Bâtıl inançlar ve bunlara bağlı uygulamalar sahih bilgiye dayalı samimi dinî hayatın en büyük düşmanıdırlar. Dinî hayatın hem dünya hem de âhiret hayatını ilgilendirdiğini düşündüğümüzde, sahih bilgiye dayalı dinî inanç, ibadet, ahlâk ve hukuk kurallarının batıl inançlardan korunması çok hayatî bir önem arz etmektedir. Aksi takdirde hiçbir aslı olmayan inançların insanların zihinlerini istila ettiğini ve olmayacak şeyleri din adına yaptırarak hem dinî hayata zarar verdiğini hem de insan hayatını gereksiz bir şekilde kısıtladığını görmekteyiz. Bu konunun çok geniş bir kapsamının olmasından dolayı, sınırlandırılarak çalışılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Sahadaki din eğitimi hizmetlerinden anlaşılmıştır ki, hayatı zorlaştıran bâtıl inançların ve bunlara bağlı yanlış uygulamaların en yaygın örnekleri, kadınların özel dönemleri olan hayız ve nifasla ilgilidir. Biz de bu çalışmamızda bâtıl inançlardan kaynaklanan yanlış bilgilerin zihinleri işgal etmesini önlemek, dinî hayatın söz konusu kirli bilgilerle kuşatılıp ibâha alanının daraltılmasına ve haram sınırlarının ihlal edilmesine engel olmak için, kadınların özel dönemleriyle ilgili sahih dinî bilgilerin ışığında meseleyi değerlendirip zihinleri berraklaştırmayı amaçladık. Bunun için öncelikle İslâm fıkhında hayız, nifas ve istihaza hallerinin nasıl değerlendirildiğini irdeleyip, bu bilgiler ışığında halk inançlarına yerleşen bâtıl inanç ve uygulama örneklerini değerlendirdik.
{"title":"Kadınların Özel Halleri ile İlgili Toplum Hayatına Yerleşen Bâtıl İnanç ve Uygulamalar","authors":"Tuğba Duru","doi":"10.61304/did.1394206","DOIUrl":"https://doi.org/10.61304/did.1394206","url":null,"abstract":"Bâtıl inançlar ve bunlara bağlı uygulamalar sahih bilgiye dayalı samimi dinî hayatın en büyük düşmanıdırlar. Dinî hayatın hem dünya hem de âhiret hayatını ilgilendirdiğini düşündüğümüzde, sahih bilgiye dayalı dinî inanç, ibadet, ahlâk ve hukuk kurallarının batıl inançlardan korunması çok hayatî bir önem arz etmektedir. Aksi takdirde hiçbir aslı olmayan inançların insanların zihinlerini istila ettiğini ve olmayacak şeyleri din adına yaptırarak hem dinî hayata zarar verdiğini hem de insan hayatını gereksiz bir şekilde kısıtladığını görmekteyiz. Bu konunun çok geniş bir kapsamının olmasından dolayı, sınırlandırılarak çalışılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Sahadaki din eğitimi hizmetlerinden anlaşılmıştır ki, hayatı zorlaştıran bâtıl inançların ve bunlara bağlı yanlış uygulamaların en yaygın örnekleri, kadınların özel dönemleri olan hayız ve nifasla ilgilidir. Biz de bu çalışmamızda bâtıl inançlardan kaynaklanan yanlış bilgilerin zihinleri işgal etmesini önlemek, dinî hayatın söz konusu kirli bilgilerle kuşatılıp ibâha alanının daraltılmasına ve haram sınırlarının ihlal edilmesine engel olmak için, kadınların özel dönemleriyle ilgili sahih dinî bilgilerin ışığında meseleyi değerlendirip zihinleri berraklaştırmayı amaçladık. Bunun için öncelikle İslâm fıkhında hayız, nifas ve istihaza hallerinin nasıl değerlendirildiğini irdeleyip, bu bilgiler ışığında halk inançlarına yerleşen bâtıl inanç ve uygulama örneklerini değerlendirdik.","PeriodicalId":476317,"journal":{"name":"Diyanet İlmi Dergi","volume":"40 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141385893","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Tarihi süreç içerisinde hadislerin doğru anlaşılması önemsenmiş ve bunun için hem geçmişte hem de günümüzde pek çok çalışma ve araştırma yapılmıştır. Daha çok hadisin metnine ağırlık veren bazı hadis ilimleri ve şerhler daha ziyade bu amaçla kaleme alınmış çalışmalardır. Bu araştırmada da esasen bir kısım hadislerin nasıl anlaşılması gerektiğine odaklanılmış ve içeriğinde “لا يؤمن احدكم/iman etmiş olmaz” ifadesinin yer aldığı rivâyetlerin ne anlam ifade ettiği tetkik edilmiştir. Zira bu ifade, geçtiği rivâyetlerin tamamında aynı manayı ifade etmemektedir. İlgili ifadenin geçtiği rivâyetin içeriğinde inanç esasları zikrediliyorsa ifade hakiki manada kullanılırken, rivâyetin içeriğinde sosyal ilişkilerden bahsediliyorsa bu durumda da mecazî anlamda kullanılmaktadır. Bir diğer ifadeyle muhtevasını inanç esaslarının oluşturduğu rivâyetlerdeki bu ifade, imanın aslının nefyine hamledilirken inanç esaslarının dışında kalan konulardan bahseden rivâyetlerde ise imanın kemaline hamledilmiştir. Bu itibarla rivâyetin muhtevasının “iman etmiş olamaz” ifadesinin anlamını belirlediğini söylemek mümkündür. Bu durum dikkate alınarak konuyla ilgili rivâyetler “imanın aslına taalluk eden rivâyetler” ve “imanın kemaline taalluk eden rivâyetler” şeklinde iki ana başlıkta incelenmiştir.
