Pub Date : 2023-05-06DOI: 10.35415/sirnakifd.1240725
Furkan Cakir
İslâm kültür mirasının en önemli ögelerinden biri de âlimlerdir. İslâm âlimleri kendilerinden önceki birikimden istifade etmiş ve bunun yanında çağın sorunlarına yaşadıkları dönemden ileriye dönük projeksiyonlar sunmak suretiyle çözüm önerileri sunmuşlardır. Nitekim İslâm entelijansiyası bilhassa sosyal, kültürel ve siyasi kriz dönemlerinde çağın ufkunu aşan yorumlar serdederek İslâm medeniyetinin sürdürülebilirliğine katkı sağlamıştır. Modern dönem bilginleri ise kimileri tarafından bu kültürel kalkınma operasyonunda ürkek, çekingen ve pasif kaldıkları için tenkit edilmiştir. Ancak diğer taraftan modern dönem telakkileri geçmişten çok daha hızlı değişim ve dönüşüm gösterdiği için söz konusu sessizliğin fırtınanın habercisi olduğu yorumları da yapılmıştır. Modern dönemin İslâm düşünce tarihi dönemlendirme faaliyetlerinde bir taraftan “duraklama dönemi” diğer taraftan “arayış dönemi” şeklinde isimlendirilmesi de bu yorum farklılığının mahsulüdür. Bu doğrultuda modern dönem araştırmacılarının içinde bulundukları çağın gerçeklerini göz ardı etmeleri mümkün olmadığı gibi, tarih sahnesinin muhtemel senaryolarını da göz önünde tutarak ne ile karşı karşıya kalınacağı ve bunlarla nasıl bir ilişki kurulması gerektiği hususunda çaba sarf etmesi zaruridir. Başlangıçta Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, ashâbının ve onları takip edenlerin söz, fiil ve takrirlerinin sıhhat değerlendirmeleriyle dolu olan hadis ilmi, sosyo-kültürel ve siyasi zeminin olgunlaşması sonucunda pek çok kavram, mesele, problematik, anlam ve yorumun beslediği literatürle zenginleşmiştir. Bunun son ürünü “akademik hadisçilik” olarak tanımlanan çalışma faaliyetleridir. Akademik hadis araştırmaları da klasik dönemde olduğu gibi yaşadığı çağın gerçeklerinden kopamamıştır. Bu kapsamda klasik dönem meselelerinin tetkik edildiği akademik araştırmaların yanında modern dönemde ortaya çıkan yeni durumlarla ilgili çalışmalar da yapılmıştır. Modern dönemde ortaya çıkan hususlardan biri de yapay zekâdır. Esasında yapay zekâ faaliyetleri 1940’lı yıllara dayanır. Ancak yapay zekâ yazılım algoritmalarının günden güne gelişmesiyle bu çalışmaların akademik faaliyetlere ne gibi faydaları ya da zararları olacağı da gündeme gelmeye başlamıştır. Zira kendisine yöneltilen sorulara salt arama motoru işleviyle değil, veri madenciliği yapmak suretiyle cevap veren dil modelleri geliştirilmiştir. Zikri geçen dil modellerinin yakın gelecekte akademik çalışmalar yapabilme gücüne kavuşması beklenmektedir. Bu mütevazi çalışmada bir yapay zekâ dil modeli olan ve OpenAI tarafından tasarlanan ChatGPT-3 (Generative Pre-trained Transformer-3) modelinin genelde sosyal bilimler, özelde ise akademik hadis araştırmalarına ne gibi katkı sağlayacağı örnek metinler üzerinden tetkik edilmiştir. Araştırmamızın girişinde yapay zekânın tarihi ve OpenAI şirketinin bir dil modeli olan ChatGPT-3 hakkında bilgi verilecektir. Yapay zekânın akademik araştırmalara katkı sağlamasının mümkün olup olmadığı ve özellikle ilahiyat araştırmalarına nas
{"title":"Artificial Intelligence and Hadith","authors":"Furkan Cakir","doi":"10.35415/sirnakifd.1240725","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1240725","url":null,"abstract":"İslâm kültür mirasının en önemli ögelerinden biri de âlimlerdir. İslâm âlimleri kendilerinden önceki birikimden istifade etmiş ve bunun yanında çağın sorunlarına yaşadıkları dönemden ileriye dönük projeksiyonlar sunmak suretiyle çözüm önerileri sunmuşlardır. Nitekim İslâm entelijansiyası bilhassa sosyal, kültürel ve siyasi kriz dönemlerinde çağın ufkunu aşan yorumlar serdederek İslâm medeniyetinin sürdürülebilirliğine katkı sağlamıştır. Modern dönem bilginleri ise kimileri tarafından bu kültürel kalkınma operasyonunda ürkek, çekingen ve pasif kaldıkları için tenkit edilmiştir. Ancak diğer taraftan modern dönem telakkileri geçmişten çok daha hızlı değişim ve dönüşüm gösterdiği için söz konusu sessizliğin fırtınanın habercisi olduğu yorumları da yapılmıştır. Modern dönemin İslâm düşünce tarihi dönemlendirme faaliyetlerinde bir taraftan “duraklama dönemi” diğer taraftan “arayış dönemi” şeklinde isimlendirilmesi de bu yorum farklılığının mahsulüdür. Bu doğrultuda modern dönem araştırmacılarının içinde bulundukları çağın gerçeklerini göz ardı etmeleri mümkün olmadığı gibi, tarih sahnesinin muhtemel senaryolarını da göz önünde tutarak ne ile karşı karşıya kalınacağı ve bunlarla nasıl bir ilişki kurulması gerektiği hususunda çaba sarf etmesi zaruridir. \u0000Başlangıçta Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, ashâbının ve onları takip edenlerin söz, fiil ve takrirlerinin sıhhat değerlendirmeleriyle dolu olan hadis ilmi, sosyo-kültürel ve siyasi zeminin olgunlaşması sonucunda pek çok kavram, mesele, problematik, anlam ve yorumun beslediği literatürle zenginleşmiştir. Bunun son ürünü “akademik hadisçilik” olarak tanımlanan çalışma faaliyetleridir. Akademik hadis araştırmaları da klasik dönemde olduğu gibi yaşadığı çağın gerçeklerinden kopamamıştır. Bu kapsamda klasik dönem meselelerinin tetkik edildiği akademik araştırmaların yanında modern dönemde ortaya çıkan yeni durumlarla ilgili çalışmalar da yapılmıştır. \u0000Modern dönemde ortaya çıkan hususlardan biri de yapay zekâdır. Esasında yapay zekâ faaliyetleri 1940’lı yıllara dayanır. Ancak yapay zekâ yazılım algoritmalarının günden güne gelişmesiyle bu çalışmaların akademik faaliyetlere ne gibi faydaları ya da zararları olacağı da gündeme gelmeye başlamıştır. Zira kendisine yöneltilen sorulara salt arama motoru işleviyle değil, veri madenciliği yapmak suretiyle cevap veren dil modelleri geliştirilmiştir. Zikri geçen dil modellerinin yakın gelecekte akademik çalışmalar yapabilme gücüne kavuşması beklenmektedir. \u0000Bu mütevazi çalışmada bir yapay zekâ dil modeli olan ve OpenAI tarafından tasarlanan ChatGPT-3 (Generative Pre-trained Transformer-3) modelinin genelde sosyal bilimler, özelde ise akademik hadis araştırmalarına ne gibi katkı sağlayacağı örnek metinler üzerinden tetkik edilmiştir. Araştırmamızın girişinde yapay zekânın tarihi ve OpenAI şirketinin bir dil modeli olan ChatGPT-3 hakkında bilgi verilecektir. Yapay zekânın akademik araştırmalara katkı sağlamasının mümkün olup olmadığı ve özellikle ilahiyat araştırmalarına nas","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-05-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47985411","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-05-06DOI: 10.35415/sirnakifd.1248797
Tuba Nur Umut
Ahlak felsefesinin geçmişten bu yana en önemli kavramlarından olan erdem, epistemolojide de 1980 sonrasında gündeme alınmış, erdem epistemolojisi felsefî araştırmanın gelişen alanlarından biri haline gelmiştir. Erdem epistemolojisinde iki ana akım, güvenilirci yaklaşım ve mesuliyetçi yaklaşım öne çıkmaktadır. Bunlardan mesuliyetçi yaklaşımın önde gelen ismi Linda T. Zagzebski’dir (1946-). Teorik ahlak ile normatif epistemoloji arasında bir ilişki kuran Zagzebski, epistemik değerlendirmenin ahlakî bir değerlendirme türü olduğunu öne sürer. Bu çalışmada öncelikle Zagzebski’nin erdem epistemolojisi tartışmalarında nerede konumlandığı gösterilmektedir. Akabinde çalışma, Zagzebski’yi bilgi ile ahlak arasında bağ kurmaya iten sebepleri tespit etmekte, onun erdem teorisinde bu bağın nasıl kurulduğunu göstermeye çalışmaktadır. Bu çerçevede Zagzebski’nin entelektüel ve ahlakî erdemleri yakınlaştırma kaygısı, yani teorisinin arka planındaki saikler şu maddeler altında sunulmuştur: 1-Çağdaş felsefede empirik çalışmaların öne çıkmasıyla epistemolojinin normatif boyutunun ihmal edilmesi 2-Kadim düşünceden kopan modern felsefede ahlakın çerçevesinin daraltılması, 3-Epistemolojide mevcut yaklaşımların değer problemine açıklama sunmada yetersiz kalması, 4-Eylem temelli modern ahlak kuramlarının sorunlu yapılarının epistemolojideki teorilere yansıması, 5-İçselcilik ve dışsalcılık gibi epistemolojinin kendi iç tartışmalarında çıkmazların aşılamaması. Zagzebski söz konusu problemleri gözeterek alternatif bir erdem teorisi teklif etmektedir. Onun teklif ettiği erdem anlayışı, motivasyon ve güvenilir başarı unsurlarını ihtiva etmektedir. Zagzebski’nin motivasyon temelli erdem teorisi hem entelektüel erdemlere hem de ahlakî erdemlere ilişkin değerlendirme sunabilecek vüsattedir. Zagzebski, teorisi dahilinde etik ile epistemoloji arasındaki benzerlikleri ve ilişkileri göstermeye çalışır. Üstelik erdem teorisinin epistemolojide değer problemi, bilgi tanımı, Gettier meseleleri gibi problemlere çözüm sunduğunu, diğer teorilere göre avantajlarını ortaya koyar. Söz konusu yaklaşım Zagzebski nazarında ahlakî ve epistemik değerlendirme arasındaki keskin ayrımı anlamsızlaştırmaktadır. Bu itibarla o, ahlakın sahasını genişleterek entelektüel erdemlerin ahlaki erdemlerin bir türü olduğunu, normatif epistemolojinin etiğin bir alanı olduğunu savunur. Söz konusu teorik çerçevede ahlakta eylemlerin değerlendirilmesine paralel bir şekilde inançlar değerlendirilecektir. Ortaya koyduğu kaygılarla Zagzebski, çağdaş felsefeye ilişkin oldukça önemli sorunlara dikkat çekmiş, sorunları çözmeye yönelik teorisiyle de çok önemli bir teşebbüste bulunmuştur. Hususen Zagzebski’nin erdem teorisi erdemin neliğine dair detaylı açıklamalar sunması, motivasyon birleşeni ile yetinmeyip başarı unsuruna da dikkat çekmesi, entelektüel erdemler ve ahlakî erdemler arasındaki ilişkileri, yakınlığı göstermesi erdem teorisinin dikkate değer yönlerini oluşturur. Bununla birlikte Zagzebski’nin erdem teorisinin a
