Tarama Sözlüğü’nde “aya çalmak, aya çatlatmak, aya kakmak, aya öttürmek, el çatlatmak, el kakmak” gibi karşılıkları bulunan aya karsmak; “el çırpmak ve elleri birbirine vurarak ses çıkarmak” anlamına gelir. Söz konusu birleşik ibarenin ilk kelimesi el karsmak ve aya karsmak şeklinde değişirken karsmak fiili de bu isimlerle birleşik kelimeler oluşturmaktadır. karsmak fiili Osmanlı Türkçesi metinlerinde el veya aya karsmak biçiminde “alkışlamak” anlamıyla XIV-XVI. Yüzyıllar arasında kullanılmış; daha sonraki yıllarda kullanımdan düşmüştür. Karsmak, tarihi lehçelerden Kıpçakçada da yer almaktadır. Çağdaş lehçelerden Kırgızca’da ise “karmak” ve “tokuşmak” anlamıyla yaşamaktadır. Kelimenin ilk şekli olduğunu düşündüğümüz harıs, harsar ve hassar ise Yakutçada “tos vuruşmak, çarpışmak” anlamındadır. Harıs k-h değişimi ile karıs- daha sonra da orta hece düşmesi ile kars- şekline değişmiştir. Yakutça, Kırgızca ve Kıpçakçada görülen kelime, Osmanlı Türkçesinde de bir müddet yaşamakla birlikte varlığını sürdürememiştir. Bunun sebebi de sözcüğün yeterince bilinmemesi, kafiye ile seciye uygun sesler taşımaması ve onu çevreleyen kelimelerin azlığı ile açıklanabilir.
{"title":"Aya Karsmak(Applause)","authors":"İ. H. Aksoyak","doi":"10.34083/akaded.1262186","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1262186","url":null,"abstract":"Tarama Sözlüğü’nde “aya çalmak, aya çatlatmak, aya kakmak, aya öttürmek, el çatlatmak, el kakmak” gibi karşılıkları bulunan aya karsmak; “el çırpmak ve elleri birbirine vurarak ses çıkarmak” anlamına gelir. Söz konusu birleşik ibarenin ilk kelimesi el karsmak ve aya karsmak şeklinde değişirken karsmak fiili de bu isimlerle birleşik kelimeler oluşturmaktadır. karsmak fiili Osmanlı Türkçesi metinlerinde el veya aya karsmak biçiminde “alkışlamak” anlamıyla XIV-XVI. Yüzyıllar arasında kullanılmış; daha sonraki yıllarda kullanımdan düşmüştür. Karsmak, tarihi lehçelerden Kıpçakçada da yer almaktadır. Çağdaş lehçelerden Kırgızca’da ise “karmak” ve “tokuşmak” anlamıyla yaşamaktadır. Kelimenin ilk şekli olduğunu düşündüğümüz harıs, harsar ve hassar ise Yakutçada “tos vuruşmak, çarpışmak” anlamındadır. Harıs k-h değişimi ile karıs- daha sonra da orta hece düşmesi ile kars- şekline değişmiştir. Yakutça, Kırgızca ve Kıpçakçada görülen kelime, Osmanlı Türkçesinde de bir müddet yaşamakla birlikte varlığını sürdürememiştir. Bunun sebebi de sözcüğün yeterince bilinmemesi, kafiye ile seciye uygun sesler taşımaması ve onu çevreleyen kelimelerin azlığı ile açıklanabilir.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"25 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114796867","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ferit Edgü Türk edebiyatında küçürek öykünün başarılı örneklerini vermekle tanınmanın yanı sıra şiir, öykü, roman ve deneme gibi türlerde de yazmış bir yazardır. İlk baskısını 1999 yılında yaptığı ve üç bölümden oluşan “İşte Deniz, Maria” adlı öykü kitabının ilk öyküsü olan “Perisiz Ev”, yazarın 1985’te yazdığı ev ve sahibi arasındaki fantastik bir hesaplaşmaya dayanır. Sahipleri tarafından terk edilen eve seneler sonra evin oğlu gelir ve içinde biriktirdiği öfkeyi, çocukluğuna dair yaşadığı geçmiş anılarını eve hesap sorarak dile getirir. Öyküde ev sahibinin erkek olması dışında kendisine dair pek bir bilgiye verilmez. Anlatıcı pozisyonunda olan ev sahibi belleğinde yer edinen ilk aşkını, oyunlarını ve bahçedeki ağaçlarını ev sayesinde hatırlamaya çalışır çünkü mekanın bellek üzerindeki işlevi insandan ayrı düşünülemez. İnsanın neyi hatırladığı kadar neyi nerde, hangi mekanlarda hatırladığı da önemlidir. Geçmişin şimdi de anlatılmasında ise bellek kavramı önemli bir çalışma alanı sunmaktadır. Bu yüzden anlatıcı sadece eski evine dönmez hatırladıkları ve belleğinde sakladıklarıyla birlikte geçmişine de döner. Bellek aracılığıyla geçmişi anımsamak veya çağırmak belli nesneler, kokular, mekanlar ve bunun gibi birçok şey üzerinden gelişir. Bellek, insan hatırladıkça yeniden ve yeniden inşa edilen bir kavramdır. Anlatıcı belleğin girdaplarında dolaşmak için doğup büyüdüğü ve aslında hiç unutmadığı eve dönmek zorunda kalmıştır. Mekanlar, belleği canlandırır ve hiç beklemediği anda kendisinin dahi unuttuğunu sandığı hatıralarla yüz yüze getirir. Bu çalışmada bellekte depolanan hatıraların mekan ve içindeki nesnelerle olan ilişkisi başlıklar altında incelenmiş ve mekanın varlığının aynı zamanda hatıraların varlığına işaret ettiği görülmüştür.