在历史进程中,正确理解圣训一直受到重视,古今中外都开展了许多研究。一些圣训学和注释学,更侧重于圣训的文本,是为此目的而撰写的著作。在本研究中,主要侧重于如何理解一些圣训,并分析了包含 "لا يؤمن احدكم/one does not believe"(لا يؤمن احدكم/one does not believe)这句话的叙述的含义。因为这一表述在所有出现的叙述中含义并不相同。如果出现该表述的叙述内容提到了信仰原则,则该表述是在字面意义上使用的;如果叙述内容提到了社会关系,则该表述是在比喻意义上使用的。换句话说,在以信仰原则为内容的叙述中,这一表述用于否定信仰的本质,而在谈论信仰原则以外问题的叙述中,这一表述用于完善信仰。因此,可以说叙述的内容决定了 "他不可能信仰 "这一表述的含义。考虑到这种情况,我们将有关这一主题的叙述分为 "有关信仰本质的叙述 "和 "有关信仰完善的叙述 "两大类进行分析。
{"title":"“İman Etmiş Olamaz” Kalıbıyla Nakledilen Rivâyetler Üzerine Bir İnceleme","authors":"Hamdi Türkoğlu","doi":"10.61304/did.1411476","DOIUrl":"https://doi.org/10.61304/did.1411476","url":null,"abstract":"Tarihi süreç içerisinde hadislerin doğru anlaşılması önemsenmiş ve bunun için hem geçmişte hem de günümüzde pek çok çalışma ve araştırma yapılmıştır. Daha çok hadisin metnine ağırlık veren bazı hadis ilimleri ve şerhler daha ziyade bu amaçla kaleme alınmış çalışmalardır. Bu araştırmada da esasen bir kısım hadislerin nasıl anlaşılması gerektiğine odaklanılmış ve içeriğinde “لا يؤمن احدكم/iman etmiş olmaz” ifadesinin yer aldığı rivâyetlerin ne anlam ifade ettiği tetkik edilmiştir. Zira bu ifade, geçtiği rivâyetlerin tamamında aynı manayı ifade etmemektedir. İlgili ifadenin geçtiği rivâyetin içeriğinde inanç esasları zikrediliyorsa ifade hakiki manada kullanılırken, rivâyetin içeriğinde sosyal ilişkilerden bahsediliyorsa bu durumda da mecazî anlamda kullanılmaktadır. Bir diğer ifadeyle muhtevasını inanç esaslarının oluşturduğu rivâyetlerdeki bu ifade, imanın aslının nefyine hamledilirken inanç esaslarının dışında kalan konulardan bahseden rivâyetlerde ise imanın kemaline hamledilmiştir. Bu itibarla rivâyetin muhtevasının “iman etmiş olamaz” ifadesinin anlamını belirlediğini söylemek mümkündür. Bu durum dikkate alınarak konuyla ilgili rivâyetler “imanın aslına taalluk eden rivâyetler” ve “imanın kemaline taalluk eden rivâyetler” şeklinde iki ana başlıkta incelenmiştir.","PeriodicalId":476317,"journal":{"name":"Diyanet İlmi Dergi","volume":"83 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141385269","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Öz 1917 Osmanlı Âile Hukûk-ı Kararnâmesinin Osmanlı Klasik Aile Hukukundan ayrılan yönlerini içermektedir. Çalışma Osmanlı Devleti’nde ve diğer İslâm ülkelerinin bir kısmında aile hukuku sahasında hazırlanan ilk kanun olması ve sahasında köklü değişiklikleri beraberinde getirmesi bakımından önemlidir. Nitekim günümüzde de fıkıh kurulları bu Hukuk sistemlerinin tamamında olduğu gibi İslâm ve Osmanlı hukukunda da aile hukukunun önemli bir yeri vardır. Ayrıca aile hukukunun toplumsal hayatta oynadığı rol de çok önemlidir. Bunun yanında aile hukuku, İslâm Hukukunun ve Osmanlı Hukukunun hem doktrinde hem de uygulamada en fazla üzerinde durulmuş ve araştırılmış bölümünü teşkil eder. Osmanlı aile hukuku İslâm aile hukukunun altı asırlık uygulamasıdır diyebiliriz. Bu uygulama zamanın değişmesi ve diğer bazı sebeplerle yetersiz kalmış, Tanzimat’tan sonra diğer hukuk alanlarında olduğu gibi aile hukukunda da yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. İşte bu ihtiyacın bir sonucu olarak 1917 Osmanlı Aile Hukuku Kararnâmesi düzenlenmiştir. Bu kararname, bir takım genel özellikleri ve bazı özel hükümleri açısından Klasik Hukuk dediğimiz, Osmanlıda uygulanmakta olan genel hukuktan farklılık gösterir. Bu çalışma yöntemi kullanarak özellikle nikâh ve talâk konusunda fetvâ vermektedirler. Çalışmamızda nitel yöntemin metin analizi usulünü kullanarak, Tanzimat’tan hemen sonra başlayan taknin/kanunlaştırma hareketlerinin son örneklerinden olan 1917 Hukûk-ı Âile Kararnâmesinin klasik fıkıhtan ayrılan yönlerini ortaya koyup irdeledik.