过去以来,道德哲学已成为历史上最重要的概念之一,而在1980年之后的认识论中,适度认识论已成为哲学研究的发展领域之一。在早期的认识论中,两条主要的河流,安全方法和专业方法正在出现。琳达·T·扎格泽布斯基(1946年-)。Teorik ahlak是一个规范的认识论者,他是一个认识论者。首先,扎格泽布斯基的半认识论争论表明了它的位置。在附近工作的人正试图找出扎格泽布斯基在他的判断理论中努力与知识和道德联系在一起的原因。在这个框架中,扎格泽布斯基对知识和道德正义的关注包括以下要素:第一代实证工作中认识论的规范性大小在第一代儿童哲学中的下降在第二代女性道德框架中,在《三认识论》中,仅仅解释现有方法的价值是不够的,而是反映了认识论中关于9月4日现代道德规律问题的理论,如孤立和国外,即认识论没有出现在其内部争论中。扎格泽布斯基提出了另一半理论来探讨这个主题中的问题。他提出的理解力、动机和可靠的成功因素是不容忽视的。扎格泽布斯基的动机是一个评估诚信和智力公正理论的机会。扎格泽布斯基试图展示伦理学与包括理论在内的认识论之间的相似性和关系。此外,在认识论中,价值问题、信息的定义以及像Gettier这样的问题的解决方案,都为其他理论带来了好处。Söz konusu yaklaşım Zagzebski nazarında ahlakîve knowledik değerlendirme arasındaki keskin ayrımıanlamsızlaştırmaktadır。人们承认,通过扩展道德领域,智力美德是一种道德判断,正常认识论是一个伦理学领域。理论框架上的词语将在评估道德行为的同时进行评估。扎格泽布斯基带着他的关注,专注于与表亲哲学有关的非常重要的问题,也是对解决问题理论的重大挑战。扎格泽布斯基判断的主要理论、动机的缺乏和成功的焦点、智力正义与道德正义之间的关系的详细解释,将创造出该理论的接近点。此外,扎格泽布斯基的统治理论可以得到进一步的辩护,以促进伦理学与认识论之间的关系,从而拓展道德领域。
{"title":"Positioning Knowledge on the Realm of Ethics: Zagzebski’s Virtue Theory","authors":"Tuba Nur Umut","doi":"10.35415/sirnakifd.1248797","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1248797","url":null,"abstract":"Ahlak felsefesinin geçmişten bu yana en önemli kavramlarından olan erdem, epistemolojide de 1980 sonrasında gündeme alınmış, erdem epistemolojisi felsefî araştırmanın gelişen alanlarından biri haline gelmiştir. Erdem epistemolojisinde iki ana akım, güvenilirci yaklaşım ve mesuliyetçi yaklaşım öne çıkmaktadır. Bunlardan mesuliyetçi yaklaşımın önde gelen ismi Linda T. Zagzebski’dir (1946-). Teorik ahlak ile normatif epistemoloji arasında bir ilişki kuran Zagzebski, epistemik değerlendirmenin ahlakî bir değerlendirme türü olduğunu öne sürer. Bu çalışmada öncelikle Zagzebski’nin erdem epistemolojisi tartışmalarında nerede konumlandığı gösterilmektedir. Akabinde çalışma, Zagzebski’yi bilgi ile ahlak arasında bağ kurmaya iten sebepleri tespit etmekte, onun erdem teorisinde bu bağın nasıl kurulduğunu göstermeye çalışmaktadır. Bu çerçevede Zagzebski’nin entelektüel ve ahlakî erdemleri yakınlaştırma kaygısı, yani teorisinin arka planındaki saikler şu maddeler altında sunulmuştur: 1-Çağdaş felsefede empirik çalışmaların öne çıkmasıyla epistemolojinin normatif boyutunun ihmal edilmesi 2-Kadim düşünceden kopan modern felsefede ahlakın çerçevesinin daraltılması, 3-Epistemolojide mevcut yaklaşımların değer problemine açıklama sunmada yetersiz kalması, 4-Eylem temelli modern ahlak kuramlarının sorunlu yapılarının epistemolojideki teorilere yansıması, 5-İçselcilik ve dışsalcılık gibi epistemolojinin kendi iç tartışmalarında çıkmazların aşılamaması. Zagzebski söz konusu problemleri gözeterek alternatif bir erdem teorisi teklif etmektedir. Onun teklif ettiği erdem anlayışı, motivasyon ve güvenilir başarı unsurlarını ihtiva etmektedir. Zagzebski’nin motivasyon temelli erdem teorisi hem entelektüel erdemlere hem de ahlakî erdemlere ilişkin değerlendirme sunabilecek vüsattedir. Zagzebski, teorisi dahilinde etik ile epistemoloji arasındaki benzerlikleri ve ilişkileri göstermeye çalışır. Üstelik erdem teorisinin epistemolojide değer problemi, bilgi tanımı, Gettier meseleleri gibi problemlere çözüm sunduğunu, diğer teorilere göre avantajlarını ortaya koyar. Söz konusu yaklaşım Zagzebski nazarında ahlakî ve epistemik değerlendirme arasındaki keskin ayrımı anlamsızlaştırmaktadır. Bu itibarla o, ahlakın sahasını genişleterek entelektüel erdemlerin ahlaki erdemlerin bir türü olduğunu, normatif epistemolojinin etiğin bir alanı olduğunu savunur. Söz konusu teorik çerçevede ahlakta eylemlerin değerlendirilmesine paralel bir şekilde inançlar değerlendirilecektir. Ortaya koyduğu kaygılarla Zagzebski, çağdaş felsefeye ilişkin oldukça önemli sorunlara dikkat çekmiş, sorunları çözmeye yönelik teorisiyle de çok önemli bir teşebbüste bulunmuştur. Hususen Zagzebski’nin erdem teorisi erdemin neliğine dair detaylı açıklamalar sunması, motivasyon birleşeni ile yetinmeyip başarı unsuruna da dikkat çekmesi, entelektüel erdemler ve ahlakî erdemler arasındaki ilişkileri, yakınlığı göstermesi erdem teorisinin dikkate değer yönlerini oluşturur. Bununla birlikte Zagzebski’nin erdem teorisinin a","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-05-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69798783","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-05-04DOI: 10.35415/sirnakifd.1249917
Mehmet Selim Aslan
Akit meclisinde hazır bulunmayan veya hazır bulunduğu halde görülmeyen bir malın satış akdine konu yapılması Şâfiî fakihlerin tartıştığı meselelerden biridir. Bu konu aynı zamanda günümüz ticaret hayatını yakından ilgilendirdiği için güncelliğini koruyan bir meseledir. Şâfiîlere göre satış akdinin hukuken geçerli bir şekilde kurulması için mahallü’l-akd denilen akit konusunun mevcut, teslimi mümkün ve meşru olmasıyla birlikte “malûm” olması gerekmektedir. Onlara göre bu şartlardan birinin eksik olması durumunda akit bâtıl olur ve hiçbir hukuki netice doğurmaz. Yine onlara göre satılan malın tarafları aldanmaya ve nizaa sürüklemeyecek derecede “muayyen” olması gerekmektedir. Satış akdinde satılan malın akit meclisinde görülmesi veya akit yapılmadan önce görülmüş olması durumunda malum hale gelmektedir. İslam hukuku literatüründe satış akdi esnasında satılan malın akit meclisinde hazır bulunmaması veya hazır bulunmasına rağmen görülmemesi “gaibin satışı” adıyla ifade edilmektedir. Şâfiîlerin gaib malın alım satımı hakkındaki yorumlarından ve verdikleri örneklerden anlaşıldığına göre gaib mal, sözleşme sırasında akit meclisinde hazır bulunmayan veya bulunduğu halde taraflarca görülmeyen maldır. Şâfiîlerin kahir ekseriyeti, garar satışını yasaklayan hadisten hareketle akde konu olan malın akit kurulurken akit meclisinde hazır bulunması ve taraflarca görülmesi gerektiğini savunmaktadır. Zira onlara göre tarafların akit meclisinde hazır bulunan malları satış akdine konu yapmaları halinde belirsizlikten ve aldanmaktan korunmaları mümkün olmaktadır. Öte taraftan bazı Şâfiîler, akit meclisinde hazır bulunmayan bir malın satış akdine konu yapılmasını hem satıcı hem alıcı için caiz görmektedir. Şâfiîlerin bir kısmı da gaib malın satış akdine konu yapılmasının sadece alıcı için caiz olduğunu benimsemektedir. Gaib malın satış akdine konu yapılmasını caiz gören Şâfiî fukahâsı, gaib olan malın cinsi, nevi ve yeterli derecede ayırt edici özellikleri zikredilerek satılmasını uygun görmektedir. Bu fakihler, taraflara gaib malı gördükten sonra akdi feshetme imkânını vermektedir. Belirsizliğin tarafları aldanmaya ve çekişmeye sürükleyebileceği sebebiyle gaibin satılmasını caiz görmeyen Şâfiîlerin endişesi, taraflara akdi bozmaya yönelik muhayyerlik hakkının tanınmasıyla ortadan kalkmaktadır. Gaibin satışını caiz gören Şâfiîler alıcıya muhayyerlik hakkının tanınması sayesinde bu tür satımın garar içermeyeceğini belirtmiş ve konu hakkında olumsuz görüş sahiplerinin delil olarak gösterdikleri hadisin garar içeren, yani sonu belirsiz olan satış akitleriyle ilgili olduğunu söylemişlerdir. Gaibin satılmasıyla ilgili Şâfiîlerin bu tartışmaları, ticarî hayatın fazla gelişmediği, istenilen malın hemen elde edilemediği, iletişim ve ulaşım araçlarının bulunmadığı ve fabrikaların mevcut olmadığı bir zamanda söz konusu olmuştur. Günümüzde ise insanlar sadece malın etiketine bakarak veya satıcının beyanına dayanarak alışveriş yapmaktadır. Hatta akit konusunun sözleşme esnasında g
这是贩卖货物的问题之一,在沙菲穷人讨论的阿基特大会上没有准备或准备。与此同时,这是一个保护当今贸易生活的问题,因为它受到密切关注。根据官员的说法,目前,当地市场的投降和奴役应该是“财产”,以建立一个法律框架。根据他们的说法,如果其中一个条件缺失,后者将是愚蠢的,任何法律都不会得到执行。根据他们的说法,这些商品的销售方必须是“危险的”,这样它们才能被拖入市场。在市场上出售的情况下,证券交易所在收购发生之前或收购发生之前公开。在伊斯兰法律文献中,据说出售盖宾不是准备好的,也不是在股票市场上准备好的。根据对盖布商品销售的评论和他们给出的例子,盖布商品没有在侧面找到,即使它们在合同期间没有准备好或在ACT组装中找到。大多数治安官的英雄都受到了禁止贩卖车库的商品的保护,这是一个紧迫的问题。Zira onlara göre tarafların akit meclisinde hazır bulunan mallarısatışakdine konu yapmalarıhalinde belilsizlikten ve aldanmaktan korunmalarımümkün olmaktadır。另一方面,警长们看到,在不可预测的市场中,商品的销售对卖方和买方都是免费的。一些警长还认为,盖布的销售流程只对买家开放。适当的做法是,贩运穷人是公开的,贩运穷人也是公开的,贩卖穷人是公开进行的,商品是多样化和多样化的。这些穷人,当他们看到盖布商品时,会让他们伤透脑筋。无意识的警长们担心的是,他们会从对监护权的了解中崛起,扰乱双方,因为他们可以欺骗和打架。看到该房产出售的牧羊人表示,这种出售不会被忽视,因为买家知道这一点,他们表示,这是对消极谈判代表所展示的问题证据的保证,因此这是关于不合理的销售行为。这些关于房产出售的讨论涉及这样一个事实,即商业生活没有改善,所要求的房产没有立即获得,通信和接入车辆没有找到,工厂也不存在。如今,人们只是通过卖家的大脑来查看房产标签或购物。事实上,在谈判过程中需要看到的兴奋是造成今天的问题。Bu nedenleŞâfiîfakihlerin gaibin satışıyla ilgili görüşlerinin günümüzdeki ticarîhayat açısından analiz edilmesiönem kazanmaktadır。我们讨论了警长和警长之间的贩卖关系。首先,我们旨在探讨教授们的作品,以表达他们对此事的看法。在工作中,我们分析了沙菲穷人的观点,并对其进行了详细的分析。因此,我们分析了对这一主题的看法,并确定了一个更适合当前贸易条件的观点。在这项研究中,我们旨在探索盖布的质量和范围、河流的销售、沙菲穷人的古典时代,以及对当今贸易生活主题的讨论。