{"title":"The Relationship between Memory and Space in Ferit Edgü's Story called \"Perisiz Ev\"","authors":"Meliha Tatli̇","doi":"10.34083/akaded.1254453","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1254453","url":null,"abstract":"Ferit Edgü Türk edebiyatında küçürek öykünün başarılı örneklerini vermekle tanınmanın yanı sıra şiir, öykü, roman ve deneme gibi türlerde de yazmış bir yazardır. İlk baskısını 1999 yılında yaptığı ve üç bölümden oluşan “İşte Deniz, Maria” adlı öykü kitabının ilk öyküsü olan “Perisiz Ev”, yazarın 1985’te yazdığı ev ve sahibi arasındaki fantastik bir hesaplaşmaya dayanır. Sahipleri tarafından terk edilen eve seneler sonra evin oğlu gelir ve içinde biriktirdiği öfkeyi, çocukluğuna dair yaşadığı geçmiş anılarını eve hesap sorarak dile getirir. Öyküde ev sahibinin erkek olması dışında kendisine dair pek bir bilgiye verilmez. Anlatıcı pozisyonunda olan ev sahibi belleğinde yer edinen ilk aşkını, oyunlarını ve bahçedeki ağaçlarını ev sayesinde hatırlamaya çalışır çünkü mekanın bellek üzerindeki işlevi insandan ayrı düşünülemez. İnsanın neyi hatırladığı kadar neyi nerde, hangi mekanlarda hatırladığı da önemlidir. Geçmişin şimdi de anlatılmasında ise bellek kavramı önemli bir çalışma alanı sunmaktadır. Bu yüzden anlatıcı sadece eski evine dönmez hatırladıkları ve belleğinde sakladıklarıyla birlikte geçmişine de döner. Bellek aracılığıyla geçmişi anımsamak veya çağırmak belli nesneler, kokular, mekanlar ve bunun gibi birçok şey üzerinden gelişir. Bellek, insan hatırladıkça yeniden ve yeniden inşa edilen bir kavramdır. Anlatıcı belleğin girdaplarında dolaşmak için doğup büyüdüğü ve aslında hiç unutmadığı eve dönmek zorunda kalmıştır. Mekanlar, belleği canlandırır ve hiç beklemediği anda kendisinin dahi unuttuğunu sandığı hatıralarla yüz yüze getirir. Bu çalışmada bellekte depolanan hatıraların mekan ve içindeki nesnelerle olan ilişkisi başlıklar altında incelenmiş ve mekanın varlığının aynı zamanda hatıraların varlığına işaret ettiği görülmüştür.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"44 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123160188","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Nezaketin bir dilbilim kavramı olarak ele alınması ile beraber Grice’la başlayan strateji geliştirme ve ilkeler öne sürme geleneği zamanla farklı araştırmacıların elinde kuramsal yaklaşıma dönüşmüştür. Lakoff (1975), Leech (1983) gibi isimlerle devam eden süreç olgun hâllerinden birine Brown ve Levinson (1987) ile ulaşmıştır. Goffman’ın yüz (face) yaklaşımını benimseyen Brown ve Levinson için nezaket, toplumu oluşturan bireyler arasındaki muhtemel sürtüşmenin önüne geçmek için kullanılması gereken bir araç niteliğindedir. Nezaket sayesinde yüz adı verilen bireysel ve toplumsal saygınlık elde edilip korunabilir hale gelebilecektir. Saygınlık konuşurun isteklerinin engellenmemesi yönünde gerçekleştiğinde olumsuz yüz (negative face); takdir edilme, onaylanma, beğenilme içerdiğinde olumlu yüz (positive face) korunmuş olacaktır. Bu sebeple yüzü koruyan dinleyici ile ilgilenme, anlaşmazlıktan kaçınma, iş birliği yapma, teklifte bulunma, saygılı olma, özür dileme gibi hem olumlu hem de olumsuz yüzü koruyan stratejiler sunulmaktadır. Söz konusu stratejiler uygulanmadığında ise hem konuşurun hem de dinleyicinin olumsuz ve olumlu yüzü zedelenmiş, yani tehlikeye girmiş kabul edilmektedir. Bu çalışmada Oğuz Atay’ın tek tiyatro eseri olan Oyunlarla Yaşayanlar adlı metin incelenmiştir. Metinde dinleyicinin olumsuz yüzünü, dinleyicinin olumlu yüzünü ile konuşurun olumsuz yüzünü, konuşurun olumlu yüzünü tehdit eden eylemler tespit edilmiştir. Tarama sonucunda 304 eylemin izlendiği metinde dinleyicinin olumsuz yüzünü tehdit eden eylemlerin (141 eylem) daha sık tercih edildiği, konuşurun olumsuz yüzünü tehdit eden eylemlerin (11 eylem) ise genel dağılımda en az kullanıldığı görülmüştür.