{"title":"1917 Hukuk-ı Aile Kararnâmesinin Teşekkülü, Klasik Fıkıhtan Ayrılan Yönleri ve Aile Hukuku Bağlamında Kararnamenin İhtiyaç Olma Olgusu","authors":"Taha Yilmaz","doi":"10.61304/did.1443547","DOIUrl":"https://doi.org/10.61304/did.1443547","url":null,"abstract":"Öz \u0000 1917 Osmanlı Âile Hukûk-ı Kararnâmesinin Osmanlı Klasik Aile Hukukundan ayrılan yönlerini içermektedir. Çalışma Osmanlı Devleti’nde ve diğer İslâm ülkelerinin bir kısmında aile hukuku sahasında hazırlanan ilk kanun olması ve sahasında köklü değişiklikleri beraberinde getirmesi bakımından önemlidir. Nitekim günümüzde de fıkıh kurulları bu Hukuk sistemlerinin tamamında olduğu gibi İslâm ve Osmanlı hukukunda da aile hukukunun önemli bir yeri vardır. Ayrıca aile hukukunun toplumsal hayatta oynadığı rol de çok önemlidir. Bunun yanında aile hukuku, İslâm Hukukunun ve Osmanlı Hukukunun hem doktrinde hem de uygulamada en fazla üzerinde durulmuş ve araştırılmış bölümünü teşkil eder. Osmanlı aile hukuku İslâm aile hukukunun altı asırlık uygulamasıdır diyebiliriz. Bu uygulama zamanın değişmesi ve diğer bazı sebeplerle yetersiz kalmış, Tanzimat’tan sonra diğer hukuk alanlarında olduğu gibi aile hukukunda da yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. İşte bu ihtiyacın bir sonucu olarak 1917 Osmanlı Aile Hukuku Kararnâmesi düzenlenmiştir. Bu kararname, bir takım genel özellikleri ve bazı özel hükümleri açısından Klasik Hukuk dediğimiz, Osmanlıda uygulanmakta olan genel hukuktan farklılık gösterir. Bu çalışma yöntemi kullanarak özellikle nikâh ve talâk konusunda fetvâ vermektedirler. Çalışmamızda nitel yöntemin metin analizi usulünü kullanarak, Tanzimat’tan hemen sonra başlayan taknin/kanunlaştırma hareketlerinin son örneklerinden olan 1917 Hukûk-ı Âile Kararnâmesinin klasik fıkıhtan ayrılan yönlerini ortaya koyup irdeledik.","PeriodicalId":476317,"journal":{"name":"Diyanet İlmi Dergi","volume":"344 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141385731","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
ÖZ Salihli, Bozdağların kuzey eteklerine yer alan Gediz Ovası ya da Salihli Ovası olarak tanımlanan ovanın güneyinde bulunan bir ilçemizdir. Salihli’nin kuzeyinde yer alan Poyraz köyü ise Salihli ilçe merkezine 23 kilometre uzaklıkta olup Manisa’nın Gördes ve Köprübaşı ilçelerine komşu niteliğindedir. İnsanoğlu annesine, babasına veya başka bir yakınına gösterdiği sevgiyi, saygıyı öldükten sonra da devam ettirmek amacıyla yerleri belirli olan mezarlar yapmış ve bu mezarlara sanatsal değer taşıyan görkemli mezar taşları inşa ederek önem göstermiştir. Türk ve İslam geleneğinde mezarlar iki dünya arasındaki istirahatgâh olarak düşünülmüş, ölenin geride bıraktıklarıyla ilişkisini kesmediğine ve ruhlarının bu mezarlarda yeniden dirilmeyi beklediğine karşın bir inanç oluşmuştur. Bu inanç ölü gömme geleneğinin ortaya çıkmasında başlıca etken olmuştur. Araştırmamıza konu olan Poyraz köyü mezar taşları da bölge tarihine ışık tutan birer tarihi belge olmakla birlikte ait oldukları dönemin sanatsal, sosyal ve kültürel anlayış özelliklerini yansıtması bakımından oldukça önemlidir. Çalışmamızda Salihli’nin Poyraz köyünde bulunan Osmanlı dönemine ait 19 adet mezar taşı; kitabe içerikleri, taş ve başlık formları, süsleme özellikleri bakımından ele alınmış ve Türk İslam mezar taşları içerisindeki yeri ve önemi belirlenmeye çalışılmıştır. ABSTRACT Salihli is a town located in the south of the plain defined as Gediz Plain or Salihli Plain located on the northern skirts of Bozdağlar. The village of Poyraz, located in the north of Salihli, is 23 kilometers away from the district center of Salihli and is adjacent to the Gördes and Köprübaşı districts of Manisa. In order to maintain the love and respect shown to his mother, father or another relative after death, mankind has built tombs with definite locations and has shown importance by constructing magnificent tombstones with artistic value. In the Turkish and Islamic tradition, the tombs were considered as a resting place between the two worlds, and there was a belief that the deceased did not cut off their relationship with what he/she left behind and that their souls await resurrection in these tombs. This belief has been the main factor in the emergence of the tradition of burial. The tombstones of Poyraz village, which are the subject of our research, are also historical documents that shed light on the history of the region, and are very important in terms of reflecting the artistic, social and cultural understanding of the period they belong to. In our study, 19 tombstones belonging to the Ottoman period found in the Poyraz village of Salihli; The contents of the inscriptions, stone and headgear forms, and the characteristics of the details are discussed and their place and importance within the Turkish-Islamic tombstones continues to be determined.
