee3
M. Karamese
{"title":"The Antibacterial and Antibiofilm Activities of Resveratrol on Gram-positive and Gram-negative Bacteria","authors":"M. Karamese","doi":"10.26226/morressier.5f3392ca9d1718ca4c8b2ee3","DOIUrl":"https://doi.org/10.26226/morressier.5f3392ca9d1718ca4c8b2ee3","url":null,"abstract":"","PeriodicalId":332903,"journal":{"name":"Kafkas Journal of Medical Sciences","volume":"684 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-09-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116183437","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amac: Metabolik sendrom (MS), kronik bobrek hastaliginin ilerlemesinde onemli bir risk faktorudur. Tiyazolidindionlar (TZDs) muhtemelen MS’de renovaskuler koruma saglar. Bununla birlikte, yuksek sukroz baslangicli MS’de pioglitazonun bobrege ait oksidatif stres uzerine etkisinin aciklanmasiyla ilgili calismalar devam etmektedir. Bu calismanin amaci pioglitazonun MS’li sicanlarin bobreklerindeki oksidatif stres belirleyicileri uzerine etkisinin incelenmesidir. Materyal ve Metot: Calismada erkek Wistar turu sicanlar (200-250 g agirlikta) kullanildi. Onlar kontrol grup, MS grup (935 mM sukroz icme sularina katilarak) ve pioglitazon uygulanmis MS grup (MSP); MS grubun 18. haftasindan baslayarak 2 hafta pioglitazon (30 mg/kg/gun, gavajla) uygulandi. Aspartate amino transferaz (AST), laktat dehidrojenaz (LDH), toplam oksidan durum (TOS), toplam antioksidan durum (TAS) seviyeleri ticari kitler kullanilarak olculdu. Tiyobarbiturik asit reaktif maddeler (TBARS), indirgenmis glutatyon (GSH), ure, urik asit and kreatin olculdu. Tiyoredoksin 1 (TRX1) duzeyi sitoplazma ve hucre zarinda western blot ile olculdu. TRX1 aktivitesi sitoplazma ve hucre zarinda ticari kit kullanilarak oculdu. Bulgular: Kontrol sicanlari ile karsilastirildiginda, sukroz ile beslenmis olan sicanlar abdominal obezite, insulin direnci, hiperinsulinemi, ve hipertrigliseridemi iceren MS’nin bir cok ozelligini gostermistir. Bunun yaninda, MS’de degismis olan AST, LDH, TOS, TAS, TBARS, GSH, ure, urik asit and kreatin, TRX1 aktivitesi ve protein duzeyleri pioglitazon uygulamasiyla kontrol seviyelerine donmustur. Sonuc: Pioglitazon, MS’li sicanlarin bobreklerinde artmis olan oksidatif stresi azaltmistir.
目的:代谢综合征(MS)是慢性肾脏病恶化的主要风险因素。噻唑烷二酮类药物(TZDs)可能会对代谢综合征患者的肾脏血管提供保护。然而,有关吡格列酮对高蔗糖发病型 MS 肾脏氧化应激的影响的研究仍在进行中。本研究旨在探讨吡格列酮对多发性硬化大鼠肾脏氧化应激指标的影响。材料与方法:本研究使用雄性 Wistar 大鼠(体重 200-250 克)。大鼠分为对照组、MS 组(在饮用水中添加 935 毫摩尔蔗糖)和吡格列酮治疗 MS 组(MSP);从 MS 组第 18 周开始,连续 2 周灌胃服用吡格列酮(30 毫克/千克/天)。天冬氨酸氨基转移酶(AST)、乳酸脱氢酶(LDH)、总氧化状态(TOS)和总抗氧化状态(TAS)水平均使用市售试剂盒测定。还测定了硫代巴比妥酸活性物质(TBARS)、还原型谷胱甘肽(GSH)、尿素、尿酸和肌酸。用 Western 印迹法测定细胞质和细胞膜中的硫氧还蛋白 1(TRX1)水平。使用商业试剂盒测定细胞质和细胞膜中的 TRX1 活性。结果与对照组大鼠相比,蔗糖喂养大鼠表现出许多 MS 的特征,包括腹部肥胖、胰岛素抵抗、高胰岛素血症和高甘油三酯血症。此外,多发性硬化症大鼠的 AST、LDH、TOS、TAS、TBARS、GSH、尿素、尿酸和肌酸、TRX1 活性和蛋白质水平均发生改变,而吡格列酮治疗后可恢复到对照组水平。结论吡格列酮降低了多发性硬化症大鼠耳蜗氧化应激的增加。
{"title":"Pioglitazone Reduces Oxidative Stress in Kidney Against High Sucrose Diet-Induced Metabolic Syndrome in Rats","authors":"A. Kara","doi":"10.5505/KJMS.2018.71224","DOIUrl":"https://doi.org/10.5505/KJMS.2018.71224","url":null,"abstract":"Amac: Metabolik sendrom (MS), kronik bobrek hastaliginin ilerlemesinde onemli bir risk faktorudur. Tiyazolidindionlar (TZDs) muhtemelen MS’de renovaskuler koruma saglar. Bununla birlikte, yuksek sukroz baslangicli MS’de pioglitazonun bobrege ait oksidatif stres uzerine etkisinin aciklanmasiyla ilgili calismalar devam etmektedir. Bu calismanin amaci pioglitazonun MS’li sicanlarin bobreklerindeki oksidatif stres belirleyicileri uzerine etkisinin incelenmesidir. Materyal ve Metot: Calismada erkek Wistar turu sicanlar (200-250 g agirlikta) kullanildi. Onlar kontrol grup, MS grup (935 mM sukroz icme sularina katilarak) ve pioglitazon uygulanmis MS grup (MSP); MS grubun 18. haftasindan baslayarak 2 hafta pioglitazon (30 mg/kg/gun, gavajla) uygulandi. Aspartate amino transferaz (AST), laktat dehidrojenaz (LDH), toplam oksidan durum (TOS), toplam antioksidan durum (TAS) seviyeleri ticari kitler kullanilarak olculdu. Tiyobarbiturik asit reaktif maddeler (TBARS), indirgenmis glutatyon (GSH), ure, urik asit and kreatin olculdu. Tiyoredoksin 1 (TRX1) duzeyi sitoplazma ve hucre zarinda western blot ile olculdu. TRX1 aktivitesi sitoplazma ve hucre zarinda ticari kit kullanilarak oculdu. Bulgular: Kontrol sicanlari ile karsilastirildiginda, sukroz ile beslenmis olan sicanlar abdominal obezite, insulin direnci, hiperinsulinemi, ve hipertrigliseridemi iceren MS’nin bir cok ozelligini gostermistir. Bunun yaninda, MS’de degismis olan AST, LDH, TOS, TAS, TBARS, GSH, ure, urik asit and kreatin, TRX1 aktivitesi ve protein duzeyleri pioglitazon uygulamasiyla kontrol seviyelerine donmustur. Sonuc: Pioglitazon, MS’li sicanlarin bobreklerinde artmis olan oksidatif stresi azaltmistir.","PeriodicalId":332903,"journal":{"name":"Kafkas Journal of Medical Sciences","volume":"8 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128690996","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}