{"title":"Analysis of the Opinions Regarding the Subject of the Sale Contract of the Undisclosed Goods in Shafi'i Sect","authors":"Mehmet Selim Aslan","doi":"10.35415/sirnakifd.1249917","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1249917","url":null,"abstract":"Akit meclisinde hazır bulunmayan veya hazır bulunduğu halde görülmeyen bir malın satış akdine konu yapılması Şâfiî fakihlerin tartıştığı meselelerden biridir. Bu konu aynı zamanda günümüz ticaret hayatını yakından ilgilendirdiği için güncelliğini koruyan bir meseledir. Şâfiîlere göre satış akdinin hukuken geçerli bir şekilde kurulması için mahallü’l-akd denilen akit konusunun mevcut, teslimi mümkün ve meşru olmasıyla birlikte “malûm” olması gerekmektedir. Onlara göre bu şartlardan birinin eksik olması durumunda akit bâtıl olur ve hiçbir hukuki netice doğurmaz. Yine onlara göre satılan malın tarafları aldanmaya ve nizaa sürüklemeyecek derecede “muayyen” olması gerekmektedir. Satış akdinde satılan malın akit meclisinde görülmesi veya akit yapılmadan önce görülmüş olması durumunda malum hale gelmektedir. İslam hukuku literatüründe satış akdi esnasında satılan malın akit meclisinde hazır bulunmaması veya hazır bulunmasına rağmen görülmemesi “gaibin satışı” adıyla ifade edilmektedir. Şâfiîlerin gaib malın alım satımı hakkındaki yorumlarından ve verdikleri örneklerden anlaşıldığına göre gaib mal, sözleşme sırasında akit meclisinde hazır bulunmayan veya bulunduğu halde taraflarca görülmeyen maldır. Şâfiîlerin kahir ekseriyeti, garar satışını yasaklayan hadisten hareketle akde konu olan malın akit kurulurken akit meclisinde hazır bulunması ve taraflarca görülmesi gerektiğini savunmaktadır. Zira onlara göre tarafların akit meclisinde hazır bulunan malları satış akdine konu yapmaları halinde belirsizlikten ve aldanmaktan korunmaları mümkün olmaktadır. Öte taraftan bazı Şâfiîler, akit meclisinde hazır bulunmayan bir malın satış akdine konu yapılmasını hem satıcı hem alıcı için caiz görmektedir. Şâfiîlerin bir kısmı da gaib malın satış akdine konu yapılmasının sadece alıcı için caiz olduğunu benimsemektedir. Gaib malın satış akdine konu yapılmasını caiz gören Şâfiî fukahâsı, gaib olan malın cinsi, nevi ve yeterli derecede ayırt edici özellikleri zikredilerek satılmasını uygun görmektedir. Bu fakihler, taraflara gaib malı gördükten sonra akdi feshetme imkânını vermektedir. Belirsizliğin tarafları aldanmaya ve çekişmeye sürükleyebileceği sebebiyle gaibin satılmasını caiz görmeyen Şâfiîlerin endişesi, taraflara akdi bozmaya yönelik muhayyerlik hakkının tanınmasıyla ortadan kalkmaktadır. Gaibin satışını caiz gören Şâfiîler alıcıya muhayyerlik hakkının tanınması sayesinde bu tür satımın garar içermeyeceğini belirtmiş ve konu hakkında olumsuz görüş sahiplerinin delil olarak gösterdikleri hadisin garar içeren, yani sonu belirsiz olan satış akitleriyle ilgili olduğunu söylemişlerdir. Gaibin satılmasıyla ilgili Şâfiîlerin bu tartışmaları, ticarî hayatın fazla gelişmediği, istenilen malın hemen elde edilemediği, iletişim ve ulaşım araçlarının bulunmadığı ve fabrikaların mevcut olmadığı bir zamanda söz konusu olmuştur. Günümüzde ise insanlar sadece malın etiketine bakarak veya satıcının beyanına dayanarak alışveriş yapmaktadır. Hatta akit konusunun sözleşme esnasında g","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-05-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69798944","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-05-04DOI: 10.35415/sirnakifd.1229855
İsmail Yalçin
Nâfile namazlar arasında ismi geçen tesbih namazı hakkında fıkıh literatüründe derin ihtilaflar bulunmaktadır. İhtilafların temel kaynağı tesbih namazı hakkındaki rivayetlerdir. Belli kişileri hedef alan rivayetlerde çok büyük mükâfat vaadiyle tarif edilen tesbih namazı, içinde her rekâtta önce on beş sonra onlu bloklar halinde yetmiş beş ve dört rekâtta toplam üç yüz tesbih cümlesi söylenen bir namazdır. Bu namazı Hz. Peygamber ve ashabından herhangi birinin kıldığına dair bir rivayet nakledilmemiştir. Rivayet kaynaklarında yer alan haberlere rağmen tesbih namazı ilk dönem fıkıh eserlerinde neredeyse hiç yer almazken sonraki eserlerin de birçoğunda zikredilmemiştir. Rivayetler hakkında hadis ve fıkıh eserlerinde yapılan değerlendirmelerde; tesbih namazı kılmanın çok faziletli olduğu, kılınmasında bir beis olmadığı ve kılınmasının bidat olduğu şeklinde başlıca üç eğilim tebarüz etmiştir. Tarihi süreçte özellikle iki uçta yer alan görüş sahipleri arasında karşılıklı olarak deliller kendi görüşlerini tahkim edecek şekilde değerlendirilmiştir. Günümüzde bazı dini çevrelerde tesbih namazını cemaatle kılmak için davet ve teşvikler yapılırken diğer bazılarında tesbih namazı bidat olarak telakki edilmektedir. Bu araştırmada tesbih namazı hakkında rivayet kaynaklarından başlayarak günümüze kadar yapılan değerlendirmeler eleştirel bir yaklaşımla gözden geçirilmiş ve yeni bir değerlendirme yapılmaya çalışılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda Hz. Peygamber’in Müslümanların geneline tavsiye ettiği nâfileler arasında tesbih namazının bulunmadığı, bu sebeple bireysel olarak tesbih namazı kılmada bir sorun görülmese de faziletini abartarak insanları tesbih namazı cemaatine davet etmenin ve cemaatle tesbih namazı kıldırmanın doğru olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
{"title":"Analysis of Narrations about Ṣalātal-Tasbīḥ and Evaluation of Fiqh Views","authors":"İsmail Yalçin","doi":"10.35415/sirnakifd.1229855","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1229855","url":null,"abstract":"Nâfile namazlar arasında ismi geçen tesbih namazı hakkında fıkıh literatüründe derin ihtilaflar bulunmaktadır. İhtilafların temel kaynağı tesbih namazı hakkındaki rivayetlerdir. Belli kişileri hedef alan rivayetlerde çok büyük mükâfat vaadiyle tarif edilen tesbih namazı, içinde her rekâtta önce on beş sonra onlu bloklar halinde yetmiş beş ve dört rekâtta toplam üç yüz tesbih cümlesi söylenen bir namazdır. Bu namazı Hz. Peygamber ve ashabından herhangi birinin kıldığına dair bir rivayet nakledilmemiştir. Rivayet kaynaklarında yer alan haberlere rağmen tesbih namazı ilk dönem fıkıh eserlerinde neredeyse hiç yer almazken sonraki eserlerin de birçoğunda zikredilmemiştir. Rivayetler hakkında hadis ve fıkıh eserlerinde yapılan değerlendirmelerde; tesbih namazı kılmanın çok faziletli olduğu, kılınmasında bir beis olmadığı ve kılınmasının bidat olduğu şeklinde başlıca üç eğilim tebarüz etmiştir. Tarihi süreçte özellikle iki uçta yer alan görüş sahipleri arasında karşılıklı olarak deliller kendi görüşlerini tahkim edecek şekilde değerlendirilmiştir. Günümüzde bazı dini çevrelerde tesbih namazını cemaatle kılmak için davet ve teşvikler yapılırken diğer bazılarında tesbih namazı bidat olarak telakki edilmektedir. Bu araştırmada tesbih namazı hakkında rivayet kaynaklarından başlayarak günümüze kadar yapılan değerlendirmeler eleştirel bir yaklaşımla gözden geçirilmiş ve yeni bir değerlendirme yapılmaya çalışılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda Hz. Peygamber’in Müslümanların geneline tavsiye ettiği nâfileler arasında tesbih namazının bulunmadığı, bu sebeple bireysel olarak tesbih namazı kılmada bir sorun görülmese de faziletini abartarak insanları tesbih namazı cemaatine davet etmenin ve cemaatle tesbih namazı kıldırmanın doğru olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-05-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48575619","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-05-01DOI: 10.35415/sirnakifd.1239670
Muhammed Meşhud Hakçioğlu
Şiirin, nesir dilinden ayrılan kendine has bir üslubu vardır. Bunun sebebi şiirin bağlı kalması gereken vezin ve kafiyedir. Vezin ve kafiyeden ötürü normal kelamda bulunan serbestlik şair için ortadan kalkar ve şair sınırlı bir alanda hareket etme zorunda kalır. Nahiv ve sarf ilmi kaidelerine uymayan şâz bir kullanım, her ne kadar kural dışı olarak görülmüşse de nahivciler tarafından değersiz görülerek bir tarafa atılmamıştır. Bilakis bu husus önemli görülmüş, nahiv ve sarf ilminin temel kurallarına uyup uymadığı noktasında çeşitli bölümlere ayrılmış ve bu, nahvin anlaşılmasında önemli bir rol oynamıştır. Nahiv kitaplarında dil kuralları anlatılırken bunlara uymayan şiirdeki kullanımlar örnek verilmek suretiyle zarûret olgusuna dikkat çekilmiştir. Nahivciler de şiirdeki bu zorunluluktan ötürü şairin Arap dil kuralları dışına çıkması durumuna bir çözüm bulmaya çalışarak bunu “zarûret olgusu” adı altına ele almışlardır. Kurân-ı Kerîm’de bu olguya benzer kullanımlar görülmektedir. Örneğin kimi nahivci tarafından zarûret olarak görülen bazı hazif olguları, şiirde ve Kur’ân-ı Kerîm’de de çokça rastlanan bir durumdur. Bunun yanında bazı kırâat vücuhatlarında da farklı zarûret kullanımlarına benzer okuyuşlar görmek mümkündür. Bu da Kur’ân-ı Kerîm’in farklı lehçeleri ve kullanımları barındırdığına işaret etmektedir. Genel olarak zarûret kullanımları dilsel olarak güçlü görülmeyen kuraldışı, nadir ve benzeri kullanımlar olarak görüldüğünden nahivciler Kur’ân-ı Kerîm’i bundan soyutlamışlar, farklı cevaplar bulmuşlar ve bu konuda ittifak