{"title":"Ottoman Period Gravestones in Poyraz Village Cemetery in Salihli District of Manisa and Its importance in Turkish-Islamic Tombstones","authors":"Ahmet Şen","doi":"10.61304/did.1380575","DOIUrl":"https://doi.org/10.61304/did.1380575","url":null,"abstract":"ÖZ \u0000Salihli, Bozdağların kuzey eteklerine yer alan Gediz Ovası ya da Salihli Ovası olarak tanımlanan ovanın güneyinde bulunan bir ilçemizdir. Salihli’nin kuzeyinde yer alan Poyraz köyü ise Salihli ilçe merkezine 23 kilometre uzaklıkta olup Manisa’nın Gördes ve Köprübaşı ilçelerine komşu niteliğindedir. İnsanoğlu annesine, babasına veya başka bir yakınına gösterdiği sevgiyi, saygıyı öldükten sonra da devam ettirmek amacıyla yerleri belirli olan mezarlar yapmış ve bu mezarlara sanatsal değer taşıyan görkemli mezar taşları inşa ederek önem göstermiştir. Türk ve İslam geleneğinde mezarlar iki dünya arasındaki istirahatgâh olarak düşünülmüş, ölenin geride bıraktıklarıyla ilişkisini kesmediğine ve ruhlarının bu mezarlarda yeniden dirilmeyi beklediğine karşın bir inanç oluşmuştur. Bu inanç ölü gömme geleneğinin ortaya çıkmasında başlıca etken olmuştur. Araştırmamıza konu olan Poyraz köyü mezar taşları da bölge tarihine ışık tutan birer tarihi belge olmakla birlikte ait oldukları dönemin sanatsal, sosyal ve kültürel anlayış özelliklerini yansıtması bakımından oldukça önemlidir. Çalışmamızda Salihli’nin Poyraz köyünde bulunan Osmanlı dönemine ait 19 adet mezar taşı; kitabe içerikleri, taş ve başlık formları, süsleme özellikleri bakımından ele alınmış ve Türk İslam mezar taşları içerisindeki yeri ve önemi belirlenmeye çalışılmıştır. \u0000ABSTRACT \u0000Salihli is a town located in the south of the plain defined as Gediz Plain or Salihli Plain located on the northern skirts of Bozdağlar. The village of Poyraz, located in the north of Salihli, is 23 kilometers away from the district center of Salihli and is adjacent to the Gördes and Köprübaşı districts of Manisa. In order to maintain the love and respect shown to his mother, father or another relative after death, mankind has built tombs with definite locations and has shown importance by constructing magnificent tombstones with artistic value. In the Turkish and Islamic tradition, the tombs were considered as a resting place between the two worlds, and there was a belief that the deceased did not cut off their relationship with what he/she left behind and that their souls await resurrection in these tombs. This belief has been the main factor in the emergence of the tradition of burial. The tombstones of Poyraz village, which are the subject of our research, are also historical documents that shed light on the history of the region, and are very important in terms of reflecting the artistic, social and cultural understanding of the period they belong to. In our study, 19 tombstones belonging to the Ottoman period found in the Poyraz village of Salihli; The contents of the inscriptions, stone and headgear forms, and the characteristics of the details are discussed and their place and importance within the Turkish-Islamic tombstones continues to be determined.","PeriodicalId":476317,"journal":{"name":"Diyanet İlmi Dergi","volume":"46 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138996423","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Selçuklu, Beylikler ve muasırı Türk İslam ciltleri üzerinde yazılara, mühür veya pafta içinde yer verilmiştir. Mühür formunda olanların iki türü tespit edilmiştir. İlki, mücellit mühürleri, ikincisi ise dua mühürleridir. Bu makalenin konusu, dua mühürlerinden olan “hasbiyallah” mühürlü ciltlerdir. Hasbiyallah, Arapça bir cümle olup “Allah bana yeter” anlamına gelmektedir. İbâreye dinî ve edebî literatürde rastlanmaktadır. Yapılan saha ve literatür araştırması neticesinde “hasbiyallah” yazılı mühre sahip 15 cilt tespit edilmiş ve ciltler teknik ve süslemeleri açısından detaylı olarak incelenmiştir. Ciltlerdeki mühürlerin ortak özellikleri tümünün dairevî oluşu ve çaplarının 4-7 mm ölçü aralığında olmasıdır. Mühürlerin ekseriyetle üçgen köşebent içlerine uygulandığı tespit edilmiştir. Şemse ve salbekler de yine mühürlerin uygulandığı cilt kapağı bölümlerindendir. Mühürlere, 13. yüzyıldan 15. yüzyıla kadarki geniş süreçte üretilen ciltlerde rastlanmıştır. Ancak mührün en yoğun görüldüğü dönem 14. yüzyıldır. Hasbiyallah mührünün ciltlerde kullanım şekli ve formu mücellit mühürlerine benzese de bu mührün ciltlerde tevekkül maksadıyla uygulanmış olduğu kanısına varılmıştır.