{"title":"Türkçede Nezaket ve Yüz Tehdit Eden Eylemler","authors":"Seçil Hi̇ri̇k","doi":"10.34083/akaded.1252118","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1252118","url":null,"abstract":"Nezaketin bir dilbilim kavramı olarak ele alınması ile beraber Grice’la başlayan strateji geliştirme ve ilkeler öne sürme geleneği zamanla farklı araştırmacıların elinde kuramsal yaklaşıma dönüşmüştür. Lakoff (1975), Leech (1983) gibi isimlerle devam eden süreç olgun hâllerinden birine Brown ve Levinson (1987) ile ulaşmıştır. Goffman’ın yüz (face) yaklaşımını benimseyen Brown ve Levinson için nezaket, toplumu oluşturan bireyler arasındaki muhtemel sürtüşmenin önüne geçmek için kullanılması gereken bir araç niteliğindedir. Nezaket sayesinde yüz adı verilen bireysel ve toplumsal saygınlık elde edilip korunabilir hale gelebilecektir. Saygınlık konuşurun isteklerinin engellenmemesi yönünde gerçekleştiğinde olumsuz yüz (negative face); takdir edilme, onaylanma, beğenilme içerdiğinde olumlu yüz (positive face) korunmuş olacaktır. Bu sebeple yüzü koruyan dinleyici ile ilgilenme, anlaşmazlıktan kaçınma, iş birliği yapma, teklifte bulunma, saygılı olma, özür dileme gibi hem olumlu hem de olumsuz yüzü koruyan stratejiler sunulmaktadır. Söz konusu stratejiler uygulanmadığında ise hem konuşurun hem de dinleyicinin olumsuz ve olumlu yüzü zedelenmiş, yani tehlikeye girmiş kabul edilmektedir.\u0000Bu çalışmada Oğuz Atay’ın tek tiyatro eseri olan Oyunlarla Yaşayanlar adlı metin incelenmiştir. Metinde dinleyicinin olumsuz yüzünü, dinleyicinin olumlu yüzünü ile konuşurun olumsuz yüzünü, konuşurun olumlu yüzünü tehdit eden eylemler tespit edilmiştir. Tarama sonucunda 304 eylemin izlendiği metinde dinleyicinin olumsuz yüzünü tehdit eden eylemlerin (141 eylem) daha sık tercih edildiği, konuşurun olumsuz yüzünü tehdit eden eylemlerin (11 eylem) ise genel dağılımda en az kullanıldığı görülmüştür.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"40 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129070600","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Klasik Türk edebiyatı 20. yy. başından itibaren akademik bir bakış açısıyla ele alınmaya başlanmıştır. Bu süreç içerisinde Klasik edebiyat araştırmaları; metin tenkidi, metin çevirisi, metin tahlili, metin şerhi, dil içi çeviri, mukayeseli çalışmalar, tür, şekil ve vezin, ritim, ahenk, estetik yaklaşımlar, modern kuramların edebiyata uygulanması, bazı kavramsal çalışmalar, üslup, lügat, bağlam sözlüğü ve mecmua çalışmaları gibi farklı alanlarda ilerlemiştir. Günümüzde metin neşri çalışmalarında metin çevirisi ve metin tenkidi yanında önemli bir çalışma alanı da mecmualardır. Belli bir özelliğiyle ön plana çıkan mecmualar edebiyat araştırmalarına yeni perspektifler kazandırmaktadır. Bu bağlamda Ali Rızâ’î‘nin Tahmîsler Mecmuası türünün nadir bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada, Ali Rızâ’î‘nin Tahmîsler Mecmuası ele alınmıştır. 18. yüzyılın sonu ile 19. yüzyılın başında yaşamış olan Ali Rızâ’î‘nin Tahmîsler Mecmuası; Millet Kütüphanesi, Ali Emîrî Efendi, 172 numaraya kayıtlıdır. Mecmua 172 varak olup, mecmuadaki şiirlerin çoğunu tahmîsler oluşturmaktadır. Eserde çoğunlukla 17. ve 18. yüzyıllarda yaşamış şairlere ait şiirlere tahmîsler yapılmıştır. Mecmuanın farklı yüzyıllarda yaşamış şairlere ait şiirler içermesi, eserde yer alan şairlerin bazı yeni şiirlerine ulaşma imkânı da sağlamıştır. Bu çalışmada, Ali Rızâ’î‘nin Tahmîsler Mecmuası tanıtılarak Ali Rızâ’î‘nin hayatı kısaca ele alınacak mecmua muhteva, dil ve üslup açsından değerlendirilecektir.