etmişlerdir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm üst düzey Arap belagatini temsil etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’in kendine has bir üslubu vardır. Bu da onun icâzına dayanmaktadır. Nitekim nahivciler zarûrete benzer bu kullanımları bazen câiz/ruhsat bir kullanım, bazen nüzul döneminde konuşulan dile uygunluk, bazen de dilsel bir genişlik ve zenginlik olarak değerlendirmişlerdir. Bu çalışma Kur’ân-ı Kerîm’deki bazı âyetlerde görülen zarûrete benzer kullanımlara nahivcilerin yaklaşımını âyetler örneğinde nitel araştırma yöntemiyle ele almaya çalışmıştır. Farklı kırâaatleri de ele alması yönüyle çalışmanın özgün olduğu söylenebilir. Çalışmada ilk olarak Kur’ân-i Kerîm bağlamında nahivcilerin zarûret olgusu hususundaki görüşleri, ardından hazif ve ziyâde olgusunun geçtiği bazı âyetler, mananın kalb edilmesi, mecâzî müennese dönem zamiri barındıran fiilin müzekker kullanılması gibi Kur’ân’ı Kerîm’de zarûret olgusuna benzeyen kullanımlar ele alınacaktır. Çalışmada zarûret olgusuyla ilgili şiirlerde geçen kullanımlara örnek verilmeyecek olup sadece kullanımın zarûret olgusu bağlamında değerlendirildiğiyle yetinilecektir. Çalışmanın sonucunda Zarûret olgusu şâz ve zayıf gibi güzel görülmeyen dilsel düzeylerle ilişkili olduğu, nahivcilerin “Kur’ân’da zarûret yoktur” konusunda hemfikir oldukları görülmüştür. Fakat bazı kullanımları zarûret kabul edilen olgulara hamletmişlerdir. Bu da çoğunlukla gramercilerin birçok zarûret konusunda birbirleriyle ihtil
Şiirin,nesir dilinden ayrılan kendine有birüslubu vardır。这就是为什么它与艺术有关系。他必须站起来,在有限的诗歌领域活动,才能获得自由的诗歌,这对他的妻子和妻子来说是一个正常的词。无论它多么非法,无论它多么违法,它都被志愿者忽视了。知识分为不同的部分,其中食物和石棺科学的基本规则不符合食物和石臼的基本规律,它在理解蔬菜方面发挥着重要作用。在各种各样的书中,使用不符合它们的诗歌被破坏的形象所考虑。由于诗歌的这种困难,农民们也试图找到解决阿拉伯语诗歌环境的方法,他们以“毁灭”的名义接受了这种方法。在克里姆,《古兰经》就是一个类似用途的例子。例如,在克里姆发现了一些珍宝、诗歌和古兰经。另一方面,可以看到读者在一些脆弱的身体中使用类似的不同污染物。Bu da Kur’ân-ıKerîm'in farklılehçeleri ve kullanımlarıbarındırdığına işaret etmektedir。一般来说,非语言使用毒药被视为罕见和类似的用途,移民们吸收了《古兰经》,找到了不同的答案并达成了一致。因为《古兰经》代表了一个高级的阿拉伯语论点。这本《古兰经》更适合克里姆。她就是这么做的。在某种程度上,自然和精神用途的使用,如液体酸,被评估为与语言有关,有时与语言有关的程度和财富。在《古兰经》的一些迹象中,它试图通过模拟研究等方式获得受害者接近的证据。可以说,以一种处理不同罪行的方式工作是非常困难的。在《古兰经》课程中,将首次举行腐败受害者的会议,并收集一些危险和损失的证据,如猴子的心脏,以及在所需时间内将Ker i m中的价格用作乐器。在作品中,诗歌不会被采样,只会在受损气体中进行评估。Çalışmanın sonucunda Zarûret olgusuşâz ve zayıf gibi güzel görülmeyen dilsel düzeylerle ilişkili olduğu,nahivcilerin“Kur’ân da Zarûret yoktur”konusunda hemfikir olduklarıgö。但一些应用程序受到了这场灾难的影响。这主要是因为语法在很多损害方面各不相同。兔子的正常单词的某些用法发音为被另一只兔子感染。这意味着墓地的用途有阿拉伯语的基础。在克里姆语中,已经表明,正如正常语言规则中所见,这些用法不一定被认为包括阿拉伯语中最法西斯和白人的成员,以代表语言中的观点。除此之外,还发现阿拉伯语的使用与一些问题相一致。
{"title":"An Investigation on the Relationship of Some Uses in the Qur'an with the Necessity","authors":"Muhammed Meşhud Hakçioğlu","doi":"10.35415/sirnakifd.1239670","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1239670","url":null,"abstract":"Şiirin, nesir dilinden ayrılan kendine has bir üslubu vardır. Bunun sebebi şiirin bağlı kalması gereken vezin ve kafiyedir. Vezin ve kafiyeden ötürü normal kelamda bulunan serbestlik şair için ortadan kalkar ve şair sınırlı bir alanda hareket etme zorunda kalır. Nahiv ve sarf ilmi kaidelerine uymayan şâz bir kullanım, her ne kadar kural dışı olarak görülmüşse de nahivciler tarafından değersiz görülerek bir tarafa atılmamıştır. Bilakis bu husus önemli görülmüş, nahiv ve sarf ilminin temel kurallarına uyup uymadığı noktasında çeşitli bölümlere ayrılmış ve bu, nahvin anlaşılmasında önemli bir rol oynamıştır. Nahiv kitaplarında dil kuralları anlatılırken bunlara uymayan şiirdeki kullanımlar örnek verilmek suretiyle zarûret olgusuna dikkat çekilmiştir. Nahivciler de şiirdeki bu zorunluluktan ötürü şairin Arap dil kuralları dışına çıkması durumuna bir çözüm bulmaya çalışarak bunu “zarûret olgusu” adı altına ele almışlardır. Kurân-ı Kerîm’de bu olguya benzer kullanımlar görülmektedir. Örneğin kimi nahivci tarafından zarûret olarak görülen bazı hazif olguları, şiirde ve Kur’ân-ı Kerîm’de de çokça rastlanan bir durumdur. Bunun yanında bazı kırâat vücuhatlarında da farklı zarûret kullanımlarına benzer okuyuşlar görmek mümkündür. Bu da Kur’ân-ı Kerîm’in farklı lehçeleri ve kullanımları barındırdığına işaret etmektedir. Genel olarak zarûret kullanımları dilsel olarak güçlü görülmeyen kuraldışı, nadir ve benzeri kullanımlar olarak görüldüğünden nahivciler Kur’ân-ı Kerîm’i bundan soyutlamışlar, farklı cevaplar bulmuşlar ve bu konuda ittifak etmişlerdir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm üst düzey Arap belagatini temsil etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’in kendine has bir üslubu vardır. Bu da onun icâzına dayanmaktadır. Nitekim nahivciler zarûrete benzer bu kullanımları bazen câiz/ruhsat bir kullanım, bazen nüzul döneminde konuşulan dile uygunluk, bazen de dilsel bir genişlik ve zenginlik olarak değerlendirmişlerdir. Bu çalışma Kur’ân-ı Kerîm’deki bazı âyetlerde görülen zarûrete benzer kullanımlara nahivcilerin yaklaşımını âyetler örneğinde nitel araştırma yöntemiyle ele almaya çalışmıştır. Farklı kırâaatleri de ele alması yönüyle çalışmanın özgün olduğu söylenebilir. Çalışmada ilk olarak Kur’ân-i Kerîm bağlamında nahivcilerin zarûret olgusu hususundaki görüşleri, ardından hazif ve ziyâde olgusunun geçtiği bazı âyetler, mananın kalb edilmesi, mecâzî müennese dönem zamiri barındıran fiilin müzekker kullanılması gibi Kur’ân’ı Kerîm’de zarûret olgusuna benzeyen kullanımlar ele alınacaktır. Çalışmada zarûret olgusuyla ilgili şiirlerde geçen kullanımlara örnek verilmeyecek olup sadece kullanımın zarûret olgusu bağlamında değerlendirildiğiyle yetinilecektir. Çalışmanın sonucunda Zarûret olgusu şâz ve zayıf gibi güzel görülmeyen dilsel düzeylerle ilişkili olduğu, nahivcilerin “Kur’ân’da zarûret yoktur” konusunda hemfikir oldukları görülmüştür. Fakat bazı kullanımları zarûret kabul edilen olgulara hamletmişlerdir. Bu da çoğunlukla gramercilerin birçok zarûret konusunda birbirleriyle ihtil","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"49336405","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-04-28DOI: 10.35415/sirnakifd.1248407
Şeyda Öztürk, Mervenur Sohtaoğlu
Fehim ve idrak anlamlarına gelen fıkıh kavramı, kişinin yararına ve zararına olan şeyleri bilmesini ifade eder. Fıkıh kavramının mahiyet itibariyle ibadet, muamelat ve ukûbat gibi konuların zâhirî hükümlerinin yanı sıra takvâ, niyet, ihlâs yahut yapılan ibadetin kalben de eda edilebilmesi anlamında bâtınî hükümleri vardır. Bu noktada fukâhâ zâhiri hükümleri, mutasavvıflar ise ibadetlerin zahiri hükümlerini kabul etmekle birlikte bâtıni hükümleri üzerinde yoğunlaşmışlardır. Fıkh-ı zâhir ve fıkh-ı bâtın olarak da ifade edilen bu iki ilim özünde birbirini tamamlamakta ve ibadetler başta olmak üzere dini vazifelerin hem görünen yönüyle hem de kalbî yönüyle eda edilmesini ortaya koymaktadırlar. Taharet, namaz, abdest, oruç ve zekât gibi görünen ameller zâhirî fıkhın konusunu; ihlâs, sabır, rıza, şükür, zühd gibi kalbî olarak yapılan ameller ise bâtınî fıkhın konusunu teşkil etmektedir. Diğer taraftan fıkıh sadece zahiri olguları düzenleyen bir hukuk sistemi değil, bunun yanında kişinin ahiretini de kurtarmayı gaye edinen bir ilimdir. Ancak fakihlerin fıkhın bu ahlâkî boyutunu kitaplara dâhil etmemesi hasebiyle tasavvuf fıkhın ihtiyaç duyduğu bu alanı doldurmaktadır. Dolayısıyla bu iki ilim arasında güçlü bir ilişkinin bulunduğu görülmektedir ki bu birbirini tamamlama ilişkisidir. Bu konuyu kapsamlı ve ilk olarak ele alan Gazzâlî’dir ki, farklı ilim tasnifleri ile bâtınî ve zâhirî ilmi açıklamaktadır. Disiplinler arası çalışmaya örnek teşkil eden ve bu konuyu geniş çerçevede ele alan diğer bir mutasavvıf ise İbnü’l-Arâbî’dir. Şeyhü’l-Ekber yahut Muhyiddîn lakabları ile bilinen ve zamanla tasavvufî tecrübeyi kendisinde gerçekleştirmiş olan İbnü’l-Arabî, tasavvuf başta olmak üzere hadis, tefsir ve fıkıh gibi birçok alana hâkim bir âlimdir. İlâhi imla ile eserlerini kaleme alan ve eserlerinde farklı birçok konuyu işleyen İbnü’l-Arabî’nin fıkh-ı zâhir ve fıkh-ı bâtın bütünlüğüne dikkat ettiği görülür. Bu makalede furû-ı fıkıh başta olmak üzere tüm ilimler nezdinde önemi haiz olan temizlik bahsi ve bilhassa abdest konusu zâhirî fıkıh ve bâtınî fıkıh bütünlüğünde ele alınmaya çalışılacaktır. İslâm düşüncesinde önemli bir yeri olan ve düşünceleri ile tasavvuf dünyasına öncülük eden İbnü’l-Arabî’nin keşif ve ilhâm ile yazdığını ifade ettiği 560 bab’dan müteşekkil olan el-Fütûhât-ı Mekkiyye adlı eseri örnek alınarak abdestin zâhirî boyutlarının yanında bâtınî hükümleri de değerlendirilecektir. İbnü’l-Arabî eserinde sade bir dil kullanmakla beraber abdestin farz, sünnet veya müstehab olan tüm hükümlerini ele almaktadır. Bir mutasavvıf olmasının yanında fıkhî hükümlere de bir fukâhâ kadar hâkim olan İbnü’l-Arabî, abdeste dair her uzvun ilk olarak fıkhî hükümlerini, mezhep âlimlerinin ihtilaflarını ve ittifaklarını ifade etmekte, bu hükümlerin üzerine bâtınî hükümlerini ortaya koymaktadır. İlgili ayet ve hadisleri dikkate alarak konuyu delillendirmesi, konunun zâhirî ve bâtınî hükmünün ardından kendi görüşünü ifade etmesi eserine özgün bir çerçeve sunmaktadır.