{"title":"Examples of Seals Written “Hasbiyallah” in Turkish Islamic Bookbinding Art","authors":"Fatma Şeyma Boydak","doi":"10.61304/did.1360518","DOIUrl":"https://doi.org/10.61304/did.1360518","url":null,"abstract":"Selçuklu, Beylikler ve muasırı Türk İslam ciltleri üzerinde yazılara, mühür veya pafta içinde yer verilmiştir. Mühür formunda olanların iki türü tespit edilmiştir. İlki, mücellit mühürleri, ikincisi ise dua mühürleridir. Bu makalenin konusu, dua mühürlerinden olan “hasbiyallah” mühürlü ciltlerdir. Hasbiyallah, Arapça bir cümle olup “Allah bana yeter” anlamına gelmektedir. İbâreye dinî ve edebî literatürde rastlanmaktadır. Yapılan saha ve literatür araştırması neticesinde “hasbiyallah” yazılı mühre sahip 15 cilt tespit edilmiş ve ciltler teknik ve süslemeleri açısından detaylı olarak incelenmiştir. Ciltlerdeki mühürlerin ortak özellikleri tümünün dairevî oluşu ve çaplarının 4-7 mm ölçü aralığında olmasıdır. Mühürlerin ekseriyetle üçgen köşebent içlerine uygulandığı tespit edilmiştir. Şemse ve salbekler de yine mühürlerin uygulandığı cilt kapağı bölümlerindendir. Mühürlere, 13. yüzyıldan 15. yüzyıla kadarki geniş süreçte üretilen ciltlerde rastlanmıştır. Ancak mührün en yoğun görüldüğü dönem 14. yüzyıldır. Hasbiyallah mührünün ciltlerde kullanım şekli ve formu mücellit mühürlerine benzese de bu mührün ciltlerde tevekkül maksadıyla uygulanmış olduğu kanısına varılmıştır.","PeriodicalId":476317,"journal":{"name":"Diyanet İlmi Dergi","volume":"69 10","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138998927","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Hüsn-i hat sanatının, Anadolu topraklarında Osmanlı Devleti zamanında kemâl noktasına ulaştığı bilinse de Selçuklu sülüsünün göz ardı edilemeyecek bir yazı estetiğine sahip olduğu aşikardır. Anadolu Selçuklu Dönemine ait yazılar, daha çok mimari eserlerin süslenmesinde tercih edilmiştir. Taç kapı, mihrap ve minberlerde yoğunlaşan bu yazıların en çok kullandığı yerlerden biri de kitâbelerdir. Yapının künyesi olan kitâbeler, verdikleri bilgiler bakımından önem arz etmesinin yanında yazı sanatı yönüyle de dikkat çeker. Bu makalede; Anadolu Selçuklu Dönemi Kütahyası’nın yapılarında bulunan kitâbeler incelemeye alınmıştır. Kütahya’nın merkezinde ve ilçelerindeki yapılarda yer alan kitâbeler; mescid, köprü ve hamam gibi farklı yapı türlerinde karşımıza çıkar. Öncelikli olarak kitâbelerin transkripsiyonu yapılmıştır. Bununla birlikte bu kitâbelerdeki yazıların harf anatomisi ve istif tarzı açısından değerlendirilmesi yapılmış ve yazı sanatı tarihindeki yeri ortaya konmaya çalışılmıştır. ABSTRACT Although it is known that the art of Islamic calligraphy reached the point of perfection in the Anatolian lands during the Ottoman Goverment, it is obvious that the Seljuk thuluth has a writing aesthetic that cannot be ignored. Calligraphies belonging to the Anatolian Seljuk Period were mostly preferred for the decoration of architectural works. One of the most used places of these writings, which are concentrated on the crown door, altar and pulpit, are the inscriptions. Inscriptions, which are the tag of the building, are important in terms of the information they provide, as well as attracting attention in terms of writing art. In this article; the inscriptions found in the buildings of the Anatolian Seljuk Period Kutahya were examined. Inscriptions can be seen in in different types of buildings such as mosques, bridges and baths in the center of Kutahya and its districts. Primarily, the inscriptions were transcribed. However, the writings in these inscriptions were evaluated in terms of letter anatomy and stacking style, and its place in the history of the art of writing was tried to be revealed.