{"title":"Ali Rızâ’î‘s Tahmîses Journal","authors":"İ. H. Tuğluk, Neslihan Dokumaci","doi":"10.34083/akaded.1268327","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1268327","url":null,"abstract":"Klasik Türk edebiyatı 20. yy. başından itibaren akademik bir bakış açısıyla ele alınmaya başlanmıştır. Bu süreç içerisinde Klasik edebiyat araştırmaları; metin tenkidi, metin çevirisi, metin tahlili, metin şerhi, dil içi çeviri, mukayeseli çalışmalar, tür, şekil ve vezin, ritim, ahenk, estetik yaklaşımlar, modern kuramların edebiyata uygulanması, bazı kavramsal çalışmalar, üslup, lügat, bağlam sözlüğü ve mecmua çalışmaları gibi farklı alanlarda ilerlemiştir. Günümüzde metin neşri çalışmalarında metin çevirisi ve metin tenkidi yanında önemli bir çalışma alanı da mecmualardır. Belli bir özelliğiyle ön plana çıkan mecmualar edebiyat araştırmalarına yeni perspektifler kazandırmaktadır. Bu bağlamda Ali Rızâ’î‘nin Tahmîsler Mecmuası türünün nadir bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. \u0000Bu çalışmada, Ali Rızâ’î‘nin Tahmîsler Mecmuası ele alınmıştır. 18. yüzyılın sonu ile 19. yüzyılın başında yaşamış olan Ali Rızâ’î‘nin Tahmîsler Mecmuası; Millet Kütüphanesi, Ali Emîrî Efendi, 172 numaraya kayıtlıdır. Mecmua 172 varak olup, mecmuadaki şiirlerin çoğunu tahmîsler oluşturmaktadır. Eserde çoğunlukla 17. ve 18. yüzyıllarda yaşamış şairlere ait şiirlere tahmîsler yapılmıştır. Mecmuanın farklı yüzyıllarda yaşamış şairlere ait şiirler içermesi, eserde yer alan şairlerin bazı yeni şiirlerine ulaşma imkânı da sağlamıştır. \u0000Bu çalışmada, Ali Rızâ’î‘nin Tahmîsler Mecmuası tanıtılarak Ali Rızâ’î‘nin hayatı kısaca ele alınacak mecmua muhteva, dil ve üslup açsından değerlendirilecektir.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"15 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127900152","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Alî Şîr Nevâyî, sadece Çağatay sahası edebiyatının değil; genel olarak Türk edebiyatının en önemli şahsiyetlerinden biridir. Farsçanın edebî dil olduğu ve Türkçe eser vermenin küçümsendiği bir dönemde, eserlerini şuurlu olarak Türkçe kaleme alan Nevâyî, aynı zamanda Farsça bir dîvân da tertip etmiştir. Onun Farsça Dîvân’ı; gazel, müseddes, terkîb-bend, rübâ’î, kıt’a, tarih, lugaz, muammâ, müfredler, Molla Câmî için yazılan mersiye ile “Sitte-i Zarûriyye” isimli kasidelerden oluşmaktadır. Ayrıca Nevâyî’nin Türkiye’de bulunan Farsça dîvânlarının yazma nüshalarında yer almayan ve “Fusûl-i Erba’a” başlığını taşıyan dört kasidesi daha mevcuttur. Fusûl-i Erba’a; dört mevsimden söz eden “Seretân”, “Hazân”, “Bahâr” ve “Dey” başlıklı dört kasideden müteşekkildir. Nevâyî’nin kasidelerinin Türkçe tercümelerini ihtiva edecek olan bu çalışmanın ilk tefrikasında; Nevâyî’nin Türkçe ve Farsça eserler verme kabiliyetinden söz edilmiş, “Sitte-i Zarûriyye” ve “Fusûl-i Erba’a”da yer alan kasideler kısaca tanıtılmış ve sonunda da “Seretân” başlıklı kasidenin Türkçe tercümesine yer verilmiştir. İkinci tefrika, “Fusûl-i Erba’a”nın ikinci kasidesi olan “Hazân”ın tercümesinden oluşmaktadır. Bu tefrikada ise üçüncü kaside olan “Bahâr”ın Türkçe tercümesine yer verilecektir.
{"title":"Alî Şîr Nevâyî'nin Farsça Şiirleri III","authors":"Ahmet Kartal, Saniye ERASLAN KALELİ","doi":"10.34083/akaded.1268112","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1268112","url":null,"abstract":"Alî Şîr Nevâyî, sadece Çağatay sahası edebiyatının değil; genel olarak Türk edebiyatının en önemli şahsiyetlerinden biridir. Farsçanın edebî dil olduğu ve Türkçe eser vermenin küçümsendiği bir dönemde, eserlerini şuurlu olarak Türkçe kaleme alan Nevâyî, aynı zamanda Farsça bir dîvân da tertip etmiştir. Onun Farsça Dîvân’ı; gazel, müseddes, terkîb-bend, rübâ’î, kıt’a, tarih, lugaz, muammâ, müfredler, Molla Câmî için yazılan mersiye ile “Sitte-i Zarûriyye” isimli kasidelerden oluşmaktadır. Ayrıca Nevâyî’nin Türkiye’de bulunan Farsça dîvânlarının yazma nüshalarında yer almayan ve “Fusûl-i Erba’a” başlığını taşıyan dört kasidesi daha mevcuttur. Fusûl-i Erba’a; dört mevsimden söz eden “Seretân”, “Hazân”, “Bahâr” ve “Dey” başlıklı dört kasideden müteşekkildir. Nevâyî’nin kasidelerinin Türkçe tercümelerini ihtiva edecek olan bu çalışmanın ilk tefrikasında; Nevâyî’nin Türkçe ve Farsça eserler verme kabiliyetinden söz edilmiş, “Sitte-i Zarûriyye” ve “Fusûl-i Erba’a”da yer alan kasideler kısaca tanıtılmış ve sonunda da “Seretân” başlıklı kasidenin Türkçe tercümesine yer verilmiştir. İkinci tefrika, “Fusûl-i Erba’a”nın ikinci kasidesi olan “Hazân”ın tercümesinden oluşmaktadır. Bu tefrikada ise üçüncü kaside olan “Bahâr”ın Türkçe tercümesine yer verilecektir.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"638 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116212474","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Metin şerhleri, Klasik Türk edebiyatı metinlerini anlama ve yorumlamamız açısından önemlidir. Metin şerhleri yapılırken çoğu zaman klasik usûller uygulanır, Klasik usûller, beyitleri çözümlemede her zaman uygulanabilecek, geçerli yöntemlerdir ancak metinleri çözümlemede yeni yöntemlerin uygulanması da gerekir. Yeni yöntemlerin uygulanması bize farklı bakış açıları kazandırır. Farklı bakış açılarıyla metinlerin şerh edilmesi Klasik Türk edebiyatını daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Bu çalışmamızda yeni yöntemlerden biri olan Ziya Avşar’ın geliştirdiği ve çerçevesini belirlediği Düşünce Alanı Merkezli (DAM) metin çözümleme yöntemini uygulayacağız. Hayâlî Bey’in “-miz kaldı” redifli gazelini bu yeni yöntemle çözümlerken kelimelerin anlamlarından hareketle, çeşitli anlam tabakalarına ulaşmaya gayret göstereceğiz.