这意味着他知道什么对他有利,什么对他有害。在那些崇拜真理、害怕大地审判、不害怕意志、不害怕作恶者的意志、意志或意志的人心中,也有迹象。当时,德卡波利斯山谷的判决和争端是为了对抗那些崇拜他们的人的判决。这两门科学揭示了他们将以神性和欺骗的形式得到完善,他们将因顺从而在心中灭绝。礼拜、祈祷、客人、食物和施舍的行为都是残茬。不义、忍耐、禁食、感恩和罪恶的行为只会证实一天的黎明。另一方面,爆炸不仅是一种法律体系,也是一种使拯救人类未来成为可能的知识。但穷人的诀窍是填补探险家需要技巧的地方,这样他就不会干扰书籍。Dolayısıyla bu iki ilim arasında güçlübir ilişkinin bulunduğu görülmektedir ki bu birbirini tamamlama iliškisidir。在加沙,这一问题是全面的,而且主要是综合性的,有不同的科学设计和科学解释。另一个确定学科工作并将其纳入广泛框架的反对派是Ibn'l Arábi。伊本·阿拉布(Ibn'iel-Arab)以沙赫·埃克尔(Shah’il-Eker)或先知的话而闻名,他在自己的时代经历过这场争端,他是派系、混乱和虚假等多个领域的法官。很明显,伊本伊尔和阿拉伯人用奇迹夺走了他们的作品,并在他们的作品中做了许多其他的事情,他们注意到了魔法和虚假。在这篇文章中,所有基于科学的污染都将从一次毛皮打击开始,如果你知道的话,它将在整个毛皮打击和下一次打击中被考虑在内。在伊斯兰教的心目中,法官将根据阿卜杜拉的城市维度进行评估,这是阿卜杜拉·福赫探索和精神的重要组成部分,他有560个婴儿,值得称赞,是世界探索的先驱。在伊本·阿拉比奇的作品中,他只用一种语言就夺走了所有的裁决。审判假神的,阿拉伯人的,审判假神,审判假神只的,审判假的神,审判假的神只的。对他来说,这是一个引人入胜的框架,可以照顾标志和事实,并在对城市和城市的判断之后表达自己。Dolayısıylaıbnü'l-Arabî'nin asıllarüzerine bina edilen mana yönütamamlamayaçalıştığıgörülmektedir。Ibn'l-Arab当局与外国政府接触的方法,以及评估所遵循的方法,是创造一个行动点,将我们的部分工作提供给城市风暴的政府。
{"title":"FIKH-I ZÂHİR VE FIKH-I BÂTIN BÜTÜNLÜĞÜNDE TEMİZLİK (FÜTÛHÂT-I MEKKİYYE ÖRNEĞİ)","authors":"Şeyda Öztürk, Mervenur Sohtaoğlu","doi":"10.35415/sirnakifd.1248407","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1248407","url":null,"abstract":"Fehim ve idrak anlamlarına gelen fıkıh kavramı, kişinin yararına ve zararına olan şeyleri bilmesini ifade eder. Fıkıh kavramının mahiyet itibariyle ibadet, muamelat ve ukûbat gibi konuların zâhirî hükümlerinin yanı sıra takvâ, niyet, ihlâs yahut yapılan ibadetin kalben de eda edilebilmesi anlamında bâtınî hükümleri vardır. Bu noktada fukâhâ zâhiri hükümleri, mutasavvıflar ise ibadetlerin zahiri hükümlerini kabul etmekle birlikte bâtıni hükümleri üzerinde yoğunlaşmışlardır. Fıkh-ı zâhir ve fıkh-ı bâtın olarak da ifade edilen bu iki ilim özünde birbirini tamamlamakta ve ibadetler başta olmak üzere dini vazifelerin hem görünen yönüyle hem de kalbî yönüyle eda edilmesini ortaya koymaktadırlar. Taharet, namaz, abdest, oruç ve zekât gibi görünen ameller zâhirî fıkhın konusunu; ihlâs, sabır, rıza, şükür, zühd gibi kalbî olarak yapılan ameller ise bâtınî fıkhın konusunu teşkil etmektedir. \u0000Diğer taraftan fıkıh sadece zahiri olguları düzenleyen bir hukuk sistemi değil, bunun yanında kişinin ahiretini de kurtarmayı gaye edinen bir ilimdir. Ancak fakihlerin fıkhın bu ahlâkî boyutunu kitaplara dâhil etmemesi hasebiyle tasavvuf fıkhın ihtiyaç duyduğu bu alanı doldurmaktadır. Dolayısıyla bu iki ilim arasında güçlü bir ilişkinin bulunduğu görülmektedir ki bu birbirini tamamlama ilişkisidir. Bu konuyu kapsamlı ve ilk olarak ele alan Gazzâlî’dir ki, farklı ilim tasnifleri ile bâtınî ve zâhirî ilmi açıklamaktadır. \u0000Disiplinler arası çalışmaya örnek teşkil eden ve bu konuyu geniş çerçevede ele alan diğer bir mutasavvıf ise İbnü’l-Arâbî’dir. Şeyhü’l-Ekber yahut Muhyiddîn lakabları ile bilinen ve zamanla tasavvufî tecrübeyi kendisinde gerçekleştirmiş olan İbnü’l-Arabî, tasavvuf başta olmak üzere hadis, tefsir ve fıkıh gibi birçok alana hâkim bir âlimdir. İlâhi imla ile eserlerini kaleme alan ve eserlerinde farklı birçok konuyu işleyen İbnü’l-Arabî’nin fıkh-ı zâhir ve fıkh-ı bâtın bütünlüğüne dikkat ettiği görülür. \u0000Bu makalede furû-ı fıkıh başta olmak üzere tüm ilimler nezdinde önemi haiz olan temizlik bahsi ve bilhassa abdest konusu zâhirî fıkıh ve bâtınî fıkıh bütünlüğünde ele alınmaya çalışılacaktır. İslâm düşüncesinde önemli bir yeri olan ve düşünceleri ile tasavvuf dünyasına öncülük eden İbnü’l-Arabî’nin keşif ve ilhâm ile yazdığını ifade ettiği 560 bab’dan müteşekkil olan el-Fütûhât-ı Mekkiyye adlı eseri örnek alınarak abdestin zâhirî boyutlarının yanında bâtınî hükümleri de değerlendirilecektir. İbnü’l-Arabî eserinde sade bir dil kullanmakla beraber abdestin farz, sünnet veya müstehab olan tüm hükümlerini ele almaktadır. \u0000Bir mutasavvıf olmasının yanında fıkhî hükümlere de bir fukâhâ kadar hâkim olan İbnü’l-Arabî, abdeste dair her uzvun ilk olarak fıkhî hükümlerini, mezhep âlimlerinin ihtilaflarını ve ittifaklarını ifade etmekte, bu hükümlerin üzerine bâtınî hükümlerini ortaya koymaktadır. İlgili ayet ve hadisleri dikkate alarak konuyu delillendirmesi, konunun zâhirî ve bâtınî hükmünün ardından kendi görüşünü ifade etmesi eserine özgün bir çerçeve sunmaktadır.","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-04-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69798665","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-04-14DOI: 10.35415/sirnakifd.1257089
Ayşe Betül Oruç, Sümeyye Sayğin
Peygamberlerin hayatlarından kesitler sunan Yüce Allah, onların imanlarını, samimiyetlerini, sabır ve gayretlerini bize örnek göstermektedir. Bu örneklik serüveni içinde onların elçi seçilme dönemleri de zikredilmektedir. Onların peygamber olarak ilan edilmeleri ve bu vasıfla görevlendirilmeleri kimi zaman henüz dünyaya gelmeden önce ya da bebeklik çağlarında gerçekleşebilmektedir. Kimi zaman hayat serüvenlerindeki zorlu mücadeleleri aktarılarak onların peygamberlik görevine hazırlandıkları beyan edilmektedir. Bazen de onların uzun yıllar boyunca kavimleriyle yaşadıkları mücadele ve onları tevhide davet etmek üzere katlandıkları ızdırap hatırlatılmaktadır. Kavimleri tarafından tanınmaları ve değer bulma süreçleri de ayetlerde konu edilmektedir. Peygamberliğin kırk yaşında verildiği şeklindeki genel bir kabulün İslam düşüncesinde var olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte ayetler peygamberlik yaşı olarak belli bir rakam zikretmemektedir. Ancak Kur’an kırk yaşına işaret etmekte ve farklı bağlamlarda kırk sayısına yer vermektedir. Hadis kaynaklarında ise Allah Resulü’nün hayatından bahsedilirken kırk yaşında risaletle görevlendirildiği özellikle zikredilmektedir. Kur’an ayetleri insan hayatının farklı dönemlerine işaret etmekte ve bu dönemleri belli rakamsal ifadelerle sınırlandırmadan zikretmektedir. Zira anne karnındaki dönemiyle birlikte bebeklik, çocukluk ve gençlik dönemleri ardından yetişkinlik ve nihayetinde yaşlılığıyla insan hayatının her aşaması birbirinden farklı özellikleriyle öne çıkmaktadır. Kuşkusuz bu dönemlerin belli bir yaşla değil de belli bir yaş aralığıyla ifade edilmesi mümkündür. Çünkü her insan kendi hayat tecrübesini yaşamakta ve birbirinden farklı olayları deneyimlemektedir. Hayat serüveni insanın gerek beden gücünün gerekse muhakeme yeteneğinin gelişmesi bakımından önemlidir ve bu noktada herkes için tekdüze bir gelişim gözlenmemektedir. Ayetlerin de bu hakikatlere işaret ederek insan hayatı için bir sınırlama ifadesi belirtmediği görülmektedir. Ayetler, bu farklı aşamaların genel niteliklerini ve öne çıkan yönlerini gündeme getirmektedir. Ancak istisnai durumları ve farklılıkları da hatırlatarak konuyu tekdüzelikten kurtarmaktadır. Peygamberlerden kimilerinin elçi seçilme süreçlerinin zikredildiği ayetlerde hayat serüveninin farklı dönemlerine işaret edildiği ve seçilen kimselerin belli nitelikleriyle zikredildiği görülmektedir. Henüz dünyaya gelmeden önce Hz. Yahya’nın bir peygamber olarak ilan edilmesi ve küçük yaşta değerli özelliklerin kendisine bahşedilmesi genel kabulleri ve değerlendirmeleri gözden geçirmeyi zorunlu kılmaktadır. Diğer yandan beşikte peygamberliğini ilan eden Hz. İsa, etrafında bulunan insanları hakikate davet ederek bir yönden peygamberlik görevini de icra etmektedir. Geçirdiği zorlu serüvenlerle dikkat çekici bir hayat sürdüren Hz. Musa, ayetlerde peygamberlik görevine hazırlık dönemiyle birlikte zikredilmektedir. Onun peygamberlik için uygun vakte geldiği ve böylece görevlendirildiği aktarılm
真主向我们展示了他们的信仰、善良、耐心和愚蠢。在这个例子中,还提到了他们的选举时间。他们有可能被宣布为先知,在他们来到这个世界之前,或者在他们的童年时期,他们将通过这种方式得到服务。当他们在救生员身上进行艰苦的斗争时,他们宣布他们已经为自己的预言做好了准备。有时,他们会想起多年来与人民的斗争,以及他们为警告人民而遭受的痛苦。他们的知识和价值也在符号中被提及。先知在四十岁时被普遍接受,这被称为伊斯兰教。此外,这些迹象在某个年龄段是不会被记住的。但《古兰经》标志着四十年,并提出了四十种不同的联系。Hadis kaynaklarında is Allah Resulü'nün hayatından bahsedilirken kırk yaşındar risaletle görevlendirildiğiözellikle zikredilmektedir。《古兰经》的标志是为了纪念人类生活的时代,并提醒他们一定数量的标志。在童年、童年和青春期的末期,心灵面临着彼此不同的生活特征。这些时间可能是在某个年龄表达的,而不是在某个年纪。因为每个人都在经历自己的生活,经历不同的事情。就人体力量的发展而言,预期寿命很重要,在这一点上,并不是每个人都有单一的发展。迹象也表明,人类的生命没有限制。这些标志是为了更新这些不同步骤的总体特征和方向。然而,它也提醒我们注意局势和分歧,以便将此事从和解中解救出来。信使中有在所选时间被提及的迹象,而那些被选中的迹象则以某些品质被提及。Henüz dünyaya gelmedenönce Hz。有必要回顾人们对约翰作为先知的普遍接受和评价,并处理他的少数民族品质。另一方面,赫兹在第五个月宣布了他的预言。是耶稣邀请他周围的所有人在真理上做同样的事。是赫兹负责他所经历的艰难说教。在准备的时候,摩西想起了Ayat(证明、证据、诗句、教训、迹象、启示等)。先知的时代已经到来,他的职责将被转移。只要你不去想,赫兹。诺亚在受邀期间所遭受的苦难。真主了解使徒的子民,他的迹象被采纳了。Böylece peygamber olarak seçilme sürecine veöncesinde yaşanan vakıaya dikkatçekilmektedir。关于先知选举的迹象可以从不同的方面看到。一个曾经被视为奇迹的人将被转移到时间任务的准备过程中。有时这个过程就是向先知解释问题。这些标志将出现在作品中。在伊斯兰教思想传统的背景下,对先知的全面接受旨在将问题的反思转化为反思领域和不同的评价。