{"title":"KÜTAHYA'DAKİ ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ'NE AİT YAPI KİTÂBELERİNİN HAT SANATI BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ","authors":"Semra GÜLER MERCAN","doi":"10.61304/did.1361096","DOIUrl":"https://doi.org/10.61304/did.1361096","url":null,"abstract":"Hüsn-i hat sanatının, Anadolu topraklarında Osmanlı Devleti zamanında kemâl noktasına ulaştığı bilinse de Selçuklu sülüsünün göz ardı edilemeyecek bir yazı estetiğine sahip olduğu aşikardır. Anadolu Selçuklu Dönemine ait yazılar, daha çok mimari eserlerin süslenmesinde tercih edilmiştir. Taç kapı, mihrap ve minberlerde yoğunlaşan bu yazıların en çok kullandığı yerlerden biri de kitâbelerdir. Yapının künyesi olan kitâbeler, verdikleri bilgiler bakımından önem arz etmesinin yanında yazı sanatı yönüyle de dikkat çeker. Bu makalede; Anadolu Selçuklu Dönemi Kütahyası’nın yapılarında bulunan kitâbeler incelemeye alınmıştır. Kütahya’nın merkezinde ve ilçelerindeki yapılarda yer alan kitâbeler; mescid, köprü ve hamam gibi farklı yapı türlerinde karşımıza çıkar. Öncelikli olarak kitâbelerin transkripsiyonu yapılmıştır. Bununla birlikte bu kitâbelerdeki yazıların harf anatomisi ve istif tarzı açısından değerlendirilmesi yapılmış ve yazı sanatı tarihindeki yeri ortaya konmaya çalışılmıştır. \u0000ABSTRACT \u0000Although it is known that the art of Islamic calligraphy reached the point of perfection in the Anatolian lands during the Ottoman Goverment, it is obvious that the Seljuk thuluth has a writing aesthetic that cannot be ignored. Calligraphies belonging to the Anatolian Seljuk Period were mostly preferred for the decoration of architectural works. One of the most used places of these writings, which are concentrated on the crown door, altar and pulpit, are the inscriptions. Inscriptions, which are the tag of the building, are important in terms of the information they provide, as well as attracting attention in terms of writing art. In this article; the inscriptions found in the buildings of the Anatolian Seljuk Period Kutahya were examined. Inscriptions can be seen in in different types of buildings such as mosques, bridges and baths in the center of Kutahya and its districts. Primarily, the inscriptions were transcribed. However, the writings in these inscriptions were evaluated in terms of letter anatomy and stacking style, and its place in the history of the art of writing was tried to be revealed.","PeriodicalId":476317,"journal":{"name":"Diyanet İlmi Dergi","volume":"17 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138997925","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Babürlü döneminde süsleme tekniği olarak kullanılan ve Hindistan’da önemli bir geçim kaynağı olarak günümüze kadar süregelen kakmacılık, Babürlülerin kendilerine özgü bir üslupla Hindistan’a bıraktığı değerli bir mirastır. Babürlü dönem kaynaklarında perçinkârî olarak adlandırılan renkli taş kakma tekniği; değerli ve yarı değerli renkli taşlarla yapı yüzeyi üzerindeki desenleri oluşturmak için uygulanan süsleme tekniğini ifade etmektedir. Perçinkâri tekniği; Babürlü sanatında XVI. yüzyılın sonu ve XVII. yüzyıl boyunca yapılan mimari ve el sanatları alanındaki eserlerin süslemelerinde yaygın olarak görülmektedir. Bu araştırma perçinkârî tekniğinin; kökeni konusundaki tartışmaları, aynı zamanda bu tekniğin yapılışı, kullanım alanları ve Babürlü başkentleri özelindeki önemli örneklerini ayrı ayrı başlıklar halinde dönem kaynakları ve konu ile ilgili yapılan diğer çalışmalar ışığında objektif bir bakış açısıyla incelemektedir.
{"title":"BABÜRLÜ SANATINDA BİR SÜSLEME TEKNİĞİ: PERÇİNKÂRÎ","authors":"Fadime ÖZLER KAYA","doi":"10.61304/did.1353740","DOIUrl":"https://doi.org/10.61304/did.1353740","url":null,"abstract":"Babürlü döneminde süsleme tekniği olarak kullanılan ve Hindistan’da önemli bir geçim kaynağı olarak günümüze kadar süregelen kakmacılık, Babürlülerin kendilerine özgü bir üslupla Hindistan’a bıraktığı değerli bir mirastır. Babürlü dönem kaynaklarında perçinkârî olarak adlandırılan renkli taş kakma tekniği; değerli ve yarı değerli renkli taşlarla yapı yüzeyi üzerindeki desenleri oluşturmak için uygulanan süsleme tekniğini ifade etmektedir. Perçinkâri tekniği; Babürlü sanatında XVI. yüzyılın sonu ve XVII. yüzyıl boyunca yapılan mimari ve el sanatları alanındaki eserlerin süslemelerinde yaygın olarak görülmektedir. \u0000Bu araştırma perçinkârî tekniğinin; kökeni konusundaki tartışmaları, aynı zamanda bu tekniğin yapılışı, kullanım alanları ve Babürlü başkentleri özelindeki önemli örneklerini ayrı ayrı başlıklar halinde dönem kaynakları ve konu ile ilgili yapılan diğer çalışmalar ışığında objektif bir bakış açısıyla incelemektedir.","PeriodicalId":476317,"journal":{"name":"Diyanet İlmi Dergi","volume":"20 46","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139000745","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Cami, İslâm medeniyetinde merkezî öneme sahip bir yapı türüdür. İslâm’ın ilk mabedlerinden olan ve Hz. Peygamber (sav) devrinde inşa edilen Mescid-i Nebevî, prototip bir külliye gibi gerek plan gerekse işlev bakımından kendinden sonra inşa edilen camilere öncülük etmiştir. Fetihler neticesinde yerleşik ve köklü kültüre sahip pek çok kavimle temas içinde olunması, Müslümanların söz konusu medeniyetlerin mimarî ve sanat birikiminden istifade etmelerini beraberinde getirmiştir. Bu doğrultuda İslâm coğrafyasının çeşitli bölgelerinde birbirinden farklı cami tipolojileri uygulanmıştır. Makalede mukayeseli olarak ele aldığımız Isfahan Mescid-i Cuması ile Malatya Ulu Camii’nde uygulanan mihrap önü kubbeli, eyvanlı ve avlulu plan tipi ise Büyük Selçuklular tarafından geliştirilmiş olup İslâm mimarîsinin bir dönemine damga vuran cami tipolojilerinin başında gelmektedir. Söz konusu plan tipinin Türk-İslâm mimarîsi içerisindeki özgünlüğünden hareketle çalışmada öncelikle İran’da bulunan Büyük Selçuklu dönemi eserlerinden Isfahan Mescid-i Cuması ele alınmıştır. Ardından Anadolu’daki temsilcisi Malatya Ulu Camii üzerinde durulmuştur. Her iki caminin müşterek ve farklı yönlerine dikkat çekilerek Büyük Selçuklu mimarî geleneğinin Diyâr-ı Rûm’a tesiri incelenmiştir.