{"title":"“-MİZ KALDI” REPEATED WORD GHAZAL OF SHEIGH HAYÂLÎ’S COMMENTARY ACCORDING TO METHOD OF THOUGHT ZONE BASED TEXT ANALYZING","authors":"Nuri Said Akgül","doi":"10.34083/akaded.1266030","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1266030","url":null,"abstract":"Metin şerhleri, Klasik Türk edebiyatı metinlerini anlama ve yorumlamamız açısından önemlidir. Metin şerhleri yapılırken çoğu zaman klasik usûller uygulanır, Klasik usûller, beyitleri çözümlemede her zaman uygulanabilecek, geçerli yöntemlerdir ancak metinleri çözümlemede yeni yöntemlerin uygulanması da gerekir. Yeni yöntemlerin uygulanması bize farklı bakış açıları kazandırır. Farklı bakış açılarıyla metinlerin şerh edilmesi Klasik Türk edebiyatını daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Bu çalışmamızda yeni yöntemlerden biri olan Ziya Avşar’ın geliştirdiği ve çerçevesini belirlediği Düşünce Alanı Merkezli (DAM) metin çözümleme yöntemini uygulayacağız. Hayâlî Bey’in “-miz kaldı” redifli gazelini bu yeni yöntemle çözümlerken kelimelerin anlamlarından hareketle, çeşitli anlam tabakalarına ulaşmaya gayret göstereceğiz.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"14 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126716553","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Girit, günümüzde Yunanistan’a bağlı olup, Doğu Akdeniz’in Kıbrıs’tan sonra ikinci büyük adasıdır. Tarih boyunca stratejik bir öneme sahip olan ada, Akdeniz’i Ege’den ayıran önemli bir mevkidedir. Girit, 1645’ten 1913’e kadar yaklaşık üç asra yakın Osmanlı himayesinde kalmıştır. Bu himaye neticesinde adada siyasi hayatın yanı sıra sosyal, beşerî, kültürel, tasavvufi ve edebî bir hayat oluşmuştur. Girit’te yetişmiş manzum ve mensur eser veren sanatçıların sayısı ellinin üzerindedir. Adanın yetiştirdiği şairlerden biri de Râmiz Celȃl’dir. Hayatı hakkında kaynaklarda bilgi olmayan şairin Divan’ında yer alan şiirlerden hareketle XIX. yüzyılda yaşadığı ve Mevlevi tarikatına müntesip olduğu anlaşılmaktadır. Şairin tespit edilebilen tek eseri Divan’ıdır. Divan’ında farklı nazım şekillerinde şiirleri yer almaktadır. Çalışmada öncelikle Girit’teki edebî faaliyetler ele alınmış, akabinde bu edebî muhitte yetişmiş olan Giritli Rȃmiz Celȃl’in hayatı, tasavvufi yönü, edebî şahsiyeti ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Divan’da yer alan şiirler şekil özellikleri açısından incelenmiştir.