{"title":"Age of Prophethood in The Context of Tafsīr Sources","authors":"Ayşe Betül Oruç, Sümeyye Sayğin","doi":"10.35415/sirnakifd.1257089","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1257089","url":null,"abstract":"Peygamberlerin hayatlarından kesitler sunan Yüce Allah, onların imanlarını, samimiyetlerini, sabır ve gayretlerini bize örnek göstermektedir. Bu örneklik serüveni içinde onların elçi seçilme dönemleri de zikredilmektedir. Onların peygamber olarak ilan edilmeleri ve bu vasıfla görevlendirilmeleri kimi zaman henüz dünyaya gelmeden önce ya da bebeklik çağlarında gerçekleşebilmektedir. Kimi zaman hayat serüvenlerindeki zorlu mücadeleleri aktarılarak onların peygamberlik görevine hazırlandıkları beyan edilmektedir. Bazen de onların uzun yıllar boyunca kavimleriyle yaşadıkları mücadele ve onları tevhide davet etmek üzere katlandıkları ızdırap hatırlatılmaktadır. Kavimleri tarafından tanınmaları ve değer bulma süreçleri de ayetlerde konu edilmektedir. \u0000Peygamberliğin kırk yaşında verildiği şeklindeki genel bir kabulün İslam düşüncesinde var olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte ayetler peygamberlik yaşı olarak belli bir rakam zikretmemektedir. Ancak Kur’an kırk yaşına işaret etmekte ve farklı bağlamlarda kırk sayısına yer vermektedir. Hadis kaynaklarında ise Allah Resulü’nün hayatından bahsedilirken kırk yaşında risaletle görevlendirildiği özellikle zikredilmektedir. \u0000 Kur’an ayetleri insan hayatının farklı dönemlerine işaret etmekte ve bu dönemleri belli rakamsal ifadelerle sınırlandırmadan zikretmektedir. Zira anne karnındaki dönemiyle birlikte bebeklik, çocukluk ve gençlik dönemleri ardından yetişkinlik ve nihayetinde yaşlılığıyla insan hayatının her aşaması birbirinden farklı özellikleriyle öne çıkmaktadır. Kuşkusuz bu dönemlerin belli bir yaşla değil de belli bir yaş aralığıyla ifade edilmesi mümkündür. Çünkü her insan kendi hayat tecrübesini yaşamakta ve birbirinden farklı olayları deneyimlemektedir. Hayat serüveni insanın gerek beden gücünün gerekse muhakeme yeteneğinin gelişmesi bakımından önemlidir ve bu noktada herkes için tekdüze bir gelişim gözlenmemektedir. Ayetlerin de bu hakikatlere işaret ederek insan hayatı için bir sınırlama ifadesi belirtmediği görülmektedir. Ayetler, bu farklı aşamaların genel niteliklerini ve öne çıkan yönlerini gündeme getirmektedir. Ancak istisnai durumları ve farklılıkları da hatırlatarak konuyu tekdüzelikten kurtarmaktadır. \u0000Peygamberlerden kimilerinin elçi seçilme süreçlerinin zikredildiği ayetlerde hayat serüveninin farklı dönemlerine işaret edildiği ve seçilen kimselerin belli nitelikleriyle zikredildiği görülmektedir. Henüz dünyaya gelmeden önce Hz. Yahya’nın bir peygamber olarak ilan edilmesi ve küçük yaşta değerli özelliklerin kendisine bahşedilmesi genel kabulleri ve değerlendirmeleri gözden geçirmeyi zorunlu kılmaktadır. Diğer yandan beşikte peygamberliğini ilan eden Hz. İsa, etrafında bulunan insanları hakikate davet ederek bir yönden peygamberlik görevini de icra etmektedir. Geçirdiği zorlu serüvenlerle dikkat çekici bir hayat sürdüren Hz. Musa, ayetlerde peygamberlik görevine hazırlık dönemiyle birlikte zikredilmektedir. Onun peygamberlik için uygun vakte geldiği ve böylece görevlendirildiği aktarılm","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-04-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69799013","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-04-14DOI: 10.35415/sirnakifd.1244184
Yakup Dalmizrak
Klasik fıkıh, insanın doğumundan ölümüne kadar hayatın her alanında karşılaştığı problemlere çözüm sunmak için şer‘î deliller çerçevesinde belli başlı hükümler koymuştur. Özellikle bireyin hayatında önemli bir dönüm noktası olan nikah ve boşanma gibi konulara dair hükümler bunların başlıcalarındandır. Sahih nikahla kurulan evlilik birliğinde doğan çocukların bütün temel ihtiyaçları, nikah bağı devam ettiği sürece ebeveynin uhdesinde görülmüştür. Ebeveynin boşanmasıyla dağılan ailede ya da taraflardan biri yahut her ikisinin vefat etmesi sonrasında korumasız kalan çocukların sağlıklı bir şekilde yetişmeleri, temel ihtiyaçlarının karşılanması ve oluşabilecek herhangi bir mağduriyetin ilk andan itibaren önlenmesi için varsa ebeveyne yoksa onların yakın akrabalarına bazı haklar tanınmıştır. Klasik fıkıh kitaplarında nikah, talak, velayet ve nafaka gibi konuların altında bir bölüm olarak ele alınan hidâne, anne babanın boşanması ya da ikisinden birinin vefat etmesiyle bakıma muhtaç kalan çocukların barınma, eğitim, mesken, nafaka ve temizlik gibi temel ihtiyaçlarının sağlanmasına ilişkin hükümleri konu edinmektedir. Söz konusu bölümde, çocuğun bakımını kimin üstleneceği, bakımı üstlenen kişinin taşıması gereken niteliklerin neler olacağı, hangi durumlarda bu hakkın kaybedileceği, bakımın süresi, hidânenin prensipte kimin hakkı olduğu gibi sorulara cevaplar aranmaktadır. Bu çalışmada zikredilen sorular bağlamında İslâm hukukunun en eski mezheplerinden biri olan Mâlikî mezhebi ile 2004 yılında Fas Aile Hukuku alanında reform niteliğinde olan Mudevvenetü’l-usrâ adlı kanun metninde alınan kararların karşılaştırılması hedeflenmektedir. Bu karşılaştırma ile modern dönemde yürürlüğe giren kanunun Mâlikî mezhebine ne derecede bağlı kaldığı ve hangi hükümlerde mezhepten ayrıldığı hususlarında bir çerçeve sunulması amaçlanmakta; ayrıca bu mukayesenin, nüfusunun hemen tamamı Müslüman olan ve çoğunluğu Mâlikî mezhebine mensup Fas ülkesinde mezhep görüşlerinin ve dolaylı olarak modern çağda yaygın olarak vurgulanan eşitlik, hürriyet, insan hakları, kadın hakları gibi kavramların yeni kanundaki etkisi hakkında fikir vermesi beklenmektedir. Çalışmada Mâlikî mezhebinin temsil gücü yüksek eserlerine başvurularak öncellikle mezhebin görüşleri işlenmiş; akabinde kanun metninin hükümleri, kanun metnine yazılan şerhler ve kanun üzerine oluşan ikincil edebiyattan istifade edilerek aktarılmıştır. Bununla beraber ulaşılabilen Fas Yargıtay Mahkemesi’nin içtihatları, yerel ve istinaf mahkemelerince alınan kararlar işlenerek bir mukayese yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda kanunda alınan kararlarda genellikle mezhep görüşlerine bağlı kalındığı; ancak bazı konularda mezhepten ayrıldığı görülmüştür. Bu anlamda kanunun; hidâne süresinin rüşd yaşına sabitlenmesi, çocukların on beş yaşında ebeveyn tercihi yapabilmesi, çocuğu yedi yaşından küçük olan annenin evlenmesi durumunda prensip olarak hidâne hakkının düşmemesi, çocuğun bakımını üstlenme yetkisinin anneden hemen sonra babaya ver
这个经典的笑话在邪恶证据的框架下建立了一定的裁决,以解决人类从生命开始到结束所面临的问题。特别是,结婚和离婚等决定都是在一个人的一生中做出的。只要他们继续结婚,婚姻中共同出生的孩子的所有基本需求都由父母监护。如果与父母、一方或另一方离婚或离婚的儿童变得不健康,以满足他们的基本需求,并从第一次就防止任何障碍发生,他们的父母或亲属将获得某些权利的承认。Klasik fıkıh kitaplarında nikah,talak,velayet ve nafaka gibi konuların altınd bir bölüm olaak ele alınan hidâne,anne babanın boşanmasıya da ikisinden birinin vefat etmesiyle bakıma muhtaçkalançocukların barınma,eğitim,mesken,nafaka ve temizlik gibi temel ihtiyaçlarının sağlanmasına ili什金。在字的问题上,谁来照顾孩子,谁来照看孩子,谁会照看财产,谁会失去权利,谁会照顾时间,谁在指导原则上是正确的。除了本研究中提到的问题外,目的是比较2004年在伊斯兰法律最古老的部门之一Fas家庭法领域中Mudevvenet’-Usra法律中做出的决定。这种比较旨在引入一个框架,说明法律在多大程度上适用于现代的地方葬礼,以及它在哪些裁决上偏离了学校;此外,预计整个人口,现在完全是穆斯林,其中大多数人,将对妇女权利、平等、自豪感、人权、妇女权利以及整个法律等概念的新法律的影响达成一致。在这项工作中,坟墓的基础被奠定了,坟墓的地基也被奠定了。法律的规则、法律的条款和法律的条款,以及法律的二次写作,都是以法律的形式通过的。可以联系到的原讼法庭已就地方和稳定的法院执行原讼法庭作出裁决。工作的结果是,根据法律做出的决定通常与他们在课堂上的会议有关;但在某些情况下,他被学校开除了。Bu anlamda kanunun;事实上,当一个孩子七岁时,照顾孩子的权利并不是一项原则,照顾孩子权利是在母亲之后立即赋予父亲的,作为一个有权利的母亲,有些东西已经被认定与教堂分离,除了父母。然而,法律并没有通过设计当地坟墓在空地上具有约束力来打破与坟墓的联系。此外,研究结果表明,作为执法机构的法院与学校不同,学校以完全不同的方式听取儿童的建议。