{"title":"ISFAHAN MESCİD-İ CUMASI İLE MALATYA ULU CAMİİ ÖZELİNDE BÜYÜK SELÇUKLU MİRASININ ANADOLU’YA YANSIMASI","authors":"Belkıs Doğan","doi":"10.61304/did.1380084","DOIUrl":"https://doi.org/10.61304/did.1380084","url":null,"abstract":"Cami, İslâm medeniyetinde merkezî öneme sahip bir yapı türüdür. İslâm’ın ilk mabedlerinden olan ve Hz. Peygamber (sav) devrinde inşa edilen Mescid-i Nebevî, prototip bir külliye gibi gerek plan gerekse işlev bakımından kendinden sonra inşa edilen camilere öncülük etmiştir. Fetihler neticesinde yerleşik ve köklü kültüre sahip pek çok kavimle temas içinde olunması, Müslümanların söz konusu medeniyetlerin mimarî ve sanat birikiminden istifade etmelerini beraberinde getirmiştir. Bu doğrultuda İslâm coğrafyasının çeşitli bölgelerinde birbirinden farklı cami tipolojileri uygulanmıştır. Makalede mukayeseli olarak ele aldığımız Isfahan Mescid-i Cuması ile Malatya Ulu Camii’nde uygulanan mihrap önü kubbeli, eyvanlı ve avlulu plan tipi ise Büyük Selçuklular tarafından geliştirilmiş olup İslâm mimarîsinin bir dönemine damga vuran cami tipolojilerinin başında gelmektedir. Söz konusu plan tipinin Türk-İslâm mimarîsi içerisindeki özgünlüğünden hareketle çalışmada öncelikle İran’da bulunan Büyük Selçuklu dönemi eserlerinden Isfahan Mescid-i Cuması ele alınmıştır. Ardından Anadolu’daki temsilcisi Malatya Ulu Camii üzerinde durulmuştur. Her iki caminin müşterek ve farklı yönlerine dikkat çekilerek Büyük Selçuklu mimarî geleneğinin Diyâr-ı Rûm’a tesiri incelenmiştir.","PeriodicalId":476317,"journal":{"name":"Diyanet İlmi Dergi","volume":"11 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138999968","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Anadolu Selçukluların 14. yüzyılın başında yıkılmasının ardından yaklaşık İstanbul’un fethine kadar olan dönem Anadolu Türk mimarisinde Beylikler dönemi olarak tanımlanır. Anadolu Selçukluları sonrası onların hâkim oldukları coğrafyada neredeyse iki yüzyıl boyunca mevcudiyetleri ile yeni bir siyasi periyodu başlatmışlardır. Anadolu’ya yaptırmış oldukları sosyal ve kültürel eserleriyle damgalarını vurmuşlardır. Bu dönem Anadolu sanatı ve mimarlığının en ilgi çekici dönemlerinden biridir. Anadolu’da eş zamanlı olarak Selçuklu geleneğinin devamı, Bizans, Memluk ve Timur etkili gelenekler ve batıda tamamen yepyeni denemelerin olduğu bir anlayışla inşa edilen yapıların mirası Beylikler döneminden günümüze ulaşmıştır. Aslıda bir anlamda Anadolu’daki siyasi dağınıklık ve çeşitlilik bu şekilde sanat akımları ve mimari eserlerle görünür olmuştur. Bununla birlikte dönemden kalan eserler sanat ve mimarlık mirasının dinamizmini açıkça göstermiştir. Anadolu’nun 13. ve 14. yüzyıllardaki siyasi, sosyal ve dini koşulları ahilerin Beylikler döneminde bir güç olarak ortaya çıkıp dönemin sosyal, kültürel ve sanat yaşamına katkı sağladığını göstermektedir. Ahilerin öncelikli örgütlenme birimi olan Ahi zaviyeleri sadece Ahilere ait merkez olarak kalmamış aynı zamanda etrafında yeni kentsel oluşumların örgütlendiği fiziki yapılar haline gelmiştir. Anadolu’da Ahilerin baniliğinde inşa edilen cami, mescit, zaviye, türbe, medrese, hamam ve çeşmelerin olduğu bilinir. Bu makalede Anadolu Beyliklerinin bu mimari ve sanat geleneğinde yeri olan ahi yapılarının inşai, mimari ve süsleme özelliklerine dair bir değerlendirme yapılacaktır.