{"title":"A Cretan Poet: Ramiz Celâl and His Diwan","authors":"","doi":"10.34083/akaded.1265951","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1265951","url":null,"abstract":"Girit, günümüzde Yunanistan’a bağlı olup, Doğu Akdeniz’in Kıbrıs’tan sonra ikinci büyük adasıdır. Tarih boyunca stratejik bir öneme sahip olan ada, Akdeniz’i Ege’den ayıran önemli bir mevkidedir. Girit, 1645’ten 1913’e kadar yaklaşık üç asra yakın Osmanlı himayesinde kalmıştır. Bu himaye neticesinde adada siyasi hayatın yanı sıra sosyal, beşerî, kültürel, tasavvufi ve edebî bir hayat oluşmuştur. Girit’te yetişmiş manzum ve mensur eser veren sanatçıların sayısı ellinin üzerindedir. Adanın yetiştirdiği şairlerden biri de Râmiz Celȃl’dir. Hayatı hakkında kaynaklarda bilgi olmayan şairin Divan’ında yer alan şiirlerden hareketle XIX. yüzyılda yaşadığı ve Mevlevi tarikatına müntesip olduğu anlaşılmaktadır. Şairin tespit edilebilen tek eseri Divan’ıdır. Divan’ında farklı nazım şekillerinde şiirleri yer almaktadır. Çalışmada öncelikle Girit’teki edebî faaliyetler ele alınmış, akabinde bu edebî muhitte yetişmiş olan Giritli Rȃmiz Celȃl’in hayatı, tasavvufi yönü, edebî şahsiyeti ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Divan’da yer alan şiirler şekil özellikleri açısından incelenmiştir.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"124 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132602659","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
XIV. yüzyılın zirve şahsiyetlerinden biri olan Seyyid İmâdüddîn-i Nesîmî’nin Türkçe Divanı’nın söz varlığını ortaya koymak bu çalışmanın temel hedeflerindendir. Söz varlığı, salt sahip olunan sözcük dağarcığı veya bir dildeki sözcüklerin tümü şeklinde düşünülmemelidir. Bir dilin söz varlığı aynı zamanda o dili konuşan toplumun aynası, o toplumun maddi ve manevi kültürünün yansıtıcısı görevini de üstlenir. Bu yönüyle düşünüldüğünde birbirinden değerli şair ve yazarlarımızın nadide eserlerinde yer alan söz varlıklarının araştırılıp literatüre kazandırılması önem arz eden konular arasında yerini alır. Bu çalışmanın giriş kısmında öncelikle dil tanıtılmış, daha sonra söz varlığı ve kapsamı hakkında kısa bir bilgi verilmiştir. En sonunda üzerine çalışılan eser kısaca tanıtılarak barındırdığı nazım şekilleri ve adetleri hakkında bilgi verilmiştir. Çalışmanın birinci başlığı divanın söz varlığına ayrılmış; tespit edilen kalıp ifadeler, deyimler, ayetler, hadisler, arkaik kelimelere vs. kısaca değinildikten sonra azınlık ve çoğunlukta olan kelimeler alfabetik sıra gözetilerek sunulmuştur. Çalışmanın ikinci başlığı kelime gruplarına ayrılmıştır. Bu bölümde öncelikle kelime grubu hakkında kısa bir bilgi verilmiş, daha sonra eserin söz varlığı alt başlıklar halinde incelenmiştir. Bu kısımda sırasıyla bağlama birlikleri, edat birlikleri, tekrar birlikleri, sayı birlikleri, unvan birlikleri ve birleşik isimler, ünlem birlikleri, kalıp ifadeler, arkaik sözcükler, atasözleri, deyimler, ayetler, hadisler ve dua ifadeleri incelenmiştir. Tamlamalar, çok fazla olmaları ve çalışmada hacimce yer kaplayacaklarından dolayı incelemeye tâbi tutulmamıştır. Türk coğrafyasında milli ve kültürel hatıraları içinde barındıran yüzlerce değerli eser vardır. Bu eserlerin incelenip sahip oldukları zengin söz varlığının ortaya konmasına ve ilim camiasına kazandırılmasına ihtiyaç vardır. Bu çalışmada da Nesîmî’nin söz varlığı elde edilen veriler ışığında ortaya konmuş; Türk dilinin söz varlığına katkısı olacağını düşündüğümüz bilgiler edebiyat camiasına sunulmuştur.
本研究的主要目的之一是揭示十四世纪的巅峰人物之一 Seyid Imâdüddîn-i Nesîmî 的《土耳其迪凡》的词汇。一种语言的词汇不应仅被视为一种语言中的词汇或所有单词。一种语言的词汇也是使用该语言的社会的一面镜子,反映了该社会的物质和精神文化。考虑到这一点,研究我国有价值的诗人和作家的珍贵作品中的词汇并将其纳入文学作品是重要的课题之一。在本研究的引言部分,首先介绍了语言,然后简要介绍了词汇及其范围。最后,简要介绍了所研究的作品,并介绍了诗歌形式和诗歌形式的数量。研究报告的第一个标题专门讨论迪凡的词汇;在简要提及已确定的短语、成语、诗句、圣训、古语等之后,按字母顺序介绍了少数和多数词汇。研究的第二部分专门讨论词组。在这一部分中,首先简要介绍了词组的相关信息,然后按照小标题对作品中的词汇进行了分析。在这一部分中,分别分析了结合词、介词结合词、重复词、数词结合词、标题结合词和复合名词、感叹词、陈词滥调、古语、谚语、成语、诗句、圣训和祈祷词。短语没有进行分析,因为它们太多,会占用太多的研究空间。在土耳其地理学中,有数以百计的珍贵作品蕴含着民族和文化记忆。需要对这些作品进行分析,揭示其丰富的词汇,并将其介绍给科学界。在本研究中,我们根据所获得的数据揭示了奈斯米的词汇,并向文学界介绍了我们认为有助于土耳其语词汇的信息。