{"title":"A Comparison of the Mālikī Sect and al-Mudawvanat al-Usrā in the Context of the Issue of Custody","authors":"Yakup Dalmizrak","doi":"10.35415/sirnakifd.1244184","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1244184","url":null,"abstract":"Klasik fıkıh, insanın doğumundan ölümüne kadar hayatın her alanında karşılaştığı problemlere çözüm sunmak için şer‘î deliller çerçevesinde belli başlı hükümler koymuştur. Özellikle bireyin hayatında önemli bir dönüm noktası olan nikah ve boşanma gibi konulara dair hükümler bunların başlıcalarındandır. Sahih nikahla kurulan evlilik birliğinde doğan çocukların bütün temel ihtiyaçları, nikah bağı devam ettiği sürece ebeveynin uhdesinde görülmüştür. Ebeveynin boşanmasıyla dağılan ailede ya da taraflardan biri yahut her ikisinin vefat etmesi sonrasında korumasız kalan çocukların sağlıklı bir şekilde yetişmeleri, temel ihtiyaçlarının karşılanması ve oluşabilecek herhangi bir mağduriyetin ilk andan itibaren önlenmesi için varsa ebeveyne yoksa onların yakın akrabalarına bazı haklar tanınmıştır. Klasik fıkıh kitaplarında nikah, talak, velayet ve nafaka gibi konuların altında bir bölüm olarak ele alınan hidâne, anne babanın boşanması ya da ikisinden birinin vefat etmesiyle bakıma muhtaç kalan çocukların barınma, eğitim, mesken, nafaka ve temizlik gibi temel ihtiyaçlarının sağlanmasına ilişkin hükümleri konu edinmektedir. Söz konusu bölümde, çocuğun bakımını kimin üstleneceği, bakımı üstlenen kişinin taşıması gereken niteliklerin neler olacağı, hangi durumlarda bu hakkın kaybedileceği, bakımın süresi, hidânenin prensipte kimin hakkı olduğu gibi sorulara cevaplar aranmaktadır. Bu çalışmada zikredilen sorular bağlamında İslâm hukukunun en eski mezheplerinden biri olan Mâlikî mezhebi ile 2004 yılında Fas Aile Hukuku alanında reform niteliğinde olan Mudevvenetü’l-usrâ adlı kanun metninde alınan kararların karşılaştırılması hedeflenmektedir. Bu karşılaştırma ile modern dönemde yürürlüğe giren kanunun Mâlikî mezhebine ne derecede bağlı kaldığı ve hangi hükümlerde mezhepten ayrıldığı hususlarında bir çerçeve sunulması amaçlanmakta; ayrıca bu mukayesenin, nüfusunun hemen tamamı Müslüman olan ve çoğunluğu Mâlikî mezhebine mensup Fas ülkesinde mezhep görüşlerinin ve dolaylı olarak modern çağda yaygın olarak vurgulanan eşitlik, hürriyet, insan hakları, kadın hakları gibi kavramların yeni kanundaki etkisi hakkında fikir vermesi beklenmektedir. Çalışmada Mâlikî mezhebinin temsil gücü yüksek eserlerine başvurularak öncellikle mezhebin görüşleri işlenmiş; akabinde kanun metninin hükümleri, kanun metnine yazılan şerhler ve kanun üzerine oluşan ikincil edebiyattan istifade edilerek aktarılmıştır. Bununla beraber ulaşılabilen Fas Yargıtay Mahkemesi’nin içtihatları, yerel ve istinaf mahkemelerince alınan kararlar işlenerek bir mukayese yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda kanunda alınan kararlarda genellikle mezhep görüşlerine bağlı kalındığı; ancak bazı konularda mezhepten ayrıldığı görülmüştür. Bu anlamda kanunun; hidâne süresinin rüşd yaşına sabitlenmesi, çocukların on beş yaşında ebeveyn tercihi yapabilmesi, çocuğu yedi yaşından küçük olan annenin evlenmesi durumunda prensip olarak hidâne hakkının düşmemesi, çocuğun bakımını üstlenme yetkisinin anneden hemen sonra babaya ver","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-04-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69798647","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-04-12DOI: 10.35415/sirnakifd.1257966
Adnan Memduhoğlu, Ahmet Batur
Haber kavramı mütekaddim usûlcüler tarafından "mahiyeti itibariyle doğru ve yalan olma ihtimali bulunan söz" manasında kullanılır. Teâruz kavramı ise usûl kaynaklarında “aynı meselede iki delilden her birinin diğerini engellemesi, başka bir ifadeyle iki delilden her birinin diğerinin gereğini (hükmünü) engelleyecek biçimde karşı karşıya gelmesi” şeklinde tarif edilir. Hz. Peygamber’den (s.a.v.) nakledilen bazı haberler arasında zahiren teâruz / çelişki olduğu görülmektedir. Fıkıh usûlü âlimleri, haber ve tearuz kavramlarına yaptıkları tariflere uygun olarak Hz. Peygamber’den (s.a.v.) nakledilen bazı haberler arasında zahiren görülen teâruzu / çelişkiyi giderme hususunda bazı yöntemler geliştirmişlerdir. Çelişkiyi gidermede kimi usûlcüler, nesh, cem`, tercîh ve tesâkut şeklinde bir sıralama takip ederken; kimisi de cem`, nesh, tercîh ve tahyîr şeklinde bir sıralama takip etmiştir. Teâruzu giderme yöntemleri içerisinde bulunan tercih metodu için de usulcüler,haberi senet ve metin açısından değerlendirerek gerek senet ve gerekse metin için birtakım kriterler belirlemişlerdir. Ancak belirlenen kriterlerin bir kısmında âlimler ittifak halindeyken bir kısmında da ihtilaf etmişlerdir. Bu durum ise fıkıh âlimlerinin bazı fıkhî meselelerde farklı içtihatlarda bulunmalarına sebep olmuştur. Şâfiî fakih ve mütekellimin usûlcü Ebû İshâk eş-Şîrâzî mütekaddim usûlcüler tarafından yapılan tanımdan farklı olarak haberi “doğru veya yalan olması kaçınılmaz olan söz” şeklindeki tarif eder. Teâruz kavramı içinse herhangi bir tarif yapmadan direk olarak haberler arasında görülen teâruzun giderilmesi hususunda takip edilecek metot hakkında bilgi verir. Şîrâzî, birer şerî´ delil olan iki haber arasında görülen zâhirî teâruzu gidermede mütekellimin usûlcülerin kabul ettiği cem' metodunu; sonra nesh bu da mümkün olmadığında son olarak deliller arasında tercih yapma yöntemini benimsemiş ve tercih için de usule dair eserlerinde müteârız haberlerin senet ve metnine yönelik bir takım tercih kriterlerini sistemli bir şekilde zikretmiştir. İmâm Ebû Hanîfe ile İmâm Şâfiî arasındaki fıkhî ihtilafları ele aldığı “en-Nüket fi’l-mesâili’l-muhtelef fîhâ beyne’ş-Şâfi`î ve beyne Ebî Hanîfe” adlı eserinde Şîrâzî, söz konusu tercih kriterlerini pratik açıdan da ayrıntılı bir şekilde işlemiştir. Ebû İshâk eş-Şîrâzî’nin müteârız haberler/hadisler arasında görülen çelişkiyi gidermede senede ve metne yönelik tercih kriterlerinin fıkhî meselelere yansımaları ile ilgili olarak bilebildiğimiz kadarıyla şimdiye kadar müstakil bir çalışmanın olmaması bu araştırmanın hazırlanması ihtiyacını doğurmuştur. Araştırmada öncelikli olarak Şîrâzî’nin fıkıh usûlü ve cedele dair yazdığı Lume´, Şerhu’l-Lume´ ve el-Meû´ne fi’l-cedel isimli usûl eserleri ile en-Nüket adlı eserinden, konuyla alakalı klasik usül kaynaklarından ve bazı günümüz çalışmalarından yararlanıldı. Çalışmada, ihtilâflı haberler konusundaki tercih kriterleri ve bunun furû fıkha yansımasından önce haber, teâruz/ihtilaf kavramları ve Ebû İsh
骗子使用新闻的概念是“这个词很可能是真的和假的”Teâruz kavramıise usûl kaynaklarında“aynımeselede iki delilden her birinin diğerini engellemesi,başka bir ifadeyle iki delilden her biriniin diğelinin gereğini(hükmünü)engelleyecek biçimde karşıkarıya gelmesi”şeklinde tarif edilir。赫兹。来自先知(美国)的一些消息似乎是严肃的。根据他们制定的关税,根据他们的知识和他们对眼泪的理解。在先知传播的新闻之间存在明显危险/冲突的情况下,一些方法已经得到改进。只要弱者、肉、骨、肉、骨头和骨头在离开轮子时遵循一个顺序,他们中的一些人遵循着人类、种族和宗教的顺序。离开主题的首选方法是评估主题的年份,如有必要,还会指定一些文本标准。然而,当科学家们团结一致时,一些具体的标准有所不同。这就是为什么心理学家在一些疯狂的问题上发现了不同的结果。穷人的副手Shafiyaah和他的同伴Ebu Issachar将这一消息描述为“真实或虚假”,与他的配偶和骗子所知道的不同。Teâruz kavramıiçinse herhangi bir tarif yapmadan direk olarak haberler arasında görülen Teâruzun giderilmesi hususunda takip edilecek metot hakkındabilgi verir。Şîrâzî,birerşerî´delil olan iki haber arasında görülen zâhirîteâruzu gidermede mütekellimin usûlcülerin kabul ettiği cem’metodunu;然后,当目标不可能实现时,它系统地提醒我在证据和我喜欢的方式之间做出选择的方式,以及我这样做的方式。在易卜拉欣·阿布·哈尼法和易卜拉欣·沙菲的案例中,他采取了故事双方之间的虚假差异,即所谓的“en-Nüket fi'-mesaj'-inclusive white sheriff and brain Ebi Hanifa”,他在实践中执行了首选标准。Ebûishâk eş-Şîrâzî'nin müteârız haberler/hadisler arasında görülençelişkiyi gidermede senede ve metne yönelik tercih kriterlenin fıkhîmeselelere yansımalarıile ilgili olarak bilebildiğimiz kadarıylaşimdiye kadar müstakil birçalışmanın olmamasıbu araştırmanıhazırlanmasıihtiyacınıdoğurmuştur。在第一项研究中,写叙利亚小说的Lume、Sher Lume和el Mehunne使用了古典风格和我们的一些日常工作。在这项工作中,差异的标准和风暴之前,Ebu和以色列妻子Isaac之间的差异和差异被拉近了。在观察到叙利亚负面新闻/事件之间差异的那一年,分析了文本方向的首选标准以及这些标准如何反映在虚假问题中的例子。在工作的最后,为了改善叙利亚河流之间的关系,我所选择的对象和方法,作为一种移动海洋的方式,让我想起了总共二十四个标准。由于这些优惠标准,毛皮风暴以不同的方式反映出来,这是不同欺诈政府的结果。