{"title":"An Evaluation of Ahi Buildings Built in Anatolia During the Principalities Period","authors":"Ayşe ERSAY YÜKSEL","doi":"10.61304/did.1375678","DOIUrl":"https://doi.org/10.61304/did.1375678","url":null,"abstract":"Anadolu Selçukluların 14. yüzyılın başında yıkılmasının ardından yaklaşık İstanbul’un fethine kadar olan dönem Anadolu Türk mimarisinde Beylikler dönemi olarak tanımlanır. Anadolu Selçukluları sonrası onların hâkim oldukları coğrafyada neredeyse iki yüzyıl boyunca mevcudiyetleri ile yeni bir siyasi periyodu başlatmışlardır. Anadolu’ya yaptırmış oldukları sosyal ve kültürel eserleriyle damgalarını vurmuşlardır. Bu dönem Anadolu sanatı ve mimarlığının en ilgi çekici dönemlerinden biridir. Anadolu’da eş zamanlı olarak Selçuklu geleneğinin devamı, Bizans, Memluk ve Timur etkili gelenekler ve batıda tamamen yepyeni denemelerin olduğu bir anlayışla inşa edilen yapıların mirası Beylikler döneminden günümüze ulaşmıştır. Aslıda bir anlamda Anadolu’daki siyasi dağınıklık ve çeşitlilik bu şekilde sanat akımları ve mimari eserlerle görünür olmuştur. Bununla birlikte dönemden kalan eserler sanat ve mimarlık mirasının dinamizmini açıkça göstermiştir. Anadolu’nun 13. ve 14. yüzyıllardaki siyasi, sosyal ve dini koşulları ahilerin Beylikler döneminde bir güç olarak ortaya çıkıp dönemin sosyal, kültürel ve sanat yaşamına katkı sağladığını göstermektedir. Ahilerin öncelikli örgütlenme birimi olan Ahi zaviyeleri sadece Ahilere ait merkez olarak kalmamış aynı zamanda etrafında yeni kentsel oluşumların örgütlendiği fiziki yapılar haline gelmiştir. Anadolu’da Ahilerin baniliğinde inşa edilen cami, mescit, zaviye, türbe, medrese, hamam ve çeşmelerin olduğu bilinir. Bu makalede Anadolu Beyliklerinin bu mimari ve sanat geleneğinde yeri olan ahi yapılarının inşai, mimari ve süsleme özelliklerine dair bir değerlendirme yapılacaktır.","PeriodicalId":476317,"journal":{"name":"Diyanet İlmi Dergi","volume":"78 S19","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138996164","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In Turkey, the auxiliary resource books used in teachings of History of Islamic Arts and Architecture studies in higher education are the ones that are prepared through summarised translations from the publications of few European authors. It is noteworthy that the contents of these resource books provide very little information and visuals on important buildings of Early Muslim Architecture. In addition, the information about the works of Early Muslim Architecture given in these source books are conveyed as the only and the most accurate information available in the market, without comparing or reflecting the alternative views of other researchers. Even though K.A.C. Creswell put forward high volumes of alternative information in his very comprehensive book titled Early Muslim Architecture which he updated and published in two volumes (as 3 books) in 1969, but these valuable informations were not included in the afore-mentioned Turkish textbooks. In this research article, problems of insufficient information and visual materials exist in Early Muslim Architecture source materials in Turkish resourse boos is examined in comparison with K.A.C. Creswell’s above mentioned books. Further more, it will also be shown that there are large amount of information and visual materials exist in Creswell’s boks that will be enoguh to overcome the most of shortcomings which exist in Turkish mainstream textbooks.
{"title":"IMPORTANCE OF K.A.C. CRESWELL’S BOOKS IN REGARDS TO EARLY MUSLIM ARCHITECTURE EDUCATION AND RESEARCHES IN TURKEY","authors":"Fettah Aykaç","doi":"10.61304/did.1382236","DOIUrl":"https://doi.org/10.61304/did.1382236","url":null,"abstract":"In Turkey, the auxiliary resource books used in teachings of History of Islamic Arts and Architecture studies in higher education are the ones that are prepared through summarised translations from the publications of few European authors. It is noteworthy that the contents of these resource books provide very little information and visuals on important buildings of Early Muslim Architecture. In addition, the information about the works of Early Muslim Architecture given in these source books are conveyed as the only and the most accurate information available in the market, without comparing or reflecting the alternative views of other researchers. Even though K.A.C. Creswell put forward high volumes of alternative information in his very comprehensive book titled Early Muslim Architecture which he updated and published in two volumes (as 3 books) in 1969, but these valuable informations were not included in the afore-mentioned Turkish textbooks. \u0000In this research article, problems of insufficient information and visual materials exist in Early Muslim Architecture source materials in Turkish resourse boos is examined in comparison with K.A.C. Creswell’s above mentioned books. Further more, it will also be shown that there are large amount of information and visual materials exist in Creswell’s boks that will be enoguh to overcome the most of shortcomings which exist in Turkish mainstream textbooks.","PeriodicalId":476317,"journal":{"name":"Diyanet İlmi Dergi","volume":"51 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138997350","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}