{"title":"The Word Composition of Nasimi’s Diwan","authors":"Sami Aydin","doi":"10.34083/akaded.1257240","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1257240","url":null,"abstract":"XIV. yüzyılın zirve şahsiyetlerinden biri olan Seyyid İmâdüddîn-i Nesîmî’nin Türkçe Divanı’nın söz varlığını ortaya koymak bu çalışmanın temel hedeflerindendir. Söz varlığı, salt sahip olunan sözcük dağarcığı veya bir dildeki sözcüklerin tümü şeklinde düşünülmemelidir. Bir dilin söz varlığı aynı zamanda o dili konuşan toplumun aynası, o toplumun maddi ve manevi kültürünün yansıtıcısı görevini de üstlenir. Bu yönüyle düşünüldüğünde birbirinden değerli şair ve yazarlarımızın nadide eserlerinde yer alan söz varlıklarının araştırılıp literatüre kazandırılması önem arz eden konular arasında yerini alır. \u0000Bu çalışmanın giriş kısmında öncelikle dil tanıtılmış, daha sonra söz varlığı ve kapsamı hakkında kısa bir bilgi verilmiştir. En sonunda üzerine çalışılan eser kısaca tanıtılarak barındırdığı nazım şekilleri ve adetleri hakkında bilgi verilmiştir. \u0000Çalışmanın birinci başlığı divanın söz varlığına ayrılmış; tespit edilen kalıp ifadeler, deyimler, ayetler, hadisler, arkaik kelimelere vs. kısaca değinildikten sonra azınlık ve çoğunlukta olan kelimeler alfabetik sıra gözetilerek sunulmuştur. \u0000Çalışmanın ikinci başlığı kelime gruplarına ayrılmıştır. Bu bölümde öncelikle kelime grubu hakkında kısa bir bilgi verilmiş, daha sonra eserin söz varlığı alt başlıklar halinde incelenmiştir. Bu kısımda sırasıyla bağlama birlikleri, edat birlikleri, tekrar birlikleri, sayı birlikleri, unvan birlikleri ve birleşik isimler, ünlem birlikleri, kalıp ifadeler, arkaik sözcükler, atasözleri, deyimler, ayetler, hadisler ve dua ifadeleri incelenmiştir. Tamlamalar, çok fazla olmaları ve çalışmada hacimce yer kaplayacaklarından dolayı incelemeye tâbi tutulmamıştır. \u0000Türk coğrafyasında milli ve kültürel hatıraları içinde barındıran yüzlerce değerli eser vardır. Bu eserlerin incelenip sahip oldukları zengin söz varlığının ortaya konmasına ve ilim camiasına kazandırılmasına ihtiyaç vardır. Bu çalışmada da Nesîmî’nin söz varlığı elde edilen veriler ışığında ortaya konmuş; Türk dilinin söz varlığına katkısı olacağını düşündüğümüz bilgiler edebiyat camiasına sunulmuştur.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"11 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128192207","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Mekânın sabit bir değer taşımadığı, aksine dinamik bir özellikte olduğu ve bireyin, toplumun ona farklı anlamlar atfettiği düşüncesi bilhassa son dönemlerde edebiyat araştırmacıları tarafından yaygın bir şekilde kabul görmektedir. Nitekim mekânın önemli ögelerinden biri olan sokak da bireysel ve toplumsal bilincin tesiriyle olumlu veya olumsuz içeriklere bürünür. Bununla birlikte Marshall Berman gibi araştırmacıların gösterdiği gibi sokak, modern veya anti-modern tartışmalarının da odağında yer alır. Zira sokağın modernizmle ilişkisinin temellendirilmesi konusunda sıklıkla başvurulan Charles Baudelaire’e göre kötü şair, sokaklardan uzak duran kişidir. İfade edilen çerçevede bu yazıda, modern şair ve sokak ilişkisi, makalenin kapsamı ve karakteristik mahiyetleri gözetilerek örneklem olarak seçilen üç Türk şairi bağlamında sorunsallaştırılmıştır. Bu yolda Yahya Kemal’in “Atik-Valde’den İnen Sokakta”, Necip Fazıl Kısakürek’in “Kaldırımlar 1” ve İlhan Berk’in “İstanbul” şiirleri merkeze alınıp söz konusu şairlerin sokağı nasıl alımladıkları sorgulanmıştır. Makalede ilk olarak Yahya Kemal’in ele alınan şiirinde, sokağın semtteki insanlarla şair arasındaki ikili karşıtlığı açığa çıkaran bir temsil niteliğinde “yaralı bilincin” timsali olduğu öne sürülmüştür. Daha sonra Necip Fazıl’ın “Kaldırımlar 1” şiirinde “ev” ve “sokak” kavramlarının yerleşik anlamlarına değinilip sokak ve kaldırımların şiirsel öznenin her türlü kayıttan arınmışlığını imlediği ileri sürülmüş ve öznenin göçebe vasfı vurgulanmıştır. Son olarak İlhan Berk’in “İstanbul”unda sokağa Baudelaire gibi özel bir önem verdiğinin altı çizilmiş, şiirde kalabalığın içinde dolaşan özneyle flâneur (şehir gezgini) arasında birçok paralelliğin kurulabileceği savlanmıştır. Ayrıca bu üç şairin sokağı metaforik konumlandırışları arasındaki benzerlik ve farklar yorumlanmıştır.