{"title":"The Preference Criteria Over The Contradictory Narrations And Their Influence On The Islamic Law: The Shirazi Example","authors":"Adnan Memduhoğlu, Ahmet Batur","doi":"10.35415/sirnakifd.1257966","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1257966","url":null,"abstract":"Haber kavramı mütekaddim usûlcüler tarafından \"mahiyeti itibariyle doğru ve yalan olma ihtimali bulunan söz\" manasında kullanılır. Teâruz kavramı ise usûl kaynaklarında “aynı meselede iki delilden her birinin diğerini engellemesi, başka bir ifadeyle iki delilden her birinin diğerinin gereğini (hükmünü) engelleyecek biçimde karşı karşıya gelmesi” şeklinde tarif edilir. Hz. Peygamber’den (s.a.v.) nakledilen bazı haberler arasında zahiren teâruz / çelişki olduğu görülmektedir. Fıkıh usûlü âlimleri, haber ve tearuz kavramlarına yaptıkları tariflere uygun olarak Hz. Peygamber’den (s.a.v.) nakledilen bazı haberler arasında zahiren görülen teâruzu / çelişkiyi giderme hususunda bazı yöntemler geliştirmişlerdir. Çelişkiyi gidermede kimi usûlcüler, nesh, cem`, tercîh ve tesâkut şeklinde bir sıralama takip ederken; kimisi de cem`, nesh, tercîh ve tahyîr şeklinde bir sıralama takip etmiştir. Teâruzu giderme yöntemleri içerisinde bulunan tercih metodu için de usulcüler,haberi senet ve metin açısından değerlendirerek gerek senet ve gerekse metin için birtakım kriterler belirlemişlerdir. Ancak belirlenen kriterlerin bir kısmında âlimler ittifak halindeyken bir kısmında da ihtilaf etmişlerdir. Bu durum ise fıkıh âlimlerinin bazı fıkhî meselelerde farklı içtihatlarda bulunmalarına sebep olmuştur. Şâfiî fakih ve mütekellimin usûlcü Ebû İshâk eş-Şîrâzî mütekaddim usûlcüler tarafından yapılan tanımdan farklı olarak haberi “doğru veya yalan olması kaçınılmaz olan söz” şeklindeki tarif eder. Teâruz kavramı içinse herhangi bir tarif yapmadan direk olarak haberler arasında görülen teâruzun giderilmesi hususunda takip edilecek metot hakkında bilgi verir. Şîrâzî, birer şerî´ delil olan iki haber arasında görülen zâhirî teâruzu gidermede mütekellimin usûlcülerin kabul ettiği cem' metodunu; sonra nesh bu da mümkün olmadığında son olarak deliller arasında tercih yapma yöntemini benimsemiş ve tercih için de usule dair eserlerinde müteârız haberlerin senet ve metnine yönelik bir takım tercih kriterlerini sistemli bir şekilde zikretmiştir. İmâm Ebû Hanîfe ile İmâm Şâfiî arasındaki fıkhî ihtilafları ele aldığı “en-Nüket fi’l-mesâili’l-muhtelef fîhâ beyne’ş-Şâfi`î ve beyne Ebî Hanîfe” adlı eserinde Şîrâzî, söz konusu tercih kriterlerini pratik açıdan da ayrıntılı bir şekilde işlemiştir. Ebû İshâk eş-Şîrâzî’nin müteârız haberler/hadisler arasında görülen çelişkiyi gidermede senede ve metne yönelik tercih kriterlerinin fıkhî meselelere yansımaları ile ilgili olarak bilebildiğimiz kadarıyla şimdiye kadar müstakil bir çalışmanın olmaması bu araştırmanın hazırlanması ihtiyacını doğurmuştur. Araştırmada öncelikli olarak Şîrâzî’nin fıkıh usûlü ve cedele dair yazdığı Lume´, Şerhu’l-Lume´ ve el-Meû´ne fi’l-cedel isimli usûl eserleri ile en-Nüket adlı eserinden, konuyla alakalı klasik usül kaynaklarından ve bazı günümüz çalışmalarından yararlanıldı. Çalışmada, ihtilâflı haberler konusundaki tercih kriterleri ve bunun furû fıkha yansımasından önce haber, teâruz/ihtilaf kavramları ve Ebû İsh","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-04-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69799147","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-04-11DOI: 10.35415/sirnakifd.1257267
Modern people have cut themselves off from the sacred and imaginative realties and live in secular and measurable time. They live in a world described by Max Weber in terms of disenchantment. In Muslim society, many Muslims are not detached from reality; rather, they live in an enchanted world, a world of spirits and forces. This creates tensions between secular liberal and traditional views of life. In this sense, the young people strives to take a certain place and role in that society; they try to know themselves in society, to determine their personalities’ limits, to find out ‘who they are, what they believe, what they value and connect, what their aim should be, in short, what their place in society is’. In this research, the identity, religious life and behavior of Muslim young people, religious resilience, and accordingly religious changes and transformations have been examined along with religious potential. To be resilient, a person must be able to change, and to adapt to new circumstances. Thus, the paper explores that the Turkish youth may have new religious perceptions and different identity structures depending on the color of the time. The effect of different cultures and social changes and the new social manifestations that develop depending on this situation can be effective on the way to the transformation of religious identities. İn the first step, this paper is exploring the questions: ‘how does religion affect young people's recognition and evaluation of themselves and life? The next step is to research how Muslim youth can help people experiencing resilience to be strengthened, and how they can be strengthened as they exercise a religiosity and their identity. The paper could help to find out how religious faith can have in enabling people to overcome difficulty by giving them faith to hold on to life and find meaning and purpose, as well as by providing a supportive network of people. The data were obtained from semi-structured interviews which were conducted with 30 students of Şırnak University in Turkey. İt includes participants’ accounts of their process of making meaning of the world, their evolving understanding, perceptions, experiences and identity situations. Nevertheless, literature survey method has chosen to support and enhance the quality of the research. The qualitative research method was adopted as an interpretative paradigm. The data shows that; the relationship between the individual and religious belief and identity motivation is related to inhomogeneous results and factors. Young people create their own identity, which is mixed, and bricolage. Each individual has different conceptions and different motivations regarding religious identity. In this sense, religiosity and identity is fed by different social and psychological dynamics; in general, it seems to be related to time, space and socialization processes.
{"title":"Change of Identities and Religiosities of Muslim Young People across Time and Space: Resilient Youth","authors":"","doi":"10.35415/sirnakifd.1257267","DOIUrl":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1257267","url":null,"abstract":"Modern people have cut themselves off from the sacred and imaginative realties and live in secular and measurable time. They live in a world described by Max Weber in terms of disenchantment. In Muslim society, many Muslims are not detached from reality; rather, they live in an enchanted world, a world of spirits and forces. This creates tensions between secular liberal and traditional views of life. In this sense, the young people strives to take a certain place and role in that society; they try to know themselves in society, to determine their personalities’ limits, to find out ‘who they are, what they believe, what they value and connect, what their aim should be, in short, what their place in society is’. In this research, the identity, religious life and behavior of Muslim young people, religious resilience, and accordingly religious changes and transformations have been examined along with religious potential. To be resilient, a person must be able to change, and to adapt to new circumstances. Thus, the paper explores that the Turkish youth may have new religious perceptions and different identity structures depending on the color of the time. \u0000 \u0000The effect of different cultures and social changes and the new social manifestations that develop depending on this situation can be effective on the way to the transformation of religious identities. İn the first step, this paper is exploring the questions: ‘how does religion affect young people's recognition and evaluation of themselves and life? The next step is to research how Muslim youth can help people experiencing resilience to be strengthened, and how they can be strengthened as they exercise a religiosity and their identity. The paper could help to find out how religious faith can have in enabling people to overcome difficulty by giving them faith to hold on to life and find meaning and purpose, as well as by providing a supportive network of people. The data were obtained from semi-structured interviews which were conducted with 30 students of Şırnak University in Turkey. İt includes participants’ accounts of their process of making meaning of the world, their evolving understanding, perceptions, experiences and identity situations. Nevertheless, literature survey method has chosen to support and enhance the quality of the research. The qualitative research method was adopted as an interpretative paradigm. The data shows that; the relationship between the individual and religious belief and identity motivation is related to inhomogeneous results and factors. Young people create their own identity, which is mixed, and bricolage. Each individual has different conceptions and different motivations regarding religious identity. In this sense, religiosity and identity is fed by different social and psychological dynamics; in general, it seems to be related to time, space and socialization processes.","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-04-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69799021","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}