{"title":"Üç Şairin Sokağı: Modern Türk Şiirinde Sokak Metaforu","authors":"Gökhan Tunç","doi":"10.34083/akaded.1195130","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1195130","url":null,"abstract":"Mekânın sabit bir değer taşımadığı, aksine dinamik bir özellikte olduğu ve bireyin, toplumun ona farklı anlamlar atfettiği düşüncesi bilhassa son dönemlerde edebiyat araştırmacıları tarafından yaygın bir şekilde kabul görmektedir. Nitekim mekânın önemli ögelerinden biri olan sokak da bireysel ve toplumsal bilincin tesiriyle olumlu veya olumsuz içeriklere bürünür. Bununla birlikte Marshall Berman gibi araştırmacıların gösterdiği gibi sokak, modern veya anti-modern tartışmalarının da odağında yer alır. Zira sokağın modernizmle ilişkisinin temellendirilmesi konusunda sıklıkla başvurulan Charles Baudelaire’e göre kötü şair, sokaklardan uzak duran kişidir. İfade edilen çerçevede bu yazıda, modern şair ve sokak ilişkisi, makalenin kapsamı ve karakteristik mahiyetleri gözetilerek örneklem olarak seçilen üç Türk şairi bağlamında sorunsallaştırılmıştır. Bu yolda Yahya Kemal’in “Atik-Valde’den İnen Sokakta”, Necip Fazıl Kısakürek’in “Kaldırımlar 1” ve İlhan Berk’in “İstanbul” şiirleri merkeze alınıp söz konusu şairlerin sokağı nasıl alımladıkları sorgulanmıştır. Makalede ilk olarak Yahya Kemal’in ele alınan şiirinde, sokağın semtteki insanlarla şair arasındaki ikili karşıtlığı açığa çıkaran bir temsil niteliğinde “yaralı bilincin” timsali olduğu öne sürülmüştür. Daha sonra Necip Fazıl’ın “Kaldırımlar 1” şiirinde “ev” ve “sokak” kavramlarının yerleşik anlamlarına değinilip sokak ve kaldırımların şiirsel öznenin her türlü kayıttan arınmışlığını imlediği ileri sürülmüş ve öznenin göçebe vasfı vurgulanmıştır. Son olarak İlhan Berk’in “İstanbul”unda sokağa Baudelaire gibi özel bir önem verdiğinin altı çizilmiş, şiirde kalabalığın içinde dolaşan özneyle flâneur (şehir gezgini) arasında birçok paralelliğin kurulabileceği savlanmıştır. Ayrıca bu üç şairin sokağı metaforik konumlandırışları arasındaki benzerlik ve farklar yorumlanmıştır.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"36 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122585489","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Felek inancı, İslâmî ve mitolojik yönleriyle beraber divan şiirinde sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bu inanç çerçevesinde, gökyüzünün dokuz kattan müteşekkil olduğu ve bu katmanların her birine felek adı verildiği bilinmektedir. İç içe geçmiş konumdaki feleklerin ilk yedi tanesi, yedi gezegene mahsus olup dördüncü kat gökte Güneş (âfitâb, mihr, hurşîd, şems) bulunmaktadır. İlm-i tencîm’e göre Güneş orta uğurlu bir yıldız olarak kabul edilip, diğer feleklerin sultanı konumunda bulunmaktadır. Sarı renk Güneş’e aittir. Divan şiirinde Güneş, hem bir astroloji terimi olarak hem de çeşitli yönlerden benzetme unsuru olarak kullanılmaktadır. Astroloji terimi olarak; sultan olması, dördüncü kat gökte yer alması, sarı rengin onu ifade etmesi yönleri öne çıkarken benzetme unsuru olarak ise parlaklığı, sürekli devretmesi, ısı ve ışık kaynağı olması gibi yönleri konu edilmektedir. Çalışmamızda XV. yüzyılın önemli şairlerinden Necâtî Bey’in gazellerinde Güneş kavramının kullanım biçimleri ele alınarak bu yıldızın hangi yönleri ve benzetme şekilleriyle işlendiği hakkında bir inceleme yapılacaktır.
{"title":"Felek Tasavvuru Etrafında Necâtî Bey’in Gazellerinde “Güneş”","authors":"A. Aytaç","doi":"10.34083/akaded.1204123","DOIUrl":"https://doi.org/10.34083/akaded.1204123","url":null,"abstract":"Felek inancı, İslâmî ve mitolojik yönleriyle beraber divan şiirinde sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bu inanç çerçevesinde, gökyüzünün dokuz kattan müteşekkil olduğu ve bu katmanların her birine felek adı verildiği bilinmektedir. İç içe geçmiş konumdaki feleklerin ilk yedi tanesi, yedi gezegene mahsus olup dördüncü kat gökte Güneş (âfitâb, mihr, hurşîd, şems) bulunmaktadır. İlm-i tencîm’e göre Güneş orta uğurlu bir yıldız olarak kabul edilip, diğer feleklerin sultanı konumunda bulunmaktadır. Sarı renk Güneş’e aittir. \u0000Divan şiirinde Güneş, hem bir astroloji terimi olarak hem de çeşitli yönlerden benzetme unsuru olarak kullanılmaktadır. Astroloji terimi olarak; sultan olması, dördüncü kat gökte yer alması, sarı rengin onu ifade etmesi yönleri öne çıkarken benzetme unsuru olarak ise parlaklığı, sürekli devretmesi, ısı ve ışık kaynağı olması gibi yönleri konu edilmektedir. Çalışmamızda XV. yüzyılın önemli şairlerinden Necâtî Bey’in gazellerinde Güneş kavramının kullanım biçimleri ele alınarak bu yıldızın hangi yönleri ve benzetme şekilleriyle işlendiği hakkında bir inceleme yapılacaktır.","PeriodicalId":211082,"journal":{"name":"Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi","volume":"53 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129648693","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}